Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 28 Şubat soruşturması Encümen-i Daniş'e uzandı. TMK'nın 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, Post-modern darbe döneminin Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'yı polis eşliğinde ifadeye çağırdı. Karadayı, dün şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması için İstanbul'dan Ankara'ya götürüldü. Sabah saatlerinde Fenerbahçe Orduevi'nin yanındaki lojmanından Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından alınan Karadayı, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne götürüldü. İsmail Hakkı Karadayı, 'Bin yıl sürecek' denen 28 Şubat'ın 16. yıldönümü gelmeden soruşturma savcısı Mustafa Bilgili ve Kemal Çetin'in darbe dönemine ilişkin sorularanı cevaplandırmak üzere öğle saatlerinde Ankara'ya hareket etti.

UÇUŞ SAATİ DEĞİŞTİ

Karadayı, sağlık kontrolünün ardından Çağlayan'daki adliyeden ayrılarak Atatürk Havalimanı'na geçti. Geniş güvenlik önlemleri altında aprona alınan Karadayı için Emniyet tarafından saat 13.00'a Ankara'yu uçuş bileti alındı. Bazı gazetecilerin de aynı uçağa bilet aldığını öğrenen polis, uçuş saatini değiştirdi. Karadayı ve beraberindeki 2 polis için 12.00 uçağına bilet alındı. Karadayı ve yanındaki polisler 20 dakika rötar yapan Türk THY uçağıyla Ankara'ya gitti.

YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI

Soruşturma kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Çevik Bir'in '1 numara' diye işaret ettiği Karadayı'nın savcılık talimatından haberdar olunca lojmanında bavulunu topladığı öğrenildi. Görevli polisleri bavuluyla bekleyen Karadayı'nın ifadesinin alınacağı Ankara Adliyesi'nde de güvenlik önlemleri artırıldı. Başsavcıvekilliğinin bulunduğu kat, güvenlik gerekçesiyle kapatıldı. Ankara'ya iner inmez saat 15.00 sıralarında adliyeye getirilen Karadayı'nın ifadesi yaklaşık 4.5 saat sürdü. Soruşturma savcısı, ifadenin ardından Karadayı'yı tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk etti. 2,5 saat de nöbetçi mahkeme tarafından sorgulanan Karadayı, yaşı göz önünde bulundurularak adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Karadayı'ya ayrıca yurtdışına çıkma yasağı konuldu.

Daniş mektubundan MGK kararları çıktı

İsmail Hakkı Karadayı'nın da üyesi olduğu Encümen-i Daniş'in Türk siyasi hayatında çok aktif olduğu biliniyor. Encümen-i Daniş'in 28 Şubat süreci öncesinde Cumhurbaşkanı Demirel'e gönderdiği mektupta yazılanlar, üç sene sonra MGK kararları olarak açıklanmıştı. O dönem hazırladıkları ve deşifre olan raporlarında da laikliğin elden gittiğini iddia ederek, İmam Hatiplerin önünün kesilmesi, tevhid-i tedrisatın geri getirilmesi, Kur'an kurslarının sayısının azaltılmasını talep ediyor ve kesintisiz eğitimi öneriyorlardı. Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası'nın kendi resmi sitesinde; Encümen-i Daniş'i, 'Uunutulmaya yüz tutmuş en önemli masonik çalışma örneklerinden biri' olarak nitelendirmişti.

Komisyonda şahidi Süleyman Demirel

Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, İsmail Hakkı Karadayı'yı, 25 Haziran 2012'de Dolmabahçe Sarayı'nda dinlemişti. Demokrasi dışı müdahalelerin yaşandığı 28 Şubat'ta yasaları uyguladıklarını ileri süren Karadayı, komisyona şunları söylemişti: '28 Şubat'ta yaptığım hiçbir şeyin yanlış olduğuna inanmıyorum çünkü yasaları uyguladık. Yetkimi hiçbir zaman aşmadım. Sayın Demirel de bazı şeylerde bundan bahsetmiştir, öyle mi efendim? Siz eski muhtarlığa, şeye gittiniz... Ben de şunu söyleyeyim: Kesinlikle 28 Şubatın bir ihtilal olmadığına inanıyorum, bir darbe değil ve son derece de üzülüyorum. 28 Şubat, Demirel ne diyor? 'Darbe olsaydı ben burada olmazdım, darbe olsaydı hükümet olmazdı.' Komisyona Sincan'da tankların yürütülüşünden haberdar olmadığını söyleyen Karadayı, komisyon ifadesnde 'Postmodern darbe ifadesini kullanan fevkalade aptalca bir ifade kullanmıştır' dedi. Karadayı, komisyonun BÇG fişlemelerine ilişkin sorusu üzerine 'İlk kez duydum' cevabını verdi.

83 soruya 22 sayfa cevap

Ankara Adliyesi'nde Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili ve TMK'nın 10. maddesiyle görevli Başsavcıvekili Murat Esen tarafından 4,5 saat sorgulanan Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya toplam 83 soru yöneltildi. Karadayı ise sorulara 22 sayfa tutan cevaplar verdi. Karadayı soruların genelini 'bilgim yok' diye geçiştirdi.

BİR'İN SUÇ DUYURUSU ÖNÜNE KONDU

Karadayı'nın tüm suçlamaları reddetmesi üzerine Savcı Bilgili, Çevik Bir'in 11 sayfalık suç duyurusunu önüne koyarak, Karadayı'dan okumasını istedi. Karadayı bir süre okuduğu suç duyurusuna 'Bunlar tamamen savunma psikolojisiyle yazılmış yazılar' cevabını verdi. 'BÇG kapsamında yürütülen çalışmalar seçimle işbaşına gelmiş meşru hükümetin devrilmesine yönelik çalışmalar mıydı?' sorusuna Karadayı, hükümeti devirmeye çalışmadıklarını iddia ederek cevap verdi. Sincan'da tankların yürütülmesine konusundaki soruya da, 'Benim tankların yürütüleceğinden haberim yoktu. Sonradan haberim oldu, olay tatbikatmış' diyen Karadayı, o dönem yapılan fişlemelerden haberinin olmadığını, BÇG çalışmalarında imzası bulunmadığı öne sürdü. Karadayı'nın bazı sorulara ise cevap vermediği öğrenildi. Karadayı'ya savcılıkta yöneltilen sorulardan bazıları şöyle;

SAVCI İŞTE BUNLARI SORDU

BÇG çalışma alanına kimler girebiliyordu? Giriş ve yetkilendirmesi nasıl yapılıyordu?

Çevik Bir imzalı yazı ve yazının EK A'sında bulunan İdris Koralp imzalı Batı Çalışma Konulu Eylem Planı hakkında bilginiz var mıdır? Bu belge kim ya da kimler tarafından hangi amaçla kimlerin talimatıyla hazırlandı?

Belgenin d bendinde, laiklik karşıtı olduğu iddia edilen siyasi parti, sivil toplum kuruluşu, basın-yayın organları ve holdinglere karşı ne tür faaliyetler icra ettiniz?

Dönemin belediye başkanları Recep Tayyip Erdoğan, Şükrü Karatepe ve Ali Nabi Koçak hakkında basında çıkan haberler ve neticesinde gerçekleşen yargılama süreçleri böyle bir çalışmanın sonucu mudur?

Harekat konseptinde, 'Tedbirler alınmazsa, birkaç yıl içinde müdahele etme ve önlem alma imkanının bile kalmayacağı değerlendirilmektedir' tespitinde ifade edilen müdahaleden kasıt nedir?

'İrticai görüş ve eğilime sahip olmak' ne demektir? İrticai tehdit olarak değerlendirilen bu kişi ve kuruluşlar hakkında ne tür çalışmalarınız oldu?

BÇG emirleri onundu

28 Şubat soruşturması kapsamında geçtiğimiz yıl nisan ayında tutuklanarak Sincan Cezaevi'ne gönderilen dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, avukatı aracılığıyla savcılığa dilekçe yazarak Karadayı'dan şikayetçi olmuştu. Genelkurmay bünyesinde 11 Haziran 1997'de irticaya karşı oluşturulan Batı Çalışma Grubu'ndan (BÇG) emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın bilgisi olduğunu iddia eden Bir, dilekçesinde şu ifadelere yer vermişti: '28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısı sonrasında da Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, Genelkurmay Başkanı Karadayı'dan aldığı emir ve direktiflere göre mutad çalışmayı başlatmış, yönergeler, usul ve prensipler çerçevesinde hazırlıklarına başlamıştır. Bugün tutuklu bulanan çeşitli rütbelerdeki tüm personel, BÇG çalışmaları ile ilgili tüm sıralı komutanlarının emir ve talimatları çerçevesinde BÇG'de görevlendirilmiştir.' Bir, dilekçesinde ayrıca 'Komutanın emir ve oluru alınmadan işlem yapılamaz' diyerek, Karadayı'nın, BÇG ile ilgili tüm çalışmalardan bilgi sahibi olduğunu belirtti. Çevik Bir dilekçesinde, 'Tüm bunlara rağmen suçun varlığında ısrarlı olunuyorsa eşit ve adil davranılmalı, Karadayı da soruşturma kapsamına alınmalıdır' ifadelerine yer vermişti.

Demokrasi ve hukukun mesafesi

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin: 'Türkiye normalleşirken, daha güçlü demokrasiye doğru yol alınırken geçmişte yaşanmış olan demokrasi ve hukuk dışı uygulamaların hesabının sorulmaması mümkün değildir. Konuyu tamamen bu çerçevede değerlendirmek gerekir. O dönemin sıkıntılarını bizzat yaşamış bir kişi olarak aradan yıllar geçtikten sonra geçmişte keyfi ve hukuk dışı birtakım uygulamaların hesabının yargı marifetiyle sorulmuş olması aslında Türkiye'de son yıllarda demokrasi ve hukuk devleti olma açısından epey bir mesafe alındığını gösterir.'

Suçların baş sorumlusu

Refah-Yol hükümetinin Adalet Bakanı Şevket Kazan: 'Karadayı, soruşturmada en başta ifadeye çağrılması gereken kişi. Çünkü silahlı kuvvetlerin bütün eylemlerinden sorumlu olan kişi; hatta kanunen de sorumludur. Hükümete geldiğimiz andan itibaren 28 Şubat'a kadar geçen bir yıllık süre içerisinde 'bir askeri yetkili dedi ki' başlığı altında her gün gazetelerde yer alan beyanatların sorumlusu da o. Kendisi konuşmuyor. Konuşanlara da sesini çıkartamıyor. Bütün bu konuşan kişilerin komutanı. Hepsinin kanunsuz yaptıklarını bilen kişi. O nedenle bu güne kadar bırakılmış olmasını da anlamak mümkün değil. O nedenle ifadeye çağrıldı' dedi.

Sincan'da başladı Sincan'da bitti

28 Şubat soruşturması, Ankara Barosu'na kayıtlı avukat Yunus Akyol'un suç duyurusunun ardından başlatıldı. Soruşturma kapsamında emekli Orgeneraller Çevik Bir, Fevzi Türkeri, İlhan Kılıç, Hikmet Köksal, Ahmet Çörekçi, Çetin Doğan, Teoman Koman; Korgeneraller Yıldırım Türker, Tevfik Özkılınç, Mustafa Bıyık ile emekli Korgeneral, MHP Milletvekili Engin Alan ve eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün de aralarında bulunduğu 62 zanlı tutuklandı.

YAŞ SONRASI SİNCAN

Soruşturmanın ilk dalgası 12 Nisan 2012'de yaşandı. İlk dalgayı takiben 19 ve 25 Nisan'da iki gözaltı dalgası daha yaşandı. Ardından da 18 ve 28 Mayıs'ta da soruşturma kapsamında operasyonlar yapıldı. 22 Haziran'da ise soruşturmanın 6. dalgası yaşandı. Tutuklanan emekli asker ve siviller post-modern darbe döneminde darbecilerin tank yürüterek 'Balans ayarı yaptık' ifadelerine konu olan Sincan'daki cezaevine gönderildi. Tutuklu muvazzaf askerlerden Tuğgeneral Lokman Ekinci, Korgeneral Tevfik Özkılıç, Tümgeneral Berkay Turgut ve Tuğgeneral Mehmet Ali Yıldırım Ağustos 2012'deki Yüksek Askeri Şura'da emekli oldu, bunun ardından tutuklu bulundukları Mamak Askeri Cezaevi'nden Sincan F Tipi Cezaevi'ne nakledildi.

MAĞDURLAR ANLATTI

Tutuklu avukatlarının, 3. Yargı Paketi olarak adlandırılan düzenlemenin ardından, TMK'nın 10. maddesiyle görevlendirilen hakimliğe yaptıkları itirazlar reddedildi. Savcılık, şu ana kadar Tansu Çiller, Meral Akşener, Hasan Celal Güzel, Bülent Orakoğlu, Kadir Sarmusak ile YAŞ kararıyla TSK'dan uzaklaştırılanların da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin 'mağdur' veya 'tanık' sıfatıyla ifadesine başvurdu. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan 'Refah Gerçeği' adlı kitabını soruşturmaya delil olarak sundu.