Eskişehir'de oturan Hatice ve Ersin Arı çifti çocukları Atakan Yiğit ve 3 yaşındaki Beyza Emine ile geçen yıl Kurban Bayram tatili için Manavgat'ın Kızılağaç mevkiindeki 5 yıldızlı otele geldi. 28 Ağustos günü oğluyla 2 kez kaydıraklardan kayan baba, iddiaya göre Atakan Yiğit'i derinliği 139 santimetre olan havuzda tek başına bırakıp kaydırak merdivenlerinin yanına bıraktığı terliğini almaya gitti. Bu sırada ortadan kaybolan Atakan Yiğit, otelin cankurtaranı Özgür Kaplan tarafından suyun altında bulunarak çıkarıldı. İlk müdahalesi otel çalışanları ve tatilci bir doktor tarafından yapılan Atakan Yiğit, götürüldüğü Manavgat Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.

SANIKLAR HAKKINDA HAPİS İSTENDİ

Olayın ardından Manavgat Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, otelde gerekli denetim ve kontrolleri yapmadığı gerekçesiyle otelin genel müdürü Hacı Ömer Özkul ile sorumluluk alanını devamlı gezerek takip etmediği gerekçesiyle cankurtaran Özgür Kaplan'ın kusurlu olduğu; ayrıca çalışma ortamının gözetim görevini yeterince yerine getirmediği gerekçesiyle de iş güvenliği uzmanı Semih Erikli'nin tali kusurlu olduğu kaydedilerek, şüphelilerin 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.

İLK DURUŞMA YAPILDI

Olayla ilgili açılan davanın ilk duruşması Manavgat 4'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya tutuksuz yargılanan sanıklar Hacı Ömer Özkul ile Semih Erikli, Atakan Yiğit Arı'nın annesi Hatice ve babası Ersin Arı ile tarafların avukatları katıldı. Sanıklardan Özgür Kaplan ise duruşmaya katılmadı.

'O YAŞTAKİ ÇOCUK YALNIZ BIRAKILMAMALIYDI'

Duruşmada ifade veren genel müdür Hacı Ömer Özkul, olayın meydana geldiği gün, otelin lobisinde olduğunu, kendisine haber verilmesi üzerine havuz başına gittiğini söyledi. Çocuğun havuzdan çıkarıldıktan sonra kusturulduğunu, ardından ilkyardım eğitimi alan bir kişi tarafından suni teneffüs yaptırılırken gördüğünü belirten Özkul, Atakan Yiğit Arı'nın 11 dakikada gelen ambulansla hastaneye götürüldüğünü ve 1 saat sonra ölüm haberinin kendisine ulaştığını anlattı. Olay yerinde jandarma tarafından tutulan tutanakla daha sonra bilirkişinin raporu arasında fark olduğunu savunan Hacı Ömer Özkul, "O dönemde otelimizde, o an için 3 cankurtaran vardı. Bir cankurtaranımız büyük havuzda, 2 cankurtaran da diğer bölgelerdeydi. O yaştaki çocuğun yalnız bırakılmaması kanaatindeyim. Bununla ilgili gerekli uyarılar yapılmıştı" dedi.

'SUÇLAMAYI KABUL ETMİYORUM'

Sanıklardan Semih Erikli, kendisinin otelde kısmi zamanlı çalışan iş güvenliği uzmanı olduğunu, 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu gereği sorumluluğunun çalışanlara yönelik olduğunu kaydederek, "Görevimiz, çalışanlara iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı uyarılarda bulunmaktır. Biz çalışanların güvenliğinden sorumluyuz. Otelde kalan misafirlerin güvenliğini sağlamak otelin sorumluluğundadır. Bu anlamda bilirkişi raporunu kabul etmiyorum" diye konuştu. İş güvenliği uzmanı olarak hafta 2 gün otele gittiğini ve her personele 10 dakika zaman ayırdıklarını aktaran Erikli, "Gittiğimde havuzların orada cankurtaranları görüyordum. Olay anında orada cankurtaran var mıdır, yok mudur bilmiyorum. Suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.

'O ANDA KENDİMİ KAYBETMİŞİM'

Baba Ersin Arı, olay anında yaşananları gözyaşlarıyla anlattı. Olay günü oğluyla havuzda yüzdüklerini, bu sırada oğlunda simit, kolluk ve gözlük olduğunu anlatan Arı, şöyle dedi:

"Kızımın uykusu geldiği için odamıza gidecektik. Havuzdan çıkınca oğlum, 'Baba ayaklarım yandı terliklerimi getirir misin' dedi. Annesinin yanına terlik almaya gittim. Sonra geri geldiğimde Atakan'ı bulamadım. Eşimin yanına yeniden giderek 'Atakan geldi mi?' dedim. 'Gelmedi' deyince birlikte aramaya başladık. Bu sırada bir kız havuzda 'Ayağıma bir şey takıldı' diye çığlık atmaya başladı. Cankurtaran Özgür, onunla konuşup havuza daldı. Dikkatlice bakınca havuzda bir karaltı gördüm. Cankurtaran onu havuzdan çıkarırken, oğlum olduğunu anladım. O anda kendimi kaybetmişim. Ancak oğlum sudan çıkarılırken, üzerinde kolluk ve simit yoktu."

'20 DAKİKA AMBULANS BEKLEDİK'

Eşinin oğlunu cankurtaran Özgür Kaplan'dan aldığını, havada ters çevirince Atakan'ın kustuğunu anlatan Ersin Arı, "Eşim 'doktor yok mu' diye bağırınca tatilcilerin arasından Özgür Kalkancı doktor olduğunu söyleyerek geldi, suni teneffüs, kalp masajı yaptı. Hatta tatil yapan bir Rus vatandaşı varmış, doktor. O da geldi. 112'yi Özgür Kalkancı aradı. 20 dakika ambulans bekledik. Bu sırada kapının önünde duran otelin ambulansının ise şoförü olmadığı için olay yerine gelemediği söylendi. 20 dakika sonra hem 112 hem de otelin ambulansı olay yerine geldi" dedi.

'OĞLUM GÖZ GÖRE GÖRE HAYATINI KAYBETTİ'

Anne Hatice Arı da ambulansın olay yerine geç geldiğini öne sürerek, "Oğluma ilk müdahale eden doktor Özgür Kalkancı oksijen tüpü ve sağlık kabini istedi. 'Otelde yok' dediler. Koskoca otelde oksijen tüpüyle sağlık kabini olmaz mı? Oğlum göz göre göre otelin ihmali yüzünden hayatını kaybetti" diye konuştu.

'ÇOCUKLARDAN EBEVEYNLERİ SORUMLUDUR'

Bunun üzerine söz alan otelin genel müdürü Hacı Ömer Özkul, olayın olduğu gün otelde 412 çocuk bulunduğunu belirterek, "Her çocuğun başına cankurtaran dikmemiz mümkün değil. Çocuklardan ebeveynleri sorumludur. Bu konuda her türlü uyarımız yapılmıştır. Otelde sağlık odası ve gerekli her şey var" dedi.

Duruşma dosyadaki eksiklerin giderilmesi için ertelendi. (Milliyet)