Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Türkiye'nin, son yedi yıllık dönemde tarihi bir hukuk reformu sürecinden geçtiğini ifade ederek, ''Yıllar sonra tarihçiler, bu reform sürecini ve içinde bulunduğumuz dönemi değerlendirirken ülkemizin Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ikinci hukuk ve adalet devrimini bu dönemde gerçekleştirdiği yönünde tarihe not düşecektir'' dedi.

Sadullah Ergin, İstanbul Kültür Üniversitesinde düzenlenen ''Dünyada ve Türkiye'de Ceza Hukuk Reformları Kongresi''nde yaptığı konuşmada, Türk Ceza Hukuku Reformu'nun uygulanma başarısının ve farklı ülkelerin ceza hukuku alanındaki reformları hakkında bu kongrede müzakere imkanı bulunacağını söyledi.

Ergin, ''Adalet mülkün temelidir'' sözünde ifade edildiği gibi adaletin, devletin varlığı ve devamlılığı açısından vazgeçilemez, ihmal edilemez nitelikte bir değer olduğunu, toplumun huzur ve barış içinde yaşayabilmesinin eksiksiz, zamanında işleyen çağın ihtiyaçlarını karşılayan ve güven veren bir adalet sistemiyle mümkün olduğunu vurguladı. ''Çağdaş ülkelere uygun bir adalet sistemi olmayan, demokratik hukuk devleti anlayışını hayata geçiremeyen, yargı erkine güveni tesis edemeyen ülkelerde, toplumun barış ve huzuru bozulmakta devletin devamlılığında büyük zorluklarla karşılaşılmaktadır. Ülkemiz son yedi yıllık dönemde tarihi bir hukuk reformu sürecinden geçmektedir. Yıllar sonra tarihçiler, bu reform sürecini ve içinde bulunduğumuz dönemi değerlendirirken ülkemizin Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ikinci hukuk ve adalet devrimini bu dönemde gerçekleştirdiği yönünde tarihe not düşecektir.''

Modern devletlerde toplum hayatındaki düzenin, belli kurallarla sağlanabildiğini belirten Sadullah Ergin, bu nedenle, devletin başlıca görevinin, hukuka dayalı bir düzen kurmak ve bunu devam ettirmek, hukuk kurallarının amacının da toplumsal düzeni sağlamak olduğunu söyledi.

Diğer hukuk disiplinleri gibi ceza hukukunun da bu genel amaca hizmet ettiğini söyleyen Ergin, ''Bu bağlamda bir hukuk devletinde anayasadan sonra toplum hayatını düzenleyen en önemli kanunlardan birisi ceza kanunudur. Çünkü, anayasada teminat altına alınan hak ve özgürlüklerin sınırları, ceza kanunda şekillenmektedir. Yine ceza kanunu, toplumda huzur ve barışın sağlanması ile insan ilişkilerinin güven içinde yürütülmesi bakımından büyük önem taşımaktadır'' dedi.

Ceza hukukunun, toplumsal yaşam bakımından hayati önem taşıyan değerlerin korunmasında devletin en etkili mücadele aracı olduğunu vurgulayan Ergin, ''Ceza Kanunu, insan haklarında ulaşılan seviyenin de en önemli göstergelerinden birisidir'' dedi.

Bakan Ergin, 1926 yılında yürürlüğe konulan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak, değişiklik yapılması gerekliliğinin yıllarca dile getirildiğini, bu konunun ilk hazırlıklarının, 1940'lı yıllarda başladığını, 1958, 1987, 1989, 1997 ve 2001 yıllarında da çeşitli tasarılar hazırlandığını ancak bunların kanunlaştırılamadığını anlattı.

TBMM'ye 2003 yılında sevk edilen tasarının ise yoğun ve özverili çalışmalar sonucunda 2004 yılının sonlarına doğru kabul edilerek, kanunlaştırıldığını, 1 Haziran 2005 tarihinde de yürürlüğe konulduğunu hatırlatan Bakan Ergin, ''Büyük emeklerle hazırlanıp yürürlüğe konulan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, ceza adalet sistemimizde insanı merkeze koymak suretiyle çok önemli değişiklikler yapmıştır'' dedi.

''5237 SAYILI TCK, ÇOK ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER YAPMIŞTIR''

Bu değişiklikler yapılırken tüm parti temsilcileri, akademisyenler, yüksek yargı ve ilgili kuruluşların temsilcileri ile örnek bir çalışma sergilendiğini belirten Ergin, TCK'nın mutabakatla gerçekleştirildiğini anımsattı. Ergin, bu kanunla çağdaş ceza hukuku normları seviyesinin yakalanmasında büyük aşama kaydedildiğini, bu aşamalardan birisinin, bu kanunun çağın gereklerine ve ulaşılan insan hakları seviyesine uygunluğu olduğunu söyledi.

Bu kanunun tamamıyla Türk hukukçularının bir eseri olarak ortaya çıktığını ve Türk hukukunun ulaştığı seviyeyi çok iyi ortaya koyduğunu belirten Ergin, kanun hazırlanırken pek çok ülkenin kanunlarının ve AİHM'in içtihatlarının da gözetildiğini anlattı.

Adalet Bakanı Ergin, yeni ceza adalet sistemine geçiş sürecinde, TCK'nın, yargı teşkilatı tarafından hızlı kavranılması ve aksamaya yerel verilmemesinin, kaydedilen aşamayı tamamlayan önemli bir faktör olduğunu, Bakanlığın da söz konusu mevzuatın uygulamalarını izleyerek, değerlendirmeler yaparak, gerekli yasal değişiklikleri gerçekleştirdiğini ve mevzuatın dinamik halinin devamını sağladığını aktardı.

Kişinin hürriyetine yönelik etkili sonuçlar doğurması nedeniyle ceza hukukuna ''kusur ilkesi'', ''hukuk devleti ilkesi'' ve ''insanilik ilkesi''nin yön verdiğini belirten Sadullah Ergin, hukuk sisteminin insan haklarına azami düzeyde önem vermesi gerektiğini, bunu yapmayan bir sistemin, çağdaş, demokratik ve insan haklarına saygılı olduğundan söz edilemeyeceğini vurguladı. Ceza hukukunun, sosyal düzenin ve barışın sağlanmasına katkıda bulunduğunu ve diğer hukuk dallarından farklı olarak koymuş olduğu kurallara uyulmaması halinde devletin, zor kullanmasını öngördüğünü belirten Ergin, devletin bu hakkı toplum kültürü ile uyumlu kullanması gerektiğini vurgulayarak, ''Devletin bir fiili suç haline getirmek yetkisini istediği gibi kullanması, baskıcı bir devletin ve buna bağlı olarak isyancı bir toplumun ortaya çıkmasına da neden olabilir'' dedi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, şunları söyledi:

''1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Kabahatler Kanunu ile ceza mevzuatında köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler yapılırken insan unsuru, işin merkezine yerleştirilmiştir. Bunun bir sonucu olarak, hukuk devleti ilkesinin bireye sağladığı güvenceler yeni ceza adaleti sisteminin temelinde yer almaktadır. Bu anlamda, sistemin insana saygı esasına dayanması, işkence ve eziyet niteliği gösteren uygulamaları etkin bir biçimde yasaklaması, insan onuru ile bağdaşmayan cezalar içermemesi, ceza ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında fiilin ağırlığı ve failin tehlikeliliğinin göz önünde bulundurulması öngörülmüştür.

Ceza mevzuatının önemli unsurlarından birisi, ceza muhakemesidir. Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeğin araştırılıp bulunmasıdır. Ancak, bu yapılırken insanlık onuru, hukukun ve ceza muhakemesi hukukunun daima göz önünde bulundurulması gerekir. 'Maddi gerçek her ne pahasına olursa olsun araştırılıp bulunmalıdır' diye bir ilke hiçbir hukuk devletinde yoktur. Bu nedenle ceza muhakemesinin amacı insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeğin araştırılıp bulunması, adaletin gerçekleştirilmesi, hukuki barışın sağlanmasıdır. Ceza muhakemesi Kanunu'nda da bu anlayışın bir sonucu olarak, bireyin hak ve özgürlükleri ile masumiyetinin korunması ön planda tutulmuştur. Bununla birlikte toplum düzeninin sağlanması suç ve suçlularla etkin mücadele bakımından kamu görevlilerine, uygulanabilir teknik delil toplama yetkisi verilmiştir.''



Haber Türk