İSTANBUL (AA) - Sinema eleştirmeni ve yazar Atilla Dorsay, "Yeterince okumadan iyi bir Türkçe edineceklerini sananlar varsa çok aldanıyorlar. Çünkü dile hakim olmak, gerçekten onu iyi kullanmak gerekir." dedi.

Dorsay, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı iş birliğiyle bu yıl 9'uncusu düzenlenen, "İstanbul Edebiyat Festivali"nin konuğu oldu.

AA Kültür Sanat Haberleri Editörü Bünyamin Yılmaz'ın yönetiminde, Sultanahmet'teki Kızlarağası Medresesi'nde gerçekleşen, "Benim Filmlerim" konulu panele katılan Dorsay, okuma sevdasının daha küçük bir çocukken başladığını belirterek, "Yeterince okumadan iyi bir Türkçe edineceklerini sananlar varsa çok aldanıyorlar. Çünkü dile hakim olmak, gerçekten onu iyi kullanmak gerekir. Dil, bir araçtır, enstrümandır. Bildiğiniz, çalıştığınız ve prova yaptığınız ölçüde ona hakim olabilirsiniz. Okumadan iyi yazmak bir hayal." diye konuştu.

Dorsay, okuduğu kitaplar arasında Aptullah (Abdullah) Ziya Kozanoğlu'nun "Atlıhan" adlı kitabının da bulunduğunu kaydederek, şu bilgileri verdi:

"Atlıhan romanını o kadar sevmiştim ki bunu fark eden annem, babam, evde beni 'Atlıhan' diye çağırmaya başladı. Ailem ve dostlarım arasındaki ismim Atlıhan oldu. Bunu hiçbir yerde yazmamıştım bugüne kadar. Anılarıma saklıyordum ama kısmet sizinmiş. Önce size açıklıyorum. Gel Atlıhan, git Atlıhan diye büyüdüm. Bu lakabı da Aptullah Ziya Kozanoğlu'na borçluyum."

Okuduğu ve etkilendiği romanlara da değinen Dorsay, özellikle Halide Edip, Refik Halit Karay, Faik Rıfkı Atay, Peyami Safa, Reşat Nuri Güntekin, Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Attila İlhan ile Ernest Hemingway, Tolstoy, Çehov, Dostoyevski'nin eserlerini severek okuduğunu kaydetti.

Atilla Dorsay, okuduğu eserler içinde asıl gözdesinin polisiye olduğunu kaydederek, Arthur Conan Doyle'un Sherlock Holmes serisi ile Agatha Christie'nin eserlerinin de kendisini etkilediğini kaydetti.

- "Artık eskisi kadar kitap okunmuyor"

Günümüzde eskisi kadar kitap okunmadığının altını çizen Dorsay, şöyle devam etti:

"O Güzel Atlara Binip Gidenler, benim 52. kitabım. Bu sürekli bir çabayı gerektiriyor. Bunun ötesinde, yazı yazmayı bir hayat biçimi olarak bellememizi kaçınılmaz kılıyor. Ben sabah 7'de kalkarım. Her sabah 4 gazete okurum. Ardından bilgisayarın başına geçip yazı yazmaya başlarım. Böyle bir programı hayatınızın esası haline getirebilirseniz, o zaman verimli olabiliyorsunuz. Çünkü sabah o taptaze kafayla yazı yazmak ne kadar kolay. Cümleler parmaklarınızın ucundan akar. Kolay olduğu kadar verimlidir de."

Eleştirmen Dorsay, müzik tutkusuna da dikkati çekerek, yayımlanmış CD'lerden oluşan büyük ve kapsamlı müzik arşivini, müziğe de yer veren bir kütüphaneye hediye etmek istediğini aktardı.

Türk sinemasının önemli yönetmenler ve filmlerine ilişkin de detaylı bilgi veren Dorsay, günümüzdeki bazı yönetmenlerin de kaleminin çok güçlü olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çok güzel bir sinema anlayışının yanı sıra kendileri için o kadar güzel senaryolar yazıyorlar ki hepsini büyük bir saygıyla anmak istiyorum. Reha Erdem, Semih Kaplanoğlu, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Yavuz Turgul, Çağan Irmak, Yeşim Ustaoğlu, Reis Çelik, Yılmaz Erdoğan, Onur Ünlü ve Pelin Esmer. Bu sanatçılara büyük bir hayranlık duyuyorum. Yaptıkları işleri de son derece beğeniyorum."

- "Senaryo yazmayı çok istedim"

Atilla Dorsay, yönetmen olmayı hiç istemediğini dile getirerek, şunları söyledi:

"Sinema yazarlığımın ilk yıllarında setleri ziyaret ederdim. Mesela, Atıf Yılmaz'ın 'Asiye Nasıl Kurtulur' filminin Unkapanı Çarşısı'ndaki çekimlerine gittim. Atıf Abi o kadar rahattı ki şaşırdım. Ortalığı tanzim ediyordu. Yardımcılarına komutlar veriyordu. Kendisi de şezlong gibi bir şeye uzanıyordu ve film neredeyse kendi kendine çekiliyordu. Buna rağmen, ne kadar sinirlenip öfkelendiğini, olmuyor diyerek, yerinden fırladığını, 5 dakikalık sahne için bütün gün uğraştıklarını hatırlıyorum. Ben bunu yapamam dedim. Yoksa film çekmek aklımdan geçmedi değil. Ama bunu yapmak bir yana, senaryo bile yazmadım. Senaryo yazmayı çok istedim çünkü benim bir tutkum yazarlık. Niçin bir senaryo yazmayayım. O da işkolik olmaktan olmadı. Çünkü sürekli çalıştım."

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" adlı eserinin sinemaya uyarlanmasını isteyen Dorsay, "Çok zor ama olabilir. Çünkü şimdi olaylar ve kişiler var." dedi.

Bünyamin Yılmaz da Dorsay'ın uzun yıllar sinema yazarlığı yaptığını hatırlatarak, "İsmini sinema yazarlığı ve eleştirmenliğiyle bütünleştirmek herhalde çok kolay olmasa gerek. Atilla Dorsay, bunu başarmış bir isim. Sinema etkinliklerinde şunu fark ediyoruz, Dorsay kendi düşüncesini dayatmıyor. Fikrini söylüyor ve bu anlamda hangi görüşte olursanız olun, hepinize faydalı olabilecek düşüncelerine ulaşabiliyorsunuz hem eserlerinde hem yazılarında. Hayat tarzı ve sinemayla kurduğu ilişkiyle de bunu gösteriyor aslında."

"Sinema ve Edebiyat" konusunu ele alan çok sayıda söyleşinin gerçekleşeceği Edebiyat Mevsimi, 2 Aralık'a kadar devam edecek.