Ercan İnan

İşveren bir yıl çalışmanın tazminat karşılığının 13 günlük ücretle sınırlanmasını istedi. Oysa mevcut sistemde bu, 30 günlük giydirilmiş brüt maaş.

Önce mevcut sistemi en başından tanımlamakta fayda var. Kıdem tazminatı, işçinin çeşitli sebeplerle işyerinden ayrılırken işveren tarafından işçiye ödemekle yükümlü olduğu ücreti tarif ediyor.

Şu anki mevcut sistemde işçinin işe başladığı tarihten itibaren, hizmet aktinin devamı süresince her geçen tam yıl için, işverence işçiye 30 günlük giydirilmiş brüt ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeniyor. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılıyor.

Giydirilmiş brüt ücret ise işçiye verilen aylık brüt maaşa ilave olarak, ikramiye, yol, yemek, yakacak yardımı gibi maddi olanakların toplamını ifade ediyor.

Bazı istisnai iş kolları dışında bu giydirilmiş brüt ücretin de bir sınırı var. Yani sizin maaşınız net 5 bin lira da olsa, tazminat hesaplanırken belli bir tavanın üzerine de çıkamıyorsunuz.

Bu tavan her yıl devlet tarafından belirleniyor. Örneğin son olarak 2013 yılı ikinci 6 aylık dönem için kıdem tazminatı tavanı 3 bin 254 TL olarak belirlenmişti. Yani brüt maaşı bu tutarın üzerinde olanlar bile 1 yıllık çalışma karşılığı en fazla 3 bin 254 TL kıdem tazminatı talep edebiliyor. Bu tutar üzerinden bir de damga vergisi kesintisi yapılıyor.

Türkiye neyi tartışıyor?

Türkiye aslında çok uzun süredir esnek çalışma ve kıdem tazminatındaki değişikliği tartışıyor. Hükümet bir takım taslaklar hazırlıyor ancak işçi ve işveren kesiminden gelen tepkiler nedeniyle bir türlü de yasa taslağı haline getirip yani son şeklini verip Meclis’e taşıyamıyor.

Aslında bu konu çalışma hayatını ve milyonlarca insanı ilgilendirdiği için, seçim kaygısıyla da birleşince öyle kolay kolay çözülebilecek bir konu gibi de görünmüyor.

Taşeronluk makyajı

Hükümet kanadı, yeni uygulamanın gerekliliğini ortaya koyarken ve kamuoyu algısı yaratmaya çalışırken taşeronların ve maaşla çalışanların büyük bölümünün mevcut sistemdeki çaresizliğini, uğradığı haksızlığı ön plana çıkarıyor. Tam tazminata hak kazanacakken bilinçli olarak işten çıkarılıp sonra yeniden işe girişleri yapılanların mağduriyetinden örnek verip onca yıllık emeğine karşılık 1 TL bile tazminat almaya hak kazanamadığı gerçeğini ortaya koyuyor. Yeni düzenleme ile bu haksızlığın ortadan kaldırılacağının altı ısrarla çiziliyor.

Haklılık payı büyük. Bugün pek çok işveren taşeronluk adı altında çalışanlara bu yöntemi uyguluyor ve örneğin 11 ay çalıştırıp sonra işten çıkarıyor. 11 ay çalışan işçi 1 yılı tamamlamadığı için tazminat hakkı kazanamamış oluyor. 1 gün sonra başka bir firmadan tekrar işe girişi yapılıyor. Taa ki bir 11 ay daha geçene kadar. Maaşla çalışan yaklaşık 11 milyon kişinin en az 9 milyonunun bu şekilde çalıştırıldığı ve kıdem tazminatına hak kazandırılmadığı iddiası var. Rakamın doğruluğu tartışılır ancak ciddi bir sorun olduğu gerçek.

İşte bu gerçek aslında mevcut sistemin en büyük eksiği...

Tüm çalışanların kıdem tazminatı almasına imkan tanıyacak bir sistem bulunmaya çalışılıyor. Fakat bu noktada da işverenin itirazı gündeme geliyor. İşveren mevcut sistemde tazminat yükünün ağırlığından dem vurarak, yeni sisteme geçişte bazı tavizler istiyor.

Hükümet kanadının da kamuoyu önünde tartışmadığı hatta hiç dile getirmediği fakat konunun en can alıcı kısmı da aslında tam burası. İşveren o yazının en başında tarif ettiğimiz 30 günlük brüt maaş rakamının düşürülmesini talep ediyor.

Bakan’ı da şaşırtan rakam

Son olarak işveren kesiminin kapalı kapılar ardından telaffuz ettiği rakam 13 gün oldu. İşveren sözcüleri Çalışma Bakanı Faruk Çelik’e çıkarak, “Yeni sisteme ‘evet’ dememiz için, 30 günlük brüt maaşla ifade edilen tazminat hakkının 13 güne çekilmesini talep ediyoruz” dediler.

Bakan Çelik, bu rakamı duyunca işçi kesiminin buna asla yanaşmayacağını işveren temsilcilerine aktardı. Hatta Bakan Çelik, arada geçen diyalogda, “Bizim de kafamızdaki rakam 20 gün ancak buna bile işçinin kolay kolay razı olacağını sanmıyorum. 13 güne ise mümkün değil kimseyi razı edemeyiz” ifadesini kullandı.

İşçi ne diyecek ?

İşveren kanadı ise “Yeni düşünce anlayışı, kıdem tazminatı sistemini her işçiyi kapsayacak şekilde genişletiyor. Yani yükümüz artacak. Üstelik her ay bu parayı Fon’a ödemekle yükümlüyüz. Yani gelecek yıllara doğru biriken bilançomuzda kağıt üzerinde görünen bir borcumuzu güncellememiz gerekecek. Bunun büyük bir maliyeti var. Hesap yaptık 13 günlük tazminat ile ancak bu yükün altından kalkabiliriz” tezinde ısrarlı. Bakalım bu diyaloglar taslağı nasıl bir şekle sokacak?

Çalışma Bakanlığı tazminatta yeni süreyi belirlerken, işverenin istediği 13 güne yakın bir süreyi mi belirleyecek, yoksa makul gördüğü 15 ile 20 gün arasında bir süreyi mi öne çıkaracak?

Ancak o süre 20 gün de olsa işçi kesiminin buna kolay kolay razı olacağını söylemek çok zor. Yaklaşan genel ve yerel seçimleri de dikkate alınca ne yalan söyleyeyim bana da yapılan çalışmanın kısa sürede neticeye ulaşması hayalmiş gibi geliyor. Sanki bu tasarı seçimler bitene kadar yine tozlu raflardaki yerini alacak gibi görünüyor. Ancak görünen bir şey daha var ki çalışma hayatını yorumlayan uzmanlar ve biz gazeteciler uzunca bir süre bir türlü son şekli verilemeyen bir taslağı yorumlamaya devam edeceğiz...

Fon o kaybı önler mi?

Getirilmek istenen yeni sistemin belki de en büyük avantajı ve işçileri ikna edecek silahı kurulacak fon. Her ne kadar daha önce kurulan İşsizlik Fonu gibi fonlar tam amacına ulaşmayıp Hazine’yi fonlayan en büyük enstrümanlar haline gelse de, kıdem tazminatı için oluşturulacak havuzun artıları var. Herşeyden önce 11 ay çalıştırılıp sonra bilinçli olarak çıkarılanların kıdem tazminatı alabilmesini bu fon sağlayacak. Her çalışan için bu fonda bir hesap açılacak ve ayın sonunda işveren, tazminat olarak ayırması gereken payı buraya yatıracak.

Örneğin tazminat yükü 13 günle sınırlı olursa, işçinin 13 günlük giydirilmiş brüt ücretinin 12’de biri her ay bu fona devredilecek. Böylece 12 ayın sonunda işçinin hesabında 1 aylık brüt maaşının 13 gününe denk gelen bir para birikecek. (Yasaya son şekli verilmeden, bu miktarın aylık brüt maaşın 13 gününe mi, 15 gününe mi 20 gününe mi yoksa 30 gününe mi denk geleceğini söylemek imkansız.)

İşte bu fon daha sonra çalışarak işveren tarafından aktarılan paranın nemalanmasını sağlayacak. Ancak uzmanlar mevcut ortamda reel faizden sözetmenin imkansız olduğuna dikkat çekiyorlar ve “Hazine faizi bile enflasyon karşısında birşey ifade etmiyor. Dolayısıyla işçinin 30 günden daha az bir süreye inen tazminat hakkının bu Fon’un göstereceği performansla telafi edilmesi mümkün olamaz. Tazminat yükü 20 gün bile olsa kalan 10 günün kaybı Fon’un göstereceği performansla kapatılamaz” diyorlar.

Bu arada belirtmek lazım, bakanlık yetkilileri kıdem tazminatı ile ilgili fonun bütçe kapsamı dışında tutulması suretiyle, işçinin kıdem tazminatına ayrı bir güvence sağlanacağına, fonun denetiminin de Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılacağına vurgu yapıyorlar.

Çalışanın mevcut hakkı ne olacak?

Kıdem tazminatı düzenlemesiyle ilgili olarak en çok merak edilen konu, mevcut hakların korunup korunmayacağıyla ilgili.

Yeni yasanın geriye dönük uygulanması mümkün değil. Yani kıdem tazminatları yasa Resmi Gazete’de yayınlandığı güne kadar eski usulde her 1 yıllık çalışmaya 30 günlük brüt maaş olarak uygulanacak. Sonraki yıllar için ise yeni belirlenecek süreye göre ilave yapılacak.

Fona devir zor

Yasa çıktıktan sonra işverenlerin birikmiş kıdem tazminatı paylarını fona devredip devretmeyeceği bu yönde bir düzenleme yapılıp yapılmayacağı da tartışılıyor.

Gelen sinyallere göre mevcut haklar ‘Mevcut işverenin sorumluluğuna bırakılarak’ korunacak. Zaten bunun aksi yönde bir karar alınması da beklenmemeli.

Halen çalışmakta olanların, kıdem tazminatı tutarının işveren tarafından bir anda fona aktarılması, işverene ciddi bir yük getirir ki, kabul etmek lazım pek çok işveren bu yüzden zora düşebilir, hatta sermayesini eritebilir.

Fakat bazı senaryolar da var. İşverenlerin kabul etmesi durumunda, birikmiş kıdem tazminatlarını belli bir süreçte fona devretmesi, bazı vergi avantajları ve istisnalarla teşvik edilebilir. Ancak kesin olan, yasa sonrası doğacak hakların fona aktarımı söz konusu. Bu şekliyle mevcut sistemde kıdem tazminatı biriken çalışanlar, en azından yasa sonrası biriken tutarlarını güvence altına almış olacaklar. İşverenin iflası ya da ödeme güçlüğüne düşmesi halinde yasa sonrası fonda kendi hesaplarına biriken tutarı nemasıyla alabilecekler.

Biriken para nasıl çekilecek?

Kıdem tazminatı nedeniyle işçinin ücretinden herhangi bir kesinti yapılamayacak. İşverenler, fona ödedikleri tutarı, gelir ve kurumlar vergisi yönünden ‘gider olarak’ kaydedebilecek. Fonda işçi adına biriken paranın öyle her istendiği zaman alınması da mümkün olmayacak. Bunun için 10 ya da 15 yıl gibi uzun süreler düşünülüyor. Kesin süre yasa taslağına son şekli verildiğinde belli olacak.

İşveren işçiyi kolayca kovar

Yeni yasa beklentisi her yönüyle enine boyuna tartışılıyor. Yasa tasarısının en çok tartışılan yönlerinden biri de “Fon olursa ve işveren kıdem tazminatı yükünden azar azar kurtulursa o zaman tensikat yaparken çok da fazla düşünmez” şeklinde. Zira pek çok patronun sırf tazminat yükünü dikkate alarak işten çıkarmalarda frene bastığı biliniyor. Ancak yeni düzenlemenin işverene bu yönde bir keyfiyet sağlayacağı kesin.

İşçi yönünden bakacak olursak da, “Bunca yıllık birikmiş tazminatım var. Beni mümkün değil çıkaramazlar. Patron o yükün altına girmek istemez, tazminat yükü olmayanları gönderir” demesi ve tabiri caiz ise yan gelip yatması da mümkün olmayacak.

Evlilikleri de teşvik edecek

Malum, hükümet herkesin evlenmesini ve 3 hatta 4 çocuk yapmasını hedefliyor. Yeni kıdem tazminatı düzenlemesinde evliliği cazip kılacak düzenlemeler de olacak gibi duruyor.

Yeni yasa çıktığında, ‘Evlenip işten ayrılana kıdem tazminatı ödenmemesi’ öngörülüyor. Bu durumda yasa çıkmadan bir an önce nişan yüzüğünü evlilik yüzüğü ile değiştirmekte fayda olabilir. Şu andaki yasaya göre, SSK’lı (4/a’lı) olarak çalışırken evlenen ve evlendikleri tarihten itibaren bir yıl içinde işinden ayrılan kadınlar, kıdem tazminatlarını alabiliyor.