İSTANBUL (AA) - MİT tırlarına ait görüntüleri yayınlaması karşılığında Can Dündar'ın villasını fahiş fiyatla satın aldıkları öne sürülen MİT tırlarının durdurulması davasının sanığı eski tümgeneral Hamza Celepoğlu'nun avukatı Sönmez Ahi ile Bekir Mustafa Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu 4 avukat hakkında “Silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan on beşer yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca, MİT tırlarına ilişkin yürütülen dosya kapsamında tutuklanan avukatlar Sönmez Ahi, Bekir Mustafa Yılmaz, Atilla Tarık Çilekçi ve firari şüpheli Faruk Öksüz hakkında soruşturma tamamlandı.

Soruşturma sonucunda hazırlanan ve İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 95 sayfalık iddianamede, şüpheli Bekir Mustafa Yılmaz'ın, mali raporlara göre örgütle ilişkisi olduğundan bahisle haklarında işlem yapılan kişilerle, yurt dışında ''Gülenist'' kuruluş olarak bilinen kuruluşlara para gönderen kişilerle parasal ilişkisinin bulunduğu, şüpheli ile aynı gün yurtdışı çıkışı yapan kişilerin örgütle ilişkili kuruluşlarla parasal ilişki içerisinde bulunduğu kaydedildi.

Şüphelinin cep telefonunda Bylock tanıtıcı isminin bulunması ancak programlarda bulunmaması, buna göre programın silinmiş olabileceği, tespit edilemeyen bir hatla Bylock kullanmış olabileceğinin değerlendirildiği anlatılan iddianamede, şüphelinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ''FETÖ Çatı'' soruşturmasında ismi geçen Kudret Ünal, Abdülkadir Aksoy, Süleyman Tiftik, Rıdvan Akovalı ile bu dosyanın şüphelisi avukat Atilla Tarık Çilekçi ile irtibatlı olduğu kaydedildi.

Şüpheli Yılmaz'ın MİT tırlarının durdurulması olayında kilit rol oynayan ve hakkında dava açılan eski tümgeneral Hamza Celepoğlu'nun avukatlığını yapan ve Ankara'da "abilik" yaptığı belirtilen Sönmez Ahi'nin ortağı olduğu vurgulanan iddianamede, MİT tırlarının durdurulması olayından kısa bir süre sonra, örgütün amacına ulaşması kapsamında, MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin görüntülerin Cumhuriyet gazetesinde haber olarak geçen Can Dündar'ın ilan vermesine rağmen uzun süre satamadığı gayrimenkulünü, diğer şüpheli Sönmez Ahi ile beraber aldıkları öne sürüldü.

- Sönmez Ahi

İddianamede, şüpheli Sönmez Ahi hakkında yapılan ihbarda, şüphelinin Ankara'da ''abilik'' yaptığı ve Zekeriya Öz ile irtibatlı olduğu belirtilerek, şüpheli hakkında başka bir ihbar da ise Ankara'da bu dosyanın diğer şüphelisi Atilla Tarık Çilekçi'nin işlerini yürütmesi, FETÖ'ye iltisakı ile meslekten ihraç edilen eski hakim Kadir Kayan ile örgüt evlerinden arkadaş olduğu anlatıldı.

Şüpheli Ahi'nin, yapılan araştırmada Bank Asya'da hesabının bulunduğu, mali raporlara göre örgütle ilişkisi olduğundan bahisle haklarında işlem yapılan kişilerle, yurt dışı ''Gülenist'' kuruluş olarak bilinen kurumlara para gönderen kişilerle parasal ilişkisinin bulunduğu vurgulanan iddianamede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ''FETÖ Çatı'' soruşturmasında ismi geçen Ahmet Can ile irtibatlı olduğu, bacanaklık ilişkisi bulunan şüpheli Atilla Tarık Çilekçi'nin İstanbul'da, kendisinin Ankara'da faaliyet göstererek koordinasyonu sağladığı anlatıldı.

MİT tırlarının durdurulması olayında kilit rol oynayan ve hakkında dava açılan eski tümgeneral Hamza Celepoğlu'nun avukatlığını da yapan şüpheli Sönmez Ahi'nin, Mit tırlarının durdurulması olayından kısa bir süre sonra, örgütün amacına ulaşması kapsamında MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin görüntüleri Cumhuriyet gazetesinde haber olarak yayınlayan Can Dündar'ın uzun süre satamadığı gayrimenkulünü, resmi işlemlerde ortağı olan diğer şüpheli Bekir Mustafa Yılmaz'ın adı geçmesine ve ifadesinde hadiseyi sonradan öğrendiğini beyan etmesine rağmen, incelemeye takılan görüşmesini içeren tape kaydına göre Bekir Mustafa Yılmaz ile beraber aldığı belirtildi.

- Faruk Öksüz

İddianamede, hakkında yakalama kararı bulunan şüpheli avukat Faruk Öksüz hakkında ihbara da yer verildi. İhbarda, şüpheli Öksüz'ün örgüt içerisinde ''avukat abi'' olarak yer aldığı, diğer şüpheli Sönmez Ahi ile ilgisinin bulunduğu, örgütün toplantı ve dernek faaliyetlerine katıldığı anlatılan iddianamede, hakkında FETÖ davası açılan Bank Asya'nın eski avukatlarından Süleyman Taşbaş'ın beyanına göre, şüphelinin kapatılan TUSKON'un avukatı olduğu belirtildi.

Aramalarda şüpheliden ele geçirilen dijital materyallerde örgüt elebaşısı Gülen'in fotoğraf ve videolarının bulunması, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ''FETÖ Çatı'' soruşturmasında ismi geçen Ali Çelik ve Ahmet Can ile irtibatlı olduğu belirtilen iddianamede, örgütle ilgisi bulunduğu değerlendirilen şirket ortağı olduğu ve Bylock kullanıcısı olduğu kaydedildi.

Diğer şüpheli Atilla Tarık Çilekçi hakkındaki suçlamalar ise iddianamede şöyle anlatıldı:

''Şüpheli Çilekçi'nin 24 Kasım 2015 günlü ihbar içeriğine göre gizli örgüt toplantılarına katılması, örgüt içinde Ömer kod adını kullanması, 08 Şubat 2016 tarihinde ihbarda bulunan kişinin ifadesine göre Ömer kod adını kullanması, küçüklüğünden beri örgüt içinde yer alması, örgüt liderinin yakınında bulunması, hakim, savcı ve emniyet mensuplarıyla irtibatlı olarak davalar ile ilgili görüşmesi, örgüt üyelerinin gezilerini ve seminerlerini organize etmesi, örgüt liderinin bizzat görüşmek için şüpheliyi çağırması, örgüt avukatlarının şüpheliden aldıkları talimatla Yargıtay ve Danıştay'da davaları takip ettikleri, Fahri Toğa'nın beyanına göre ortaokul yıllarından itibaren örgüt içerisinde yer alması, açık kaynaklarda örgüt lideri ile görüntülerinin bulunması, aramalarda ele geçirilen dijital materyallerde örgüt liderinin görüntülerinin, konuşmalarının, örgüt lideri ve örgüt liderinin yeğeni ile çekilmiş fotoğraflarının, örgüt liderinin kitaplarının, örgüte müzahir dergi sayılarının bulunması, Bylock kullanıcısı olması, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı çatı soruşturmasında ismi geçen Süleyman Tiftik ile irtibatlıdır.''

İddianamede, şüpheli Çilekçi'nin diğer şüphelilerden Sönmez Ahi ile bacanaklık ilişkisi bulunduğu, FETÖ şüphelisi meslekten ihraç edilen hakim savcılarla irtibatlı olduğu anlatılarak, şüphelinin ifadesinde 17/25 Aralık sonrası yapının amacını anladığını, örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde yer almadığını beyan etmesine rağmen, o tarihten sonra örgüt üyelerine has Bylock programını kullanması, örgüt elebaşının görüntülerini saklamaya devam ettiği kaydedildi.

İddianamede, 4 şüpheli hakkında tüm bu nedenlerle atılı ''silahlı terör örgütüne üye olma'' suçunu işledikleri belirtilerek, söz konusu suçtan 7,5 yıldan on beşer yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi.