Menderes Arıcan Ankara ziyareti sonrası izlenimlerini paylaştı. 


İşte o izlenimler:

ANKARA NIN BAĞLARI, BÜKLÜM BÜKLÜM -YOLLARI-

Bazı arkadaşlarımız özelden mesajla veya telefonla arayarak Ankara ziyaretimle ilgili yaşadıklarımı ve izlenimlerimi öğrenmek istiyorlar.

Belki başkaca arkadaşlar da merak ediyor olabilir diye, izlenimlerimi paylaşmak isterim.

Evet, kamu oyuna mal olan ve pek çok basın organı ve sosyal medyada konu olan; yazılıdan yüksek puan alarak dereceye giren kızımızın mülakatta elenmesi olayı ile ilgili ve o sınavı yapan heyete yönelik olarak özetle, sınavda haksızlık yapıldığını ve bu yapılan haksızlık nedeniyle "hepinizin Allah belasını versin" şeklindeki gösterdiğim tepkinin ötesinde, ayrıca kendilerine ziyaret edip, bu tasarruflarının sebebi ve gerekçesinin de tarafıma gözümün içine bakılarak, bizzat kendileri tarafından tarafıma açıklanmasını istemek ve kendilerine yönelik olarak basında çıkan tepkime ek olarak ifade etmek istediğim bazı şeyleri de yüzlerine karşı ifade etmek için Ankara'ya gittim.

Başta sınav komisyon başkanı sayın müsteşar yardımcısı olmak üzere, Personel Genel Müdürünün kapısına kadar gittim.

Sayın Personel Genel Müdürü toplantıda olduğu için, sayın müsteşar yardımcısı ise, acilen çıkması gerektiği için kimseyle görüşmediği sekreterleri tarafından tarafıma bildirilmesi nedeniyle, her ikisinin sekreterlerine " yazılı sınavdan 90 puan almasına rağmen, mülakatta elediğiniz kızın babası Çanakkale C.savcısı geldi, görüşmek istiyormuş" şeklinde not ve telefon numaramı bırakarak 2 gün Ankara’da bekledim. Sanırım sekreterler benim güleç yüz ifademi(!) de iletmiş olmalılar ki, dönüş olmadı.

Bazı sevdiğim, eş ve dostlarımı ziyaret edip mülakat sınavları ile ilgili işleyişe dair, bazı bilgiler edindim. Üzüldüm.

Bu hususun yakın bir zamanda meclis gündemine ve uluslararası bazı kurum ve kuruluşların gündemine de taşınacağı intiba edindim.

Haaaa,  bu arada; gazete ve sosyal medyaya konu olan bahse konu yazımda kendilerine bu yaptıkları haksızlıktan dolayı "Allah belanızı versin" şeklinde sözlerde bulunduğum zatı muhteremler, benim hakkımda (eğer doğruysa) tazminat davası açmak istediklerini de duydum. Ve onlara buradan da tekrar diyorum ki;" açmazsanız vallahi hatırım kalır" evet, böyle bir tasarrufta bulunmanızı canı gönülden isterim.

21 yıllık bir Cumhuriyet savcısı olarak; 2005 model Marea marka bir arabamın dışında, ne benim, ne eşimin ve ne de çocuklarımın hiç bir mal varlığı yoktur.

Arabanın parasını aranızda pay eder, içinize oturan bu cümlenin sizde meydana getirdiği travmayı da hafifletmiş olursunuz.

Bu sayede bu konuyu biraz daha gündemde tutarak, milletin çoluk çocuk ve  çocuğunun hakkının ve hukukunun çatır çutur yenildiği "mülakat" denilen savsata ve tiyatro kamuoyunda biraz daha tartışılır, belki bu mülakat denilen savsata yerine daha adil ve hiç kimsenin çocuğunun hakkı ve hukukunun birileri tarafından yenilemeyeceği bir sistem geliştirmemize vesile olur.

Ankara’daki izlenimlerinden ise, kızımızın elenmesinin nedeninin kızımızdan kaynaklı olmadığı, tamamen benden kaynaklı olduğu gibi bir izlenim edindim.

Benim yazıp çizdiklerimden rahatsız olunduğu gibi bir nedenden kaynaklandığı gibi bir intiba edindim.

Eğer bu doğruysa, ben söyleyecek bir şey bulamıyorum artık.

Cezaların, şahsiliği ilkesi diye bir kavram vardır hukukta.

Evet beyler bir daha sesleniyorum buradan( Ankara’ya kadar gelmeme rağmen, yüz yüze, göz göze temas kurmaya yanaşmadığınız için ),bir sorununuz varsa, lütfen o sorunun muhatabı ile uğraşın.

O kişinin çoluk çocuğu ile uğraşmayın lütfen.

Aksi bir gerekçeniz varsa; buyurun kamuoyuna açıklama yaparak duyuru da yapabilirsiniz.

Bunu size icazet veriyoruz.

Bu süreç içinde; bize gerek mesaj yoluyla, gerek telefonla arayarak, gerek bizzat ziyaret ederek destek ve moral veren, hakkaniyet ve adalet duygusu gelişmiş eş, dost ve sevenlerimize; kendim ve ailem adına bu vesileyle tekraren teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum.

Sağ olun,  var olun…

adalet.org