İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, akademide KHK ile ihraç edilen bazı isimler için acilen düzenleme yapılması çağrısında bulundu. Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. İzzet Özgenç ile 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Hukuku reformunun baş mimarları. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanlığı görevini 2009 yılından bu yana sürdüren Prof. Sözüer, şimdilerde ise 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kendi fakültesi de dahil olmak üzere, akademide KHK ile ihraç edilen bazı isimler için sesini duyurmaya çalışıyor. 

‘Bir irtibatları yok’

Acilen bir düzenleme yapılması gerektiğini belirten Sözüer, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Öget Öktem Tanör gibi isimler hakkında hiçbir ceza davası olmadığını belirterek, “Ülkemizde ne paralel devlet yapılanmasıyla ne 15 Temmuz darbe girişimiyle hiç ilgisi olmadığı halde ihraç edilen öğretim elemanları var. Bunlara yönelik hiçbir suçlama, haklarında açılmış hiçbir ceza davası bulunmamakta. Herhangi bir terör örgütüyle irtibatları da ortaya koyulmuş değil” dedi. Milliyet’e konuşan Sözüer şunları söyledi: “Ülkemizde, özel yetkili mahkemeler döneminde, paralel devlet şeklindeki bir örgütlenme ile sahte delil oluşturma, hukuka aykırı dinlemeler gibi yollarla ‘kumpas davaları’ yürütüldü. 17/25 Aralık’ta hükümete yönelik yargısal bir darbe girişiminde bulunuldu. 15 Temmuz’da ise kanlı bir darbeye teşebbüs edildi. Bu örgütlü suçların azmettiricileri, faillleri veya maddi ya da manevi destekçileri elbette kamu görevinde bulunamaz. Hiçbir ülke bu tür yapılanmalarla ilgili kişilerin kamuda görev yapmasına müsaade etmez. Örneğin; Almanya’da yasal olarak faaliyet gösteren Neo-Nazi partisinin faaliyetlerine katılanlar, suç işlemese dahi, hakim, savcı, polis, öğretmen olamaz. Anayasadaki özgürlükçü demokratik rejim düşmanı olduğu kabul edilenlere kamuda görev verilmez.“

‘82 yaşındaki profesör’

“Ancak ülkemizde ne paralel devlet yapılanmasıyla ne 15 Temmuz darbe girişimiyle hiç ilgisi olmadığı halde ihraç edilen öğretim elemanları var. Bunlara yönelik hiçbir suçlama, haklarında açılmış hiçbir ceza davası bulunmamakta. Herhangi bir terör örgütüyle herhangi bir irtibatları da ortaya koyulmuş değil. Örneğin; 82 yaşındaki Prof. Dr. Öget Öktem Tanör’ün hangi terör örgütüyle irtibatı olabilir? Öget hanımın eşi Prof. Dr. Bülent Tanör, 28 Şubat sürecinde ağır haksızlığa uğramış, mağdur olmuştu. Dekanlık görevine geldiğimde ilk etkinlik Bülent Tanör’e saygı günüydü. Şimdi eşi KHK ile  ihraç edildi. Üzüntümü kelimelerle ifade edemem... Yine Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun ihracı da, hiçbir şekilde izah edilemez... Böyle pek çok isim var ve hiçbir yetkili ‘Bunlar şu nedenle ihraç edildi’ demiyor. Aksine benim konuştuğum, başta Bakanlar olmak üzere tüm yetkililer ‘Haklısın hocam düzelecek’ diyorlar. Ama hâlâ bir düzelme yok.”

‘Gecikmeksizin iade edilmeliler’

Şu sıralar 15 Temmuz darbe girişiminin, ‘kontrollü’ bir Oyun olduğu gibi yaygın bir propaganda olduğunu belirten Sözüer, şöyle konuştu: “Bu tür ihraçlar hem bu propagandaya malzeme sağlıyor, hem de 15 Temmuz kanlı girişimiyle yapılan hukuki hesaplaşmaya gölge düşürüyor. Prof. Öget Öktem Tanör ve Prof. Dr İbrahim Kaboğlu gibi öğretim elemanlarının hakları, yeni bir KHK ile gecikmeksizin iade edilmelidir.”

“Başımız öne düşüyor”

Prof. Sözüer şunları söyledi: “Yurt dışında ülkemize yönelik karalayıcı propagandaya karşı, 15 Temmuz’da halkımızın direnişini ve haklılığımızı başımız dik tutarak anlatıyoruz. Ama yukarıda değindiğim ihraçlar söylendiğinde,başımız öne düşüyor… Türkiye Cumhuriyeti devleti ve vatandaşları 15 Temmuz’da eşine az rastlanır bir saldırı ve tehlikeyle karşı karşıya kaldı... Bu nedenle olağanüstü hal ilanı dahil en etkin tedbir ve yaptırımlara başvurulması hukuken son derece haklıdır. Ancak kişiler hakkında, tüm haklardan mahrumiyete yol açan ihraç bir yaptırımdır. Bir  yaptırımın uygulanması ise, sadece bir disiplin veya ceza yargılaması sonucu mümkündür.”


Arif Balkan / Milliyet