Canan SAKARYA

Meclis Plan Bütçe Komisyonu Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, vergi aflarının alışkanlık yarattığı konusundaki tartışmaları yerinde bulmadığını belirtti. Bilgiç, “Ben hiç kimsenin günün birinde nasıl olsa bir af çıkar düşüncesinde olduğuna inanmıyorum. Bir insan borcunu ödeyemiyorsa mutlaka bir zorunluluktan kaynaklanıyordur” dedi. “Bunu bir alışkanlıkla izah edip bunun üzerinden hüküm tesis etmeyi doğru bulmuyorum” diyen Bilgiç, vergisini zamanında ödeyenler için de yüzde 5 ya da bunun biraz altında bir vergi indirim getirmesinin özendirici olacağını söyledi. 

Isparta Milletvekili Bilgiç, Plan Bütçe Komisyonu’nda 38 günlük bir mesainin ardından kabul edilen halen Genel Kurul’da görüşmeleri devam eden torba tasarıya ilişkin olarak Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı. 

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sıkça afl ara karşı olduğunu açıklıyor. Son olarak torba yasada yer alan düzenlemelere ilişkin olarak ‘Maliye’nin mutfağında hazırlanmadı’ şeklinde bir açıklaması oldu. Burada bir görüş ayrılığı mı söz konusu? 
Sayın Maliye Bakanı prensip olarak kendisinin bu tip düzenlemelere karşı olduğunu söyledi. Ancak şunu da söyledi ‘Ben bir siyasi partinin mensubuyum, bir siyasi partinin mensubu olarak da gelmiş olan bir düzenlemenin taraftarı olmasam da bunun yanında dururum’ dedi. Ben Sayın Maliye Bakanımızın bu konudaki düşüncelerine iştirak etmiyorum. Bu tür düzenlemeler, birden bire bir milletvekilinin afla ya da yapılandırmayla ilgili bir düzenleme aklıma geldi bu konuda bir teklif veriyim, bu teklifi verirken de hiç bir şekilde ilgili bakanlarla ve bakanlıklar istişare etmeden bunu yapıyım şeklinde olmuyor. Mutlak surette ilgili yerlerde konuşuluyor ve tartışılıyor. 

Neden tasarı olarak değil de teklif olarak geldi? 
Milletvekillerimiz tarafından teklif olarak gündeme getirilmiş olsa da mutlak surette teknik olarak yapılan çalışmanın içinde Maliye Bakanı da onun bütün bürokratları da bulunmuştur. Maliye Bakanlığı’nı tamamen bu işin dışındaymış gibi görmek mümkün değil. Burada farklı düşünceler var. Af mıdır değil midir? Bu yapılandırma 6011 ile mukayese ettiğinizde çok mu dar çerçevede kalmıştır ya da kalmamıştır? Kasa fazlası için bir düzenleme yapılırken matrah artırımı yapılması doğru olmaz mıydı? Kesinleşmiş vergi borcunu kapsama alırken, davalıkları tamamen bu işin dışında bırakmak ne ölçüde doğrudur, bütün bu tartışmaları genişletmek mümkün. Diğer tarafta toplumun bütün kesimlerinde de tartışma konusu olan diğer bir konu vergisini zamanında ödeyenlere neden hiçbir şey yapılmıyor. 

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
Ben vergisini zamanında ödeyenler için mutlaka bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yüzde 5 ya da bunun biraz altında bir vergi indirimi yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun özendirici bir çerçevesi olur. En azından bu kesimleri motive etmiş olursunuz. Ben hiç kimsenin günün birinde nasıl olsa bir yapılanma, bir af çıkar, ben vergi borcumu ödemeyip bekleyeyim düşüncesinde olduğuna inanmıyorum. Bir insan bu borcunu ödeyemiyorsa kendi iş boyutuna göre bu 50 lira olur 100 lira olur, 100 bin lira olur mutlaka bu bir sıkıntıdan, zorunluluktan kaynaklanan bir hadisedir. Bunu bir alışkanlıkla izah edip bunun üzerinden hüküm tesis etmeyi doğru bulmuyorum. Bugün dünyadaki ekonomik kriz belli, her ne kadar Türkiye bundan çok sınırlı etkilenmiş olsa da bunun etkileri ortada, bu çerçevede piyasaları rahatlatmak, bu konuda oluşan beklenti doğrultusunda doğru bir adımdı. Torba tasarıyla yapılan iyileştirmelerden kundaktaki çocuktan yataktaki hastaya kadar toplumun bütün kesimleri dolaylı ya da dolaysız yararlanacaktır. Ben şu kanaatteyim ki, kapsam biraz daha genişletilebilirdi. 

Başka neler alınabilirdi? 
Kooperatiflerin, birliklerin, çiftçilerin borçları girebilirdi. Elektrik dağıtımında özelleştirilen yerlerde yaşanan temel sıkıntı herhangi bir borcunuz olmasa da dağıtımı alan şirketlerin yüksek oranda teminat talepleri var bunlarla ilgili sıkıntıları giderecek bir düzenleme yapılabilirdi. 

Bunlar Genel Kurul’da gelebilir mi? 
Neden olmasın ama Genel Kurul bizim etki alanımızdan çıkıyor, komisyonun etki alanın dışında olan bir süreç. Toplumun çok çeşitli kesimlerinden farklı beklentiler var. Bir örnek vermek istiyorum, Türkiye’de iş kazalarından kaynaklı olarak işverenlere kesilen yüksek oranlı cezalar var bunlar ödenememiş. Bunlarla ilgili de yapılandırma talepleri geldi. Alın size bir tartışma konusu bir taraftan Soma faciası ve iş güvenliğini konuşuyorsunuz, öbür tarafta bir iş kazası sonucunda işverene kesilen cezaların yapılandırılması konusu var. Bir ikilem gibi görünüyor ama devlet olarak bir ikilemde kalmadan toplumun tüm kesimlerinin sorunlarına el atıp çözüyor olabilmeniz lazım. Ama netice itibariyle kamuoyu baskısı nasıl bir sonuç doğurur, nasıl bir algı yaratır diyerek geri adım atabiliyorsunuz. 

Torba tasarının en tartışmalı maddelerinden biri kasa affı. Muhalefetin bu düzenlemenin ‘17 Aralık temizliği ‘ olduğu şeklinde bir iddiası da oldu. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? 
Muhalefetin iddiasının hiçbir ciddiyeti olduğunu düşünmüyorum. 40 güne yakın bir süre bu tasarıyı tartıştık bütün meseleleri tek bir yere dayandırırsanız bu sizin gerçek manada söyleyecek bir şeyiniz olmadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca bir konuyu eleştirmek için illa hakaret etmeniz, küfretmeniz de gerekmiyor. 4 Bakanla ilgili soruşturma komisyonun kurulmasına ilişkin önergede ilk imza sahibi benim. Biz şuna bakıyoruz ortada bir suç varsa bir suçlu varsa sonuna kadar bunun cezasını çekmek zorundadır. Ancak Anayasa, Ceza Kanunu ortada dururken, yargıya intikal etmiş bir davayı sürekli olarak Yasama Meclisi’nde ortaya koymanın bir anlamı yok. Kasa fazlası ile ilgili düzenlemeye gelince, reel ekonominin içinden gelen insanlar bilirler ki evet hala Türkiye de ciddi manada kasa fazlaları oluşuyor, bunları bir yerlere çıkmak zorundasınız. Tasarıda tarih 31 Aralık 2013 olarak belirlendi. TOBB başta olmak üzere reel sektörün temsilcilerinin tarihin nisan mayıs ayına çekilmesi noktasında talepleri oldu netice itibariyle siz 31 Aralık geldiğinde bütün bu fazlalıklarınızı belli bir yerlere hesaplar dahilinde dağıtmak zorundasınız. Bu doğru mudur, olmalı olmamalı mı kapsamı ne olmalı bunlar komisyonda tartışılabilir. 

Türkiye’nin en öncelikli sorunu olarak neyi görüyorsunuz? 
Hane halkının da reel sektörün de kamunun da en temel sorunu tasarrufl a ilgili. Türkiye’nin önümüzdeki süreçte temel handikabının hem reel sektör açısından hem kamu hem de hane halkı açısından tasarruf olduğunu düşünüyorum. Tasarruf konusu bilinç meselesi her şeyi yazılı kurallar çerçevesinde çözmeniz mümkün değil. Ama toplumun bütün kesimleri bireyler, hane halkı, işletmeler, kamu bu mana da kendilerine çeki düzen vermek durumundalar. 

2023 yılına giderken belli ekonomik hedefler belirlendi. Reel sektörün bu hedefe ulaşılması noktasında atması gereken adımlar nelerdir? 
Ben bir kere Türkiye’de hala sermaye kavramının tam olarak yerine oturduğu kanaatinde değilim. Bu konuda bir 20 sene geride olduğumuz düşünüyorum. Bizim sermaye anlayışımız makineydi, binaydı ama sermaye anlayışının bunun çok ötesinde olduğu bir know-how olduğu, teknoloji olduğu, insan kaynağı, pazar olduğu, marka, pazarlama enstrümanları olduğu hala arzu edilen noktada anlaşılabilmiş değil. Ben Türkiye’de temel sorunun üretimden ziyade üretimde arzu edilen katma değerin pazarlama sürecinde yaratılamaması olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de kaç tane markanızdan söz edebiliyorsunuz. Uluslararası marka olmak sadece uluslararası bilinirlik değil uluslararası kullanımı da içermesi lazım. Bugün tekstilde Zara dünyanın neresine giderseniz gidin bir marka Prada, Hermes bir marka. 

Bir yılı aşkın süredir bekleyen Gelir Vergisi Kanun Tasarısı neden görüşülemedi. Reform olmadığı konusundaki tartışmalara ilişkin görüşleriniz nelerdir? 
Gelir Vergisi Kanun Tasarısı’na ilişkin bir alt komisyon oluşturduk. Ancak komisyonun yoğunluğu nedeniyle alt komisyon toplantılarını yapamadı. Bu pakete Maliye Bakanlığı noktasında bakarsanız bir reform, başka açılardan bakarsanız bu bir reform değil. Bende benzer bir kanaate sahibim. Reform olması için daha geniş çerçeveli daha radikal ve daha sonuç odaklı bir düzenlemeden söz etmeniz gerekiyor. Bunlar olursa bir reformdan söz etme imkanına sahipsiniz. Tasarının Komisyonda ele alınmaması ise bu tartışmaların tamamen dışında, komisyon gündeminin yoğunluğundan kaynaklanan bir durum.