İSTANBUL (AA) - AİŞE HÜMEYRA BULOVALI - Senarist ve yazar Erol Yalçın, kültür ithal etmeyi, "ruhun bedenden ihracı" olarak tanımlarken, Türk toplumunun yaklaşık 200 yıldır ithal bir kültürle ayakta kaldığını ifade etti.

Reklam ve metin yazarlığı yapan Yalçın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yazarlıkta en önemli noktanın okuyucunun kalbine girmek olduğunu, bu takdirde bir yazarın kalıcı olabileceğini söyledi.

Yalçın, Türk toplumunun mizahi eserlere ihtiyacı olduğunu belirterek, "Ağırbaşlılığımızı, mizahla yeniden bulacağımızı düşünüyorum. Mizah sayesinde, daha seri, daha üretken, daha iddiasız hikayelerle, hastalıklı ciddiyetimizden kurtulabiliriz." diye konuştu.

- "İthal kültür ruhun bedenden ihracıdır"

Türk toplumunun ithal bir kültürle ayakta kaldığı değerlendirmesinde bulunan Yalçın, şunları kaydetti:

"En kaba, en ince olanıyla bütün kültürler değerlidir. Çünkü değersiz bir şeyi Allah'ın var edebileceğine inanmıyorum ama ithal kültür ruhun bedenden ihracıdır. İthal etmeye başladığınızda, aslında ruhunuzu ihraç etmeye başlarsınız. Biz şaşırtıcı bir şekilde 150, 200 yıldır sürekli ruhumuzdan bir şeyleri ihraç ediyoruz ama hala ayaktayız. Milli, yerli olmak, kendimiz olmak nedir inanın bilmiyorum ama bunu yeniden bulmak zorundayız. Başka türlü ayakta kalma şansımız yok ve ben bunu yeniden bulacağımıza inanıyorum, umutluyum."

Erol Yalçın, Yakın Plan Yayınları etiketiyle çıkardığı polisiye türündeki "Ölmeden Önce Ölmeye Çalışan Gangster" romanına ilişkin ise toplumun her kesimin okuyabileceği bir kitap olduğu değerlendirmesini yaptı.

- "Büyük roman iddiasıyla yazmamak lazım"

Türkiye'deki polisiye türü romanlarda birçok eksiğin yer aldığını kaydeden Yalçın, şöyle devam etti:

"Yanlış bir ciddiyet üzerinden ilerliyoruz. Dünyayı değiştireceğimizi varsayacağımız kitaplar yazmaya kalkıyoruz. Hatta böyle bir ahlak inancımız var. Her şeyimiz dünyayı değiştirmeye yönelik ama hikaye kurmak böyle olmuyor."

Yalçın, kitabının klasik polisiye romanlardan farklı olduğunun altını çizerek, "Tüm polisiye romanlarında ya bir hırsız ya bir katil vardır. Polis kovalar, onlar kaçar. Sonuçta bir heyecan uyandırır ama bu dış dünyaya yönelik bir şeydir. Ben iç dünyamızı etkilemeye yönelik bir şey nasıl bulabilirim diye düşünerek, iç dünyamızın polisiyesini yapmak istedim. Çünkü bizim aklımız, kalbimiz, fikirlerimiz, düşüncelerimiz ve hayallerimiz hep bir savaş içinde." dedi.

- "Hastalıklı ciddiyemizden kurtulmak için okuyabilirsiniz"

Eserinin aynı zamanda felsefi bir özellik taşıdığına işaret eden Yalçın, şunları aktardı:

"Tasavvufi bir roman da diyebiliriz aslında 'Ölmeden Önce Ölmeye Çalışan Gangster' için. İç dünyaya bir yolculuk bu kitap ama bunu mizahi dille ele alıyor, dünyayı değiştirme iddiasıyla anlatmıyor. Bu romanı eğlenmek, dinlenmek ve hastalıklı ciddiyetimizden kurtulmak için okuyabilirsiniz. Okuyucular görecektir aslında, kitaptaki katiller kendileridir, iç dünyalarıdır. Birinden kaçarlar, aslında nefslerinden kaçarlar. Bir şeyleri öldürmek isterler, aslında öldürmek istedikleri kendi kalpleridir."

Erol Yalçın, okurla yazarın eser üzerinden bağ kurması gerektiğini vurgulayarak, "Okurla yazar kitap yazılmadan önce bir bağ halindedir. Hatta yaşamla da bir bağ halindesinizdir. Hiç kimse hiçbir şeyi tek başına yazamaz zaten. Bu, romana da yansır. Katil, kahraman, polis, okur iç içe olması gerekir. Bir kahramanı izlediğinde aslında polisi izlediğini, polisi izlediğinde kendini izlediğini, kendini izlediğinde de yazarı izlediğini görebilirsin. Bir bütünlük hissidir bu." şeklinde konuştu.