İSTANBUL (AA) - ELİF SELİN ÇALIK MUHASİLOVİÇ - Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Derneği (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yarın Helsinki'deki ikili görüşmesine ilişkin "AB, Trump'ın Putin ile görüşmesi sonucunda, Baltık bölgesindeki askeri tatbikatların askıya alınması, Avrupa'daki ABD askeri varlığının azaltılması veya Rusya'nın Kırım ilhakının tanınması gibi tavizler vermesinden endişe duyuyor." dedi.

Dış politika uzmanları, ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in, Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de yarın yapacağı ikili görüşmeyi AA muhabirine değerlendirdi.

Brüksel'deki NATO Zirvesi'nde gazetecilere yaptığı açıklamada, Trump'ın, Helsinki'de ABD seçimlerine Putin'in müdahalesi konusunu da gündeme getireceğini söylemesi, ikili görüşmenin sert geçeceği yorumlarına neden oldu. Bu konuda, Amerika'daki araştırma merkezi Brooking Enstitüsü de bu görüşmede Putin'in kaybedeceğinin olmadığını açıklayan "What Putin wants in Helsinki" adlı bir makale yayımladı. Putin'in NATO'nun açık kapı politikasını durdurma, ABD'nin Batı Avrupa'daki askeri varlığını sona erdirme, Baltık'taki ABD varlığını azaltma, Ukrayna'ya desteğini bitirme, Kırım'ı tanıma ve Rusya'daki Batı'nın ekonomik yaptırımlarını ortadan kaldırma gibi birtakım isteklerinin altı çizilen makalede, Trump'ın Putin'in bu taleplerine yeşil ışık yakabileceği ihtimali vurgulandı.

Bu konuda değerlendirmede bulunan Brooking Enstitüsü Araştırmacısı Dr. Alina Polyakova, "Putin'in bu ikili görüşmedeki önceliği, sunacağı 'diplomatik istek listesini' Trump'a kabul ettirmek olacaktır." diye konuştu.

- NATO Zirvesi gölgesinde Trump-Putin görüşmesi

EDAM Başkanı Sinan Ülgen, NATO Liderler Zirvesi sonrasında gerçekleşecek Putin-Trump görüşmesi ile ilgili NATO'nun Avrupa kanadındaki son duruma ilişkin bilgi verdi.

Geçen hafta yapılan NATO Zirvesi'nin sonuç bildirisinde, Rusya'nın artan bir tehdit olarak görüldüğü hususunda ABD'nin de onayıyla ortak bir değerlendirmeye imza atıldığını anlatan Ülgen, şu değerlendirmede bulundu:

"Benim de katıldığım bu NATO Zirvesi'nde gözlemlediğim en büyük endişe; Trump'ın Rusya'ya yönelik benimsenen bu ortak tutumu tehlikeye atıp atmayacağı ile ilgili. Trump'ın Putin ile görüşmesi sonucunda, Moskova'ya taviz olarak görülebilecek adımlar atmasından endişe ediliyor. AB, Trump'ın Putin ile görüşmesi sonucunda, Baltık bölgesindeki askeri tatbikatların askıya alınması, Avrupa'daki ABD askeri varlığının azaltılması veya Rusya'nın Kırım ilhakının tanınması gibi tavizler vermesinden endişe duyuyor."

Ülgen, Trump'un savunma ve güvenlik alanında yarattığı bu belirsizliklerin yanı sıra ABD ile AB arasında ticari ilişkileri de çok daha sorunlu bir atmosfere taşıdığının görüldüğünü belirtti.

ABD'nin AB'ye ticari baskı uygulamak adına belirli ürün gruplarında tarifelerin artırılmasını öngören korumacı bir politika benimsediğinin altını çizen Ülgen, şöyle devam etti:

"AB, ABD'nin ticari yaptırımlarına misillemede bulunarak ABD ürünlerine yeni gümrük vergileri getirdi. Ticari ihtilaf ile ilgili olarak 25 Temmuz'da ABD ile AB arasında bir tur görüşme daha yapılacak. Bu görüşmeden de sonuç alınamazsa, dünya uluslararası ticaret sistemi açısından tehlike olarak görülmesi gereken daha kapsamlı bir ticaret savaşına doğru yol almaya başlayacak."

- "ABD'nin Suriye'den çekilmesine yönelik bir hamle gelebilir"

SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, Trump ve Putin görüşmesinde ele alınacak önemli meselelerden birisinin de Suriye olacağını belirtti.

ABD basınına yansıyan bazı haberlere göre Trump'ın, Rusya ile gerçekleştireceği bir anlaşma ile askerlerini hızlı bir şekilde çekmeyi hedeflediğini vurgulayan Acun, şunları kaydetti:

"Daha önce yaptığı açıklamalar itibarıyla ABD askerlerinin Suriye'den çekilmesi gerektiğini savunan Trump'ın bu arzusu, Pentagon'un kararlı duruşu ile hayata geçirilememişti. Ancak gelinen noktada Trump'ın Ürdün Kralı Abdullah ile yaptığı görüşmede de bu arzusunu dillendirdiği ifade edilirken, ABD'nin mevcut Suriye politikasında temel önceliklerini, İsrail'in güvenliği ve İran'ın bölgedeki nüfuzunun kırılması oluşturuyor. Eğer Rusya bu bağlamda ABD'nin taleplerini karşılamayı kabul ederse Trump'tan ABD'nin Suriye'den çekilmesine yönelik bir hamle gelebilir."

Rejim ve müttefiklerinin Dera'yı hedef alan askeri harekatına ABD ve Ürdün'ün onay vermesinin de bu anlaşma zemininin güçlü olduğunu gösterir nitelikte olduğunu anlatan Acun, şöyle devam etti:

"Yine İsrail'den de son dönemlerde gelen mesajlarda, Esad rejimi ile bir sorunları olmadığını kayda geçirdiler. İsrail için bölgedeki temel öncelik, İran Devrim Muhafızları, Kudüs güçleri ve Hizbullah'ın kendi sınır hattında ve genel olarak Suriye sathının dışında tutulabilmesi. Bunu sağlayabilecek bir anlaşmanın tarafı olmayı isteyecektir. Ancak ABD'nin askerlerini çekerek Suriye'nin kuzeyinde PYD/YPG angajmanı ile oluşturduğu nüfuz alanından hemen vazgeçip vazgeçemeyeceği ciddi soru işaretleri barındırmaya devam ediyor. ABD Münbiç'ten Erbil'e kadar uzanan nüfuz alanıyla Türkiye'ye baskı kurarken, Rusya ve İran'ın bölgedeki nüfuzlarını da dengeliyordu. ABD'nin 2014 yılından itibaren bu bölgeye yaptığı yatırımlardan hemen vazgeçebilmesi zor görünüyor. Ancak ABD Türkiye ile yürütülen Münbiç mutabakatı gibi bölgesel müttefiklerine daha fazla alan açarak bu bölgeden kademeli bir şekilde çıkabilir. Halihazırda Türkiye'nin Afrin harekatının da ortaya koyduğu şekilde mevcut konjonktürünün ABD adına sürdürülebilir olduğu görülüyor."

Oxford Üniversitesi St. Antony's College Uluslararası İlişkiler Bölümü Ortadoğu Araştırmacısı Samuel Ramani ise her iki liderin de muhtemelen Suriye'nin kimyasal silah kabiliyetlerini sona erdirme taahhüdünde bulunacaklarını söyledi.

Ramani, "2013'teki Rusya ve ABD arasında Suriye'nin kimyasal silahlarına son vermek için imzalanan anlaşmanın başarılı olup olmadığı konusunun yarınki görüşmede tekrar masaya yatırılması muhtemel." dedi.