İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Rusya'nın Hmeymim Üssü'ne yapılan saldırı sonrası yaşanan gerginliğin ilk ve son olmayacağını belirterek, "Suriye'de çok daha fazla kriz beklemeliyiz. Önemli olan krizlerin çözümüne ve idare edilmesine yönelik taraf ülkelerin takınacakları tavırdır. Bence Türkiye ve Rusya'nın diyaloğunu sürdürmesi çok önemli.'' dedi.

Prof. Dr. Bağcı, Suriye’deki Rus hava üssüne yapılan saldırının Türkiye-Rusya-İran ittifakını sabote etmeye yönelik olduğu şeklindeki iddiaları AA muhabirine değerlendirdi.

Astana anlaşmasının garantör ülkeleri Türkiye-İran-Rusya arasındaki müzakerelerin devam ettiğini hatırlatan Bağcı, bu ittifakın hiçbir şekilde sona ereceğini düşünmediğini ifade etti.

Mini hava araçlarının kullanıldığı saldırıyı ABD'ye müttefik örgütlerin gerçekleştirdiği yönündeki iddialara değinen Bağcı, "ABD'nin bölgedeki varlığı tartışma götürmez bir gerçek. Drone'ları kullandığı da gerçek. Ama bu iddiaların doğrulanması gerekiyor. Ortadoğu'daki karışıklıklarda özellikle Suriye örneğinde ABD, Suudi Arabistan, İsrail ve diğer ülkelerin dolaylı da olsa bir payları olduğunu düşünüyorum. Olasılıklar içerisinde bunu görmenin de faydaları var." diye konuştu.

Bağcı, Rus üssüne düzenlenen saldırıyla, Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulması için PYD'ye zaman kazandırmaya çalışıldığına dair iddialara ise şöyle yanıt verdi:

"ABD'nin Ortadoğu'da bir Kürt devleti kurdurmak isteği aslında 1914 Başkan Wilson'dan beri vardır. Özellikle ABD için tarihsel bir onur meselesi olarak görülmektedir. Ben Ortadoğu'da bir Kürt devletinin şu aşamada kurulmasının çok zor olduğunu düşünüyorum. Özellikle Kuzey Irak'taki referandum sonrası gelişmelerin de gösterdiği gibi bir Kürt devletinin kurulabilmesi için hem destekçisinin olması lazım hem siyasal bir liderinin olması lazım.

Devlet kurmak çadır kurmaya benzemez. Bunun birçok faktörü var. ABD ile Türkiye arasındaki en büyük ayrışmanın da Kürtlere yönelik Türkiye'nin takip ettiği bir politika görülebilir. PYD ve PKK arasında bir organik bağ olduğu herkesin malumu. Ama ABD'nin de özellikler Kürt gruplarına ki bunlara PYD'de de dahil, destek verdiğini, silah yardımı yaptığını biliyoruz. Ama Rusya da büyük oranda Kürtlere destek veriyor. En azından siyasal anlamda. Ben, ABD'nin Orta Doğu'da bir Kürt devleti kurma arzusunun geçmişte olduğu gibi bugün de olduğunu ve gelecekte de olacağını düşünenlerdenim. Ama bir Kürt devletinin kurulabilmesi için gerekli olan siyasal ortamın, askeri ve ekonomik olarak, şu aşamada mümkün olmadığını düşünen ve görenlerden biriyim."

- ''Bu pilav daha çok su kaldırır''

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Rus üssüne düzenlenen saldırı sonrasında üçlü ittifak (Türkiye-İran-Rusya) arasında çıkan gerilimin önümüzdeki günlerde de çıkmasının muhtemel olduğunu söyledi.

Türkiye, Rusya ve İran gibi Suriye'nin siyasal bütünlüğünü Astana anlaşmasıyla garanti eden ülkelerin Suriye rejimiyle birlikte hareket etme zorunlulukları olduğunu savunan Bağcı, "Türkiye'nin karşılaştığı en büyük zorluk, bir yandan Esed rejimiyle karşı karşıya gelirken bir yandan da Astana ile birlikte Suriye'nin sınır ve etnik bütünlüğünü koruma konusunda imza atmış olmasıdır. Bu kriz bitmez, bu pilav daha çok su kaldırır. Önümüzdeki dönemlerde yeni krizlerin ortaya çıkması çok muhtemel.'' ifadelerini kullandı.

ABD'nin ve Rusya'nın Suriye'deki Kürt gruplara karşı bir sempatisi olduğunu kaydeden Bağcı, şöyle konuştu:

"Bence ABD ve Rusya arasındaki anlaşma ve anlaşmalar krizi bitirip bitirmeyeceğini gösterecektir diye düşünüyorum. Rusya fiilen artık Suriye'dedir. Çıkacağını da düşünmüyorum. ABD ile Rusya'nın ortak düşmanı ise DEAŞ'tı. Sorun ilginç bir şekilde Suriye rejiminin Kürtlerin bir devlet kurmasına karşı olmaları ve Türkiye'nin de bir Kürt devletinin kurulmasına karşı olması.

Yani şu anda düşman gibi görünen iki tarafın da (Türkiye-Suriye) ortak çıkarları bölgede bir Kürt devletinin kurulmaması gerektiği yönündedir. Ben de uzun bir süreçte böyle bir Kürt devletinin kurulmayacağını düşünenlerdenim. Ama Suriye'deki kriz daha çok müzakerelere, tartışmaları sahne olacak ve askeri çatışmalar da beklenebilir."

- ''İdlib'de barış, Türkiye'nin sorumluluğunda''

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Türkiye'nin Afrin'e askeri yetenekler açısından her zaman operasyon yapabileceğini vurguladı.

İdlib'de Türkiye'nin gözlemciden öte asker bulunduran, barışı korumaya yönelik askeri önlemler alan bir ülke konumunda olduğunu ifade eden Bağcı, "Dolayısıyla İdlib'teki barışın devam etmesi, kriz olmaması Türkiye'nin de sorumluluğu içerisindedir. Ama rejim güçlerinin İdlib'i kontrol altına almak ve buradaki radikal unsurlarla mücadele etmek kendileri açısından önemli. Türkiye'nin argümanı ise şu, 'Bizim desteklediğimiz ılımlı muhalefet var. Siz Ilımlı muhalefete de saldırıyorsunuz.' Burada bir görüş ayrılığı var. Sanırım bu durum da Rusya ve İran'la görüşülerek Beşar Esed rejimine bildirilecek ve İdlib'te barışın korunması için uğraşılacak." değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Bağcı, İdlib'de yaşanması muhtemel bir krizde Türkiye'nin 2 milyona varan bir sığınmacı kitlesiyle karşı karşıya gelebileceği uyarısında bulunarak, Türkiye'nin bu konuda çok endişeli olduğunu kaydetti.

Saldırıdan sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın telefon görüşmesine de değinen Bağcı, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bence Türkiye ve Rusya'nın diyaloğunu sürdürmesi çok önemli. Çünkü iki ülke de sonuçta Astana anlaşmasıyla bu görüşmelerin devamından yana. Eğer arada bir diyalog olmazsa o zaman sorun olabilir. Ama bu diyaloğun devam etmesi önemli. Ben özellikle şunu söylemek istiyorum, Suriye'de çok daha fazla kriz beklemeliyiz, yani bu son değildir. Önemli olan krizlerin çözümüne yönelik ve krizlerin idare edilmesine yönelik taraf olan ülkelerin takınacakları tavırdır. Diyalogların devamı önemlidir ama bu krizi sonlandırmayacaktır.''

- ''Üçlü ittifaka yönelik yeni saldırılara hazır olmak lazım''

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve İran Araştırmaları Merkezi Direktör Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Serhan Afacan da Rusya'nın Hmeymin üssüne İdlib'den yapılan saldırının Türkiye-Rusya-İran ittifakını sabote etmeye yönelik olduğunu söyledi.

Üçlü ittifaktan Suriye'de kanın durması noktasında bir sonuç çıkmaması durumunda bölgenin, ABD ve ABD eksenindeki ülkelerin kontrolüne gireceği uyarısında bulunan Afacan, "Astana süreci ile sağlanan ittifakı bozmaya yönelik bir saldırı. Ayrıca, saldırıyı gerçekleştirenler Türkiye'nin İdlib ve Afrin operasyonlarını engellemek veya geciktirmek amacı da taşıyor olabilirler. Orada, PYD'ye zaman kazandırılıyor olabilir." yorumunu yaptı.

Türkiye'nin uzun zamandır İdlib ve Afrin'e operasyonlar yapmak istediğini ve bu operasyonların ertelendiğini hatırlatan Afacan, ''Türkiye şu an itibarıyla orada Ruslarla ve İranlılarla görüşürken bir taraftan da kendisinin krizin içine çekilmek istendiğini söylüyor. ABD ile karşı karşıya getirilme endişeleri de buna dahil. Türkiye her ne kadar son dönemlerde ABD ile belli politik alanlarda ters pozisyonlar takınmış olsa da hiçbir şekilde ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmek istemiyor. Dolayısıyla Türkiye, PYD/YPG hassasiyetini Rusların ve İranlıların hatta Suriye rejiminin eşit katılımı ile halletmek istiyor." diye konuştu.

- ''Saldırıyı ABD yaptı ihtimali çok yüksek''

Afacan, Türkiye ile ABD arasında PYD'ye verilen silahlardan dolayı türbülanslar yaşadığını ifade ederek, saldırıda kullanılan drone'ların daha önce PYD ve DEAŞ tarafından kullanılmış olmasının ABD'ye yönelik kuşkuları arttırdığını söyledi.

Afacan, "ABD bu silahlarla ilgili 'listesini veriyoruz, silahlar kontrol altında' gibi açıklamalar yapıyor ama Türkiye'nin 'Ne tür silahlar ve nasıl kullanılıyor?' yönündeki sorularına tam olarak cevap vermiyor. Ve bu da Türkiye'ye ciddi bir rahatsızlık veriyor ve bu rahatsızlığını da sık sık dile getiriyor. Ve şunu da çok net biliyoruz, bu silahlar ne Suriye'ye ne de İran'a ait. Dolayısıyla ABD'nin oradaki konjonktürel müttefiki haline gelen PYD/YPG'nin elindeki drone'lar İdlib'den Rusya'nın Hmeymin üssüne yapılan saldırıyı Türkiye-Rusya-İran ittifaka karşı yapılmış bir hamle olarak görüyorum. Özellikle Rusya Devlet Başkanı Putin'in dün 'Bu saldırı, yüksek teknolojiye sahip ülkelerin desteği ile yapıldı' açıklaması da bu ihtimali arttırıyor." diye konuştu.

Afacan, saldırıyı ABD müttefiki Suudi Arabistan veya İsrail'in yapabileceği ile ilgili spekülasyonlarla ilgili ise şu değerlendirmeleri yaptı:

''İran'ın iddiaları, Suudi Arabistan'ın ABD'yi İran'a saldırma konusunda sürekli ikna etmeye çalıştığını öne sürüyor. Suudi Arabistan ile ilgili bu iddiayı doğrulamak mümkün değil tabii. Ama şöyle bir gerçek de söz konusu. Suudiler bölgede İran'ın içinde olduğu bir oluşum istemez.Suudi Arabistan İran'a karşı duyduğu husumeti Türkiye ye duymuyor fakat Türkiye'nin Ortadoğu'daki politikalarından hoşnut olmadığını da biliyoruz.

Bölgede Rusya-Türkiye ve İran ekseni Suudi Arabistan'ı rahatsız etmiş olabilir. Diğer bir önemli neden ise Suudi Arabistan ABD'yi bölgede tutmak istiyor. Dolayısıyla bu eksene karşı oradaki müttefikleri üzerinden böyle hamle yapmış olabilir diye düşünüyorum.''

- ''Rusya, Türkiye'ye net teminatlar vermek zorunda"

Yrd. Doç. Dr. Serhan Afacan, Rusya-Türkiye arasında kurulan ittifaka veya ilişkilere yönelik birçok kez saldırılar olduğunun bu üçlü ittifaka yönelik yeni hamlelerin olabileceğini söyledi.

Türkiye'nin bu konuda itidalli davranması, Rusya'nın ise suyu bulandırmayan açıklamalar yapması ile gerilimin ortadan kalktığını ifade eden Afacan, şunları kaydetti:

''Türkiye her defasında olayların arka planını okumaya çalıştı ve büyük hamleler yapmadı. Suriye krizi ve bu üç devletin ittifakı bizi şu noktaya getirdi. Eğer bu ittifaktan Suriye'de kanın durması noktasında bir sonuç çıkmazsa, bu bölgenin, ABD ve ABD eksenindeki ülkelerin kontrolüne girmesi neredeyse kaçınılmaz olur. Dolayısıyla bu üçlü ittifaka yönelik yeni saldırılara hazır olmak lazım.

Türkiye özellikle PYD/YPG konusunda Rusya'dan istediği net tavrı görmediği sürece Esed ile ilgili zaman zaman sert açıklamalara devam ediyor, edecektir de. Türkiye'nin bu konuda verebileceği en büyük 'taviz' geçiş sürecinde Esed'in varlığını kabul etmek. Ama Türkiye'nin bunu yapması için de Rusya'nın PYD/YPG konusunda çok net teminatlarına ihtiyacı var.'"