Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para birimi cinsinden kredi notunu bir basamak artırarak, "Ba1"den, "Baa3"e yükseltti, görünümünü "durağan" olarak teyit etti.

Moody's, Türkiye'nin notunu artırma gerekçesi olarak, "Yakın zamanda elde edilen ve gelecekte kaydedilmesi beklenen kilit ekonomik ve kamu finansmanı ölçütlerinde ilerlemeler" olduğunu gösterdi.

Moody's, açıklamasında not artırımı için bir diğer gerekçe olarak da, "Moody'in beklediği yapısal ve kurumsal reformlar alanında ilerlemeler, uluslararası sermaye akımlarından kaynaklanabilecek şoklara karşı var olan mevcut kırılganlığı azaltacaktır" ifadesine yer verdi.

Açıklamada, Türkiye'nin "durağan" not görünümünün, reyting kuruluşunun Türkiye'nin kamu finansmanında temkinli bir şekilde yönetilmeye devam edilmesine ve mevcut yapısal, kurumsal reformların sürdürülebilir şekilde uygulanmaya devam edeceğine dair beklentisini yansıttığı ifade edildi.

Moody's, Türkiye'nin not artışında temel itici gücün "mali ölçütler" olduğunu belirtirken, Türkiye'nin borcunun 2009 yılından bu yana 10 puan azalarak, GSYH'nın yüzde 36 seviyelerine gerilediğine dikkati çekti.

Açıklamada, ayrıca Moody's'in bu oranın önümüzdeki yıllarda daha da gerilemesini beklediğine vurgu yapıldı.
 
"Basiretli, gerçekçi ve tutarlı politikaların sonucu"


 Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Moody's'in, Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para birimi cinsinden kredi notunu artırmasına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin IMF'ye olan borcunun son taksidini 14 Mayıs 2013 itibariyle ödediğini ve 19 yıl sonra ilk defa IMF ile borçsuz bir döneme adım atıldığını anımsattı. Babacan, şunları kaydetti:
 
"Benzer şekilde tam 19 yıl sonra, kredi notumuz iki kuruluş tarafından yatırım seviyesine yükseltilmiştir. Kuşkusuz bu gelişmeler bir tesadüf değil; son 10 yılda izlenen basiretli, gerçekçi ve tutarlı politikaların kararlılıkla uygulanmasının bir sonucudur.
 
Ülke kredi notumuzun iki kuruluş tarafından yatırım seviyesine yükseltilmiş olmasının anlamı büyüktür. Üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun ikisi tarafından yatırım seviyesinde değerlendirilmemizle artık ülkemiz tam anlamıyla yatırım seviyesine sahip (full investment grade) bir ülke olarak görülecektir. Böylece daha önce kredi notu nedeniyle ülkemiz varlıklarına yatırım yapamayan bazı uluslararası kurumsal yatırımcıların, yatırımlarını ülkemize yönlendirmelerinin önünde teknik bir engel kalmamış olacaktır.
 
Diğer taraftan, alınan bu karar yerinde olduğu kadar gecikmiş bir karardır. Ekonomide attığımız doğru adımlar sayesinde ülkemizin uluslararası piyasa göstergeleri uzun süredir yatırım seviyesinde kredi notuna sahip ülkelere benzer düzeylerde bulunmaktaydı. Karar, piyasa göstergeleri ile kredi notumuzu biraz daha yaklaştırmıştır. Türkiye'nin kredi notunun bu seviyeye ulaşmasının sadece kamunun değil, özel sektör kuruluşlarımızın da finansmana erişimini olumlu etkilemesini bekliyoruz."
 
"Daha büyük yatırımlar bekliyoruz"

 
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise, "Türkiye gerek iktisaden gerek siyaseten bu ve hatta bunun daha üstündeki bir notu zaten hakkediyordu. Bu anlamda, bu açıklamayı hakkımızın gecikmiş teslimi olarak görüyorum" ifadesini kullanarak, üç büyük derecelendirme kuruluşunun ikisinin Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir düzeye çıkardığına dikkati çekti.

Çağlayan, bundan sonra gerek doğrudan yatırım anlamında gerek portföy yatırımı anlamında daha büyük yatırımlar beklediklerini kaydederek, Merkez Bankasının bunun Türk Lirası üzerinde yaratacağı baskılara karşı hazırlıklı olması gerektiğini belirtti.

Moody's'in bundan önceki not artışını yaptığı 20 Haziran 2012'de "cari açıkta yapısal iyileşmeye, döviz rezervlerinde artışa ya da özel sektör yabancı borçlarında azalmaya dönük ilerlemeler sağlanırsa, not artışı yapılabileceğini" açıkladığını ifade eden Çağlayan, son bir yıl içinde bunların hepsinde ilerleme sağladıklarının altını çizdi.
 
Not artışının temel taşı
 
Çağlayan, geçen yıl mal ve hizmet ihracatında 23 milyar dolara yakın artışın, cari açıktaki gerilemenin neredeyse tamamını gerçekleştirmiş olmasının, Türkiye ekonomisi için bir başarı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bu, not artışının temel taşıdır. 152,5 milyar dolar ile rekor kıran mal, 44 milyar dolar ile rekor kıran hizmet ihracatımız ile 2012'de cari açığımızı azaltıp, büyümemizi gerçekleştirebildik. Bundan sonra yabancı para cinsinden borçlanma faizleri düşecek ve borçlanma imkanı artacak. Bu şirketlerimiz için bir fırsat ama bu fırsatı akıllıca değerlendirmek de yine şirketlerimizin bir görevi. Bu iyileşmenin cari açığımızı olumsuz etkilemesine, şirketlerimizin döviz pozisyonlarını olumsuz etkilememesine dikkat etmeliyiz."
Çağlayan, Türkiye'nin daha yüksek kredi notlarını hak ettiğine dikkati çekti.
 
"Olumlu katkı sağlayacak"

 
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de yaptığı yazılı açıklamada, Moody's'in, Türkiye'nin notunu yükseltmesini değerlendirdi.

Moody's'in, Türkiye'nin kredi notunu uzun süredir hak etmiş olduğu "yatırım yapılabilir" seviyesine yükselttiğini ifade eden Şimşek, böylelikle ikinci yatırım yapılabilir seviyedeki kredi notunun alındığını belirtti. Şimşek, şunları kaydetti:
"Bu ülkemize uzun vadeli yatırım girişlerini hızlandıracak bir adımdır. Bu not, Hazine'mizin ve şirketlerimizin uluslararası finansmana erişimini artıracak, borçlanma yükünü azaltacak ve ülkemizin uzun vadeli büyümesine olumlu katkı sağlayacaktır. İkinci yatırım yapılabilir seviyedeki not, sermaye girişlerindeki oynaklığı da azaltacaktır."

Bu arada, son iki not artışı da Bakan Şimşek'in Londra'da yatırımcılarla görüşmeleri sırasında gerçekleşti.

Başbakan Yardımcısı Babacan

 
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Moody’s'in, Türkiye'nin kredi notunu "yatırım yapılabilir" seviyeye yükseltmesiyle ilgili, "Moody's'in aldığı bu karar, Türkiye'ye şimdiye kadar kendi iç kuralları, kendi iç sebepleriyle yatırım yapamayan yeni bir yatırımcı kitlesini cezbedecektir. Türkiye için bir bakıma en önemli konu bu. Ama bir başka açıdan baktığımızda da bu karar, atılan bu adım, Türkiye'nin krize rağmen, 2008-2009 yılından beri yaşadığımız krize rağmen pek çok alanda uyguladığımız politikaların da bir sonucudur. Türkiye’deki siyasi istikrar, güven ortamı ama bununla beraber uyguladığımız doğru ekonomi politikalarının sonucunda bu karar alınmıştır" dedi.