İSTANBUL (AA) -ALİ EMRAH BOZBAYINDIR- 81 yaşındaki Yargıç Anthony Kennedy’nin 31 Temmuz’da emekliye ayrılacağını açıklamasıyla birlikte, ABD Yüksek Mahkemesi yeniden ülkenin gündemine oturdu.

Cumhuriyetçi başkan Ronald Reagan tarafından 1988 yılında Yüksek Mahkeme üyeliğine atanan yargıç Kennedy, görev yaptığı süre içinde ideolojik davranmaktan ziyade vaka temelli karar verdiği için, dokuz yargıç içinde özel bir öneme sahipti. Özellikle son on iki yıldır muhafazakâr ve liberal yargıçların dağılımının dörde dört olduğu düşünülürse, ortada duran yargıç Kennedy’nin tercihi Yüksek Mahkeme’den çıkacak kararı belirliyordu. Zira mahkemenin muhafazakâr ve liberal yargıçlarının vereceği oylar üç aşağı beş yukarı önceden tahmin edilebiliyor. Harvard mezunu Kaliforniyalı yargıç Kennedy kilit önemi haiz kararlarda liberallerden yana olmasıyla tanınıyor. Bunun son örneği, mahkemenin eşcinsel evlilikleri yasallaştıran kararından yana oy vermesiydi. Geçen yıl verilen kararlarda muhafazakâr kanadı tercih eden Kennedy, emeklilik hamlesiyle de mahkemenin geleceğini muhafazakâr kanadın ellerine teslim etmiş oluyor.

Bu nedenle olsa gerek, Harvard Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Jack Goldsmith Kennedy’nin emekliliğinin, belki de 1973’teki Roe v. Wade kararından bu yana Amerikan yargısındaki en önemli olay olduğunu ileri sürüyor. Kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen Yüksek Mahkeme’nin verdiği kararların yasama tasarrufları üzerindeki önemli sonuçları, onu siyasetin de ilgi odağı haline getiriyor. Bu nedenle yargıç adaylarının siyasi, ideolojik ve hatta dini görüşleri bile büyük önem kazanıyor.

- Yüksek Mahkeme'nin son kararları Trump lehine

Daha önce yargıç Neil Gorsuch’un atanması sürecinde kaleme aldığımız yazının başlığı “Yüksek Mahkeme'de denge Trump lehine değişiyor” [1] idi. Yargıç Kennedy’nin emekli olmasıyla birlikte, mahkemenin son yılların en muhafazakâr heyetine sahip hale geleceği artık neredeyse kesinleşiyor. Bu durum ise Kennedy’nin emekliliğinin zamanlaması hakkındaki tartışmaların yaşanmasına sebep oluyor. Amerikan anayasasının 3. maddesindeki hükme göre, hâkimler ömür boyu atanıyor ve kendi istekleriyle emekliye ayrılmadıkça görevlerinin başında kalıyorlar. Yargıçların görevden alınmaları (impeachment) usulü ise 1789’dan bu yana hiçbir Yüksek Mahkeme yargıcı için işletilmedi. Anayasanın kabulünden bu yana Amerikalıların yaşam süresi iki katına çıktı ve bu durum doğal olarak ömür boyu göreve getirilen hâkimlerin görev sürelerinin uzamasına neden oldu. Bunun sonucu olarak 1970’li yıllara kadar bir Yüksek Mahkeme yargıcı ortalama on beş yıl görev yaparken 1970'ten bu yana bu süre yirmi altı yıla çıkmıştı; son atanan beş yargıcın ortalama görev süresi ise yirmi yedi yılın üzerine çıkmış durumda. Trump’ın Kennedy’nin yerine önereceği ismin mutlaka genç ve muhafazakâr olacağı vaadini sıklıkla dile getirmesinin ardında da bu ömür boyu görev yapma kuralı yatıyor.

Böylece Trump’ın yapacağı yargıç atamasıyla birlikte, mahkemede uzun bir süre muhafazakâr kanat egemen olacak. Aslında hâlihazırda oluştuğu söylenebilecek istikrarlı muhafazakâr çoğunluğun etkisiyle mahkemenin geçen dönem verdiği kararlara bakıldığında, bu yeni atamanın yaratacağı sonuçlar öngörülebilir. Geçen yıl Trump’ın bazı Müslüman ülkelere koyduğu seyahat yasağının ve kamu sendikalarına toplu pazarlıkta getirilen kısıtlamaların mahkeme tarafından onaylanması, bu dönüşümün numuneleri olarak görülüyor.

- “Muhafazakâr devrim” ihtimali

Trump yönetimini rahatlatacak, kürtajın ve eşcinsel evliliğin yeniden yasaklanmasının önünü açacak bu yargıç ataması, Demokrat siyasetçilerin uykularını kaçırıyor. Yeni yargıç atamasına ilişkin tartışmaların merkezinde kürtaj yasağını kaldıran 1973 tarihli Roe v. Wade kararının Cumhuriyetçiler tarafından iptal edilmesi ihtimali ve atanacak yargıcın kürtaj yasağı taraftarı bir hukukçu olması var. Bunların yanı sıra, ülkede tartışmalara yol açan Obama’nın sağlık reformunun ve ölüm cezasına ilişkin sınırlamaların kaldırılması da gündeme gelmiş durumda.

Genel olarak mahkemenin yargıç kompozisyonunun değişmesiyle birlikte, son yıllarda liberal yaklaşımın eseri olarak verilen kararların hepsinin etkisinin ortadan kalkması imkan dâhilinde görünüyor. Bununla birlikte, uzun bir geleneğe sahip olan mahkemede, başkan Roberts’ın geçen yıl verilen bazı kararlarda olduğu gibi zaman zaman liberal kanatla birlikte hareket ederek Kennedy’nin ılımlı duruşunun varisi olması bekleniyor. Yine de kesin olan bir şey varsa, yapılacak yargıç ataması on yıllar boyu devam edecek bir muhafazakâr çoğunluk anlamına geliyor.

Elbette siyasette yaşanacak değişimlere ilişkin farklı senaryolar mahkemenin kompozisyonunun yine liberaller lehine değişmesine imkân verebilir. Bunun için Cumhuriyetçilerin 2018’deki Senato seçimlerini ve 2020’deki başkanlık seçimini kaybetmesi gerekiyor. Bu ihtimal gerçekleşirse, yaşları ilerleyen liberal yargıçlar Ginsburg ve Breyer ile emekli olacak veya vefat edecek bir yargıcın yerine Demokrat bir başkan atama yaptığı takdirde, liberaller bir kez daha mahkemede çoğunluğu ele geçirilebilir. Elbette Trump’ın başkanlığı ikinci kez kazanması söz konusu olursa, yapacağı atamalarla birlikte, mahkemedeki muhafazakâr yargıç sayısı altı veya yediye çıkabilir ki bu “muhafazakâr bir devrim” anlamına gelebilir.

- Senato'daki hassas denge

Trump’ın yargıç Kennedy’nin yerine atayacağı yargıcı bugün ilan etmesi bekleniyor. Geçtiğimiz haftadan bu yana Cumhuriyetçilerin yirmi beş kişilik Yüksek Mahkeme adayı listesindeki isimlerle mülakatlar gerçekleştiren Trump’ın kafasında üç ismin öne çıktığı söyleniyor: Amy Coney Barret, Brett Kavanaugh ve Raymond Kethlege. Yargıç adaylarının ortak özelliği, hâlihazırda temyiz mahkemelerinde yargıç olarak görev yapıyor olmaları ve elbette muhafazakâr kanada yakın olmaları. Barret henüz kırklı yaşlarının ortalarında ve kadın olmasıyla öne çıkıyor. Buna karşılık “İncil ile Anayasa arasında kalırsam İncil’i tercih ederim” ve “Yargıçlar dini inançlarıyla bağlı olmalıdır, hukukla değil” gibi görüşlere sahip olduğu ifade edilen Barret’ın Katolik itikadının Demokrat senatörler tarafından açıkça reddedileceği ileri sürülüyor. Ayrıca Barret’ın “sarmaşık ligi”nin dışındaki Notre Dame Hukuk Fakültesi’nden mezun olması, neredeyse tamamı Harvard ve Yale mezunlarından oluşan mahkemede kendisine yer bulmasını zorlaştıracak hususlardan biri olarak görülüyor.

Buna karşılık, Trump’ın Barret’ı tercih etmesi halinde taraftarlarını coşturacağı, muhaliflerine ise “saç baş yolduracağı” ileri sürülüyor. Birçok muhafazakârın Barret lehine lobi yapıyor olması ve gençliği onu güçlü bir aday kılıyor. Ayrıca uzun zamandır Indiana’da yaşayan Barret’ın atanması, bu eyaletin senatörü Joe Donelly’nin Senato’daki oylamada kazanılması için de uygun bir tercih olarak görülüyor. Bununla birlikte, diğer adaylar ve onların lobileri de yabana atılmamalı. Bu adaylardan Kavanaugh’un kürtaj gibi konularda daha ılımlı olması, onun hem avantajı hem de dezavantajı olarak görülüyor. Bir diğer öne çıkan yargıç adayı olan Kethledge da “sarmaşık ligi” dışındaki Michigan Hukuk Fakültesi’nden mezun ve yargıç profili olarak daha önce Trump tarafından mahkemeye atanan Neil Gorsuch’a benzerliği nedeniyle “Gorsuch 2.0” olarak anılıyor.

Trump’a oy verenler bakımından bu konu büyük önem arz ediyor. Diğer taraftan 51’e 49 Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato’da bir Cumhuriyetçi senatörün oyu bile büyük bir önem arz ediyor. Bu nedenle artık Trump’ın seçmenlerini, Cumhuriyetçi senatörleri ve belki de birkaç Demokrat senatörü memnun edecek bir adayla Yüksek Mahkeme’de muhafazakâr çoğunluğu sağlayacak adayı ilan etmesi bekleniyor.

[1] https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/yuksek-mahkemede-denge-trump-lehine-bozuluyor/740085

[İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapan Ali Emrah Bozbayındır lisansüstü eğitimini Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamlamış, Max-Planck Mukayeseli Ceza Hukuku Enstitüsü ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir araştırmacı olarak bulunmuştur]