İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner arasındaki görüşmenin normal karşılanması gerektiğini belirterek, “163 subayın tutuklanması söz konusu, bunların 106'sı muvazzaf subay. Böyle durumlarda Genelkurmay Başkanı ile Milli Savunma Bakanı'nın Başbakan ile konuyu görüşmesinden daha tabii ne olabilir” dedi. 

Atalay, Kanal 7 televizyonunun canlı yayınına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. “Balyoz Planı” davasında verilen tutuklama kararlarına ve Başbakan Erdoğan ile Orgeneral Koşaner arasındaki görüşmeye Hükümet olarak nasıl baktıklarının sorulması üzerine Atalay, yargı süreci devam eden bir konu üzerinde yorum yapmasının doğru olmadığını söyledi. Yargı süreci içinde, İçişleri Bakanlığının görev alanına giren bir talepte bulunulması halinde bakanlığının işlem yapacağını hatırlatan Atalay, bu kapsamda usul hukukunun içinde gerekenin yapılacağını belirtti. 

Erdoğan ile Koşaner arasındaki görüşmeye kendisinin katılamadığını, ancak Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün görüşmede bulunduğunu anlatan Atalay, kendisinin Başbakan Erdoğan ve Gönül'le telefonla görüştüğünü anlattı. Bu tür görüşmelerin normal karşılanması gerektiğini belirten Atalay, “163 subayın tutuklanması söz konusu, bunların 106'sı muvazzaf subay. Böyle durumlarda Genelkurmay Başkanı ile Milli Savunma Bakanı'nın Başbakan ile konuyu görüşmesinden daha tabii ne olabilir?” diye konuştu. 

Görüşmenin normal karşılanması gerektiğini vurgulayan Atalay, “Ortada bir durum var, aileler var, onlarla Genelkurmay Başkanı'nın görüşmesi var. Bazı duyguları düşünceleri paylaşmaları var. Bunların böyle bir toplantıda paylaşılması da normal. Devlet yönetiyoruz, ciddi bir iş yapıyoruz. Başbakan'ın konumu bütün bunların üzerinde. Bütün bu gelişmelerden bilgisi olması, yapılacakları öğrenmesi, gerekirse talimat vermesi zaten onun görevinin içinde” dedi. “Rutin bir görüşme mi?” sorusu üzerine Atalay, “Böyle durumlarda görüşmenin konusu başka konular da olabilir ama bu konunun orada ağırlıklı olabileceğini herkes tahmin eder” karşılığını verdi.
 
Görüşmenin “yargıya müdahale sonucu doğurup doğurmayacağına” ilişkin soru üzerine de Beşir Atalay, görüşmenin bu manada değerlendirilmemesi gerektiğini, devam eden bir yargı süreci olduğunu, ancak idareye de düşen görevler bulunduğunu belirtti. Atalay, idareye düşen görevlerin usulüne uygun, makul ve insani hassasiyetleri gözeterek yerine getirmenin önemine dikkati çekti.

“TUHAF BİR MUHALEFET ANLAYIŞI”
Muhalefetin ve sanık yakınlarının hükümete yönelik ithamlarda bulundukları ifade edilmesi ve değerlendirmesinin sorulması üzerine Atalay, şunları söyledi:
“Muhalefet maalesef hele Türkiye'deki muhalefet sürekli bir eksik arama ve eleştiri içindedir. En iyi şey olsa bile onlar 'bu da iyi oldu' demediler hiç, ben duymadım şu 8.5 yıllık sürede. Tuhaf bir muhalefet anlayışı, ülkeye de bir faydası yok. Makul katkı verecek, tamamlayacak, olgunlaştıracak eleştiriler muhalefet görevinin içindedir. O muhalefete her ülkenin ihtiyacı var. Muhalefetsiz demokrasi olamaz.
 
Eleştirisiz, düşüncesiz bir demokratik hayat olamaz. Ama burada yürüyen süreci herkes biliyor. Bu yargının elinde. Onlar tamamen yargının kendi adalet duygusu ve vicdanı içindedir. Hangi belgeler nasıl değerlendiriliyor? Oralardan hangi hükümler?... Bunun hükümetle ilgisi yok. Neticede bağımsız mahkemeler bunu yürütüyor. Ben bu tür şeyleri daima bizdeki sorumsuz muhalefet anlayışının bir tezahürü olarak görüyorum. Yanlış görüyorum. Ortada yargı kararları varken... Bizim de hükümet olarak veya ben kendi bakanlığım içinde memnun olmadığım durumlar olabilir ama yargı karar veriyor. Ben vali atıyorum, birini görevden alıyorum yerine yenisini atıyorum. Vali gidiyor yargıya... İkinci, üçüncü defa iade ediyor. Burada hukuki bir şey de yok, keyfi bir karar. Neticede ben bu hukuku uyguluyorum. Bunlar hükümet için de geçerli. Biz de rahatsız olsak yargının yürüyen bir mekanizması var. Hepimiz bunun içinde. Yargıya öyle bakacağız.”

“ELE GEÇİRME DİYE BİR ŞEY YOK”
Bakan Atalay, yargı reformu kapsamında önemli düzenlemelerin hayata geçirildiği, bunlara yönelik de “Yandaş yargı yaratıldığı” eleştirileri yapıldığı ifade edilerek değerlendirmesinin sorulması üzerine AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana belirlediği vizyon içinde hareket ettiğini söyledi.
AK Parti'nin hukuka, demokratikleşmeye ve sosyal politikalara öncelik verdiğini ve kurulduğu günden bu yana bu anlayışı sürdürdüğünü aktaran Atalay, yargı reformuyla ilgili gelişmelerin de bu anlayışın bir parçası olduğunu kaydetti. 

12 Eylül'de halkoyuna sunulan Anayasa değişikliği paketinin özünün yargıdaki değişim olduğunu ve vatandaşın, oyuyla bu değişime destek verdiğini belirten Atalay, “Şu an yapılanların değiştirilen Anayasa Mahkemelerinin, uyum yasalarının hayata geçirilmesi anlamı taşıdığını” söyledi. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gündeme geldiğinde de muhalefetin tepki gösterdiğini hatırlatan Atalay, “Yargıyı bir kale olarak nitelendirip, yıkılıyormuş, ele geçiriliyormuş” gibi görmenin yanlış olduğunu söyledi. Atalay, “Ele geçirme diye bir şey yok. Nasıl olduğu, demokratik bir süreç. Anayasa maddeleri ile belirlendi ve Anayasa değişiminden sonra gereği yapılıyor, uyum yasaları çıkıyor. Burada kim neyi ele geçiriyor? Yargıya bu şekilde bir suçlamada bulunmak da yanlış. Hukuki olmayan, usulden uzak eğer uygulamalar, karalar çıkarsa o kararlar daima eleştirilir. Yargı da o zaman kendisini eleştiriye tabi tutmak durumundadır” diye konuştu. 

Yargı ile ilgili toptan nitelemeleri ve sıfatlandırmaları muhalefetin normal refleksi olarak gördüğünü anlatan Bakan Atalay, Türkiye'nin büyük bir değişim yaşadığını, statükonun giderek güç kaybettiğini vurguladı. Atalay, Türkiye'nin bütün alanlarda uluslararası gücünün, imajının ve perspektifinin arttığını belirterek, Türkiye'nin hukukun daha bir yerleştiği, dış yatırımcıların kendisini daha istikrarda hissettiği bir ülke durumuna geldiğini de kaydetti. (AA)