Türkiye, 11. cumhurbaşkanını seçimi sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin e-muhtırasıyla tanıştı. Açıkça ilan edilmese de cumhurbaşkanlığına aday gösterilen Abdullah Gül'ü seçtirmemek için gece yarısı Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesine konulan bildiri, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, "Meclis'te 367 vekilin bulunması gerekir." tezini kabullenen CHP'ye destek amacı taşıyordu. 27 Nisan'ın 4. yıldönümünde o günleri, seçilmesi engellenmeye çalışılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül değerlendirdi. 27 Nisan'ın artık tarih olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, hukuk alanında yapılan değişiklikler ve yaşanan zihniyet değişimi sayesinde eski Türkiye'ye ait bu tür gelişmelerin bir daha yaşanmayacağını vurguladı. Muhtırayı, yayınlanmadan 1 saat önce öğrendiğini ifade eden Gül, normalde demokrasiye yapılan bu tür müdahalelere cevaz vermese de böyle yorumlamalara açık TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinin değişmesi gerektiğini ifade etti. Belgrad'da yapılan Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü zirvesi dönüşü uçakta açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Gül, özetle şunları söyledi:

27 Nisan tarih oldu, alınacak dersler var

Onların hepsi tarih oldu. Artık bunlar bir daha tekrarlanmayacak. Belki siyasi tarih olarak bakmak gerekir. Buna şüphem yok. Siyasi tarihimiz açısından 27 Nisan'dan alınacak önemli dersler vardır. Bir kere, 27 Nisan benzeri gelişmeler, eski Türkiye'ye özgü olaylardı.

Benim şapkam yok ki alıp gideyim

27 Nisan'da seçilmişlerin ilk kez demokrasiye yapılan müdahaleye cevap verdiği, öncekilerde olduğu gibi iktidarın şapkasını alıp gitmediği hatırlatılan Cumhurbaşkanı Gül, elini başına götürerek, "Benim şapkam yok ki." diye cevap verdi ve ekledi: "27 Nisan sonrası yaşananlar, demokrasinin oturması açısından hayırlara vesile oldu."

Türkiye, bence bu riskleri atlattı. Geçen sürede hukukî yapıda köklü değişiklikler oldu. Bazen hukukî yapı, insanları bu tür girişimlere azmettirici oluyor. Hukukî yapı ve yasalar çok değişti. Anayasa değişti. Dolayısıyla hukukumuz müsaade etmez.

Siyasette görüş birliği var

Bu cevap üzerine, daha önceki askerî müdahalelere gerekçe yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 35'inci maddenin hâlâ durduğunu hatırlatınca, Cumhurbaşkanı şöyle dedi: "Onlar da değiştirilir. Aslında o maddenin içeriğini ve bağlantılı kısımlarını okursanız, bu tür girişimlere cevaz vermez. Yani bir hukukçu okursa, durumdan vazife falan çıkarmaz. Ama böyle yanlış algıya yol açtığı için onun yeniden yazılmasında fayda var. Eski hukukumuzun yorumlanması, yanlışa azmettiriyordu. Bu yasaların gözden geçirilmesi ve bu tip problemli noktaların yenilenmesi şart. Gelişmiş demokratik hukuk devletlerinde kriter neyse Türkiye de öyle olacak. Bu yolda çok mesafe alındı. Bütün siyasî partiler, gördüğüm kadarıyla aynı anlayışta. Bu büyük şans. Türkiye'nin önemli partilerinden biri böyle düşünmese ne yapardınız? Tüm siyasî partiler bu konuda Türkiye'nin gelişmiş demokrasi standartlarına ulaşmasını istiyor. Bundan sonra böyle şeyler olmaz, krize de dönüşmez.

Yanlış yapılabilir, önemli olan hatadan dönüp bunu ifade etmek

CHP'li Mehmet Sevigen'in 367 krizinde özeleştiri yaparak, "O zaman Meclis'e girmeliydik." sözlerinin hatırlatılması üzerine ise Gül şunları söyledi: "O günden bugüne herkes özeleştiri yapıyor. Birçok kurum yaptı. Bunlar çok iyi şeyler. Gelecekle ilgili daha umutlu olmamızı sağlıyorlar. Geçmişte çeşitli yanlışlar yapılabilir. Önemli olan bu yanlışların görülmesi ve ifade edilmesi." 27 Nisan'da muhalefetin yalnız bırakması karşısında hükümet ve parti olarak neler hissettikleri konusunda ise Gül, "Girmeyelim onlara da. Neticeleri biliyorsunuz. Neler oldu, nereye geldik." ifadesini kullandı.

Yapısal reformlar derinleştirilmeli

Türkiye'de çok büyük yapısal değişiklikler yaşandığını ve şimdi en önemli meselenin bu siyasî, ekonomik ve hukukî alandaki bu kazanımların derinleştirilmesi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu: "Eski ve yeni Türkiye derken bundan bahsediyorum. Önce ekonomik kazanımlarımızı ince ayarlar yaparak, dünyada yaşanacak yeni krizleri daha rahat atlatacak şekilde iyice pekiştirmeliyiz. Siyasî ve hukukî reformları da derinleştirmek lazım. Yani, yarın Türkiye'yi kim idare ederse etsin, siyasî, ekonomik ve demokratik açıdan dönüşü olmayacak sağlam bir yapıya kavuşmamız lazım. Hâlâ gelir dağılımı, kalkınmada geri kalan bölgeler gibi sorunlarımız var. Şu küresel krize bir de 2000'lerin başında yakalansak ne olurdu?"

Yeni meclis AB'ye ağırlık vermeli

Reform sürecinde AB müzakere sürecinin önemli bir şans olduğunu ve bunun iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Gül, geçtiğimiz dönemde AB'nin fotoğrafına ve Türkiye'nin fotoğrafına bakılarak bütün eksiklerin ve yapılması gerekenlerin tespit edildiğini hatırlatarak şu açıklamayı yaptı: "Neler yapılması gerektiğinin formülü elimizde. Brüksel'in müzakere başlıklarını açıp kapamasına bakmadan biz bunları yapsak, sağlıktan hukuka, çevreden tarıma standartlarımızı geliştirmiş, hatta AB üyesi olmadan Norveç gibi bir konuma ulaşmış oluruz. Yeni Meclis buna daha çok vakit ayırmalı ve bütün partiler de bu sürece destek vermeli." Türkiye'nin ihtiyacı olan bu reformları hızla yapmasına içerideki dirençlerin mi engel olduğu şeklindeki bir soruya ise Gül şu cevabı verdi: "Siyasetçiler, yöneticiler ne yapacaklarını çok iyi bilip, kararlı olurlarsa hiçbir şey zor değildir. Siyasetçi bir şeyin doğru olduğunu en iyi şekilde öğrenerek anlattığında, herkes ona güven duyar."

Muhtırayı, yayınlanmadan 1 saat önce öğrendim

27 Nisan'dan 2 yıl sonra irtica ile mücadele planı adı altında 'AK Parti'yi ve Gülen Hareketi'ni bitirmeyi' hedefleyen bir belgenin ortaya çıktığını hatırlattığımızda ise Gül şöyle cevap verdi: "2009'dan bu yana hukukumuz çok değişti. Anayasa ve yasalarla birlikte kafalar da değişti. Topyekün bir zihniyet değişimi var. Psikolojik bariyerler böylelikle aşılmış oldu. Şeffaflaşıyor ülke. Artık kimse bunları yapmayı düşünmez. Çünkü azmettiren bir hukukî yapı yok. TSK'dan kimse böyle bir şey beklememeli ve böyle bir misyon da yüklememeli. Zaten çeşitli vesilelerle komutanların açıklamalarını görüyorsunuz. Onlar da kendilerine bu tip şeylerin yakıştırılmasından artık rahatsız oluyor." Cumhurbaşkanı Gül, muhtıradan ne zaman haberdar olduğu ve ilk tepkisinin ne olduğu sorusuna karşılık, "Böyle bir şey olacağını bir saat kadar önce duydum. Tabii devlet yönetiyoruz, dışında değiliz. Ama bunları sonra konuşuruz." demekle yetindi.


Zaman