ANKARA (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Dinin değişmez sabiteleri dışında kalan ve içtihadın mümkün olduğu alana dahil olan bazı fıkıh hükümlerini, değişen şartlara göre gözden geçirmek, dinde reform yapmak anlamına gelmemektedir. Aksine bu davranış, İslam'ın evrensel hakikatlerini, onların özüne dokunmadan her çağa ve topluma aktarmak ve hayata ilahi bildirimler doğrultusunda rehberlik etmek demektir." dedi.

Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, son günlerde özellikle medyada İslam kültürüne ait bazı kavramlar etrafında geliştirilen kişisel görüşler bağlamında bazı tartışmaların gündemi meşgul ettiğini hatırlattı.

İslam'ın, bütün insanlığın huzur ve mutluluğu için gönderilmiş, kıyamete kadar bütün zamanlarda insanlığın ufkunu aydınlatacak hak din olduğunu belirten Erbaş, açık bir gerçeklik olarak, İslam'ın zaman ve mekana göre değişmeyen, başta tevhid olmak üzere inanç esaslarına dair sabiteleri, varoluşa, insana, hayata, çevreye dair evrensel ilkeleri, ahlaki değerlerinin olduğunu ifade etti.

İslam'ın bireysel ve toplumsal hayata yönelik ilke ve kurallar da getirdiğini hatırlatan Erbaş, Müslüman alimlerin bu kuralları yine Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed'in sünneti doğrultusunda yorumladığını ve yaşadıkları zamana ve şartlara uyarlayacak içtihat ilkeleri geliştirdiğini kaydetti.

Erbaş, böylece İslam'ın temel ilkelerinin, dünya görüşünün ve adaleti esas alan toplumsal hayat idealinin sürekliliğinin sağlanmasının hedeflendiğini dile getirerek, şunları ifade etti:

"Dinin değişmez sabiteleri dışında kalan ve içtihadın mümkün olduğu alana dahil olan bazı fıkıh hükümlerini, değişen şartlara göre gözden geçirmek dinde reform yapmak anlamına gelmez. Aksine bu davranış, İslam'ın evrensel hakikatlerini, onların özüne dokunmadan her çağa ve topluma aktarmak ve hayata ilahi bildirimler doğrultusunda rehberlik etmek demektir. İşte bu çerçevedeki bir yenilenme esasen İslam ilim geleneğinin de ilkelerini belirlediği ve müntesiplerinden beklediği bir görevdir. Din İşleri Yüksek Kurulumuz bu görevi 'Kesin ve açık bir nassın olduğu yerde içtihad edilemez.' kuralıyla 'Böyle bir nassın olmadığı konularda zamanın değişmesine bağlı olarak hükümler de değişebilir.' kuralı ekseninde yapmaya gayret etmektedir."

- "İlmi ve bilimsel bir disiplinle konuşulmalı"

Her çağda ve zamanda İslam'ın evrensel hakikatlerini doğru anlayarak Müslüman mefkureyi oluşturmak ve bu doğrultuda sürekli fıkhını yenileyerek yaşanan hayata rehberlik etmenin Müslümanlar ve özellikle ulema için önemli bir sorumluluk ve hayati bir görev olduğunu vurgulayan Erbaş, hayata rehberlik eden bir dinin, sosyal gerçeklikleri ve değişimleri göz ardı etmesinin düşünülemeyeceğinin altını çizdi.

Erbaş, İslam'ın sabiteleri ve dinamik dünyasının, bilgi ve metodolojiye dayalı bir uzmanlık alanı olduğunu, bunların ilmi ve bilimsel bir disiplin içinde konuşulması gerektiğine işaret ederek, "Din İşleri Yüksek Kurulumuz ile İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerimiz bu konuda yetkin kurumlardır. Sahih dini bilginin üretildiği ve güncellendiği ilim merkezleridir." dedi.

İslam'ın bütün müminlerin ortak inancı ve değeri olduğunu, bunun hiçbir kurumun ve kişinin tekelinde olmadığını vurgulayan Erbaş, "Herkes İslam hakkında konuşurken hak ve hakikate karşı sorumluluğun gereği olarak dikkatli olmak durumundadır. İslam'ın ilkelerini ve ufkunu yanlış ya da eksik anlamaya yol açabilecek, hatalı söz ve eylemlerden kaçınmalıdır." diye konuştu.

Erbaş, hayati bir ilke olarak hakikati söylemek kadar, hakikati doğru bir yöntemle, açık ve anlaşılır bir üslupla, zamana, mekana ve muhataba uygun olarak, farklı algılara ve yanlış anlamalara mahal vermeyecek şekilde konuşmanın önemine işaret ederek, bunun ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi.

- "İletişim ve haber ahlakı önemli"

"Rahmet ve esenlik dini İslam’ın ilke ve kavramlarının suistimal edilerek, FETÖ, DEAŞ ve benzeri yapılarda olduğu gibi kavga, anarşi ve ayrışmalara alet edildiği günümüzde, sahih dini bilgi konusu adeta Müslümanların güvenliği meselesi haline gelmektedir." diyen Erbaş, şunları kaydetti:

"İslam'ın hakikatleri söz konusu olunca herkes, metodolojik olarak hesabı verilemeyecek kişisel, aceleci ve popülist söylem ve yaklaşımlardan kaçınmak zorundadır. İslam'ın temel kaynaklarını, doğru bilginin metot ve yöntemini dikkate almayan, birlik ve beraberliğimizi zedeleyen, hikmeti göz ardı eden, ayrıştırıcı ve ötekileştirici yaklaşımlar, itici, kırıcı, katı ve kaba bir dil, bulanık ve gizemli bir üslup ile sahte ve yapmacık tavırlar, öfke ve nefret üreten davranışlar her şeyden önce Müslümanlara zarar vermektedir."

Ali Erbaş, medya ve iletişim imkanlarının hayatı kuşatmasının beraberinde getirdiği bilgi karmaşası nedeniyle bugün iletişim ve haber ahlakının daha önemli hale geldiğini, bilgiyi aktarırken bağlamından koparmadan, hedef göstermeden, çarpıtmadan habercilik ilkelerine sadık kalmanın ihmal edilmemesi gereken ciddi bir sorumluluk olduğunu vurguladı.

- "Milletimizin dini hayatına rehberlik ediyor"

Medyanın her alanında, İslam'ın ilkeleri ve toplumun değerleri ile ilgili konularda haber ve yazı yazanların, doğru bilgiye ulaşma azmiyle gerekli inceleme ve araştırmayı yaparak sorumluluk bilinci ile hareket etmesi gerektiğinin dile getiren Erbaş, şöyle devam etti:

"Toplumumuzun birlik ve kardeşlik harcını oluşturan İslam ve onun değerleri üzerinden, özensiz haber ve yorumlarla yanlış algılar oluşturarak adeta İslam'ın kendini hedef almaya neden olan yaklaşımlar da kabul edilemez. Yasal görevi gereği toplumu din konusunda aydınlatma sorumluluğu ile milletimize hizmet eden Diyanet İşleri Başkanlığımız bütün çalışmalarında, İslam'ın hakikatlerini ve ilkelerini her şeyin üstünde tutmuş, en zor şartlar altında bile İslam'ın inanç esasları, temel kuralları ve üzerinde icma oluşup, tarih boyunca Müslümanların ortak kabulü haline gelmiş sabitelerine ters düşen bir açıklama yapmamıştır. Milletimizin sağlam bir inançla ve gösterişten uzak samimi bir kulluk bilinciyle dokusunu koruyup varlığını sürdürmesi için çalışmıştır. Bugün de aynı hassasiyetlerle her türlü siyasi, etnik, mezhep ve meşrep odaklı düşünce ve görüşün üstünde bir yaklaşımla milletimizin dini hayatına rehberlik etmeye devam etmektedir."

Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının dini konularda en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulunun, kanunun da kendisine verdiği görevle İslam dininin temel bilgi kaynaklarını ve metodolojisini, tarihi tecrübesini, güncel talep ve ihtiyaçları dikkate alarak dini konularda karar verdiğini, görüş bildirdiğini ve dini soruları cevaplandırdığını söyledi.

- "Kadına dönük şiddet İslam'dan referans bulamaz"

"Başkanlığımız yasal sorumluluğu gereği, yanlış dini bilgilerle milletimizi yanıltan, birlik beraberliğimizi zedeleyen, ayrıştırıcı ve dinin hakikatlerinden uzak, istismarcı söylem, kişi ve gruplara karşı gerekli araştırma ve çalışmaları titizlikle yaparak sürekli milletimizi bilgilendirmeye devam edecektir." diyen Erbaş, aziz milletin dini bilgi ve din hizmeti konusunda Başkanlığı takip etmelerinin kendilerini memnun ettiğini ifade etti.

Erbaş, teveccühlerinden dolayı millete teşekkür ederek, kendilerine her daim, güncel sahih dini bilgi, din eğitimi ve din hizmeti sunmaya devam edeceklerini kaydetti.

Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla İslam'ın kadına bakışına da değinen Erbaş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yüce dinimiz İslam’a göre insan, mükerrem bir varlıktır. Dolayısıyla kadın ve erkek arasında, yaratılış gayesi, varoluş değeri ve kulluk sorumluluğu açısından hiçbir fark yoktur. Hz. Adem'den itibaren bütün peygamberler ve onların kutlu yolunu takip edenler, kadını erkek üzerinden tanımlayan, ikinci sınıf sayan, değersizleştiren, olumsuz yorumlara konu eden, onun haklarını, onurunu ve iffetini ihlal eden bütün tavır, davranış, tutum, düşünce ve yaklaşımlarla mücadele etmiştir. Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi'nde, kadınların haklarını gözetmeyi, bu hususta Allah'tan sakınmayı, kadın ve erkeklerin birbirlerinin hukukuna riayet etmelerini Müslümanlara bir sorumluluk olarak yüklemiştir. Dolayısıyla, tasvip edilir hiçbir yanı, yönü ve mazereti bulunmayan kadına dönük şiddet merkezli eylem ve söylemin, rahmet ve esenlik dini olan İslam’dan referans bulması asla mümkün değildir. Zira şiddete meşruiyet sağlayan, merhameti öteleyen ve kadını rencide eden bütün gelenek, örf ve inanışlar reddedilmelidir."

(Sürecek)