Bu yazımızda; göz yaşartıcı gaz silahları ve mühimmatlarının kullanımın amacını, hangi durumlarda kullanım şartlarının oluştuğunu, insan sağlığı açısından zararlarını ve hukukiliğini ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde değerlendireceğiz.

İç hukukta; göz yaşartıcı gaz silahları ve mühimmatlarının hangi şartlarda ve nasıl kullanılması, fişeklerin ne kadar mesafeden ve kaç derecelik açıyla ateşlenmesi gerektiği 15.02.2008 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Genelgede ve bu Genelgenin “Göz Yaşartıcı Gaz Silahları ve Mühimmatları Kullanım Talimatı” adlı ekinde düzenlenmiştir.

Genelgede; polisin maddi güç, silah ve göz yaş artıcı gazları kullanımı 2559 sayılı PVSK m.16, Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği m.25 ve 5564 sayılı Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanılmasını Yasaklanması Hakkında Kanun’un 2. maddesine dayandırılmıştır.  Genelgede atıfta bulunulan ve bizim de belirtmekte fayda gördüğümüz ilgili mevzuat hükümleri aşağıdaki gibidir.

2559 sayılı PVSK “Zor ve Silah Kullanma” başlıklı m.16/1,2’ye göre; “Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.

Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir”.

Aynı maddenin 3. fıkrasının b bendinde; “Polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını ifade eder.” denilmek suretiyle maddi gücün tanımı yapılmıştır.

Göz yaşartıcı gazlar ve silahlar; diğer maddi güç araçları olan kelepçe, cop, fiziki engeller, hatta polis köpeklerinden farklı olarak, yalnızca muhatabı olan kişi veya kişiler üzerinde etkisini göstermez, muhatabı olmayan diğer kişileri, canlıyı ve doğayı olumsuz şekilde etkiler, bu nedenle başvurulması gereken son çare olmalıdır.

 

Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği m.25/c’ye göre; “Toplu hareketin niteliğine veya dağıtma sırasında gösterilen cebir ve şiddet veya tehdit veya saldırı veya karşı koyma derecesine ve gereğine göre kademeli şekilde artan ölçüde bedeni kuvvet, maddi güç ve silah kullanabileceği vurgulanmıştır”.

5564 sayılı Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin toplumsal olayları denetim altında tutmakta kullanılan gereçleri sıralayan (e) bendine göre; “Bu Kanuna ekli cetvellerde gösterilmeyen, insanlarda, kimyasal maddeye maruz kaldıktan kısa bir süre sonra ortadan kaybolan, duyusal tahriş veya güçsüz kılıcı fiziksel etkileri süratle meydana getirebilen herhangi bir kimyasal maddeyi ifade eder”.

Aynı maddenin (f) bendinde ise; “Sınai, tarımsal, bilimsel araştırmayla ilgili, tıbbî, farmasötik veya diğer barışçı amaçlara yönelik etkinlikleri; toksik kimyasal maddelere karşı korunmayla ve kimyasal silahlara karşı korunmayla doğrudan doğruya ilişkili olan amaçları; kimyasal silahların kullanımıyla ilişkili olmayan ve kimyasal maddelerin zehirli özelliklerinin bir savaş yöntemi olarak kullanımına bağlı olmayan askeri amaçları; iç karışıklıkların bastırılması da dahil olmak üzere asayişin sağlanmasıyla ilgili amaçları ifade eder.” şeklinde yasaklanmamış amaçların açıklamasına yer verilmiştir.

Talimata göre göz yaşartıcı gazlara nerelerde ve hangi koşullarda kullanılmaya ihtiyaç duyulur?

Göz yaşartıcı gazlar ve biber gazı; toplumsal olaylarda kalabalığı daha küçük parçalara bölerek dağıtmak, aralarındaki etkileşimi zayıflatarak tahrikçilerin etkilerinden diğerlerini kurtarmak için kullanılan, kimyasal madde olarak adlandırılmayan, ancak içerisinde kimyasal madde barındıran, kullanıldığı ortamda çok hızlı yayılan maddelerdir. Göz yaşartıcı gaz veya biber gazı; sadece kamuoyuna mesaj verme amacını içeren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde ortaya çıkan kargaşa, kavga ve cebir-tehdit içeren olayların önüne geçilmesi veya durdurulmasında kullanılmaz, gerektiğinde ağır derecede seyreden sokak veya mahalle kavgasının veya bir etkinlik veya yürütme için toplanmış kişiler arasında çıkan taşlı, sopalı kavgaların sonlandırılmasında kullanıldığı görülmektedir.

Talimatta; Türkiye’de toplumsal olaylarda en fazla kullanılan göz yaşartıcı gazların CS (Ortho- chlorobenzlidenemalononitrile) ve OC (Oleoresin of Capsicum) olduğu, CS’nin etkisini 20-60 saniyede gösterdiğini,10-30 dakika içinde kaybolduğunu, “biber gazı” adıyla bilinen OC’nin etkisini 3-15 saniye arasında gösterdiğini, 15-30 dakika içinde kaybolduğunu, temas ettiği yerde çok fazla yanmaya sebep olduğu belirtilmiştir.

Talimatta göz yaşartıcı gazların fizyolojik etkilerine de yer verilmiştir. Buna göre göz yaşartıcı gazlar; gözleri yaşartır, göz bebeklerini etkiler, göz kapaklarının istemsiz olarak kapanması ve gözyaşına bağlı olarak geçici görememeye sebep olur, göz, burun, boğaz, cilt ve gözlerde yanma ve batma etkisi oluşturur, öksürük ve mide bulantısı etkisi yaratır, yüksek dozda maruz kalındığı takdirde kusmaya yol açar, nefes darlığına, göğüs sıkışmasına, boğumla ve panik hissine yol açar. Etkileri saniyeler içinde başlar, 15-30 dakika devam edebilir. Göz yaşartıcı maddelerin; maruz kalan bireyler üzerinde yarattığı etkiler; gaz maddesinin açık ortamda veya kapalı ortamda kullanılmasına ve kullanılan maddenin oranına göre değişmektedir.

Göz yaşartıcı gaz fişeklerinin doğrudan insan vücudunu hedef alacak şekilde atılmayacağı, gaz spreylerinin polise direnişle orantılı olarak en az bir metre mesafeden sıkılmasına özen gösterileceği, direniş ve saldırısına son vermiş kişilere karşı asla kullanılamayacağı, gazdan etkilenen şahısların kaçış yollarının açık tutulacağı, kapalı alanlarda ise; yoğunluğu yüksek mühimmatların kullanılamayacağı, yanma ile yayılma yöntemini haiz olması sebebiyle gaz bombası gibi maddelerin atılamayacağı, çok katlı binalarda bu işlemin en üst kattan başlanarak yapılacağı Göz Yaşartıcı Gaz Silahları ve Mühimmatları Talimatında belirtilmiştir.

Talimatta, göz yaşartıcı gazla müdahale kademelere ayrılmıştır. Buna göre;

Birinci kademe, yakın mesafeden (1-15 metre), gaz spreyi ve gaz tüpü kullanılarak,

İkinci kademe, orta mesafeden (15-30 metre) gaz el bombaları ile birinci müdahale sonunda dağılmamakta ısrar eden ve saldırgan özelliğini koruyan gruplara karşı,

Üçüncü kademe, uzak mesafeden (30-150 metre) gaz tüfeği ile ikinci müdahaleye müteakip toplanmaları engellemek ve grubu dağılım güzergahına yönlendirmek amacıyla, kullanıcının vücuduna 45 derece açı ve ideal hava şartlarında yapılan atış ile 150 m. mesafe ötesinin etki altına alınabilmesi için uygulanır.

Kolluğun toplumsal olaylara müdahale sırasında biber gazı kullanımının yukarıda yer alan mevzuat çerçevesinde değil de, doğrudan kişileri hedef alacak biçimde kullanılmasına bağlı olarak son birkaç yıl içinde birçok yaralanma ve ölüm vakaları yaşanmış, bunlardan bir kısmı İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) önüne taşınmıştır. Biber gazının keyfi ve gelişigüzel kullanımı nedeniyle yakın tarihte İHAM birçok olayda Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etmiştir.

İHAM’ın Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum ettiği kararlardan olan 16.07.2013 tarihli Abdullah Yaşa ve Diğerleri/Türkiye kararında, 13 yaşındaki başvurucunun barışçıl olmayan bir gösteri sırasında polis aracı üzerinden ateşlenen gaz fişeği kapsülü ile yüzünden yaralanmasının kötü muamele olduğunu ve barışçıl olmayan bir gösteriyi dağıtmak amacıyla olsa bile bir kişinin ağır yaralanacak biçimde yüzüne doğru gaz fişeği kapsülü ateşlenmesinin orantılı olmadığı ve “İşkence yasağı” başlıklı 3. maddenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

İHAM 05.12.2006 tarihli Oya Ataman/Türkiye kararında, toplantı ve gösteri yürüyüşünün dağıtılması sırasında bir zor kullanma aracı olarak biber gazı kullanılmasının İHAS m.3’de öngörülen işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddiasını destekleyici unsur veya delil niteliğinde belge sunmadığı için reddetmiş, ancak biber gazı kullanımında “gereklilik” ve “orantılılık” koşullarına uyulması gerektiğini, bu davada başvurucu biber gazına maruz kaldığını doktor raporu ile belgeleyemediği için biber gazı kullanımından dolayı ihlal kararı veremediğini ifade etmiştir.

Sonuç olarak İHAM; önüne gelen dosyalarda, göstericiyi doğrudan hedef alacak şekilde biber gazı atılmasının hukuki dayanağının olmadığı, başvurucuların fiziksel ve ruhsal acıya maruz kaldıkları, tüm bunların bireyi küçültecek ve alçak düşürecek nitelikte ve insanlık dışı muamele olduğunu kabul etmiş, ancak ihlal kararı verebilmek için bu kanaate varmasının yeterli olmadığı, biber gazına, işkence ve kötü muameleye maruz kalındığının somut delillerle ispat edilmesi gerektiği kanaatine varmıştır.

Göz yaşartıcı gazlarını kullanım alanına ilişkin, birçok insanın günlük hayattan veya basından, takip ettiği veya tanıklık olduğu kadarıyla ilk akla gelen kullanım yeri hiç kuşkusuz toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerlerdir. Ancak göz yaşartıcı gazları yalnızca toplumsal olaylarda değil, spor müsabakaları ve diğer sosyal etkinlikler sırasında çıkan istenmeyen olaylarda da kullanıldığı bilinmektedir. Göz yaşartıcı gaz ve silahın kullanılma amacı; o etkinlikte bulunanlara veya çevresinde dolaşanlara, o sırada tesadüfen geçenlere zarar vermek, canlarını acıtmak veya yakmak, intikam almak veya cezalandırmak olmayıp, cebir ve şiddet içeren, can ve mal güvenliğini tehdit eden olaylara son vermek ve bu olayların daha vahim hal almasını önlemek, yani can ve mal güvenliğini gözetmektir.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus; toplumsal olaylarda mı müsabakalarda mı kullanıldığı değil, ölçülü ve gerekli olup olmadığıdır. Örneğin; yakın bir tarihte bir otomobilin içine girdiği sanılan yılanın çıkarılması için otomobilin içine polis tarafından biber gazı sıkıldığı görülmüştür[1]. 2012 yılında Türkiye Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi maçında, tribünde meşaleler yakan ve birbirlerinin üzerine maddeler atan taraftarlara biber gazlı müdahalede bulunulması sırasında tekerlekli sandalyede oturan sporcuların ve tribünlerde bulunan çocukların varlığı gözardı edilmiştir[2]. 2013 yılında 1 Mayıs gösterileri sırasında polisin; bir sendika binasının içine, bir hastanenin acil servisine, hatta civarda bulunan kimi evlerin içine çok sayıda biber gazı kapsülü attığı görülmüştür[3]. Belki o an için toplumsal olayların, can ve mal güvenliğini tehdit eden cebir ve şiddetin geldiği veya geleceği aşama dikkate alınarak, polisin göz yaşartıcı gaz kullanması makul görülebilir. Ancak kolluk; geri çekilen, kaçan, bir yerlere sığınan ve tekrar saldırıda bulunacağı konusunda kaçınılmaz bir emare ortaya koymayan insanların üzerine veya bulunduğu yerlere ve doğrudan onların vücut bütünlüğünü ve sağlığını hedef alacak şekilde gaz fişeği ve göz yaşartıcı madde kullanmamalıdır.

Zor ve silah kullanma yetkisi kapsamına giren göz yaşartıcı gaz ve silahlarının kullanmasında kolluk; karşılarında bulunan topluluğun talep ve protestolarını kendilerine yönelen bir tehdit olarak algılamamalı, gerek toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların ve gerekse çevrede bulunanların can ve mal güvenliklerini korumakla yükümlü olduğunu gözardı etmemelidir[4].

Belirtmeliyiz ki; toplumsal olaylara müdahale eden kolluğun, koşulları gerçekleştiğinde grubun dağılmasını sağlamak ve gösteriyi sona erdirebilmek amacıyla tazyikli su, cop, göz yaşartıcı madde kullanımı PVKSK m.16/2 çerçevesinde hukuka uygunluk nedenidir. Ancak zor kullanmanın meşru ve hukuki olabilmesi için sözkonusu olayda güç kullanımından önce diğer yolların denenmiş ancak zor kullanmaktan başka çarenin kalmaması gerekir[5]. Biber gazı; ancak barışçıl olmayan ve dağılmamakta ısrar eden saldırgan grup veya kişilere karşı, mevzuatta yer alan usullere uyularak ve diğer zor kullanma araçlarının kullanılmasına imkan kalmadığı durumlarda başvurulması gereken yöntem olarak kullanılmalıdır.

Herkes; Anayasa m.5, 17, 56’da ve İHAS m.2’de teminat altına alınan maddi ve manevi varlığını geliştirme ve yaşama hakkına, Anayasa m.34 ve İHAS m.10, 11’de güvence altına alınan ifade hürriyeti ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Demokratik hukuk devletinde bu hak ve özgürlüklerin korunması, şartlar gerekli kıldığı takdirde ve yasal dayanakla bu hak ve hürriyetlerin asgari düzeyde kısıtlanması yoluna gidilmelidir. Kanunla tanımlanan görev yetkilerin, her somut olayın özelliğine göre ve yasal sınırları aşılmaksızın kullanılması elzemdir. Kişi hak ve hürriyetlerinin sınırlandırılmasına yetki veren yasal düzenlemelerin, keyfi ve maksadını aşacak şekilde tatbikinin kabulü mümkün değildir.

 
Prof. Dr. Ersan Şen 

Av. Merve Yolaçan

--------------------------

[1] Devrim Aydın, Toplumsal Olaylarda Biber Gazının Kullanılmasının Hukuki Standartları, Ankara Barosu Dergisi; “Polis, yılana da biber gazı sıktı” başlıklı haberin detayı için bkz. ‘http://www.haber7.com/genel-olaylar/haber/1029586-polis-yilana-da-biber-gazi-sıkti’.Son Erişim:18.02.2016.

[2] Devrim Aydın, Toplumsal Olaylarda Biber Gazının Kullanılmasının Hukuki Standartları, Ankara Barosu Dergisi; “Tekerlekli sandalye basketbol maçında olay” başlıklı haber için bkz. http://www.ntv.com.tr/spor/tekerlekli-sandalye-basketbol-macinda-olay,rbjoaUU9bUCJ-odbNsu5dQ. Son erişim:18.02.2016.

[3] Şişli’de Evlere, Hastaneye, DİSK’e Gaz Bombası” başlıklı haber için bkz. http://bianet.org/bianet/insan-haklari/146274-sisli-de-de-evlere-hastaneye-disk-e-gaz-bombasi”. Son erişim:18.02.2016

[4] Benzer görüş için bkz. Devrim Aydın, Toplumsal Olaylarda Biber Gazının Kullanılmasının Hukuki Standartları, Ankara Barosu Dergisi, s.253.

[5] Ümit Kılınç, Barışçıl Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yapma Hakkı ve Devletin Yükümlülükleri, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2014, Sayı: 110, s.289 vd.



Kaynak: Haber 7