Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan gazeteci Şahin Alpay ve akademisyen Mehmet Altan ile Cumhuriyet davası kapsamında daha önce tahliye edilen Turhan Günay hakkında verdiği hak ihlali kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından tahliyelerin yapılıp yapılmayacağı tekrar gündeme geldi. Yerel mahkemelerin  "AYM'nin gerekçeli kararını bekleme kararının" ardından "karar vermeye yer olmadığına dair karar" verdiğini ve yapılan itirazın da reddedildiğini söyleyen ceza hukukçusu Profesör Ersan Şen, "Şu anda bahse konu Resmi Gazete’de kararların gerekçeli hallerinin yayımlanmasının hiçbir ehemmiyeti yok. Bunlar sadece Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın bireysel başvuru kararlarının önemine binaen Resmi Gazete ile herkese ilan edilmesinden ibaret. Yani bu yayın nedeniyle durumda değişiklik olmayacak" dedi.

Prof. Ersan Şen, şunları söyledi:
Anayasa Mahkemesi, kamuoyuna mâl olan üç karar verdi ki kısa kararlardan ikisinin infazı mümkündü. Turhan Günay daha önce tahliye olduğu için onun tutukluluk yönünden herhangi bir işlerliği bulunmuyordu. Şahin Alpay kararı ve Mehmet Altan kararının işlerliği vardı. 

Bu kararların kısa olanları Anayasa Mahkemesi tarafından ilgili yerel mahkemelere gönderildi, ilgili yerel mahkemeler de doğru bir şekilde, “Anayasa, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş kanunu ve içtüzüğü gereğince gerekçeli kararların gelmesi gerekir” dedi. Çünkü gerekçeli kararlara göre dosyayı açıp mümkünse dosya üzerinden, değilse duruşma açarak yeniden yargılama yaparak ihlali ve sonuçlarını gidermesi gerekiyordu. Gerekçeli kararlar o vakitte Anayasa Mahkemesi tarafından sisteme yüklendi. Ve hatta çok ilginç bir şekilde Twitter üzerinden de ilan edildi. 

>> Bireysel Başvuru Kararlarının Bağlayıcılığı - Prof. Dr. Ersan Şen yazdı...

"Üç türlü karar verebilirdi"

Yerel mahkemeler de Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesine yüklenen gerekçeli kararlardan hareketle, ki taraf avukatları da bu kararları götürdü, “Gerekçeli kararlar gelmiştir, ben inceleme yapacağım” dedi. Her iki mahkeme de dosyayı re’sen incelemeye aldı. Mahkemelerden birisi daha önce karar verdi, şunu söyledi: “Ben burada tutuklulukla ilgili kararımda değişiklik yapmaya gerek görmüyorum.” 

Bence burası isabetli değildi. Üç türlü karar verebilirdi. Birinci karar şeklinde tahliyelerin önünü açacaktı. İkinci karar şeklinde tutuklamalara son verip yerine adli kontrol tedbirlerini tatbik edebilirdi. Tabii adli kontrol ile tutuklama aynı şartlara sahip ama ayrı bir tedbir. Tutuklamanın şartları yoksa, esasında adli kontrole de karar veremezsiniz ama Anayasa Mahkemesi bu konuya girmedi. Giremezdi de zaten. Yerindelik veya yerine geçme şeklinde karar veremezdi. Üçüncüsü de Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular sanıkların henüz sanık olmadığı, soruşturma aşamasında şüpheli sıfatı taşırken yapılan başvurular. İlk tutukluluklarla alakalı bir başvuruydu. "Durumlar değişti, sanıkların aleyhine deliller elde edildi” şeklinde bireyselleştirerek ilk tutuklama kararını kaldırıp tahliyeye karar vererek, yerine başka bir tutuklama kararı tatbik edebilirlerdi. Bu üçünden hiçbirini seçmedi yerel mahkemeler. Karar verilmesine yer olmadığına dair karar verdiler. Bu kararlara yapılan itirazlar da reddedildi. 

"Sonuca hiçbir etkisi yok"

Yani ortada üç yerel mahkeme kararı var. Bir, “Gerekçeli kararı bekliyoruz,” sonrasında karar verilmesine yer olmadığına dair kararlar ve hemen sonrasında da üst mahkeme olarak nitelendirilen itiraz merciinin karar verilmesine yer olmadığına dair kararların doğru olduğunu tespit eden kararı ki, şu anda bahse konu Resmi Gazete’de kararların gerekçeli hallerinin yayımlanmasının hiçbir ehemmiyeti yok. Bunlar sadece Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın bireysel başvuru kararlarının önemine binaen Resmi Gazete ile herkese ilan edilmesinden ibaret. Yani bu yayın nedeniyle durumda değişiklik olmayacak. Bu kararlar yayımlandı diye yeni bir adım atılamaz ama her zaman tahliyeler mümkün. Tabii ortada bir sorun var. Anayasa Mahkemesi’nin aynı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi hak ihlalleri inceleyen mahkeme olması sıfatıyla verdiği kararların, biraz önce söylediğim üç karardan biriyle yerine getirilmesi gerekirdi. Bu bir sıkıntı şu anda. 

Çünkü yerel mahkeme görev gaspı kavramını kabul etti ancak Anayasa Mahkemesi doğası itibariyle AİHM gibi bitmeyen davalarda bazı durumlarda tutuklama gibi tedbirlerde yargılama bitmese de işin içine girebilir. AİHM’le aynı modelde kurulmuş bir mahkeme çünkü. Esas yargılaması yapmaz ama mecburen tutuklama tedbirinin anayasanın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında gösterilen unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini denetleme noktasında mecburen bakacak bazı delillere. O noktada diyebilirdi ki “İhlal bulmadım.” Böyle karar verseydi, doğruydu. Dedi ki “İhlal buldum.” Bu da doğru. Resmi Gazete’de ihlal kararlarının yayımlanmasının sırf bu yayın nedeniyle sonuca hiçbir etkisi yok.