YARSAV Başkan Yardımcısı Kadıköy Hakimi Nuh Hüseyin Köse tespit ettiği şikayetlerini Adalet.org sitesine koydu. İşte bir yargıç gözüyle dünyanın en büyük adliyesinin sorunları;

Yapımına 2006 Yılında başlanan Anadolu adliyesi’nin inşaatının sık sık kesintiye uğradığını basından izledik. Yapımcı firmanın bu denli büyük ve karmaşık bir projeyi hakkıyla bitirebileceğine işaret eden en ufak bir bilgiye rastlamak mümkün değildi. Bina yükseldikçe, güldüren temel hatalar da peşi sıra geldi. İlk önce nezarethanelerin olduğu kısmın tavanı alçak yapıldığı için cezaevi araçlarının girişi mümkün değildi. Bu hatanın giderilmesi çok paraya mal oldu. Adliyenin ana koridorunda aynı sıkıntı yaşandı. Hizmete girdiği 5 Şubat 2013 Tarihinden itibaren anlaşıldı ki, sonradan yapılan yükseltmeye rağmen, ana koridorun alçak tavanı, günde 45 bin kişinin giriş çıkış yaptığı düşünüldüğünde, olması gerekenden son derece basık ve iç bunaltıcı kalmış. Binanın blokları arasında her katta bağlantı yok. Tek geçiş, zemin kattan mümkün. Örneğin bir yurttaşın, B blok 3.kattan C bloğun herhangi bir katına gitmesi için asansör bekleyip, önce sıfırıncı kata inmesi, sonra da C bloğa yürüyüp, orada asansör beklemesi gerekiyor. Çünkü, katlara sadece asansörle çıkabiliyorsunuz. Binada yangın merdivenlerini saymazsanız, katlara inip çıkmak için yapılmış bir merdiven yok. Yarısı şimdiden arızalı olan asansörler tıklım tıklım dolu.

Bir yargıç, az önce cezalandırdığı bir sanıkla tıka basa dolu asansörde kucak kucağa gitmek zorunda kalıyor. Bu asansörlerde, ağır cezalarda yargılanan sanıklarla mağdur yakınlarının karşılaşmalarını düşünmek bile ürkütücü.

İnşaat kalitesi,derecelendirilemeyecek kadar kötü. E Bloktaki yönetim katını saymazsak,adliyenin yargıç-c.savcı odaları ve duruşma salonları da dahil, yapımında kullanılan malzemeler dökülüyor. Bir yargıç arkadaşım,’’az kalsın duruşma salonunun kapısı, sökülen kasasıyla birlikte üzerimize düşecekti…’’ diye yakınıyordu. Bir avukat,tuvaletteki elektrik şasesi nedeniyle elektrik akımına kapılmaktan son anda kurtulduğunu anlattı. Tuvaletlere, üst katlardan sular damlıyor. Birçok kat hala şantiye gibi. Bunca eksikliğe rağmen inşaatın geçici kabulünü yapan resmi birimlerin,suç işlediğini söylemek şimdiden mümkün. Binanın yapımcı firmanın tesliminden sonra toparlanması işin haercanan paranın 1 trilyon 800 bin lira olduğu söyleniyor. Umarım,birileri çıkıp, hatalı yapılan yerlerin düzeltilmesi için harcanan yüzbinlerce liranın hesabını,sorumlulardan soracaktır.Soruşturmaların açılacağı, adliye içinde şimdiden konuşulmaya başlandı bile. Eğer sorumlular hakkında davalar açılırsa Anadolu Adliyesi,dünyanın en düyüğü olup olmadığı bilinmez ama, en şaibeli adliye sarayı inşaatı ünvanını alacağı kesin gibi.


Binanın katlararası geçişe uygun yapılmamasının nedeni olarak adliye kulislerinde, 38 yıllık yarışmacı mimar Haldun Erdoğan’ın,binanın tepeden bakıldığında adı ve soyadının baş harfleri olan HE biçiminde görünmesi isteği gösteriliyor. Gerçekten de, binaya tepeden bakıldığında bu simgeleri görmek mümkün Yönetim koridorundaki metal tasarımı saymazsak,adliyede heykel yada resim gibi bir sanat eserine rastlamak mümkün değil.Binanın açık otoparkında doğalgaz istasyon deposu gibi tel örgü içine alınmış kaidesiz heykelimsiyi ve ana yola bakan meydanda yerleştirilmiş, sözümona Atatürk Heykellerini sanki ayıp olmasın, adet yerini bulsun diye yapmışlar.

Adliye çalışanlarının en büyük talihsizliği,mimarın,adliyeyi yapmak için yerüstü yerine yeraltını tercih etmesi.Ağır ceza,asliye ceza mahkemeleri başta olmak üzere birçok birim, zemin katın altında yeralıyor.Buralarda bulunan birçok oda,günışığından yoksun. Binada bu kadar karanlık oda bulunmasının nedeni olarak ta mimarın, binanın B bloğunu, kodtan daha fazla faydalanmak için ondört metre aşağıya indirmesi gösteriliyor. Adliyenin eksi yedinci katı ağır ceza mahkemelerine ayrılmışken,deniz manzaralı onbirinci katının tamamen makine dairesi olarak yapılması da son iki katın yapımına sonradan karar verilmesi ile açıklanıyor. Yani, ağır ceza ve asliye ceza mahkemelerinde elektrik aydınlatmasıyla duruşma yapılacakken, onbirinci (zemin sıfır kabul edildiğinde 4.kat) kattaki makine aksamı, Adalar ve deniz manzarası izleyebilecekler.

Kanser hastası bir yargıcın,bu ışıksız odalardan birinde yerleştirildiğini görmek,içimi acıttı.Zaten yaptıkları işin niteliği gereği stres altında çalışan yargıcın, birde bu karanlık içinde psikolojisinin ne hale geldiğinin yorumunu,bu işin uzmanlarına ve mahkemeye işi düşenlere bırakmak gerek. Kendilerine yeterince dinlenme ve bekleme odası verilmeyen,girişlerde çantaları güvenlik personeline arattırıldığı için kendilerini iş ortamlarında hissetmeyen, mutsuz avukatların sorunları herkesten çok. Adliye çalışanları da benzer sorunlardan muzdarip.Tüm dosyaların teslim edildiği katipler,her sabah özel güvenlik görevlileri tarafından x-ray cihazından geçmeye zorlanmaktan dolayı isyanda.

Yeni adliyenin yaratacağı sorunlar sadece bunlarla da sınırlı değil elbette.Metro hattı üzerinde olmasına rağmen,Üsküdar’dan yada Kadıköy’den Kartal Cevizli’ye gelmek,hiçte kolay olmayacak.Zaten trafiğin yoğun olduğu D-100 karayoluna günde 45 Bin kişi ilave olacak.Metroyla bile bu mesafeyi katetmek yaklaşık yarım saati alıyor.Karayolunu kullananlar için durum daha da kötü olacak.

Sonuç olarak; Dünyanın en büyüğü olarak lansedilen adliye, aslında dünyanın en battal ve en ışıksız adliyelerinin başında geliyor.Bir de ulaşım sorunlarını gözetirsek, adliyenin zeminin altındaki yedi katının, fazla zaman kaybedilmeden başka bir işte kullanılmak üzere yargı hizmetine kapatılıp; Kadıköy, Üsküdar, Ümraniye ve Ataşehir’e hizmet edecek yeni ve modern bir adliyenin yapımına biran evvel başlamak zorunlu görünüyor. Hem de öncelikle yargı mesupları ve halkın görüşü alınarak yeniden yapılmalı..(GAZETEPORT)


Anketimize katılmak için tıklayınız

Kartal Anadolu Yakası Adliyesini Nasıl Buldunuz?