Alkan, Dedeman Otel'de düzenlenen "10. Yılında 4857 Sayılı İş Kanunu Sempozyumu"nun açılışında yaptığı konuşmada, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenci olduğu dönemde iş hukuku dersinin öğrenciler tarafından çok önemsenmediğini belirterek, bugün ise iş hukukunun ana bilim dalı olduğunu söyledi.

Geçmiş yıllarda iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlık sayısının çok az olduğunu ifade eden Alkan, zamanla Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yönden kabuk değiştirmesiyle en çok ve sıklıkla karşılaşılan davaların iş hukukundan kaynaklandığını dile getirdi.

4857 sayılı kanundan önceki 1475 Sayılı İş Kanunu'nun 30 yıl yürürlükte kaldığına işaret eden Alkan, başlangıçta günün ihtiyaçlarına cevap veren 1475 sayılı kanunun Türkiye'nin değişim sürecine girmesiyle yetersiz kaldığını vurguladı. AB ve ILO normları gibi evrensel kurallar gözetilerek 4857 sayılı İş Kanunu'nun hazırlandığını anlatan Alkan, "Bu yasayı, 10 yıldır uyguluyoruz. Ne var ki bu yasa da dünyanın ve Türkiye'nin değişen koşullarına, iş hukukunda olması gereken hak ve menfaatler dengesine, ihtiyaç duyulan çalışma barışının sağlanmasına cevap veremez hale geldi" diye konuştu.

Yargıtayda 23 hukuk dairesi bulunduğuna dikkati çeken Alkan, şöyle devam etti:

"Hukuk dairelerine 2012 yılından incelemesi yapılamadığından 2013 yılına devreden dosya sayısı 164 bin 967'dir. Buna karşılık, iş hukukundan ve sosyal güvenlik hukukundan doğan uyuşmazlıkların temyizen incelemesini yapan dairelerimiz 9,10,21 ve 22. hukuk daireleridir. Bu 4 dairenin, 2012 yılından devreden dosya sayısı ise 76 bin 710'dur. Bu sayı Yargıtaydaki 23 hukuk dairesinin mevcut dosya sayısının yüzde 46,50'sine tekabül etmektedir. Bu, çok büyük bir rakam ve orandır. Bu rakamlar, gelişmiş ülkelerdeki ortalamalar gözetildiğinde kabul edilemez ve bizlerin telaffuz etmekte sıkıntı duyduğu rakamlardır. Daha fazla olması gereken bu rakamları, meslektaşlarımızın özverili çalışmasıyla ancak bu seviyelerde tutabildik."

Soruna çözüm bulmak amacıyla gayrimenkul davalarına bakmakla görevli 7. Hukuk Dairesini iş hukukundan doğan uyuşmazlıkları çözmekle görevlendirdiklerini belirten Alkan, şunları kaydetti:

"Öte yandan uyuşmazlıkların yargıya intikal etmeden çözülebilmesi için İş Mahkemeleri Kanunu ile İş Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı hazırlayarak Adalet Bakanlığına gönderdik. Bu tasarı ile iş ve sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan, değeri 5 bin liraya kadar olan uyuşmazlıkların hakem heyetinde çözülmesini öngördük. Bu tedbirlerin palyatif olduğu ve asıl sorunu çözmekten uzak olduğunun da bilincindeyiz. Çünkü bu öneri ve Yargıtaydaki iş davalarına bakan daire sayısının artırılması uyuşmazlık çıktıktan sonra sorunun çözümüne yöneliktir. Oysa asıl çözüm, sorunun ve uyuşmazlığın yargıya intikal etmeden, daha doğrusu doğmadan önlenmesidir."

"Çalışma barışı, bizim için sihirli kelimelerden oluşur"

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, son 10 yılda siyasi istikrarın getirdiği güven ortamıyla her alanda büyük bir sıçrama gerçekleştiren Türkiye'nin daha demokrat, güçlü, itibarlı ve geleceğe güvenle bakan bir ülke haline geldiğini söyledi.

2002'de 230 milyar dolar olan milli gelirin, 2012 yılında 786,3 milyar dolara ulaştığını ifade eden Etyemez, yanı başındaki kimi ülkeler çok büyük zorluklar yaşarken Türkiye'nin istikrarla büyümeye devam ettiğini dile getirdi.

Ekonomideki büyüme rakamlarının tek başına toplumsal refahı ve huzuru tesis etmek için yeterli olmadığını belirten Etyemez, toplumsal barışın sosyal politikalara ve sosyal hukuk devletine dayandığını anlattı. Etyemez, "Hükümet olarak bu gerçekten hareketle 10 yıllık iktidarımızda çok boyutlu ve meyvelerini hep birlikte topladığımız sosyal politikalar uyguladık ve uygulamaya devam ediyoruz" ifadesini kullandı.

Kayıt dışılığın yüzde 50'lerden 30'lara inmesini sağladıklarına, bu yöndeki çalışmaları sürdürdüklerine işaret eden Etyemez, genel sağlık sigortasıyla bütün vatandaşların sağlık sigortası kapsamına aldığını hatırlattı.

Bakanlık olarak çalışma hayatıyla ilgili atılacak her adımda sosyal tarafların katılımını ve katkısını önemsediklerini anlatan Etyemez, "Bütün sosyal diyalog mekanizmalarını en etkili şekilde işletiyor ve genel kabul görmemiş hiçbir değişikliği kabul etmiyoruz. Biz sosyal diyaloğu bir danışma süreci değil bir birlikte karar alma süreci olarak görüyoruz. Bunu, çağın ve demokrasinin gereği olarak kabul ediyoruz" diye konuştu.

İş Kanunu'nun çalışma hayatında barışın tesis edilmesi için temel mevzuat olduğuna dikkati çeken Etyemez, şöyle devam etti:

"Çalışma barışı, bizim için sihirli kelimelerden oluşur. Çalışma barışı, çalışanların ve çalıştıranların mevzuatla belirlenenler başta olmak üzere birbirlerine karşı bütün yükümlülüklerini yerine getirmeleri sonucu oluşan düzeni ve dolayısıyla her iki tarafın memnuniyetini ifade ediyor. Tabii burada mevzuat da günün gereklerini karşılıyor mu- Değişiklik ihtiyacı var mı- Ayrıca değerlendirmek gerekiyor. Günümüzde her şey çok çabuk değişiyor ve yeni ihtiyaçlar ortaya çıkıyor, bu değişim doğal olarak çalışma hayatına da yansımakta. Bugün atipik çalışma modellerinin ön plana çıktığı, üretimin otomasyonla yapıldığı, insanın kas gücünün değil düşünce ve inovasyon gücünün geçerli olduğu bir devirdeyiz. Küreselleşme ve çağın getirdikleriyle dünya küçüldükçe küçülmekte, dünyanın bir tarafında meydana gelen sosyal ve ekonomik gelişmeler, az ya da çok diğer tarafları da etkilemektedir. Artık sermaye sınır tanımamakta, insanlar sürekli ve hızla yer değiştirmekte, dünya küçük bir köy halini almakta, çok uluslu şirketler kültürel ve sosyal etkileşimin en önemli araçlarından biri haline gelmektedir. Böyle hızlı bir dünyada çalışma hayatının ihtiyaçlarının değişmesi de son derece doğaldır. Bu değişim İş Kanunu'nda da kimi hükümlerin tartışılmasına ve değiştirilmesine sebep olmaktadır."

İş Kanunu'ndaki en belirgin mevzuat değişikliğinin iş sağlığı ve güvenliği alanında yapıldığını anlatan Etyemez, İş Kanunu'nun beşinci bölümü ve bu bölümle ilişkili olan diğer hükümlerinin 2012 yılında yasalaşan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile yürürlükten kalktığını hatırlattı. Etyemez, şunları kaydetti:

"Uygulanmakta olan hükümler arasında da sosyal taraflarca tartışılan ve belki de önümüzdeki dönemde değiştirilmesi amacıyla ele alınacak konular bulunmakta. Çağın ihtiyaçlarına göre yeni çalışma modelleri ve alt işverenlik uygulamaları gibi önemli konular bugünlerde İş Kanunu'yla ilgili gündemde olan konulardan bazıları. Geçmişte 30 yıllık bir zaman zarfı yeni bir iş kanunu için ihtiyaç oluşturmuş. Ancak çağımız çok daha hızlı akmakta. İş Kanunu'nun mevcut hükümlerinin bilgi çağına ne kadar uyduğu veya uymadığının sosyal taraflarca tartışılmasında büyük fayda görüyorum. Belki yeni bir İş Kanununa henüz gerek yok, ama uygulamada sıkıntı oluşturan bazı hükümlerin tartışılması ve çalışma barışına katkı yapacak şekilde yeniden ele alınmasının faydalı olacağı kanaatindeyim."



AA