Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenlenen “Bugünün Türkiye’si” paneller dizisinin yeni etabı, “Değişen Ortadoğu’da Türkiye’nin Rolü” başlığıyla 12 Aralık tarihinde Londra’da gerçekleştirildi.

Geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Konseyi’nin hemen öncesinde ilk olarak New York’ta, ardından T.C. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya resmi ziyareti sırasında Berlin’de ve geçen Kasım ayında G-20 Zirvesi öncesinde Buenos Aires’te düzenlenen “Turkey Today/ Bugünün Türkiye’si” panellerinin yeni durağı İngiltere oldu.

Londra’da Naval and Military Club’ta 12 Aralık Çarşamba günü düzenlenen “Değişen Ortadoğu’da Türkiye’nin Rolü” konulu panelde, her biri alanında uzman Türk ve İngiliz konuşmacılar İngiliz kamuoyuna Türkiye gündemini anlattılar. Panele medya temsilcileri, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve düşünce kuruluşları katıldı.

İngiltere’nin önemli düşünce kuruluşlarından Defense and Security Forum’un Başkanı Lady Olga Maitland’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde; Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Gülnur Aybet “Ortadoğu Bağlamında Türkiye’nin Batı ile İlişkileri ”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, Sabah Gazetesi Yazarı ve SETA Stratejik Araştırmalar Direktörü Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın “Türkiye’nin Ortadoğu Politikasındaki Dönüşüm” başlıkları altında konuştu.

“Türkiye buradaki tecrübesini Suriye’de barışı yeniden tesis etme sürecinde kullanabilir”

Prof. Dr. Gülnur Aybet konuşmasında bölgesel reel politik ve değişen dünya düzenini eksen alırken, kendine yeten ve rekabetçi bir savunma sanayiine sahip olmanın, sürdürülebilir büyüme ve bölgesel istikrarın önemine değindi. Aybet, dünyadaki değişimi birlikte yönetir hale gelmenin, ülkelerimiz için karşılıklı kazan kazan avantajı sağlayacağını vurgularken, tüm bunları başarmanın ise 90’ların Türkiye’sindeki statik yaklaşım ile mümkün olmayacağının altını çizdi. “Dünya değişti. Bölge değişti. Türkiye değişti. Artık değişik partnerlerimiz ve farklı yaklaşımlarımız var. Türkiye, Astana görüşmelerine dahil olan tek NATO üyesi. Aynı zamanda Afganistan’daki barış sürecinde de önemli deneyim sahibi olan tek NATO üyesi. Türkiye buradaki tecrübesini Suriye’de barışı yeniden tesis etme sürecinde kullanabilir. Suriye’de kalıcı barış ve istikrarı sağlayacak politik çözümü ve savaşın sonlanmasını Türkiye’nin rolü olmaksızın öngörebilmek imkansızdır.” Konuşmasında 2016 yılındaki PKK terör saldırılarından, sınırlarımızı DEAŞ’tan temizleme zorunluluğundan, Afrin operasyonu ile YPG’nin önemli güç kaybına uğratıldığından, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı’nın hedef ve sonuçlarından da bahseden Aybet, Türkiye’nin güvenlik önceliklerini “Gülen, PKK, PYD, DEAŞ terör örgütleriyle aynı anda savaşmak” olarak özetledi.

“Türkiye bundan sonra kuracağı ittifak ilişkilerini de çeşitlendirecektir”

Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın konuşmasında öncelikle Türkiye’nin güvenlik ve dış politika alanında son dönemde yaşadığı dönüşüme işaret etti. Dünyada küresel sistemde meydana gelen değişikliklerin Türkiye üzerinde diğer ülkelerden daha çok etkisi olduğunu belirten Yalçın, “Türkiye demokratikleşmeyi savunurken Türkiye’nin uzun yıllar sahip olduğu müttefikler demokratikleşme değil de sadece statükodan yana tavır koydular. Buna karşılık Batılı ortakları uzun müddet Türkiye’nin yanında tavır almaktan kaçındı. Türkiye ise iki yıl boyunca özellikle 3 farklı terör örgütünün saldırısı ile karşı karşıya kaldı. FETÖ, PKK ve DEAŞ üçü birden Türkiye’ye yönelik saldırılar yaparken Batılı ortakları bunu uzaktan izlediler. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye artık bu işin daha fazla sürdürülemeyeceğini gördü ve ittifak ilişkilerini gözden geçirdi. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Putin ile yaptığı görüşmeden sonra Suriye politikasını yeniden belirledi. Bu çerçevede Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı’nı yapabildi. Daha sonra Afrin Operasyonu’nu gerçekleştirdi. Astana süreci başlatıldı ve Türkiye böylesine karmaşık bir coğrafyada olmasına rağmen son dönemde artık herhangi bir sistematik terör saldırısının altında değil. Bu sayede Türkiye kendi güvenliğini Suriye’de kendi gücüyle sağlayabildi. Yeni ve daha otonom bir Türkiye’nin inşası için bu bir başlangıçtır. Türkiye bundan sonra kuracağı ittifak ilişkilerini de çeşitlendirecektir” dedi.

Yalçın, konuşmasında ayrıca Amerika’nın Suriye’de uyguladığı stratejinin bir terör örgütünü başka bir terör örgütüne karşı kışkırtarak yürütülen bir strateji olduğunu dile getirdi. Amerika’nın halen aynı yöntemleri uyguluyor oluşunun korkunç derecede tehlikeli bir oyun olduğunu vurgulayan Yalçın, “Amerika 30 bin – 40 bin civarında silahlı militan yetiştirip silahlandırırken Türkiye’nin bu konuda rahatsız olmaması mümkün değil. Bu çerçevede dün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği şekilde artık Fırat’ın doğusuna da bir operasyon gündeme gelmektedir. Türkiye güney sınırlarının bir kısmını temizledi ama bugün Fırat’ın doğusunda halen çok ciddi bir terör var” dedi.

Türkiye’nin Rusya ve İran ile olan ilişkileri ele alındı

Panelin soru cevap kısmında Türkiye’nin Rusya ve İran ile olan ilişkileri gündemdeydi. Sorulara cevaben Türkiye’nin yeni dönemde geçmişteki örneklerden edindiği tecrübeler ile artık tek taraflı ittifaklar kurmayacağı, kapsamlı ittifak ağları oluşturacağı, dolayısıyla gerekli şartlarda İran ile gerekli şartlarda ise Rusya ile işbirliği yapabileceği dile getirildi. Bu nedenle Türkiye’nin sadece Nato’ya hizmet eden sadık bir müttefik olarak algılanmaması gerektiği, Türkiye’nin kendi kendini tahkim eden, üreten ve kendi güvenliğini sağlayan bir aktör olduğu dile getirildi.

Etkinliğe Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın, Arabisk Media CEO’su Adnan Haj Omar, ABD Büyükelçiliği’nden David MacDonald, ITN Kanal 4’ten Dış İlişkiler Editörü Jonathan Rugman, Güney Asya ve Ortadoğu Forumu Başkanı Khalid Nadeem, Whiteready’den LuisaBruna Carpotti, Cezayir Büyükelçiliği’nden Bakan Danışmanı Mourad Louahidia, Tell Yatırım Fonu’ndan Saliha Garah, Bruegger Yatırım’dan Urs Bruegger, SOAS’tan William Hale, Canopius’tan Kriz Masası Başkanı Tim Davies, Danimarka Büyükelçiliği’nden Christian Jensen, Hearthstone Direktörü Cristoforo Torrepadula, Guardian gazetesinden JonathanSteele, Forward Thinking Politika Direktörü Julian Weinberg, IntraBio Inc Başkanı Mallory Factor, Bloomberg’den MarcChampion, ICAEW’den Meghan Doyle, Katar Büyükelçiliği’nden Mohammed Al-Jabir, Middle East Monitor’dan Muhammed Javed ve Nasim Ahmed, Rusya Federasyonu Büyükelçiliği’nden Stephan Anikeev, RBS Bank’tan Rohan Moorthy, Savunma ve Güvenlik Forumu’ndan Peter Hunter, Robin Hay, Sophie Bell, Barones Marie-Claire vın Alebensleben, Martin Oliva, CarolindaTolstoy, Fareed Siddiqi gibi isimler katıldı.

“Bu tür paneller Türkiye’nin kendini dünyaya anlatması için son derece önemli”

Panel sonrası Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın, “Türkiye’nin özellikle batı başkentlerinde hiç de hak etmediği çeşitli iftiralarla karşı karşıya olduğunu vurguladı. Bu tür paneller Türkiye’nin kendini dünyaya anlatması için son derece önemli. Londra, New York, Washington, Berlin gibi önemli kuruluşlarda Türkiye’nin hikayesi anlatılmalı. Türkiye son 10 - 15 yılda ciddi dönüşümlerden geçiyor, ciddi siyasi sorunlarını atlatarak, çözerek ilerliyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Gülnur Aybet ise, “Bu Cumhurbaşkanlığımızın himayesinde düzenlendi. Gerçekten önemli bir mekan burası. Türkiye’nin her zaman bölgesel olarak da, küresel olarak da dış politikasında kazan kazan stratejisinin olduğunu belirterek; değişen bir dünya ve değişen bölgede Türkiye’nin bu değişimi bölgedeki partnerleriyle ve müttefikleriyle nasıl yönetmeli, bu pozitifi mesaj üzerinde durarak değişik konuları inceledik. Türkiye’nin dış politikasında iki temel sütunuz var, onları açıkladım burada. Biri bölgesel reel politik, diğeri de Sayın Cumhurbaşkanımızın sürekli vurguladığı ‘gönül sınırlarımız’. Bu ikisini birlikte götürebilen tek ülkeyiz, bu yüzden de bu değişimin odak ülkesi olma durumundayız, bu panelde bunları değerlendirdik” dedi.