Öneriler sıralanırken her konu başlığı altında alternatif maddelere yer verildi. "Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve ağırlıklı olarak ilk 2 madde benimsenmiştir." gibi ifadeler kullanıldı. Örneğin 'Din dersleri' konu başlığı altında üç ayrı öneri tek tek belirtildi.


Yeni anayasa sürecine katkı sunmak amacıyla oluşturulan sonuç metninde; vatandaşlık ve kimlikler, anadilde eğitim, yerel yönetimler ve cumhurbaşkanının yetkileri gibi konularda somut teklifler getirildi. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan onuruna saygı dışında, anayasanın dibacesinde herhangi bir ifade olmaması gerektiği belirtilirken, toprağa ve kan bağına dayalı vatandaşlık tanımı ağırlıklı görüş olarak öne çıktı. Anadilde eğitim, resmî dilin öğrenilmesi şartıyla temel insan hakkı sayıldı. Başörtüsü meselesinde ise "Hiç kimse dinî inançlarından ve ifadesinden dolayı eğitimde, çalışma hayatında ve kamusal alanda ayrımcılığa uğratılmaz." hükmü benimsendi. En hararetli tartışmalara sahne olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, vakıf statüsünde yeniden yapılandırılması ve herkese devlet desteğiyle vakıf kurabilme hakkı verilmesi istendi.


Sonuç metninde dikkat çeken hususlardan biri de cumhurbaşkanının konumuyla ilgiliydi. Müzakereciler, yeni anayasada parlamenter sistemin korunması gerektiği konusunda birleşti. Ayrıca cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltılarak, devletin temsili görevleri ve demokratik klasik parlamenter sistemlerdeki konumuna kavuşturulması gerektiği vurgulandı.


Abant Platformu tarafından 9-11 Mart 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen 26. Abant Toplantısı'nın sonuç bildirgesi alternatif maddeler halinde yayımlandı. Sonuç bildirgesi şöyle:



ANAYASANIN BAŞLANGIÇ KISMI


Dibace:
İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan onuruna saygı dışında, anayasanın dibacesinde herhangi bir ifade olmamalıdır.


VATANDAŞLIK VE KİMLİKLER


Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve ağırlıklı olarak ilk 2 madde benimsenmiştir.


Birinci öneri:
Anayasada vatandaşlığı tanımlamaya gerek yoktur.


İkinci öneri:
Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümran olduğu mahallerde doğan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümran olmadığı mahallerde vatandaş anne ya da babadan olanların vatandaşlığı kanunla düzenlenir.


Üçüncü öneri:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı anne ya da babadan olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.



ANADİLDE EĞİTİM


Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve benimsenmiştir.


Birinci öneri:
Anadilde eğitim, temel bir insan hakkıdır. Anayasada anadilde eğitimle ilgili herhangi bir kısıtlayıcı hüküm olmamalıdır.


İkinci öneri:
Anayasada farklı anadillerde eğitim yapılma hakkı tanınmalıdır.


Üçüncü öneri:
Resmî dilin öğrenilmesi ve öğretilmesi şartı ile herkes eğitimde anadilini kullanma hakkına sahiptir.



TÜRKİYE'NİN İDARÎ YAPISI


Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve benimsenmiştir.


Birinci öneri:
Türkiye'nin idarî yapısı, yerinden yönetim (adem-i merkeziyet) esasına dayanır. Yerel yönetimler üzerindeki her türlü idari vesayet kaldırılmalıdır. Resmî dil mecburi olmak kaydı ile kamusal iletişimde farklı dillerin kullanılması serbesttir.


İkinci öneri:
Kamu hizmetlerinin belirlenmesi ve örgütlenmesi yerinde ifa edilir.


Üçüncü öneri:
Merkezden yönetim istisna, yerinden yönetim esastır. Merkezde üretilecek kamu hizmetleri açıkça sayılır. Geri kalan bütün kamu hizmetleri yerinde ifa edilir. Bu yetkiler arasında yerel yönetimin yerel hizmetlerle ilgili vergi salma yetkisi saklıdır.



YENİ ANAYASADA CUMHURBAŞKANI'NIN KONUMU


Birinci öneri:
Yeni anayasada parlamenter sistem korunmalı, cumhurbaşkanının yetkileri daraltılarak, devletin temsili görevleri ve demokratik klasik parlamenter sistemlerdeki konumuna kavuşturulmalıdır. Cumhurbaşkanı, halk oyu ile bir dönem için yedi yıllığına seçilmelidir.


İkinci öneri:
Yeni anayasada parlamenter sistem korunmalı, cumhurbaşkanının yetkileri daraltılarak, devletin temsili görevleri ve demokratik klasik parlamenter sistemlerdeki konumuna kavuşturulmalıdır. Cumhurbaşkanını bir kereliğine yedi yıllığına Meclis nitelikli çoğunluğu ile seçer.



İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ VE DİYANET'İN KONUMU


Aşağıdaki dört madde tartışılmış ve ağırlıklı olarak ilk 3 madde benimsenmiştir.


Birinci öneri:
Hiç kimse dinî inançlarından ve ifadesinden dolayı eğitimde, çalışma hayatında ve kamusal alanda ayrımcılığa uğratılmaz. 


İkinci öneri:
Diyanet, tamamem bağımsız vakıf statüsünde olmalı, diğer inanç grupları da devlet katkısı ile aynı şekilde vakıflar kurmalıdır.


Üçüncü öneri:
Diyanet, isteğe bağlı inanç vergisi ile finanse edilmelidir. Farklı inanç grupları için de benzer kurumlar kurulmalıdır.


Dördüncü öneri:
Diyanet'in mevcut durumu devam etmeli, diğer inanç gruplarına da hizmet verilmelidir.



DİN DERSLERİ


Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve benimsenmiştir.


Birinci öneri:
Anayasada bu konuda hiçbir madde olmamalıdır.


İkinci öneri:
Nesnel ve çoğulcu din kültürü ve ahlak dersleri zorunlu olmalıdır. Din eğitimi dersleri seçmeli olmalıdır.


Üçüncü öneri:
Farklı içeriklerde eleştirel düşünceyi ve çoğulculuğu geliştiren seçmeli din kültürü ve ahlak bilgisi ders alternatifleri olmalıdır.



Din dersi ve Diyanet üzerine hararetli tartışma yaşandı


Abant Platformu'nun en hararetli tartışmaları ise 'İnanç Özgürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Din Dersleri' başlıklı son oturumda gerçekleşti. Oturumda, şu görüşler ön plana çıktı:


İSAM Başkanı Prof. Mehmet Akif Aydın:
Ben, yeni anayasada da şu anki Diyanet İşleri Başkanlığı sisteminin korunması gerektiği kanaatindeyim. Diyanet'in faaliyetlerinin cemaatlere dağıtılması da, ihtiraslara yol açar. Gerekli kıstaslara uyularak müfredat hazırlandığı sürece ben din kültürü ve ahlâk bilgisi derslerinin, toplumsal barışa da katkı sağlayacağını düşünüyorum. Farklı din, mezhep ve anlayışlara göre, talebe uygun olarak ibadet ve inanç eğitimi verilmelidir.


İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. İştar Gözaydın:
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın reel politiğe uygun bir kurum olduğu kanaatindeyim. Ama bu kurum, hakim inanç dışında gören farklı inanç gruplarının da görüşlerini dile getirebildiği bir kurum haline getirilmeli. Nüfus kâğıtlarında din hanesi bulunmamalı.


İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Yaman:
Türkiye'de Sünni teoloji açısından Alevilik ve cemevleri değerlendirilmeye çalışılıyor. Sorun burada. Temel haklar çerçevesinde konu ele alınmalı. Biz bu sorunu çözemezsek, mahkeme kararıyla değil insanca konuşarak çözmezsek, statükocu yaklaşım devam ederse Türkiye uluslararası platformda hırpalanmaya devam eder.


Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Eser Karakaş:
Türkiye'de 4 tane vesayet kurumu var; asker, yargı, Talim Terbiye ve Diyanet İşleri Başkanlığı. Diyanet, Türkiye'deki en büyük vesayetçi kurumlardandır. Ve şunu gözden kaçırmayalım ki Diyanet, darbeci cuntanın göz bebeği olan bir kurumdur.


Zirve Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Gökhan Bacık:
Ben şu ana kadar, Sünni olmayıp da Diyanet'ten memnun olan görmedim. Diyanet, geneli ifade etme konusundaki fırsatı kaçırmıştır, bu saatten sonra Diyanet'i çoğulcu olarak pazarlayamayız.


Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. İhsan Yılmaz:
Muhafazakârlar niçin Diyanet'i böyle savunuyor anlamıyorum. Ulema tarihte ne zaman devlet memuru oldu ki bunu içtihatmış gibi savunuyoruz? Memur olmamak için işkence gören alimleri ne çabuk unuttuk?


Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş:
Ben, Diyanet İşleri'ne ödenen paradan pay alma çözümünü diğer din ve mezhepler açısından yetersiz görüyorum. Ayrıca Diyanet, Sünni Müslümanlar için de bir nevi sus payıdır diye düşünüyorum. Çözümün, laiklik perspektifiyle de daraltıldığını düşünüyorum. Dinler binlerce yıldır var. Laiklik 200 yıldır var. Tek tipleştirici bir laiklik anlayışıyla değil, adil ve eşitlikçi bir sistem tartışılmalı.


Yazar ve eski milletvekili Reha Çamuroğlu:
Yeni anayasanın ruhu, küstahlığı kaldırmaz. Ötekilere kendi oryantalist bakış açısıyla bakmamızı kaldırmaz. Her Alevi saz çalmaz, hepsi türkü çığırmaz. Önce bu yeni anayasanın ruhuna kavuşmamız gerekiyor. Nefret suçlarına göndermelerde bulunmak faydalı olabilir. 'Gönüllü din vergisi' sistemi düşünülebilir.


Gazeteci-yazar Nazlı Ilıcak:
Bizim Diyanet İşleri'mize lütfen kimse dokunmasın. Devlet diğer din ve mezhepleri de desteklemeli ancak 'Diyanet'in varlığı laikliğe aykırıdır' anlayışına katılmıyorum. Laiklik bir özgürlük şemsiyesidir.


Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak:
Rober'i de, Mihail Vasiliadis'i de kapsayacak bir kuruma ihtiyacımız var. Osmanlı'nın son dönemindeki Şer'iye ve Evkaf Vekaleti, Alevileri de içine alıyordu. Devlet hazinesinden değil vakıflardan finansman sağlanıyor. Çözüm, bu kurumların vakıf şeklinde düzenlenmesidir.