CAFER CAN

Kentsel dönüşümde İstanbul Sulukule, Tarihi Yarımada’nın siluetini bozan kuleler ve Bursa’daki dönüşüm alanlarında tarihî mekânları da kapsayan projeler tartışılmaya devam ediliyor. En son Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın TOKİ tarafından gerçekleştirilen Bursa Yıldırım Kentsel Dönüşüm Projesi’nde kat sınırını 5 olarak belirlemesiyle, daha önce 8-10 kat planlanan yapıların maliyet ve projelerin tamamen elden geçirilmesi gündeme geldi.

Tarihi alanları kapsayan kentsel dönüşümün mağduru olabilecek onlarca bölge bulunuyor. Uzmanlar ise tarihî dokuyla iç içe yaşanan bölgelerde gerçekleşecek kentsel dönüşüme özel hassasiyet gösterilmesi uyarısında bulunuyor. İstanbul, Mardin, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep gibi tarihî kimliği olan yerleşimlerde dönüşüm projelerinin tarihi ve sosyal dokuya, geleneksel kent mimarisine uygun olması gerektiği vurgulanıyor. Aksi halde, Bursa, İstanbul Sulukule örneklerinde olduğu gibi tarihi dokuyu ortadan kaldıran, ihtiyacı karşılamayan ve dönüşümün olduğu bölgelerde vatandaşları mağdur eden kötü örneklerin görüleceği, yeni krizlerin yaşanacağı öngörülüyor.

İstanbul’un Suriçi bölgesinde yapılacak yenileme çalışmaları, tarihi kentlerin dönüşümüne örnek olması açısından büyük önem taşıyor. Kentin UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almasının sebebi olan Tarihi Yarımada’nın korunması için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat talimat verdiği biliniyor. Eminönü Belediyesi’nin Fatih Belediyesi’ne katılmasıyla birlikte Tarihi Yarımada’nın tek elden yönetilmesi de koruma adına olumlu bir gelişme olarak görülüyor. Buna rağmen bölgede yapılan kentsel dönüşüm çalışmaları istenen seviyede başarılı olamadı. Sulukule’de yaşayan mülk sahipleri yeni evlerinin borç yükünden kurtulmak için çoğunlukla bölgeden ayrıldı. Süleymaniye’de ise mülk sahipleriyle anlaşma olmayınca yapılacak projeler durduruldu. Fener-Balat bölgesinde kamu yararı olmadığı gerekçesiyle mahkeme kararıyla iptal edilen yenileme projesi hâlâ bekliyor. Tarihi Yarımada’da bölgesel bir yenileme projesi yapmak yerine tek tek bina restorasyonları ve sokak iyileştirme çalışmaları yapılıyor. Özellikle bu bölgede yer alan işyerleri ve binlerce atölyenin ne olacağı ise belirsizliğini koruyor. Bu hareketli yapının tarihî bölgede oluşturduğu ulaşım sıkıntısı da her geçen gün artıyor.
 
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Kentsel Koruma ve Planlama Uzmanı Prof. Dr. Zekai Görgülü’ye göre tarihi kentler zaman içinde çeşitli sebeplerle dönüşüme ihtiyaç duyuyorlar. Yerli halkın sosyal, ekonomik ve kültürel durumu değiştikçe şehrin zaman içinde yeniden şekillenmesi kaçınılmaz oluyor. Bu süreçte kentin ulaşım aksları, ticari merkezleri, konut bölgeleri yeniden şekillenip kimi zaman yer değiştiriyor. Görgülü tarihi kentlerde yapılacak yenileme çalışmaları hakkında “Yenileme kavramı yıkıp yeniden yapmak olarak ele alındığında, hiçbir zaman imar haklarını artıran yap-sat yöntemini çağrıştırmamalıdır. Bahis konusu olan, kültür varlığı yapılara, dokulara, sokaklara ve alan bütününe saygılı, onları yıpratmayan ve yeninin de izlerini taşıyabilen bir “yenileme” anlayışıdır.” ifadelerini kullanıyor. Her yörenin kendine has özellikleri, sanat ve mimari üslubu olduğunu vurgulayan mimar ve kent bilimci Ahmet Vefik Alp ise “Mimariyi insanları sadece yağmurdan, soğuktan koruyan bir örtü değil bir kültür olarak görmek lazım. İklim, coğrafya, bitki örtüsü, topoğrafya, tarih ve mimari miras birikimi dikkate alınarak binalar yapılır.” ifadelerini kullandı. Alp, kentsel dönüşüm çalışmaları bu anlayışla yapılmazsa özgün karakteri olmayan, kimliksiz, birbirine benzeyen binalar ve yerleşimlerin ortaya çıkacağının altını çizdi.