Faydasız veya gereksiz sahtecilik olarak adlandırılan bu sahtecilik çeşidinde gerçekte bir sahtecilik fiili bulunmaktadır. Ancak bu sahteciliğin uygulamada hukuki bir sonuç doğurmayan konularda gerçekleştirilmesi nedeniyle eylem cezalandırılmamaktadır.[1]

Başka bir ifadeyle, sahtecilikle ulaşılmak istenilen hukuki sonuç, sahtecilik yapılmamış olsaydı dahi gerçekleşebiliyorsa, gereksiz veya faydasız sahtecilikten bahsetmek gerekecektir.

Sahteciliğin herhangi bir zarar veya böyle bir olasılığa yol açmaması halinde suçun yasal unsurları oluşmayacak ve bu yüzden eylem suç teşkil etmeyecektir.[2]

Faydasız sahtecilik durumunda, fail sahtecilik eylemi yapılmadan da istediği sonucu alabilecek haldeyken, gerekli olduğuna inanılarak veya bilgisizlikle sahtecilik suçu gerçekleştirilmektedir.

Fail, bu gibi hallerde hakkını yasal olarak elde ettiğini bilmediği veya güvenemediği için elindeki belgeyi sonradan değiştirerek hakkını yeniden almaya çabalamaktadır.

Failin eyleminden önce bu hakkı doğduğundan ve belge görevini yerine getirdiğinden sonradan yapılan değişiklik belgeye olan kamu güvenini sarsmayacaktır.[3]

Örneğin; yurtdışından bedelsiz ithalat yoluyla sakat arabası getirilmesi için gereken sağlık kurulu raporu yeterli olduğu halde, bu rapora eklemeler yapılması durumunda, imza atılması gerekli olmayan bir belgeye sahte imza atılması halinde veya miras bırakan tarafından yapılan daha yeni tarihli el yazılı bir vasiyetname ile esasında hükümsüz kalmış olan daha eski tarihli vasiyetnamede yapılan sahteciliklerde, gereksiz veya faydasız sahtecilik halinin var olduğunu ifade edebiliriz.[4]

Yargıtay’ın da uygulamada gereksiz/faydasız sahtecilik kavram ve teorisini kabul ettiği söylenebilir.

Örneğin bir kararında, sanığın vekâletnamede yazılı bulunduğu halde, bulunmadığını zannederek ilave ettiği yetkilerle ilgili sahteciliğin gereksiz olarak yapılması dolayısıyla mahkemece verilen beraat kararının yerinde bulunduğuna karar vermiştir.[5]

Bir başka kararında da, “öncelikle beyan ettikleri yerlerde fiilen tarımsal faaliyette bulunup bulunmadıkları, DGD den yararlanma koşullarını taşıyıp taşımadıkları araştırılıp yararlanma haklarının olması halinde haksız menfaat sağlama kasıtları bulunmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmayacağı, başvuru evraklarına muhtar ve ihtiyar heyeti yerine sahte imza atmalarının yararlanma haklarının bulunması halinde gereksiz sahtecilik fiilini oluşturacağı, kaldı ki sahtecilik suçundan açılmış dava da bulunmadığı gözetilmeden” diyerek suçun unsurlarının oluşmadığını ifade etmiştir.[6]

Kanaatimizce, yapılan sahtecilik herhangi bir hukuki sonuç yaratmıyorsa, fail yapılan sahtecilik olmadan da talebi ile ilgili beklenen sonucu alabiliyorsa, fail gereksiz yere yaptığı sahtecilik eylemi sonucunda herhangi bir şekilde, az veya çok menfaat sağlamıyorsa, gereksiz veya faydasız sahtecilikten bahsedilebilir.[7]

YARGITAY UYGULAMASI

- Sahteciliğin soruşturmayı engelleyecek ve suç unsurlarına etki yapacak nitelikte bulunup bulunmadığı

Yargıtay, bu tip olaylarda yapılan sahteciliğin soruşturmayı engelleyecek ve suç unsurlarına etki yapacak nitelikte bulunup bulunmadığının araştırılması gerekliliğine kararlarında vurgu yapmaktadır.[8]

Örneğin, yapılan sahtecilikle sağlanmak istenen fayda zaten gereksizse, yani o sahte belgenin varlığı mevcut durumu etkilemiyorsa faydasız sahtecilikten bahsedilebilir.

Bu konuya şu olay örnek verilebilir: Belediye başkanı olan bir kişinin belediyeye ait aracı kendisi kullanarak bir yere giderken, yol kontrolü sırasında taşıt kanununa muhalefetten tutanak düzenlenmesi üzerine, belediye meclis toplantı tutanağının son kısmına “belediye başkanının belediye şoförlerinin yetersiz olduğundan şehir dışına çıktığında makam aracını kendisinin kullanabilmesi için yetki verilmesine oybirliğiyle kabul edildi” cümlesini eklediklerinin iddia edildiği olayda, bu belgenin soruşturma yapmayı engelleyecek ve suç unsurlarına katkı yapacak bir yönünün olup olmadığı araştırılmalıdır.

Burada, Zaten belediye başkanının aracı kendisi kullanarak bir yerden bir yere gitmesi mümkün ise, düzenlenen belge gereksiz durumda kalacaktır.

- Emeklilik işlemlerinde katkısı olur diye sahte esnaf odası kaydı belgesi düzenlemek

Yargıtay bir kararında; suça konu sahte olduğu iddia olunan esnaf odası kaydının, emeklilik işleminde bir etkisinin bulunmadığı, kaydın sahteliği kabul edilse dahi eylemin faydasız sahtecilik niteliğinde olduğu, unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraat kararı verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[9]

- Kurul kararlarında bir imzanın sahte olduğu iddiaları

Yargıtay, bazı kararlarında kurul halinde karar alınması gereken hallerde, kararın alınma yeter sayısı ve buna bağlı olarak kararın hukuki sonuç doğurma niteliği, mağdur yerine imza atılmaması halinde aynı hukuki sonucu doğurup doğurmayacağı hususunun araştırılması gerektiğini ifade etmektedir. Yargıtay, burada şayet müştekinin yerine atılan imza var olsa da olmasa da kararın uygulanma gücü varsa, yapılan sahteciliğin gereksizliğine vurgu yapmaktadır.[10]

- Müdür tarafından imzalanan resmi belgenin memur tarafından imzalanmamasının, belgenin hukuki geçerliliğini etkileyen bir husus olmaması

Yargıtay; tapuda düzenlenen belgelerdeki imzaların, ilgili evrakın ciltlenmesi aşamasında imza eksikliklerinin fark edilmesi üzerine atıldığı ve belgelerin içeriği itibariyle herhangi bir sahteciliğin bulunmadığı olayda, müdür tarafından imzalanan resmi belgenin memur tarafından imzalanmamasının, belgenin hukuki geçerliliğini etkileyen bir husus olmadığı değerlendirilmeden, sanığın eylemlerinin faydasız sahtecilik kapsamında kalıp kalmadığı tartışılmadan mahkumiyet kararı verilemeyeceğini ifade etmiştir.[11]

- İş deneyim belgesinde faydasız sahtecilik

Örneğin; İş deneyim belgesinin “betonarme fabrika binası yapılması” şeklinde olan içeriğinin, ihale konusu işe uygun olarak “çevre düzenleme beton bordür, tretuar yapım işi” şeklinde değiştirmek suretiyle sahte belge düzenledikleri iddia edilen olayda, suça konu iş deneyim belgesinin orijinal halinde yer alan beton fabrika binası yapılması işinin, Kanunun anılan hükmündeki “benzer iş” olarak kabul edilip edilmeyeceği araştırılmalıdır.

Şayet belgenin orijinal hali, ihaleye katılmak için yeterli ise faydasız sahtecilik tartışılmalıdır.[12]

- Staj bitirme raporunun Baro Başkanlığına ulaşmaması nedeniyle baro siciline kaydına karar verilmeyen ve avukat sıfatını kazanmayan kişiye “yetki belgesi” düzenlenmesi ve bu kişinin yetki belgesine dayanarak icra takibi yapması ve duruşmalara davalı vekili olarak katılması eylemi

Bu olayda Yargıtay iki kısımda eylemi değerlendirmiştir. Yetki belgesi ile failin Hukuk Mahkemesindeki davanın davalısı konumunda olmaları nedeniyle duruşmaya katılmasalar dahi, davacı tarafın katılımı ile yargılamanın devam edeceği, dolayısıyla davalı tarafın duruşmaya katılmamasının kendileri bakımından sonuca etkili olmadığı düşüncesi ile faydasız sahtecilik hususunun değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Yargıtay; yetki belgesinin kullanılmasının icra takip işlemleri yönünden değerlendirildiğinde de, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 26. maddesine göre verilecek muvafakatname ile stajyer avukatların dahi icra takip işlemlerini yapma yetkisinin bulunduğu, failin de yetki belgesi verildiği tarih itibariyle bu statüye sahip olduğunun ve dolayısıyla suça konu yetki belgelerinin kullanılması ile elde edilebilecek olan hukuki sonuçların elde edilmesi mümkün olduğunun belirlenmesi karşısında, yapılan sahteciliğin “faydasız sahtecilik” olarak nitelenmesi gerektiğini belirtmiştir.[13]

- Bankadan kredi almak için sahte maaş bordrosu düzenlemek ve kullanmak

Yargıtay, bu gibi olaylarda suça konu belge bankaya sunulmasa bile kredi verilip verilmeyeceği de araştırılarak, şayet belge sunulmasa bile kredi verilebilecek olması halinin tespiti halinde eylemin "faydasız sahtecilik" kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerektiğini dile getirmektedir.[14]

- Azaların katılımı olmadan ihtiyar heyetinin diğer üyelerinin ve muhtarın imzaları ile karar alınıp alınmayacağının araştırılması

Yargıtay, failin azaların muhalefetlerini bertaraf etmek amacıyla onların yerine imza atması şeklinde iddia ve kabul olunan olayda; adına sahte imza atıldığı iddia edilen azaların katılımı olmadan ihtiyar heyetinin diğer üyelerinin ve muhtarın imzaları ile karar alınıp alınmayacağı ve alınan kararların akıbetlerinin ne olduğu hususları da araştırılarak, şayet müşteki azanın imzası olmadan da karar alınabilmesi halinde eylemin faydasız sahtecilik kapsamında değerlendirimesi gerektiğini vurgulamaktadır.[15]

Yargıtay, benzer başka bir olayda adına sahte imza atıldığı iddia edilen azanın katılımı olmadan ihtiyar heyetinin diğer üyelerinin ve muhtarın imzaları ile karar alınıp alınmayacağının araştırılması gerektiğini, karar sonrası minibüs alımının da gerçekleştiği dikkate alınıp sanığın eyleminin faydasız sahtecilik bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[16]

- Keşif sarf kararında önce yazılan isimin çizilerek başka bir isim yazılması

Yargıtay, keşfe zabıt katibi MG’e ait araç ile gidilmesine rağmen, mahkeme katibinin aracıyla keşfe gidilerek kendisine ücret takdir edilmesinin uygun olmayacağı düşüncesiyle, sarf kararına araç sürücüsü olarak BD'in isminin yazıldığı, onun da ehliyetinin olmadığının anlaşılması üzerine BD. ismi çizilerek, FD.'in isminin yazıldığı suça konu olayda; yapılan tahrifat açıkça anlaşıldığına göre, sanığın sahtecilik kastıyla hareket etmediği kabul edilip beraat kararı verilmesi gerekirken ve olayda faydasız sahteciliğin bulunup bulunmadığı ile sahtecilik suçunun unsuru olan aldatıcılık öğesinin de ne şekilde oluştuğu tartışılmadan mahkumiyet kararı verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.[17]

- İhalelere girmek için suça konu “kesinleşmiş sosyal güvenlik pirim borcu” konulu belgeleri sahte olarak düzenleyip kullanmak

Yargıtay, bu tür olaylarda ihale tarihleri itibariyle hangi miktara kadarki borçlar için kurum tarafından “kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcu yoktur” yazısının verilebileceğinin araştırılmasını, şirkete ait borç miktarının kurum tarafından “kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcu yoktur” yazısını vermeye engel teşkil etmeyecek miktarın altında olduğunun tespiti halinde, sanığın eyleminin "faydasız sahtecilik" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.[18]

- Sanığın, katılan tarafından şirket yetkilisi sıfatı ile kendisine verilen senetlere, katılanın ismini kefil olarak yazmak ve tanzim tarihi eklemek sureti ile sahtecilik suçunu işlediği iddia olunan olay

Bu olayda Yargıtay, şirket temsilcisi olan katılanın tek kaşe ve iki imza atmak sureti ile düzenlediği bonolarda yine katılanın ad ve soyadının kefil olarak yazıldığı iddia olunan eylemin de “faydasız sahtecilik” olarak nitelendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[19]

- İhaleye sunulan ''iş deneyim belgesi'' nin sahte olması

Yargıtay, bu gibi olaylarda suça konu belgede ismi bulunan şirketin, adı geçen kuruma aynı neviden iş yapmış olması, başkaca iş deneyim belgelerinin bulunması ve belgenin teyidi için ihaleyi yapan kurum tarafından belgeyi düzenleyen kurumdan tekrar bilgi istenilmiş olması da dikkate alınarak, sahtecilik eyleminin zaten sahtecilik yapılmasa dahi ulaşılmak istenen sonuç gerçekleşebiliyor ise faydasız sahtecilik veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla yapılan belgede sahtecilik suçu olup olmadığı hususları karar yerinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini ifade etmektedir.[20]

- DGD ödemesinden faydalanabilinmesi amacıyla diğer sanık adına düzenlenen muvafakatname lerde ismi bulunan köy azası yerine imza atmak

Yargıtay, bu gibi olaylarda söz konusu muvafakatnamelerde köy azası imzasının gerekli olmadığının anlaşılması halinde, sanığın eyleminin faydasız sahtecilik niteliğinde olup olmadığının tartışılarak bir karar verilmesi gerektiğini altını çizerek vurgulamaktadır.[21]

- Failin sahte olduğu tespit edilen sağlık kurulu raporuna istinaden almış olduğu maaş miktarının mevcut özür durumu ile uyumlu olması

Yargıtay bu olayda, yönetmelik uyarınca failin hali hazırdaki özür durumunun kendisine özürlü aylığı bağlanmasını gerektirdiği, sahte olduğu tespit edilen sağlık kurulu raporuna istinaden almış olduğu maaş miktarının mevcut özür durumu ile uyumlu olduğu, sahte sağlık kurulu raporuna istinaden almış olduğu aylık nedeniyle de SGK'nın herhangi bir zararının oluşmadığı, dolayısıyla sanığın eylemlerinin faydasız sahtecilik olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir.[22]

- Suça konu belge ile aynı içerikte olduğu belirtilen belgenin yırtılıp yapıştırılması ve sonradan aynı içerikli sahte belge düzenlenmesi

Yargıtay, bu gibi olaylarda suça konu belge ile aynı içerikte olduğu belirtilen belgenin, getirtilip incelenerek bu haliyle hukuki sonuç doğurabileceğinin tespiti halinde sanığın sonradan aynı içerikte bir belge düzenlemesinin ''faydasız sahteciliği" ya da "gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla sahtecilik suçunu" oluşturup oluşturmadığının tartışılması gerektiğini ifade etmektedir.[23]

SONUÇ:

1) Sahtecilik eylemi ile ulaşılmak istenen sonuç, zaten sahtecilik yapılmasa dahi gerçekleşebiliyor ise ortada faydasız sahtecilik var demektir.

2) Faydasız sahtecilik halinde suçun yasal unsurları oluşmayacaktır. Bu nedenle açılan kamu davalarında sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekmektedir.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

KAYNAKÇA

Bakıcı Sedat/Yalvaç Gürsel; 5237 Sayılı Yasa Kapsamında Ceza Hukuku Özel Hükümleri 2, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008.

Erman Sahir/Özek Çetin; Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kamu Güvenine Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul, 1996.

Taşdemir Kubilay/Özkepir Ramazan; 5237 Sayılı TCK’da Açıklamalı-İçtihatlı Sahtekârlık Suçları, Turhan Kitapevi, Ankara, 2009.

Taşdemir Kubilay; Açıklamalı-İçtihatlı Belgelerde Sahtecilik Suçları, Ankara, , 2009.

Yaşar Osman/Gökcan Hasan Tahsin/Artuç Mustafa; Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, C. 4, Adalet Yayınevi, Ankara. 2010.

------------------

[1] Erman Sahir/Özek Çetin; Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kamu Güvenine Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul, 1996, s. 314; Taşdemir Kubilay; Açıklamalı-İçtihatlı Belgelerde Sahtecilik Suçları, Ankara, 2013, s. 91

[2] Yaşar Osman/Gökcan Hasan Tahsin/Artuç Mustafa; Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, C. 4, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, s. 5657

[3] Bakıcı Sedat/Yalvaç Gürsel; 5237 Sayılı Yasa Kapsamında Ceza Hukuku Özel Hükümleri 2, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s. 701

[4]Taşdemir Kubilay/Özkepir Ramazan; 5237 Sayılı TCK’da Açıklamalı-İçtihatlı Sahtekârlık Suçları, Turhan Kitapevi, Ankara, 2009, s. 108.

[5] Y.11. CD, T: 04.12.2006, S: 5483/9832

[6] Y.11. CD, KT: 01.07.2008, E: 2006/1793, K: 2008/7128.

[7] Y.11.CD, E: 2013/17567, K: 2013/16648, KT: 13.11.2013 “…suça konu bononun 05.06.2006 olan vade tarihinin 08.06.2006 olarak değiştirilmek suretiyle yapıldığı anlaşılan tahrifatın, sanık lehine senet veya borçlusu aleyhine hukuki sonuç doğurmasının olanaksız bulunması ve zamanaşımına da meydan verilmediğinin anlaşılması karşısında, sanığın üzerine atılı eylemin faydasız sahtecilik niteliğinde olduğu ve eylemin suç oluşturmayacağı”

[8] Y.11.CD, E:2009/2216, K:2012/3518, Teb: 11-2006/256645, KT: 14.03.2012: “…1- İ… Beldesi Belediye başkanı olan sanık MT'ın kullandığı suç tarihinde belediyeye ait 40 DD 236 plakalı resmi araçla D…'ye giderken D…. Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Bölge Şube Müdürlüğünce Taşıt Kanununa muhalefet ettiği gerekçesiyle tutanak düzenlenmesi üzerine, bu sanığı soruşturmadan kurtarmak amacıyla Belediye Yazı İşleri Müdürü olan sanık SK, Belediye Encümen Üyesi sanık RD ve sanık MT'ın iştirak halinde hareket ederek 16.04.2001 tarihli belediye meclis toplantı tutanağının son kısmına “belediye başkanının belediye şoförlerinin yetersiz olduğundan şehir dışına çıktığında makam aracını kendisinin kullanabilmesi için yetki verilmesine oybirliğiyle kabul edildi” cümlesini eklediklerinin iddia edildiği olayda, yapılan sahteciliğin 237 sayılı Yasanın 16. maddesi gereğince yapılacak soruşturmayı engelleyecek ve suç unsurlarına etki yapacak nitelikte bulunmadığının anlaşılması karşısında, eylemin "faydasız sahtecilik" kapsamında kalıp kalmadığının karar yerinde tartışılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiğinin gözetilmemesi,…”

[9]Y.11.CD,E:2012/19896,K:2012/21957,Teb:11-2010/228030,KT:18.12.2012:“… 3-Sanık K.B. hakkında resmi evrakta sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince; a)Sanığın Ç… Esnaf ve Sanatkarlar odasına usulsüz bir şekilde kayıt olup, sahte oda kayıtlarını kuruma intikal ettirmek suretiyle yersiz Bağ-Kur hizmet süresi kazandığı iddiasıyla açılan kamu davasında; iddiaya konu olay nedeniyle yapılan soruşturma sonucunda emeklilik işlemi iptal edilen sanığın, Diyarbakır İş Mahkemesine bu işlemin iptali talebiyle açtığı davanın, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşen anılan mahkemenin 23.05.2006 gün 2005/242 Esas, 2006/309 sayılı kararıyla, “kurum tarafından re’sen sigortalı olarak tescil edildiği, primlerini düzenli olarak ödedikten sonra emekli olduğu, prim ödemelerinin ödeme tarihlerinden itibaren isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle kabul edilerek işlemin iptaline karar verildiğinin anlaşılması karşısında, suça konu sahte olduğu iddia olunan esnaf odası kaydının emeklilik işleminde bir etkisinin bulunmadığı, kaydın sahteliği kabul edilse dahi eylemin faydasız sahtecilik niteliğinde olduğu anlaşılmakla unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmolunması,…”

[10] Y.11.CD, E:2012/741, K:2013/9018, Teb:11 - 2009/252239,KT:30.05.2013: “…E… Cumhuriyet Başsavcılığının 13/11/2008 tarih 2008/692 esas sayılı iddianamesi ile sanığın suç tarihinde Finike ilçesi, Yeşilköy Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin yönetim kurulu başkanı, mağdur HB'nın ise kooperatifte yönetim kurulu yedek üyesi oldukları, kooperatif yönetim kurulunda boşalan üyelik nedeniyle mağdurun asıl üyeliğe geçtiği düşünülerek 2007 yılı içerisinde yapılacak seçimler için alınacak kararda yeterli sayıyı sağlayamayan yönetim kurulu toplantısı başkan tarafından yapılıp karar tutanağına HB'nın ismi yazılarak imzalandığı gerekçesi ile açılan kamu davasında; sanığın 18/06/2009 tarihli duruşmadaki savunmasında “ ..ben karar defterinde bulunan tutanağa imza atmadım karar defterindeki tutanakta imza atmış olduğum tutanağın aynısıdır fakat ben sadece Finike ilçe Tarım Müdürlüğüne gönderilen surette kendi adıma ve HB'nın isminin altına imza attım HB'nın yerine ben imza attım fakat karar defterine yapıştırarak ayrı tutanak suretini imzalamadım HB yerine tek imza attım suretler birbirinin aynısıdır benim imza attığım tutanak Finike İlçe Tarım müdürlüğünde ilan edildi, bir hafta ilanda kaldı kararlarımız oyçokluğuyla alınmaktadır fakat ben HB bir şey söylemez diye onun yerine imza attım oybirliğiyle karar almış olduk” şeklinde beyanda bulunması, aynı tarihli duruşmada mahkemece karar defteri ile suça konu tutanak getirtilip yapılan inceleme sonrasında “ ..sanığın müşteki adına imza atmış olduğu tutanağın bir suretinin karar defterine yapıştırıldığı fakat buradaki surette HB adına sanığın imza atmadığı diğer emanete alınan tutanak suretinde imzasının olduğu bu tutanakta sanığın müşteki adına da imza attığı görüldü” biçimde gözlem yapılması, suça konu 02/05/2007 tarihli tutanak ile yönetim kurulu karar defterinin dosya içerisinde bulunmaması, sanık ile mağdurun suç tarihinde bahse konu Kooperatifte hangi görevlerde bulunduklarının 28.06.2007 tarihli kolluk güçleri ile sanık tarafından kaleme alınan tutanak ile taraf beyanları dışında ilgili kurumdan sorularak tespitinin yapılmaması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi bakımından, sanık ile mağdurun suç tarihinde Kooperatifteki görevlerinin belirlenmesi yapılarak, Kooperatif Ana Sözleşmesi ile yönetim kurulunun toplanma, karar alma ve yönetim kurulu üyelerinin seçimler için karar alma sürecinde ne gibi işlem yapılacağına dair varsa genel kurul ve yönetim kurulu kararları getirtilerek incelenip, 02/05/2007 tarihli kararın alınma yeter sayısı ve buna bağlı olarak kararın hukuki sonuç doğurma niteliği, mağdur yerine imza atılmaması halinde aynı hukuki sonucu doğrup doğurmayacağı araştırılıp, suça konu tutanak ile tutanaktan bir örneğinin yapıştırılmış olduğu mahkemece tespit edilen karar defterinin mağdur yerine imza atılıp atılmaması yönlerinden farklılık arzetmesi nedeniyle aldatma kabilyetinin gerçekleşip gerçekleşmediği ayrıca eylemin "faydasız sahtecilik" kapsamında kalıp kalmadığının karar yerinde tartışılmadan ve suça konu tutanak ile karar defterinin denetime olanak sağlayacak şekilde, dosya içerisinde de bulundurulmadan eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi…”

[11]Y5.CD,E:2013/7726, K:2013/11720, Teb: 11 - 2011/314094, KT: 03/12/2013: “…Sanığın G… Tapu Sicil Müdür Vekili olarak çalıştığı dönemde, kurumda tanzim edilen resmi senetler üzerinde 'resmi senedi düzenleyen görevli memur' başlığı altında bulunan bölümleri ilgili kişi yerine imzalayarak ve işlem için kuruma gelen kişilerin yatırmış oldukları harç ve döner sermaye bedellerine ilişkin tahakkuk fişi ve banka dekontlarını yok ederek atılı suçları işlediği kabul edilmiş ise de; belgede sahtecilik suçlarında kastın, zarar verme bilinç ve iradesi olduğu, sanığın aksi kanıtlanamayan savunmalarına göre söz konusu imzaların, ilgili evrakın ciltlenmesi aşamasında imza eksikliklerinin fark edilmesi üzerine atıldığı ve belgelerin içeriği itibariyle herhangi bir sahteciliğin bulunmadığı, Tapu Kanunu'nun 26/5. ve Tapu Sicil Tüzüğü'nün 16. maddelerine göre; resmi senedin ilgili görevli ve müdür tarafından imzalanması zorunlu ise de, müdür tarafından imzalanan resmi belgenin memur tarafından imzalanmamasının, belgenin hukuki geçerliliğini etkileyen bir husus olmadığı değerlendirilmeden ve sanığın eylemlerinin faydasız sahtecilik kapsamında kalıp kalmadığı, bu eylemler sonucu herhangi bir kişi mağduriyeti, kamu zararı ya da haksız menfaatin söz konusu olup olmadığı ve tahrifat yapıldığı kabul edilen emlak vergisi değerlerine ilişkin belgedeki sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin ne şekilde oluştuğu denetime olanak verecek şekilde tartışılmadan; ayrıca tahakkuk fişlerinin ise ilgili kişilerin yatırması gereken harç ve döner sermaye bedelini göstermeye yarayan ve tek başlarına hukuki sonuç doğurmaya elverişli olmayan belgelerden olması nedeniyle resmi belgenin yok edilmesi suçunu oluşturmayacağı, banka dekontlarının da resmi belge niteliğinde olmadığı nazara alınmadan ve söz konusu dekontların her işlem sonucu dosyasında saklanmasının zorunlu olup olmadığı ilgili kurumdan sorularak sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği düşünülmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,…”

[12] Y.11.CD, E:2013/26633, K:2014/624, Teb:11 - 2013/78966, KT:14.01.2014: “….1-) S…. Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğünce gerçekleştirilen, muhtelif sokaklarda beton bordür ve tretuar yapım işi ihalesine “iş ortaklığı” olarak katılan üç şirketten birisi olan K…. İnşaat Mühendislik... Ltd. Şti.nin ortakları olan sanıkların, ihale dosyası içerisinde bulunan K…. İnş. Müh....Ltd. Şti.ne ait iş deneyim belgesinin “betonarme fabrika binası yapılması” şeklinde olan içeriğinin, ihale konusu işe uygun olarak “çevre düzenleme beton bordür, tretuar yapım işi” şeklinde değiştirmek suretiyle sahte belge düzenledikleri iddiasından ibaret olayda; ihaleye katılımda yeterlilik kurallarının düzenlendiği 4734 sayılı Kamu İhale Kanunun 10. maddesinin ikinci bendindeki, (Değişik alt bent: 20/11/2008 - 5812 S.K./3. md.) İstekli tarafından kamu veya özel sektöre bedel içeren bir sözleşme kapsamında taahhüt edilen ihale konusu iş veya benzer işlere ilişkin olarak; a) Son onbeş yıl içinde geçici kabulü yapılan yapım işleri ile kabul işlemleri tamamlanan yapımla ilgili hizmet işleriyle ilgili deneyimi gösteren belgeler” sunulacağına ilişkin hüküm karşısında, suça konu iş deneyim belgesinin orijinal halinde yer alan beton fabrika binası yapılması işinin, Kanunun anılan hükmündeki “benzer iş” olarak kabul edilip edilmeyeceği, diğer bir deyişle, belgenin orijinal halinin ihaleye katılmak için yeterli olup olmadığı hususu araştırılıp, yeterli olduğunun anlaşılması halinde faydasız sahteciliğin tartışılması, İhale Komisyonunun 27.07.2010 tarih, 2010/11-10 sayılı kararında, “...iş deneyim belgesinde açıklama istenmesi gereği duyulmuş, .....belgenin teyidi için tekrar bilgi istenilmiş...” gibi ifadelere yer verilmiş olması da dikkate alınarak, katılan idareden ihale dosyası içerisinde sunulan belgelerin gerçekliğinin kaynağından mutad olarak araştırılıp araştırılmadığı, araştırılmıyor ise, suça konu belge için ne sebeple araştırma yapıldığı hususu sorulup, belgede sahtecilik suçlarında, sahte olarak düzenlenen ya da üzerinde sahtecilik yapılan belgenin hukuksal sonuç doğurabilecek nitelikte ve aldatıcılık kabiliyetini haiz olması gerektiği de gözetilerek, belgeler getirtilip, incelenip sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi,…”

[13] Y11.CD, E: 2013/6124, K: 2014/1687, Teb: 11 - 2012/40090, KT: 04.02.2014: “…İstanbul Barosu avukatlarından olan sanık Yaşar Yılmaz tarafından 01.09.2004 ile 04.10.2005 tarihleri arasında yanında avukatlık stajını tamamlayan, ancak staj bitirme raporunun Baro Başkanlığına ulaşmaması nedeniyle baro siciline kaydına karar verilmeyen ve avukat sıfatını kazanmayan sanık C.Ö. adına, 05.09.2006 ve 22.02.2007 tarihlerinde, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 56. maddesi gereğince “yetki belgesi” düzenlenmesi ve sanık Cengizhan'ın bu yetki belgelerini kullanarak Erzurum 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/382 esas sayılı davasının 07.09.2006 tarihli duruşmasına davalı vekili olarak katılması, İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2006/99 esas sayılı ve Erzurum 4. İcra Müdürlüğünün 2007/199 Tal. sayılı icra takip dosyalarında işlemler yapmasından ibaret olayda; sanıkların, Erzurum 1.Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın davalısı konumunda olmaları nedeniyle duruşmaya katılmasalar dahi, davacı tarafın katılımı ile yargılamanın devam edeceği, dolayısıyla davalı tarafın duruşmaya katılmamasının kendileri bakımından sonuca etkili olmadığı; diğer yandan yetki belgesinin kullanılmasının icra takip işlemleri yönünden değerlendirildiğinde de, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 26. maddesine göre verilecek muvafakatname ile stajyer avukatların dahi icra takip işlemlerini yapma yetkisinin bulunduğu, sanık Cengizhan’ın da yetki belgesi verildiği tarih itibariyle bu statüye sahip olduğunun ve dolayısıyla suça konu yetki belgelerinin kullanılması ile elde edilebilecek olan hukuki sonuçların elde edilmesi mümkün olduğunun anlaşılması karşısında; bu haliyle yapılan sahteciliğin “faydasız sahtecilik” olarak nitelenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,…”

[14] Y.11.CD, E: 2012/27271, K: 2014/11081, Teb: 11 - 2010/133762, KT:05.06.2014: “…1-Sanığın, bankadan kredi almak için sahte maaş bordrosu düzenlediğinin iddia ve kabul olunduğu olayda; aşamalarda suça konu belgeyi bankaya verdikten sonra banka tarafından teyit amaçlı şirketin telefonla arandığını savunması, sanık müdafiinin de temyiz dilekçesinde; sanığın sahte olarak düzenlediği iddia olunan bordroda gösterilen maaş miktarını gerçekte de aldığını belirtmesi karşısından öncelikle ilgili bankadan sanığın kredi başvurusu akabinde teyit amaçlı katılan şirketin aranıp aranmadığı hususunun sorulması uygulamasının bu tür başvularda mutat olup olmadığının belirlenmesi mutat olduğunun belirlenmesi durumunda, belgenin sahte olduğunun anlaşılacağının muhakkak olması nedeniyle, belgenin aldatma kabiliyetinin bulunmadığının gözetilmesi, uygulamanın mutad olmadığının yani kuşku üzerine belgenin doğruluğunun sorulduğunun belirlenmesi durumunda; suça konu belge bankaya sunulmasa bile kredi verilip verilmeyeceği şirketten suç tarihinde sanığa yapılan ödemelere ilişkin belgeler var ise bunların getirtilmesi, şayet banka aracılığı ile ücretler ödeniyorsa ilgili bankadan ödemelere ilişkin belgelerin araştırılmasından sonra sanığın gerçekten suça konu belgedeki belirtilen maaşı aldığının saptanması durumunda, 5237 sayılı TCK'nun 211. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının tartışılması suça konu belge bankaya sunulmasa bile kredi verilip verilmeyeceği de araştırılarak eylemin "faydasız sahtecilik" kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,…”

[15] Y.11.CD,E:2012/26958,K:2014/11339,Teb:11- 2011/310456, KT: 10.06.2014: “…Sanığın “Kimsenin yerine imza atmadığı, söz konusu kararların tümünün köyün lehine olduğu ve kendi menfaatine işlem yapmadığı” şeklindeki savunması ile Karaman Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/199 esas sayılı dosyasında zimmet suçundan beraat etmiş olması dikkate alındığında, sanığın azaların muhalefetlerini bertaraf etmek amacıyla onların yerine imza atması şeklinde iddia ve kabul olunan olayda; adına sahte imza atıldığı iddia edilen azaların katılımı olmadan ihtiyar heyetinin diğer üyelerinin ve muhtarın imzaları ile karar alınıp alınmayacağı ve alınan kararların akıbetlerinin ne olduğu hususları da araştırılarak, sanığın eyleminin "faydasız sahtecilik" veya 5237 sayılı TCK'nun 211. maddesi kapsamında "gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla resmi belgede sahtecilik" niteliğinde veya görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturup oluşturmayacağı kararda açıklanıp tartışılmadan eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi,…”

[16] Y.11.CD,E:2013/10623,K:2015/26821,Teb:11-2011/328343,KT: 09.06.2015: “…442 sayılı Köy Kanununun 10. maddesine göre “köyün”, 20. maddesine göre de “ihtiyar meclisinin” başı olan muhtara, Devlet ve köy işlerini yürütebilmesi için ihtiyar heyetinden yetki verilmesi gerektiğine dair yasal bir düzenleme bulunmadığı gibi aynı Yasada ihtiyar heyeti kararlarının oy birliği ile alınacağına dair de bir hüküm bulunmadığı gözetilerek; adına sahte imza atıldığı iddia edilen azanın katılımı olmadan ihtiyar heyetinin diğer üyelerinin ve muhtarın imzaları ile karar alınıp alınmayacağı araştırılıp, karar sonrası minibüs alımının da gerçekleştiği dikkate alınıp sanığın eyleminin "faydasız sahtecilik" veya 5237 sayılı TCK'nun 211. maddesi kapsamında "gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla resmi belgede sahtecilik" niteliğinde kalıp kalmadığı ya da görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturup oluşturmayacağı kararda açıklanıp tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,…”

[17] Y.11.CD,E:2014/10337,K:2014/13828, Teb: 11- 2013/44021, KT: 09.07.2014: “…1-Sanığın hakim olarak görevli olduğu K…. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/52 esas sayılı dosyası için 16/05/2008 tarihinde yapılan keşfe zabıt katibi MG’e ait araç ile gidilmesine rağmen, mahkeme katibinin aracıyla keşfe gidilerek kendisine ücret takdir edilmesinin uygun olmayacağı düşüncesiyle, sarf kararına araç sürücüsü olarak BD'in isminin yazıldığı, onun da ehliyetinin olmadığının anlaşılması üzerine BD. ismi çizilerek, FD.'in isminin yazıldığı suça konu olayda; yapılan tahrifat açıkça anlaşıldığına göre, sanığın sahtecilik kastıyla hareket etmediği kabul edilip beraat kararı verilmesi gerekirken ve olayda faydasız sahteciliğin bulunup bulunmadığı ile sahtecilik suçunun unsuru olan aldatıcılık öğesinin de ne şekilde oluştuğu tartışılıp gösterilmeden, mahkumiyetine karar verilmesi,…”

[18] Y.11.CD,E:2012/29187,K:2014/15913,Teb:11-2010/224501, KT: 29.09.2014: “….1- B…. Müh. Elk. İnş. ve Tic. San. Ltd. Şti. yetkilisi olan sanığın, T…. Elektrik Dağıtım AŞ. tarafından açılan ihalelere girmek için suça konu SGK B….Sigorta İl Müdürlüğünce düzenlenmiş “kesinleşmiş sosyal güvenlik pirim borcu” konulu belgeleri sahte olarak düzenleyip kullandığının iddia olunması, sanığın, suça konu belgelerin kendisine şirket merkezinde çalışan görevliler tarafından gönderildiğini, katılan kuruma prim borcunun olmadığını bildiğini, ancak belgelerin sahteliği iddiasından sonra kuruma 1.900 TL borcunun bulunduğunu öğrendiğini, bu miktardaki borcun ihaleye girmesine engel teşkil etmediğini ve 11.000 TL'ye kadar olan borçlar için de kurum tarafından pirim borcu yoktur yazısının verildiğini savunması, N. T.'in, suça konu belgelerde adına atfen atılı bulunan imzaların kendisine ait olmadığını, bu belgelerin kurumlarınca düzenlenmediğini, belgelerdeki imzaların adına imza atmaya yetkili olan KS.'ın imzasının taklit edilmesi suretiyle atıldığını beyan etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi bakımından, Nihat Taşdemir'in, adına imza atmaya yetkili olduğunu belirttiği KS.'ın tanık olarak beyanının alınması, imzaların kendisi tarafından atılıp atılmadığını sorulması, belgelerde bulunan imzaların NT ve KS'ın eli ürünü olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması, suça konu her bir belgenin düzenlendiği tarihte sanığın yetkilisi olduğu şirketin katılan Sosyal Güvenlik Kurumu'na Türkiye genelinde ne kadar prim borcunun bulunduğu, ihale tarihleri itibariyle hangi miktara kadarki borçlar için kurum tarafından “kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcu yoktur” yazısının verilebileceğinin araştırılması, şirkete ait borç miktarının kurum tarafından “kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcu yoktur” yazısını vermeye engel teşkil etmeyecek miktarın altında olduğunun tespiti halinde, sanığın eyleminin "faydasız sahtecilik" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,…”

[19] Y.11.CD,E:2013/8711, K:2015/25669,Teb:11-2011/255369,KT: 22/04/2015: “…1-Sanığın, katılan tarafından şirket yetkilisi sıfatı ile kendisine verilen senetlere, katılanın ismini kefil olarak yazmak ve tanzim tarihi eklemek sureti ile sahtecilik suçunu işlediği iddia olunan olayda, yargılama konusu her üç senet üzerinde de iki adet imza ve bir adet kaşe bulunduğu, imzaların kaşe üzerinde bulunmadığı, ayrıca katılanın şikayet dilekçesinde ve beyanlarında tanzim tarihlerinin anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiğini de iddia etmediği cihetle, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/12-480 Esas ve 2011/598 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, şirket yetkilisi tarafından da olsa senede şirket kaşesi olmadan atılan ikinci imzanın aval olarak kabul edileceği ve imza sahibinin borçtan şahsen sorumlu olacağı anlaşıldığından, şirket temsilcisi olan katılanın tek kaşe ve iki imza atmak sureti ile düzenlediği bonolarda yine katılanın ad ve soyadının kefil olarak yazıldığı iddia olunan eylemin de “faydasız sahtecilik” olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu itibarla sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde hüküm kurulması;…”

[20] Y.21.CD, E: 2015/743, K: 2015/735, Teb: 11 - 2011/60300, KT: 05.05.2015: “….1-Sanığın, yetkilisi olduğu H… şirketi adına girdiği yemek alım ihalesine sunduğu 01.09.2005 tarihli ''iş deneyim belgesi'' nin sahte olduğunun iddia olunması, buna karşın sanığın belgenin aslının mevcut olduğu evrakın, ihale günü gelmemesi halinde ihaleye giremeyeceğinden suça konu belgeyi oluşturarak ihaleye sunduğunu savunması, ihaleyi yapan kurum olan İzmir İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü' nün, sunulan belgede eksiklikler bulunması sebebiyle belgeyi veren kuruma sorması üzerine A…. Öğretmenevi tarafından verilen 03.02.2006 gün ve 100/064 sayılı cevabi yazı ile ''iş bitirme bel

Yorumlar (1)