12 Eylül darbesinin sorumlusu Kenan Evren, dün ilk kez savcıya darbeyle ilgili ifade verdi ve 'neden darbe yapıldığını' anlatırken, "İç Hizmet kanunu'nun 35. maddesi yetki veriyordu" argümanını kullandı.

12 Eylül darbesinin dayandırıldığı madde olarak bilinen ve daha önce de tartışmalara neden olan TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi, "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır" diyor.

Peki bugüne kadar hayırlara vesile olmayan 35. madde, hâlâ darbelere yasal zemin mi hazırlıyor? Ve bu madde artık kaldırılmalı mı?

HABERTURK.COM hukukçulara sordu. İşte görüşleri...


ÜMİT KARDAŞ (Emekli Askeri Hakim)
"35. maddenin kaldırılması yetmez, darbe kültürü yok edilmeli"


Eğer 35. madde darbelerin gerekçesi olarak yorumlanıyorsa bunu kaldırmakta hiçbir beis yok. Ama hukuken baktığımızda mevcut haliyle de darbelere gerekçe oluşturamaz bu madde. İç Hizmet kanunu, TSK'nın iç disiplinine dair bir kanundur. Yani nöbet hizmetleri, ast-üst ilişkileri, bunları düzenler. Bir kurumun iç işleyişine dair bir kanundan kalkıp darbeye gerekçe çıkarılabilir mi? TSK'nın cumhuriyeti koruma veya güvenliği sağlama gibi bir görev var, ama normal bir demokraside bunun anlamı nedir? Sizin iç güvenlik güçleriniz, polisiniz, jandarmanız var, siz bununla olayları önleyeceksiniz. Önleyemediniz, olağanüstü bir durum çıktı; bu zaten sıkıyönetim kanunu, OHAL kanunu vasıtasıyla yapılır. Siyasi otorite orduyu çağırır ve der ki, gel burada burada görev yap ve bu işi bitir. Bu olabilir, bu yasanın anlamı bu. İkincisi, mülki erkân kendi bölgesinde bir sıkıntı olduğu zaman ve kendi polisi jandarmasıyla bu işle baş edemediği zaman silahlı kuvvetlerden, oradaki birlikten yardım ister. Yani bu normal demokrasilerde bir çağrıya, hukuki bir dayanağa bağlıdır. Demokrasiyi, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya, hükümetin görevini yapmasını engellemeye bir gerekçe olamaz bu madde. Zaten İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi olmasa ordu darbe yapamaz mıydı? O zaman farklı bir gerekçe bulur, 'tarihten gelen misyonumla hareket ediyorum' derdi mesela. Darbe yapıp gelen insanlar, anayasayı bir tarafa attım diyor. Benim yaptıklarım kanun artık diyen bir gücün hukuki dayanağa ihtiyacı yok ki! Yani şimdi Evren'in gösterdiği hukuki gerekçenin hiçbir itibarı yok. Ona öyle bir yetki vermiyor 35. madde. Yoksa tersi olsa, bu maddeye dayanarak darbe yapabilir, dememiz lâzım. Tabii ki bu madde kaldırılsın, madem darbeye gerekçe oluşturuyor ve savunma da bunun üzerine bina ediliyor, kaldırılması gerekir. Ama bu maddenin kaldırılması yeterli değil. Silahlı Kuvvetler'in Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması, denetlenebilir, hesap verebilir ve şeffaf olması diğer konulardır. Bir de, TSK'nın okullarının, askeri okulların müfredatının değişmesi, daha demokratikleştirilmesi gerekiyor. Darbe kültürü ortadan kalkmadıktan sonra 35. maddenin kaldırılmasının bir anlamı yok.

 

NİHAT ÖMEROĞLU (Yargıtay üyesi)
"35. madde darbeye izin vermiyor, kaldırılmasına gerek yok"


TSK'nın iç tüzüğündeki 35. madde TSK'ya koruma - kollama görevi başlığı altında bir görev verir. Ama bu madde hiçbir zaman ihtilal yapmaya elveren bir madde değildir. 28 Şubat'ta yapıldığı gibi, postmodern bir şekilde, hükümeti, meclisi uyarma, sorunu diyaloglarla sürdürme şeklinde yanlışlar düzeltilebilirdi bu maddeye dayanılarak. Ama hiçbir zaman milletin iradesiyle seçilmiş hükümeti devirme yetkisi vermez bu madde TSK'ya. TSK TBMM'nin üzerinde değildir. Siyaset siyasetçilerin işidir, askerin değil. Devleti dış düşmanlara karşı korumakla yükümlüdür TSK. Ancak iç isyanlarda, Jandarma Genel Yönetmeliği'ne istinaden, o da eğer sivil irade - vali vs.yardım isterse ona müdahale edebilir. 35. maddeyi darbe zemini şeklinde okumak yanlış. Kaldırılmasına gerek de yok bu yüzden. Zaten Evren ve Şahinkaya'nın yıllar sonra yeniden sorgulanmaları, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'nın da TSK'ya hükümeti devirme yetkisi vermemiş olduğunu gösteriyor. Zaman aşımı süresi kesildi, bu engel ortadan kaldırıldı ve soruşturma başladı. “Hukuki dayanağı vardı, yaptılar” diye düşünselerdi hemen takipsizlik kararı verilirdi.

 

ALİ FAHİR KAYACAN (Askeri Yargıtay Onursal Üyesi)
"Bu madde olmasa da darbe olur. Evren'in avukatı olsam, 'zaruret hali' derim"


Kenan Evren ifadesinde 12 Eylül darbesini TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine dayandırmadı. 12 Eylül öncesi ortamı anlattı, ondan sonra o ortam nedeniyle "başka çare kalmadığından el koyduk, TSK İç Hizmet Kanunu 35. madde de böyle durumlarda görev veriyor bize" dedi. Ama asıl, onun evveliyatını dikkate almak, o ortamı yaşamak lâzım. 35. madde kalkmalı veya kalkmamalı... E kaldırsalardı! Siyasal iktidar kaldırsaydı! Neden kaldırmıyorlar? Anayasa'yı değiştiriyorlar o kadar. 35. maddenin olup olmaması önemli değil bir darbe yapmak için. Başka ülkelerde de darbe oluyor onların da kanunlarında bizdeki gibi bir madde mi var? Yo. O, normal olarak, genelde bu tip olaylarda bir meşruiyet dayanağı için gösterilmiş bir argüman oluyor. Ama 12 Eylül öncesi ortamı iyi bilmek lâzım. Onun için 45 yaşın altındaki insanların bu konuda hiçbir değerlendirme yapmaya hakkı yok bence. Yaşamadan, dışardan öyle kitaplarla falan olmaz. Anlaşılmaz. Kimse evine gidemiyordu. Türkiye bir yıldır cumhurbaşkanını seçememişti. Meclis çalışmıyordu. Devlet otoritesi tamamen yok olmuştu. Günde 20 - 30 kişi ölüyordu. Okullara öğrenciler giremiyor, gece millet sokağa çıkamıyordu. Bunları hesap etmek lâzım. Referandumdan önce bir parti (CHP) teklif verdi 35. Madde'nin kaldırılması için. Öbürü neden desteklemedi o zaman? Bu işler konuşarak olmuyor. 12 Eylül öncesi ortamı yaşayanlar değerlendirmeli. Kenan Evren de onu söylüyor. Ortalık sütlimandı, biz 35. maddeye dayanarak darbe yaptık! Böyle bir şey olamaz zaten. Bunu kimse yapmaz zaten. Ben Evren'in avukatı olsam mesela, ceza hukukunda zaruret hali diye bir kavram vardır, savunmayı buna dayandırırım. Yani başka çare kalmamış bir eylem yapmak için, eğer o eylem de suç teşkil ediyorsa, cezasızlık verilebilir. Savunmayı zaruret haline dayandırabilir Evren'in avukatları.

 

PROF. DUYGUN YARSUVAT (Ceza hukukçusu)
"35. madde artık metruktur"


Ne 35 ne 45, hiçbir madde darbeye zemin hazırlamaz, darbenin yapılmaması lâzım. Hukuksal olarak hazırlamaması lâzım. Bundan evvel, 1961 Anayasası'nda da vardı, bu maddeye dayandırdılar. Şu an şartlar o kadar değişti ki 35 gibi bir maddeye dayandırarak ihtilal yapılması söz konusu değil. Halkın büyük çoğunluğu ayaklanma yaparsa ancak o zaman bir ihtilal olabilir. Bu da 35. madde çerçevesinde değil. Libya, Tunus, Mısır'da gördünüz örnekleri, demokrasi arayışının sonucudur artık ihtilaller. 35. madde gibi maddelere metruk diyoruz. Artık uygulanmıyor, kullanılmıyor uzun süredir. Kalkmasının da bir önemi yok, kalmasının da. Darbe yapamaz kimse, imkânlar bugün çok kısıtlı. Medya araçları gelişmiş. 1961 darbesinde bir radyo vardı, aynı televizyondan izledi herkes. İmkânlar değişti artık, darbe sözkonusu olamaz. Halkın da böyle bir davranışa tenezzül edeceğini tahmin etmiyorum.



PROF. YAVUZ ATAR (Anayasa hukukçusu)
"'35. madde izin verdi, yaptım' diyemezsiniz, çünkü vermiyor"


35. madde, TSK'nın İç Hizmetler Kanunu'nun bir maddesi. TSK'nın Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama, savunma görevini yerine getirmesi anlamına gelen bir madde. Ama kalkıp bu maddeden hareketle Türkiye'nin anayasasını ortadan kaldırmaya, anayasal düzeni darbelerle yok etmeye kalkışamazsınız. Bu izni vermez. Dolayısıyla Evren'in savunması tamamen dayanaksız bir savunma olmuştur. O maddeden öyle bir anlam çıkmaz. Maddenin kaleme alınış biçimi tartışılabilir ama ne yazarsa yazsın, TSK'ya anayasal düzeni ortadan kaldırma yetkisi verilebilir mi? Meclis var, seçiliyor, anayasa var ve böyle bir ortamda 35. maddeyi böyle yorumlamak olur mu? Darbeye gerekçe olabilir mi? Darbe her durumda gayrimeşrudur, hukuk dışıdır. Hiçbir hukuk düzeni buna izin vermez, verirse zaten kendi kendisini inkar etmiş olur.



HABERTURK.COM / ÖZEL HABER