Düşünüyorum da; “yüzlerce yıl Türk yurdu olan Balkanlar elimizden giderken oradaki aydınlar ve vatanseverler neler düşünüyorlardı” acaba.

Herhalde birbirleri ile konuşurken endişelerini dile getiriyorlardı.

“Buralar parçalanır, Balkanlar elimizden gider mi” diye konuşuyorlardı.

Bir kısmı “Yok canım, yüzlerce yıldır, hatta tarih boyunca buradayız. Burası bizim vatanımız. Biz büyük bir ülkeyiz. Elbet bir ışık doğacak. Buralar elden gitmez” diyorlardı.

Ama gitti.

Bırakılan eserlerin kökü kazındı, insanlarımız yokedildi.

Şimdi benzer şeyleri, vatanımızın bir başka bölümü için konuşuyoruz.

“Acaba buralar elimizden gider mi, parçalanır mı, bölünür mü?”

“Yok canım, burası bizim, bizlerin vatanı, bölünemez.” diyoruz.

Ama gördüğümüz halde görmediğimiz şeyler var.

Duyduğumuz halde duymadığımız şeyler var.

Kafamıza vurulduğu halde anlamadığımız, anlamak istemediğimiz şeyler var.

Oradaki belediyeler, resmi binalarının üzerine, Türkçe dışında bilinmeyen bir dilde tabelalar diktiler.

Kendilerine özgü mezarlıklar yaptılar. Türk askerine, polisine silah çeken şehit eden teröristleri törenlerle gömüyorlar.

Kendi kaymakamlarını tayin ettiler. Resmi arabalarının içinde dolaşıp teftiş ediyorlar.

Bizim yöneticilerimiz, valilerimiz, kaymakamlarımız bu “çakma kaymakamları” çağırıp rica ediyorlar : “Lütfen böyle açıktan yapmayın, sürece zarar veriyorsunuz.”

Kanunlara tamamen aykırı bir şekilde, başka dilde eğitim yapan ilkokullarını açtılar.

Bu okulları incelemeye giden heyetlerimize roketatarlarla hücum edip kaçırıyorlar. Heyet mensupları, arabalarını bırakıp apar topar kaçıp canlarını zor kurtarıyorlar.

Devlet, kendisini yıkmak için çalışan kişiye; para, maaş, dokunulmazlık veriyor.

Ülkeyi korumak isteyenlere karşı davalar açıyor.

Aslında oraların halkı, Türk.

Milletten, devletten yana.

Onlarında çocuklarını kaçırıyorlar.

Başlarına dikilen üç beş kişi, zorla ve korku ile onları sindiriyor, korkutuyor, eylemlerinde kullanıyorlar.

Böyle bir durumda “elimden ne gelir ki” diye durup oturmayın, sessiz kalmayın.

En azından düşünün.

Anlayın ve anlatın, konuşun.

Tepkinizi dile getirin, eyleme dökün.

“Elimden ne gelir ki deme,

Elinden geleni yap.”

Sizin elinizden çok şey gelir.

Sizin eliniz, kuvvetli Türk Milletinin elidir.