İSTANBUL (AA) - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, "Artık, iç talebi körükleyen politikalardan bir an önce uzaklaşmak ve fiyat istikrarını yakalamak zorundayız. Büyümeyi ise verimliliğimizi ve üretkenliğimizi artırarak sağlamalıyız. Bunun da yolu şüphesiz reformlardan geçiyor." dedi

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından 11'incisi düzenlenen "Kurumsal Yönetim Zirvesi"nde konuşan TÜSİAD Başkanı Bilecik, Türkiye'nin kurumsal yönetim konusunda erken davranan ülkeler arasında yer aldığını söyledi.

Bilecik, dünyada yönetim alanında gerçek bir rönesans yaşandığına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Geleneksel yönetim anlayışındaki temel inançlar ve değerler giderek tarihe karışıyor. Bu çağda, değişimden çekinen bir toplumun, gelişen dünyaya ayak uydurması kadar zor bir şey yoktur. Bu değişimi yakalamak için, Türkiye'de kurumlarımızın yüksek performanslı, rekabetçi ve iyi yönetilir hale gelmesi çok önemli. Kurumsal yönetim ilkeleri, ülkemizde her şirketin iş yapmadaki çıkış noktası olmalıdır.

Bu ilkeler, adil olmak, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk. Bu ilkeler sayesinde iyi yönetimin tanımını herkes için objektif olarak ortaya koyabiliriz. Bu önemli, çünkü bugün, toplumumuzda neredeyse bir çok alanda bir güven sorunu yaşandığını görüyoruz. İnsanlarımızın kurumlarımıza olan güvenini tazelemek için yönetim şekillerimizi bu ilkelere göre düzenlememiz gerektiğine inanıyorum. İnsanımızın güvenini tazelemek zorundayız. Güven, bizim en büyük sosyal sermayemizdir. Çünkü her gelişim insan içindir ve ancak insanla gerçekleştirilir."

Bilecik, konuşmasında 2017 yılına ilişkin değerlendirme ve 2018 öngörülerini paylaştı.

Geçen yılın başında Türkiye için büyüme beklentilerinin oldukça düşük olduğunu anımsatan Bilecik, Avrupa ekonomisindeki büyüme ile artan ihracatın ve vergi indirimleri teşvikleri başta olmak üzere hükümetin yaptığı düzenlemelerin bu durumu tersine çevirdiğini anlattı.

Erol Bilecik, yaşanan bu gelişmelerin, ihracatın ve özellikle Avrupa ekonomisinin Türkiye için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğine dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yılın ilk yarısında 5 puanlık büyümenin 2 puanı buradan geldi. İş dünyasının ve dolayısıyla ekonominin alfabesi rakamlardır. Hep söylüyorum, matematik asla yanılmaz. Bu rakamlar, 'Avrupa bitti' diye düşünenlerin ne kadar yanıldığını göstermiştir. İç talebe yönelik uygulamalar da bize yine bildiğimiz bir gerçeği hatırlattı, kısa vadede büyüme için finansal istikrardan vazgeçmenin bedeli yüksek enflasyondur. İç talebi canlandırmak için attığımız adımlar, şüphesiz, büyümeye önemli destek verdi. Ama aynı zamanda bu, enflasyon oranımızın da yüzde 12 olmasına neden oldu.

Ekonomi literatüründe maalesef 'yüksek enflasyon ve yüksek büyüme' diye bir ikili yoktur. Bu ikili birlikte hareket etmez. Artık, iç talebi körükleyen politikalardan bir an önce uzaklaşmak ve fiyat istikrarını yakalamak zorundayız. Büyümeyi ise verimliliğimizi ve üretkenliğimizi artırarak sağlamalıyız. Bunun da yolu şüphesiz reformlardan geçiyor."


- "2018'de büyümenin süreceğini düşünüyoruz"


"İyi haber, küresel büyüme canlanıyor. Dünya ekonomisi durgunluktan artık çıkıyor." diyen Bilecik, şu an hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke ekonomilerinde küresel krizden bu yana önemli bir canlanma olduğuna, bu durumun Türkiye için çok önemli bir fırsat olduğuna dikkati çekti.

TÜSİAD Başkanı Bilecik, 2018 yılının reformlar yılı olarak geçirilmesi, mevcut ticaret ortaklarıyla ilişkilerin iyileştirilmesi, yeni pazarlarda sağlamlaşmak için çalışılması gerektiğini belirterek, Türkiye'nin ekonomide daha güçlü bir döneme girdiğini görmek istediklerinden bahsetti.

Bu yıl büyümenin süreceği yönündeki beklentilerini paylaşan Bilecik, konuşmasına şöyle devam etti:

"Avrupa büyümesi ile ihracatta artış devam edecektir. İç talep de şu anda artmaya devam ediyor. Ama vergi artışları olacak. KGF etkisi geçen seneki kadar yüksek olmayacak. Ayrıca bankacılık sisteminden çok yüksek kredi artışları beklememek gerekir. Biz bu sene biraz daha ılımlı ve dengeli bir büyüme bekliyoruz. Tahminimiz yüzde 4,5 civarında bir büyümedir. Merkez Bankası'nın da gerekli politikaları uygulamasıyla enflasyonun da gerilemesini diliyorum. 2018 yılının kurumsal yönetim konularını, yatırımcının korunması, yönetim kurullarının yapısı ve kalitesi, çevresel, sosyal ve yönetimsel riskler, siber güvenlik ve nitelikli insan kaynağı oluşturuyor.

Öte yandan dünya, kripto para ve blockchain teknolojilerinin yönetişimini ve yönetim kurullarında yapay zeka kullanımını konuşuyor. Uzmanlar, bu gelişmelerin bireylere, kurumlara ve sistemlere etkilerini tartışıyorlar. Kurumlar ise sistemi temelden zorlayacak bu gelişmelere adapte olmak için kendi stratejilerini geliştiriyorlar."


- "Türkiye'nin, değişimi yakalayan, güçlü kurumlara ihtiyacı var"


Kurum ve kuruluşlar için esnek olmanın önemine vurgu yapan Bilecik, bugünlere en çok esneklik ihtiyacı olduğunu söyledi.

Değişimin hayatın bir gerçeği olduğuna dikkati çeken Bilecik, ayakta kalmak isteyen her kurumun değişime uyum sağlaması için esnekliğin önemli olduğunu dile getirdi ve gelecekte ayakta kalanları 'En güçlü olanlar değil, en esnek olanlar.' diye nitelendirdi.

Erol Bilecik, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bizim hayalini kurduğumuz güçlü bir Türkiye var. Bu güçlü Türkiye'nin, değişimi yakalayan, güçlü kurumlara ihtiyacı var. Değişim yaşam için yalnızca bir gereklilik değil, yaşamın kendisidir. Şartların her zamankinden daha hızlı bir değişim sürecinde olduğu günümüzde, başarının sırrı, değişimi yönetebilmekte yatıyor. Çünkü değişim, gelişimin yapı taşıdır. Kurumlarının yönetiminde değişimi gerçekleştirebilen ülkeler, uluslararası rekabette ayakta kalacak. Kendi ihtiyacımıza en uygun uygulamalarla, önümüzdeki yıllarda ülkemizde kurumsal yönetim ilkelerinin daha yaygınlaşacağına inanıyorum.

Türkiye'nin yüzde 100 'halka açık', en büyük ve en değerli kurumu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Bu nedenle kurumsal değerlerin gerekliliği, her şeyden önce, ekonomisi daha güçlü, daha refah ve daha rekabetçi bir Türkiye içindir. Hiçbir ekonomik kazanımın demokraside ilerleme sağlanmadan kalıcı ve sürdürülebilir olamayacağı ise çok nettir. Katma değer ve istihdam yaratarak girişimlerin yeşerdiği bir ülke olmanın ön koşulu, hukuk, demokrasi ve özgürlükler toplumu olmaktır."