İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Siyaset bilimciler, ABD ve Rusya'nın, Türkiye'nin Suriye'nin Afrin bölgesine yapacağı harekatı engellemek için son derece ikircikli davrandığını ancak Türkiye'nin kararlılığı karşısında geri adım atmak zorunda kaldıkları görüşünü dile getirdi.

Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, Türkiye'nin Afrin'e düzenleyeceği operasyonu engellemek için Rusya ve ABD'nin ellerinden geleni yaptıklarını belirtti.

Rusya ve ABD'nin "Türkiye son anda vazgeçer mi?" ya da "bu operasyonu durdurabilir miyiz?" şeklindeki beklentilerinin boşa çıktığını anlatan Sofuoğlu, Türkiye'nin tehditlere boyun eğmeden operasyonu başlattığını ifade etti.

Prof. Dr. Sofuoğlu, "Burada durum çok açık ve net. Türkiye'nin sabrını, cesaretini ve ciddiyetini zorladılar. Fakat Türkiye tabii ki hesaplarını önceden fazlası ile yaptığı için bu tehditlere boyun eğmedi.'' diye konuştu. Sofuoğlu, Türkiye'nin kararlılığı ve diplomatik atakları karşısında, ABD ve Rusya'nın geri adım attığını dile getirdi.

İran'ın Rusya ve ABD ile birlikte değerlendirilmemesi gerektiğine işaret eden Sofuoğlu, ''İran, Türkiye ile tek başına mücadeleye asla girişmez. Rusya ve Türkiye'nin pozisyonuna göre bir açıklama yaptı ve daha sonra hiçbir açıklama yapmadı.'' dedi.

Rusya'nın, ''ABD, Türkiye'yi provoke ediyor.'' açıklamasının tamamen kendi prestijini kurtarma amacı taşıdığını kaydeden Sofuoğlu, ''Rusya, 'ben hasım değilim, Türkiye'nin düşmanı değilim. Aslında Türkiye'yi bu duruma getiren ABD idi' diyerek, bir anlamda Türkiye'yi haklı bir noktaya getirdi. Ayrıca kendi prestijini de kurtarmış oldu." değerlendirmesini yaptı.

Rusya Federasyon Konseyi Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkan Yardımcısı Frants Klintseviç'in "Suriye ile Türkiye arasında bir savaş söz konusu olursa, Rusya böyle bir çatışmaya girmez" şeklinde beyanda bulunduğunu söyleyen Sofuoğlu, "Klintseviç'in ayrıca 'gerekirse konuyu BM'ye taşıyacağız' demesi de oldukça ilginçti. Bu aslında şu demekti; Türkiye, Suriye ile savaşa sen de girme.'' ifadesini kullandı.

- ''ABD, 'Türkiye varlık gösterir mi?' hesabı yaptı''

Prof. Dr. Sofuoğlu, ABD'nin süreç boyunca çelişkili açıklamalar yapmasının arkasında yatan en önemli nedenin, Türkiye'nin kararlılığını ölçmek ve terör örgütü PYD/PKK'yı ona göre dizayn etmek olduğunu belirtti.

Terör örgütü PYD/PKK'nın Afrin'de demografik bir gücü olmadığının farkında olan ABD'nin örgütü Türkiye ile çatışmaya girmemesi için uyardığını anlatan Sofuoğlu, şöyle devam etti:

"Oysa ki ABD'nin bölgede PYD güçlerine çok ihtiyacı var, çünkü PYD'yi başka bölgelerde savaştıracak. Yani tabiri caizse PYD'ye diyor ki (burada tek bir teröristini ziyan etme, bunların hepsi Münbiç'te, Tel Abyad'da, Kobani'de lazım olacak.)"

Hem ABD hem Rusya'nın bölgedeki unsurlarını çektiğini ifade eden Sofuoğlu, "Dolayısıyla fiili konjonktür bütünüyle Türkiye'nin eline geçmiş oldu. Tabii ki PYD burada elinden geleni yapacak ancak inşallah sonuç Türkiye lehine olacak.'' değerlendirmesini yaptı.

- ''Türkiye, son derece yerinde bir müdahalede bulundu"

Prof. Dr. Sofuoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin Afrin bölgesinde PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ'a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek üzere başlattığı Zeytin Dalı Harekatı'nın oldukça başarılı şekilde devam ettiğini anlatarak, Türkiye'nin kısa sürede sonuç alacağını ümit ettiğini söyledi.

Türkiye'nin son derece yerinde bir müdahalede bulunduğunu aktaran Sofuoğlu, şöyle devam etti:

"Türkiye, bu cesareti göstermek zorundaydı, yanı başında bir terör devleti kurulmasını seyredemezdi. Afrin'e Kilis'ten ya da Hatay'dan elimizle taş atsak bile yine doldururuz. Rusya, Suriye'de hava sahasını açmasaydı bile yine de Türkiye Afrin'deki operasyonda başarılı olur. ABD ve Rusya, bunu çok iyi biliyordu ve Türkiye'yi engellemekten vazgeçti. Türkiye'nin diplomatik atakları, son derece yerinde oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerek iç kamuoyunda gerek yurt dışına yaptığı ziyaretlerde, uluslararası kamuoyuna haklılığımızı anlattı ve çok iyi yönlendirdi. Putin'e ve Trump'a bizzat bu operasyonu gerçekleştireceğini söyledi."

- ''Operasyonu NATO'ya kabullendirdik''

Prof. Dr. Sofuoğlu, Türkiye'nin NATO'nun kuruluş şartnamesine dayanarak, NATO'dan destek aldığına dikkati çekti.

ABD'nin PKK/PYD terör örgütü eliyle Türkiye topraklarını tehdit ettiğini, Türkiye'nin uluslararası kamuoyuna çok iyi anlattığına vurgu yapan Sofuoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye, 11 Eylül saldırısında ABD'nin NATO'yu kendi çıkarları doğrultusunda nasıl kullandığını NATO'ya anlattı ve NATO'nun aynı maddesinden hareketle operasyonu düzenleyeceğini açıkladı. Dolayısıyla NATO, ABD için kullandığı maddeyi Türkiye için de kullanmak zorunda kaldı. Türkiye bunu da hatırlatmış oldu. Çünkü ABD bir terör örgütü eliyle Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye atıyordu. NATO müttefiki ABD, bir terör örgütüyle başka bir NATO müttefikine saldırıyordu. Dolayısıyla Türkiye bu açılardan da yani diplomasiyi son derece yerinde kullandı. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerini sürekli bilgilendirdi. Komşu ülkeleri sürekli bilgilendirdi. Türkiye, diplomasiyi çok iyi kullandı ve aleyhine oluşturulacak olumsuz bir kamuoyunu da çok iyi şekilde engellemiş oldu.''

- ''ABD kaypak ve güvenilmez bir tutum içinde''

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKSAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol da ABD'nin bölgede yaşanan birçok olayda olduğu gibi Afrin meselesinde de kaypak ve güvenilmez bir tutum sergilediğini söyledi.

Prof. Dr. Erol, ABD'nin Kuzey Irak’taki gayrimeşru referandumda olduğu gibi önce ayrılıkçı güçleri desteklediğini, Türkiye’ye karşı provoke ettiğini belirterek, "ABD, Ankara’nın kararlılığı karşısında geri adım attı. Türkiye’ye karşı bir müttefik olarak değil, adeta bir hasım gibi yaklaşmıştır.'' dedi.

Erol, ABD'nin Türkiye’yi kaybeden bir ülke konumunda olduğunu, bunu da attığı her adımla daha da hızlandırdığını vurgulayarak, ''Türkiye’ye karşı farklı açıklamalar da ABD’de Türkiye’ye yönelik kafa karışıklığını göstermesi açısından dikkat çekici olmuştur. Türkiye, bir bağlamda ABD içindeki sistem içi güç mücadelesinin bir parçası olarak kendisini göstermiştir. Dolayısıyla ABD, Türkiye’yi kaybediyor ve attığı her adım, yaptığı her açıklama ile bunu daha da hızlandırıyor. Buna karşılık Rusya ve İran ikilisi Türkiye’ye yönelik istikrarlı tutumlarını, Astana ruhuna ve Soçi’deki kararlara uygun bir şekilde devam ettirmektedir. Bu bağlamda, Rusya ve İran’ın Türkiye’ye destekleri, üç ülke arasındaki defakto ittifakı algısını daha da kuvvetlendirmiş görünmektedir.'' değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye ve Rusya'nın ortak tehdit algıları ve çıkarları üzerinden iş birliği geliştirdiğini belirten Erol, bu ittifakın provokasyonlara açık olduğunu dile getirdi.

Erol, Rusya'nın, Türkiye ile ilişkisinin provokasyonlar üzerinden hedef olduğunu bildiğini anlatarak, "Rusya oyunun farkında ve bundan dolayı Türkiye’ye her türlü desteği veriyor. Hava savunma sahasını açması, Esad'ın tehditlerinin etkisizleştirilmesi ve hatta Türkiye’nin hava savunma sistemini güçlendirmeye yönelik hamleleri de buna dahil. Rusya, 27 Haziran’daki mutabakata uygun olarak bu desteğini bundan sonra da devam ettirecektir.'' ifadelerini kullandı.

- ''ABD, artık rasyonel devlet değil''

Prof. Dr. Erol, ABD'nin terör örgütleri üzerinden Türkiye’yi dizayn etmeye, güçsüzleştirmeye çalıştığını savundu.

ABD'nin Türkiye’yi uluslararası kamuoyu nezdinde zor duruma düşürmeye çalıştığını dile getiren Erol, ''ABD, PYD-YPG/SDG/PKK’ya yönelik desteğini meşru göstermeye ve bundan sonraki süreçte Türkiye’ye yönelik olası DEAŞ saldırılarına yönelik olarak zemin oluşturmaya çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye’ye yönelik müdahalelerinin devam edeceği öngörülebilir. Bu yaklaşım ABD’nin bir kez daha güvenilmez bir müttefik olduğunu ve terör örgütleri üzerinden Türkiye’yi dizayn etmeye, güçsüzleştirmeye çalıştığını göstermektedir. ABD artık rasyonel hareket eden bir devlet değildir, müttefiklik ilişkilerinde güven telkin etmemektedir. İkircikli politikaları, Türk-Amerikan ilişkilerindeki yol ayrımını hızlandırmaktadır.'' ifadelerini kullandı.

Almanya Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere, birçok ülke tarafından yapılan açıklamaların Zeytin Dalı Harekatı'nın meşru müdafaa ilkesine dayandığı gerçeğinin kabulünü gösterdiğine işaret eden Erol, "ABD’nin Afrin noktasında bir adım geri durmasında da bunun etkisi söz konusudur. Aksi takdirde ABD kendi gerekçeleriyle, en başta kendi ulusal kamuoyu olmak üzere tüm uluslararası kamuoyu nezdinde güç duruma düşecekti. Başta Afrin ve Münbiç halkının PYD/PKK ile birlikte ABD’ye karşı gösterdiği tepkiler de bu haklılığı ve bu bağlamda Türkiye’nin yürüttüğü PR çalışmasının sahada başarısını gösteren somut göstergelerdendir. Dolayısıyla Türkiye askeri ve diplomasi alanında olduğu kadar, medya boyutunda da oldukça başarılı bir faaliyet yürütmektedir.'' diye konuştu.

- "İran, Türkiye'nin tepkisini çekecek açıklama yapmaz''

Prof. Dr. Erol, İran'ın Zeytin Dalı Harekatı'na tepkisiz kalmasının, ABD'nin bölgede hayata geçirmeye çalıştığı projelerden duyduğu kaygıdan kaynaklandığını belirtti.

İran'ın Türkiye'nin tepkisini çekecek açıklamalardan uzak durduğunu söyleyen Erol, şunları kaydetti:

''Bundan dolayı Türkiye’nin bu operasyonunu, sadece Türkiye’nin sınır güvenliği ve Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından değil, kendisinin de içinde bulunduğu bölgenin toprak bütünlüğü ve güvenliği açısından olumlu bir adım olarak karşılıyor. Bunun dışında İran, içinde bulunduğu mevcut şartlar altında Türkiye’ye muhtaç. Ayrıca Kasr-ı Şirin Statükosu’nun korunması gerektiğinin de farkında. Dolayısıyla Türkiye’nin tepkisine yol açacak ve onu karşısına alacak bir adım atmaktan da imtina ediyor."

Erol, Türkiye'nin bekasını orta-uzun vadede tehdit edecek bir oluşumu engellemeye yönelik bir adım attığını vurgulayarak, "Dolayısıyla söz konusu operasyon; daha önceden de ifade edilen Türkiye’nin güneyindeki terör koridorunu yok etmek çerçevesinde ortaya koyduğu kararlılığı ve caydırıcılığı ortaya koymakta olup, devamı da gelecektir. Afrin operasyonu bu kapsamda Cerablus, El Bab ve İdlib ile devam eden sürecin bir parçası ve göstergesi olarak kabul edilebilir.'' şeklinde konuştu.