Cem Kılıç

Raporda Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 34 ülke için istihdam üzerindeki yükler, ücretlilerden alınan gelir vergisi ile sosyal sigorta primi katkı payları (işçi ve işveren hisseleri)  ele alınıyor. Bu göstergeler, iş arayanların istihdam kararlarını ve seçeneklerini, diğer yandan firmaların işe alım kararlarını, yani kaç kişiyi istihdam edeceklerini etkiliyor.
Türkiye’de yıllardır yüksek işçilik maliyetleri nedeniyle işverenlerin yeterince istihdam yaratamadıkları ya da kayıtdışı istihdama yöneldikleri tartışılır. Yani istihdam yaratamama sorununun arkasında işçi çalıştırmanın çok maliyetli olması olduğu söylenir.

Vergi takozu sorunu
OECD Raporu’nda ücretlerden kesilen vergi ve prim yükleri, başka bir ifadeyle “vergi takozu” (tax wedge) toplam işgücü maliyetinin yüzdesi olarak hesaplanıyor. Vergi ve benzeri yükümlülüklerin işverene getirdiği mali yükler olan vergi takozunun yüksek olması durumunda, kayıtdışı istihdam artıyor. Yani kanuni yollardan işçi çalıştırmak maliyetli olunca, işverenler kayıtdışı istihdama yöneliyor.

Raporda ilk göze çarpan husus, istihdam üzerindeki yüklerin OECD ülkelerinde genel olarak yükseliyor oluşu. İstihdam üzerindeki vergi ve prim yüklerinde, 2011’deki önemli düzeydeki artışı 2012’de nispeten daha küçük bir yükselişin izlediği ve artış eğiliminin 2013 yılında da devam ettiği görülüyor.

2013 yılı itibariyle OECD ülkelerinde istihdam üzerindeki yükler ortalama olarak 0.2 puan yükselmiş ve yüzde 35.9 olarak gerçekleşmiş. İstihdam üzerindeki vergi ve prim yükleri, 34 OECD ülkesi içinde 21 ülkede yükselirken, 12 ülkede düşmüş ve 1 ülkede (Şili) de aynı kalmış.

İstihdam üzerindeki vergi yükünde en fazla artışın olduğu ülkeler Portekiz ve Slovakya. Bunun nedenleri her ülke için farklı. Örneğin Portekiz’in ilk sırada yer almasının arka planında yasal vergilendirme oranının yüksek olması var. Buna karşılık, Slovakya’nın durumu sosyal güvenlik primi işveren payının yüksek olmasından kaynaklanıyor.

Gelir vergisi son 3 yılda 25 ülkede tırmanışa geçti

OECD tarafından yayınlanan istihdam üzerindeki yüklere ilişkin kapsamlı veriler ışığında, ücret gelirlerinden kaynakta kesilen, başka bir ifadeyle “doğrudan vergi” niteliğindeki gelir vergisinin son üç yılda 34 OECD ülkesinin 25’inde yükselmiş olduğu görülüyor.
OECD Raporu’ndan öne çıkan bazı sonuçlar şöyle:

- Ortalama ücret düzeyinde çocuksuz ve bekâr çalışanlar için en yüksek vergi yükünün söz konusu olduğu ülkeler Belçika (yüzde 55.8), Almanya (yüzde 49.3) ve Avusturya (yüzde 49.1). Çocuksuz bekâr çalışanlarda en düşük vergi yükü Şili (yüzde 7), Yeni Zelanda (yüzde 16.9) ve Meksika’da (yüzde 19.2).

- Aile tipine göre vergi yükleri karşılaştırıldığında, Meksika ve Şili hariç tüm OECD ülkelerinde, çocuklu aileler için ücretler üzerindeki vergi ve prim yükünün, çocuk sahibi olmayan bekâr çalışanların vergi ve prim yükünden daha düşük olduğu görülüyor. Eşlerden birinin çalıştığı 2 çocuklu aileler üzerindeki vergi yükü, çocuksuz ve bekâr çalışana göre 9.5 puan daha düşük.

- Ortalama ücret seviyesinde eşi çalışmayan ve 2 çocuk sahibi bir çalışanın ücreti üzerindeki vergi yükü açısından OECD ortalaması 2013 yılı itibariyle yüzde 26.4. Bu göstergenin en yüksek olduğu ülkeler Yunanistan (yüzde 44.5), Fransa (yüzde 41.6), Belçika (yüzde 41) ve Avusturya (yüzde 38.4) iken; en düşük olduğu ülkeler Yeni Zelanda (yüzde 2.4), İrlanda (yüzde 6.8) ve Şili (yüzde 7).

OECD ülkeleri arasında Türkiye 8’inci sırada...

OECD’nin verilerine göre Türkiye’nin genel profilini büyük ölçüde yansıtan, eşi çalışmayan ve 2 çocuk sahibi bir çalışanın ücreti üzerindeki vergi yükü, ortalama ücret düzeyinde 2000 yılında yüzde 40.4 iken 2013 yılında yüzde 37.4’e gerilemiş. Bu anlamda, istihdam üzerindeki vergi yükünde son 13 yılda 3 puanlık bir azalış var. Buna karşılık, 2009’dan 2013’e kadar dönemde, istihdam üzerindeki yüklerde 1.4 puanlık artış görülüyor. OECD ortalamalarıyla mukayese edersek, hem 2000  2013 (1.3 puan) hem de 2009  2013 (1.4 puan) dönemleri için vergi yüklerinde artış eğilimi söz konusu. 

Türkiye küresel krizi diğer ülkelere oranla daha hafif atlattığından, krizden çıkış için vergi ve sosyal güvenlik primlerini artırma yolunu seçmedi. Bu nedenle sosyal güvenlik prim yükleri artmadığı gibi, kısa vadeli sigorta kolları için ödenen prim oranının bütün işyerleri için yüzde 2 olarak sabitlenmesi, 5 puanlık prim teşviki gibi uygulamalarla işverenlere istihdam yaratmak konusunda destek olundu.

Bu durum Türkiye’yi OECD’de sosyal güvenlik primleri anlamında iyi bir yere koyuyor. Fakat vergilendirme için aynı şeyi söylemek zor. Bu yıl asgari ücretliler için gerçekleşen vergi artışı, ücretlilerden alınan vergilerin düşmediğini aksine arttığını ortaya koyuyor. Ne yazık ki, Türkiye’de vergide adalet sağlanmış değil. Ücretliler en yüksek vergiyi ödeyen kesim. Ayrıca dolaylı vergilerin payı yüksek olduğu için zenginden çok, fakirden az vergi alınıyor.