1982 Anayasası'nı hazırlamak üzere görevlendirilen 160 Danışma Meclisi üyesinin 40'ı Konsey tarafından resen, 120'si ise illerdeki ileri gelenlerin önerdiği temsilciler arasından seçildi. Oluşturulan Danışma Meclisi, 2 yıl süreyle 1982 Anayasası ve bazı yasaların çıkarılması için Meclis çatısı altında çalıştı.

Mersin Valisi iken Danışma Meclisi üyeliğine seçilen Fahri Öztürk, bundan 29 yıl önce yaptıkları çalışmalar hakkında AA muhabirine bilgi verdi.

12 Eylül askeri müdahalesinin ardından 1981'de çıkarılan kanun gereği oluşturulan 160 kişilik Danışma Meclisinin oluşumunu anlatan Öztürk, hangi ilin kaç üye seçeceğinin de kanunla saptandığını, üyelik için de adayların müracaatlarının alındığını söyledi.

Başvuru durumuna göre illerde valilerin, o il için seçilecek aday sayısının 3 katı kadar Milli Güvenlik Konseyine isim bildirdiğini belirten Öztürk, valilerin bu isimleri, ilin ticaret odası, barosu gibi toplum kuruluşlarının görüşleri ışığı altında tespit ettiğini, Milli Güvenlik Konseyinin de adaylar arasından seçim yaptığını kaydetti.

Danışma Meclisinin kendi içinden 15 kişilik Anayasa Komisyonu oluşturduğunu söyleyen Öztürk, Danışma Meclisinin her üyesinin zorunlu olmamasına rağmen komisyona katkıda bulunduğunu belirtti.

Öztürk, çalışmaları şöyle anlattı:

''Her üye komisyona gidip hangi madde görüşülüyorsa görüş bildirebiliyordu. Bu zorunlu değildi. Metin, Danışma Meclisinde alabildiğine tartışıldı. Çalışmalar, diğer kanunların hazırlanmasıyla birlikte toplam 2 yıl sürdü. Anayasa hükmüne göre, 6 Kasım seçimleri yapılıp, Başkanlık Divanı oluşturulduğu gün Danışma Meclisinin görevi de sona erdi.''

-''Her kesimin görüşü alındı''-

Yasaklar getiren geçici maddelerin Konsey tarafından hazırlandığını belirten Öztürk, şunları söyledi:

''Bir müdahale olmadı Konsey tarafından, ancak müdahale olmasına da gerek yoktu, Danışma Meclisinden geçen metinleri Milli Güvenlik Konseyi istediği şekilde değiştirebiliyordu, ilave maddeler koyabiliyordu. Mesela 1982 Anayasası'nın yasaklar getiren geçici maddeleri tamamen Konsey tarafından hazırlandı. İhtilal koşullarında oluşturulan bir anayasa ne kadar demokratik olabilir. O geçici maddelerle falan olmaz artık. Demokratik değil, ama bütün maddeleri demokratik değil demek istemiyorum.

Bence 1982 Anayasası 12 Eylül 1980 ihtilalinin izlerini taşıyor. Bu bakımdan, kamuoyunu tatmin bakımından değiştirilmesi lazım. 30 yıldan bu yana değişen ve gelişen şartların ışığında, dünyada ve Türkiye'de çok şey değişiyor. Anayasanın da onun ışığı altında yeniden revize edilmesinde ve yeniden hazırlanmasında bence zorunluluk vardır.''

-Abbas Gökçe: ''Metnin son şekline Konsey karar verdi''-

Danışma Meclisine Kars'tan seçilen ve genel sekreterlik görevini yürüten Abbas Gökçe de Danıştay üyesi iken Meclis üyeliğine getirildiğini belirtti.

Gökçe, o dönemi şöyle anlattı:

''Evvela ihtilali yapanlar, il valiliklerine bir emir gönderdiler, 'mahalli teşekküllerle temasa geçerek o ilin çıkaracağı milletvekili ya da kurucu meclis üyesi sayısının 3 katı aday tespit edip bize gönderin' dediler. Benim seçildiğim il Kars'tı. Kars'tan 2 üye seçilecekti, 6 kişi bildirildi. Ben başvuranlar içerisindeydim. 80'in üzerinde kişi başvurmuştu. Vali, belediye, ticaret odası, sivil kuruluşlarla temasa geçerek, 6 kişiyi tespit edip Ankara'ya gönderdi. Bu 6 kişi içerisinde ben ve yine Danıştay üyesi bir arkadaşımızı seçtiler. 160 üyeden kurulu Danışma Meclisinin dışında başta Kenan Evren olmak üzere Konsey'in 5 üyesi vardı. Bizden çıkan yasalar Konsey'e giderdi, Konsey de uygun görüp yayımlardı ve böylece yasalar oluşurdu.''

Gökçe, 1924 ve 1961 anayasalarında bulunmayan bir yeniliği 1982 Anayasası'na eklediklerini belirterek, ''1924 ve 1961 anayasalarında 'başlangıç' kısmı yoktu. Başlangıç kısmı bizim Danışma Meclisinin eseridir. Ayrıca ilk 3 maddesinin değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğine ilişkin madde de anayasaya girdi.'' dedi.

Hazırladıkları anayasa metnine son şeklini Milli Güvenlik Konseyinin verdiğini söyleyen Gökçe, ''O anayasa içinde de eleştirdiğim yanlar vardı. Mesela 'Konsey hakkında yargı merciine başvurulamayacağına' ilişkin geçici 15. maddenin de içinde bulunduğu geçici maddelerin hiçbirini biz yazmadık. Bunları Konsey ekledi'' diye konuştu.

12 Eylül 2010'da yapılan referandumdan önce 1982 Anayasası'nın artık Türkiye'ye yakışmadığını belirttiğini ve anayasanın eleştirdiği yönleri bulunduğunu çok kez söylediğini ifade eden Gökçe, 1982 Anayasası'nın ''savunulamayacak'' yanları bulunduğunu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olmasını sık sık eleştirdiğini anlattı.

Yeni anayasa çalışmaları için TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin katılımıyla komisyon oluşturulmasının önemli bir gelişme olduğunu ifade eden Gökçe, ''Tüm siyasi mülahazaların bir tarafa koyulması lazım. Ancak bütün partilerin aynı metin üzerinde anlaşabileceklerini sanmıyorum'' diye konuştu.

-Turhan Güven: ''Başbakanın dışarıdan da atanabilmesi önerisi geldi''-

O dönemde Adalet Bakanlığı Adli Sicil Genel Müdürü olan Turhan Güven de İçel'den Danışma Meclisi üyesi seçilerek Meclis'e giren isimlerden.

Danışma Meclisi başkanvekilliği görevinde bulunan, 1983'ten sonra kapatılan Büyük Türkiye Partisinin ve DYP'nin kurucuları arasında yer alan Turhan Güven, 12 Eylül askeri müdahalesinde bulunanların en kısa sürede bir anayasa yapıp yönetimi tekrar sivillere devretmek gibi bir taahhütlerinin bulunduğunu belirterek, 12 Eylül'den seçimlerin yapıldığı süreye kadar geçen dönem için bir meclis oluşturulduğunu anlattı.

Ülkenin şartlarına bakıldığında yeterince demokratik bir seçimle meclisin oluşturulduğunu öne süren Turhan, ''14-15 bin başvuru olmuştu illerden. Şartları belliydi. Lise mezunu olan sendikacılar, üniversite mezunu olup kendi branşlarında bir yere gelen insanlar seçildi. Siyasi taraflarımız yoktu'' diye konuştu.

En önemli görevi anayasa yapmak olan bu Meclis'in bugünkü Meclis'in haklarına sahip olduğunu ifade eden Güven, şunları söyledi:

''Anayasa yapmak öyle birkaç günlük iş değil. Elimizde 1961'den kalan anayasa vardı. Ama konseyin çıkardığı kanunla bazı hükümleri mülgaydı, ancak Konsey'e uygun olan maddeler yürürlükteydi. Meclis 23 Ekim 1981'de çalışmaya başladı ve anayasa yapıldı.

Her ne kadar Konseyin seçtiği üyeler Meclis'e getirilmiş ise de Konsey'in getirdiği bazı öneriler burada uygun görülmedi, tasvip edilmedi. Mesela, başbakanın dışarıdan da atanacağına ilişkin Orhan Aldıkaçtı bir hüküm getirmişti, bu bir nevi Konsey'in istediği gibiydi. Danışma Meclisinden geçmedi. Ben de 'bunun yanlış olduğu, darbelere yol açabileceği' gibi itirazlarda bulundum. Bu anayasanın bir tepki anayasası olduğu üzerinde hiç tartışma yapmam. Terör ve anarşinin içinden geliyorsunuz, yeni bir anayasa hazırlıyorsunuz ve nerede bir noksan görürseniz orayı kapatmaya çalışan hükümler getiriyorsunuz. Bu bir vakadır, hatta yönetmelik hükmü olabilecek maddeler dahi anayasada yer almıştır. Anayasalarda bu kadar maddeye gerek yok ama öyle 3-5 ayda da anayasa hazırlığı yapmak pek uygun değil. Bu anayasanın fazlası vardı, noksanı vardı ama 30 senedir kullanılıyor.''

-''Konsey'in yaptığı anayasanın gerekçesi yoktu''-

Danışma Meclisinin hükümeti kontrol edemediğini, herhangi bir şeyi soruşturamadığını belirten Güven, şunları kaydetti:

''Danışma Meclisi noksanları bulunan, ama özelliği olan bir Meclis'ti. Ama yaptığımız anayasa noksanıyla fazlasıyla kullanıldı. Ek maddeleri Konsey kendisi getirdi koydu. Eğer öyle olmasaydı zaten yasaklara ilişkin bu geçici maddelere o Meclis'in çoğunluğunun ben 'hayır' diyeceği kanaatindeyim. Bugün hala milletvekili olan bazı 1-2 arkadaşımız da görüşmelerde o maddelerle ilgili 'hayır' oyu kullanmıştır. Yargı, sendikalar konusunda Konsey daha değişik öneriler getirmişti, biz bunları düzelttik. Konsey'den baskı görmedik. Bunlar el altından Danışma Meclisi üyesi bazı arkadaşlarımızın konseyle gidip gelmeleri olduğunu duyuyorduk. Onların getirdiği önerilerin de makul olanları kabul gördü, olmayanları kabul görmedi.

Enteresan bir şey daha vardı, 1982 yılında Danışma Meclisinden geçen anayasanın her maddesinin gerekçesi vardır. Genel gerekçe yanında madde gerekçeleri vardır. Bu anayasa konseye gitti 5 Konsey üyesi yeniden çalışma yaptılar. Onların yaptığı anayasa halk oyuna sunuldu. Fakat orada bazı noksanlar vardı. Hiçbir maddenin gerekçesi yoktu. Konsey değişiklik yapıyor, halk oyuna da sunacak. Ama madde gerekçeleri yoktu. Danışma Meclisinin gerekçesi vardı, ama onlar kaldırdı.

Gerekçeler 1-2 satırdan ibaret, gerekçesiz gerekçedir. Anayasanın referanduma sunulmasıyla cumhurbaşkanı seçiminin aynı anda olmasıyla ilgili itirazlarımı ben de ilettim. Tutanaklarda var. Sayın Evren'e, 'Tek adayla girmeyin, halk oylaması bitti, ben de cumhurbaşkanı oldum olmaz, en azından birkaç adayla girin' dedim. Karşısında aday olmadan seçim olur mu? Referandum yüzde 92 ile sonuçlandı. Bazı şeyler vardı, zarflar inceydi, falan filandı, doğru ama buna rağmen yüzde 8 gibi bir rakam 'hayır' diyebildi. Anayasada, Konsey'den geçen kanunların anayasaya aykırılığının söz konusu olamayacağına ilişkin hukuki olmayan bir hüküm de vardı. Bunları düzeltemedik, çünkü son şekli çünkü Konsey verdi.''

-''1982 Anayasası'nı yapanlar da çağrılmalı''-

TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in anayasa çalışmaları kapsamında siyasi partilere yaptığı çağrıyı olumlu bulduğunu dile getiren Güven, bu süreçte 1982 Anayasası'nı yapanların da çağrılması ve dinlenmesinde yarar gördüğünü TBMM Başkanı Çiçek'e ilettiğini ve Çiçek'in bunu uygun gördüğünü söylediğini aktardı.

Turhan Güven, ''Her kesimin görüşünü almadan, bir uzlaşma olmadan anayasa yapmak yanlış olur. Güdük kalıyor. Sadece Meclis içindeki değil, Meclis dışındaki partilerden de görüş alarak, Türkiye'ye özgü ve kolay kolay değişmeyecek hükümleri ihtiva eden, Türk milletin gerçek görüşlerini ortaya koyabilecek maddeler oluşturulmasında yarar var'' şeklinde konuştu.

-İmren Aykut: ''Sendikacılıktan Danışma Meclisi üyeliğine seçildim''-

Danışma Meclisi üyeliğine Milli Güvenlik Konseyi kontenjanından seçilen 40 kişi arasında bulunan Türkiye'nin ilk kadın bakanı İmren Aykut da Kağıt Sanayi İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri iken Danışma Meclisi üyeliğine seçildiğini söyledi.

12 Eylül öncesinde sendikacılık faaliyetleri yürüttüğünü, ülkede çok yoğun terör olaylarının yaşandığını, sendikacılık faaliyetleri nedeniyle evinin sık sık saldırıya uğradığını, iki kez rehin alındığını ifade eden Aykut, yaşadıklarını şöyle anlattı:

''Ofisimi basıp 1 hafta süre vermişlerdi. Ellerinde zincirlerle, terörist gibi hareket eden birtakım kesimler vardı. 12 Eylül gecesi ilk defa rahat bir uyku uyumuştum. Her şey olumlu demek yanlış, ama 11 Eylül'ü, 10 Eylül'ü de konuşmak lazım. Çok stresli ve çok zor günler yaşamıştım. Onun için bu olayların bitmesine ve demokrasinin gelmesine hizmet etmeye istekliydim. 12 Eylül'ün ardından bu ülkeden birilerinin demokrasiye arızasız geçişi sağlaması gerekiyordu. Oluşturulan ve adına Danışma Meclisi denilen Meclis'te ben de görev aldım.''

12 Eylül'de o noktaya gelinmesinin pek çok sebeplerinin bulunduğunu söyleyen İmren Aykut, o noktaya gelindikten sonra yapılan işlerde doğrular, yanlışlar olabileceğini, hiçbir yönetimin kusursuz kararlar alamayacağını ve kusursuz işler yapamayacağını ifade etti.

''Yapılan kusurlar varsa bunlar düzeltilir ki o dönemde yapılmış anayasanın 100 maddesine yakını değişti. Değişmeyen bir yer kalmadı'' diyen Aykut, bu değişikliklerin tamamının sivil, seçilmiş parlamentolar tarafından yapıldığını, o değişiklikleri yapan parlamentoların içinde kendisinin de bulunduğunu belirtti.

Normal demokratik sürece geçildikten sonra anayasada birtakım şeylerin değiştirilmesi gerekliliğinin ortaya çıktığını dile getiren İmren Aykut, ''Hukuk bir canlı organizmadır. Ortam değişiyor, yasalar, hukuk ona paralel olarak değişmek zorundadır. Onun için de zaten birçok kereler değişti. Daha demokratik hale getirilmeye çalışıldı. O zaman da 'demokratik bir anayasadır' diyerek hazırlandı'' dedi.

İmren Aykut, taslak metnin Anayasa Komisyonunda hazırlandığını ve çalışmalar sonuçlandıktan sonra Meclis'ten çıkan yasalara Konsey tarafından son şeklinin verildiğini kaydetti.

Aykut, şöyle konuştu:

''Sonuçta değiştirdikleri maddeler oldu. Danışma Meclisinde görüşülürken benim düşündüğüm şekilde çıkmayan maddeler vardı. Sendikalarla temas halinde oluşturup verdiğim önergelerin büyük kısmı geçmemişti. Bu önergeleri Konsey'e götürdüm, Konsey tarafından geçti. Buna rağmen bazılarını geçiremedik, o bazılarını da bakanlık dönemimde değiştirdim.'' (AA)