Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Wikileaks belgelerinde yer alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, "haksız kazanç elde ettiği ve İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabının olduğu" iddialarına ilişkin incelemede verdiği takipsizlik kararında, dijital delillerle ilgili çok önemli bir yorum yapıldı. Kesinleşmesi halinde Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi dijital delillerin sıkça kullanıldığı davalarda da örnek karar olarak gündeme gelecek olan takipsizlik kararında, savcılığın, Başbakan Erdoğan'ın "haksız servet edinmek" suçundan beraat ettiği 2001 ila Başbakan olduğu 2003 yılları arasını ilgilendiren iddialarla ilgili soruşturma yürütüldüğü ortaya çıktı. Kararda Wikileaks belgelerine ilişkin, "Doğrulanmayan, dedikodu malzemesi niteliğinde olabilecek belgelere, delil değeri verilmesi"nin kabul edilemeyeceği belirtilerek, "Belgelerin hiçbiri ceza hukukunda delil değeri açısından ıslak imzalı belge niteliğinde olmadığı, herhangi bir kişi tarafından uydurularak yazılma ihtimalinin de en az gerçekliği kadar mümkün olduğu" ifade edildi. 

BAŞBAKAN'A SORUŞTURMA AÇILMIŞ

Dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman tarafından, ABD Dışişleri Bakanlığı’na yazılan ve Wikileaks’teki belgeler arasında bulunan Başbakan Erdoğan’ın "İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabının olduğu, bazı özelleştirmelerden çıkar sağladığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki 7 ayrı yolsuzluk davasının kapatıldığı, haksız mal edindiği" iddiaları üzerine yapılan suç duyurusuna ilişkin soruşturma tamamlandı. Halkın Kurtuluşu Partisi tarafından, 3 Aralık 2010’da, Erdoğan hakkında yapılan şikayeti inceleyen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenterler Bürosu, iddialara takipsizlik kararı verdi. İddiaların üç bölüm halinde değerlendirildiği kararda, Erdoğan’ın başbakanlık yaptığı döneme ilişkin iddiaları soruşturma yetkisinin, Anayasa’nın 100. ve TBMM İç Tüzüğü’nün 107. maddesine göre TBMM’de olduğu, bu nedenle işin esasına girilerek hukuki değerlendirme yapılamadığı vurgulandı. Erdoğan’ın, başbakan olmadan önce 10 Eylül 2001’de ”hukuka aykırı servet edindiği” iddialarına ilişkin, Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ”beraat” kararı verdiği hatırlatılan kararda, kesinleşmiş mahkeme kararı nedeniyle bu iddiayla ilgili de soruşturma yapılmadığı ifade edildi. Kararda, iddialara ilişkin, 10 Eylül 2001’den, Erdoğan’ın başbakan olduğu 15 Mart 2003’e kadar geçen sürenin, soruşturmaya konu edilmesi kanaatine varıldığı belirtildi.

DİPLOMATİK FAALİYET...

Wikileaks'teki yazıların, Türkçe’ye çevrilerek incelendiği bildirilen kararda, belgelerin ortaya çıkmasının ardından, ABD tarafından yayını durdurulan sitenin, İsviçre’de gizli bir yerden, belirlenemeyen sunucular aracılığıyla yayınına devam ettiği kaydedildi. Yayımlanan belgelerin, yazışmalarda kullanılan belgeler olup olmadığı ve kişilerin gerçekte bu sözleri söyleyip söylemediğinin belirlenmesinin mümkün olmadığının altı çizilen kararda, şu değerlendirme yapıldı: "Devletler arası ilişkilerde, her devlet, kendi diplomatik çıkarları açısından, olayları ülkesinin çıkarına en çok yarayacak şekilde sonuçlanması için uğraşır. Diplomatik misyon görevlileri veya gizli görevliler, bulundukları ülkedeki her olayı, kendi ülkesinin devlet kurumlarına ve hatta sivil kuruluşlarına göndermektedir. Kamusal ve özel hayatları önem atfettiği değerlendirilen muhatap ülkenin üst düzey devlet yöneticileri, parlamenterler, siyasiler, gündem yaratabilecek siyasi veya medyatik şahıslar, konuşmacı, sanatçı, sporcu ve benzeri kişilerin kamusal ve özel hayatları izlenip ülkelerin menfaatleri açısından merkezlere iletmektedir. Diplomaside, bu tür değerlendirmeler dedikodu bile olsa devletlerin merkezlerine iletilerek bir havuzda toplanır. Bu bilgiler, ülkelerin siyasetine ve ekonomisine yön verme amacıyla kullanılır. Bu tür faaliyetlerin, diplomasinin genel kuralları açısından Türkiye tarafından da yürütüldüğünün kabul edilmesi gerekir. 

"ISLAK İMZALI DEĞİLLER"

Yayımlanan belgelerin, diplomatik olduğu kabul edilse bile, objektif bilgi ve belgelerle doğrulanmadıkça, ceza hukukunda ispat açısından delil değerinin yok denecek kadar azdır. Delillerle doğrulanmayan, sübjektif değer yargıları veya dedikodu malzemesi niteliğinde olabilecek belgelere, delil değeri verilmesi; sanal ortamda devletler hukuku açısından, bir ülkenin iç işlerine müdahale niteliğinde o ülkedeki siyaseti, ekonomiyi hatta bağımsızlığı doğrudan etkileyebilecek nitelikte bulunan rakip devletlerin faaliyetlerine gerekenden fazla değer verilmesi, evrensel hukuk ilkeleri açısından kabul edilemez sonuçlara yol açabilir. Wikileaks’teki belgelerin, ABD Büyükelçiliği yetkililerince, bağlantıda oldukları kişilerden aldıkları duyum ve yorumlara, kendi yorumlarını da katarak, ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderilmek üzere düzenlenmektedir. Belgelerin kendilerine ait olup olmadığı konusunda belgelerin tamamına dönük açık bir yalanlama yapmamışlardır. Ayrıca, belgelerde bazı devletlerin aleyhinde hiçbir değerlendirmede bulunulmaması dikkat çekicidir. Bu belgelerin hiçbiri ceza hukukunda delil değeri açısından ıslak imzalı belge niteliğinde bulunmamaktadır. Herhangi bir kişi tarafından uydurularak yazılma ihtimali de en az gerçekliği kadar mümkündür."

ŞENER'İN İFADESİNE "GEREK DUYULMAMIŞ"

Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in, "Bakanlığı niye bıraktığımın yanıtı Wikileaks belgelerinde" sözleri hatırlatılan kararda, "Şener tarafından, yolsuzluklar konusunda, siyasi nitelikte genel değerlendirmelerin dışında herhangi bir ihbar, bilgi ve belge ibrazı yapılmadı. Bu nedenle dinlenmesine gerek duyulmadı” denildi. İsviçre makamlarına yazı yazılarak servet araştırması yapılması yönündeki taleplerin, Erdoğan’ın başbakanlık dönemini kapsadığından dikkate alınmadığı kaydedilen kararda, iddialara ilişkin sübjektif, diplomatik amaçlarla manipülasyonlara açık şekilde düzenlenebilen belgelerin dışında hiçbir delil bulunmadığı kaydedildi. Şikayetçilerin bu karara karşı Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'nde itiraz hakkı bulunuyor.