12 Eylül darbesi sırasında göreviniz neydi?

 

12 Eylül 1980 Darbesi Kenan Evren’in Brüksel NATO toplantısından dönüşte, hava meydanında sivil kıyafetle yaptığı iç politika ve anarşiyle ilgili konuşması ile başlamış oluyordu. 28 Aralık 1978’de Kahramanmaraş olayları üzerine ilan edilen sıkıyönetim nedeniyle Ankara 1No’lu Askeri Mahkemesi’nde 6 hakimle göreve başladık. Her gün cereyan eden yasa dışı toplantı ve gösterilerden ötürü güvenlik güçlerince gözetime alınmış yüzlerce kişi, gözetimin son on beşinci günü komutanlığın tutuklama istemiyle getiriliyordu.

12 Eylül sürecinde başka hangi davalara baktınız?

 

Mahkememizde toplumca az çok bilinen duyulan Erdal Eren, Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu, İsa Armağan davaları karara bağlanmış. Milli Selamet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi,  Halkevleri, Dev-Yol, Ülkü Ocakları ile ilgili tutuklama istemleri de değerlendirilmiştir.

Erbakan’ın tutuklanma istemini reddetmişsiniz.

 

Dosya içeriğine göre MSP Başkanı Necmettin Erbakan ve 40 küsur arkadaşı hakkında komutanlık ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı tutuklama istemini tek hakim olarak reddettim. 12 Eylül darbesini MSP’nin Konya mitingine dayandırmayı hedefleyen konsey bu kararımla hedefine ulaşamadı.

 

12 EYLÜL'ÜN BİLANÇOSU

650 bin kişi gözaltına alındı, ağır işkencelerden geçirildi.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50 devrimci asıldı. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişi işkenceden öldü. 144 kişi cezaevlerinde öldü. 14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi "kaçarken" vuruldu. 95 kişi çatışmada öldü. 73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
43 kişinin intihar ettiği bildirildi.
71 bin kişi TCK"nin 141, 141 ve 163. maddelerinden yargılandı. 98 bin 404 kişi "örgüt üyesi olmak" suçundan yargılandı.
338 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına çıktı.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Derneklerin, partilerin, Türk-İş dışındaki sendikaların faaliyeti durduruldu. Varlıklarına el konuldu.
Üniversite hocalarından 5000 kadarı görevden alındı, güvenlik soruşturmasına tabi tutuldu.
Belediye başkanları görevden alındı, yerine sıkıyönetim atama yaptı. Sendikalaşma kaldırıldı, çalışanların kıdem tazminatı gibi kazanımları daraltıldı, ücretler ve sosyal haklar budandı, grev hakkı yasaklandı.
Zorunlu din dersi getirildi; Türk İslam sentezi bir kültürün milli kültür olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı; Diyanet İşleri’nde 260 din görevlisinin maaşının Rabıta-ül islam örgütünce ödenmesi onaylandı

Erdal Eren’in yaşının büyütülerek idam edilmesi nasıl oldu?

 

Ben sadece tutuklanma istemini karara bağlamadan kimliğini saptadım ve suçla alakalı sorgusunu yapıp savunmasını aldım. Benim dosyayı tetkikimde 18 yaşı 1 ay geçmişti. Mahkemede yaş tetkiki istenilmiş, doktor raporu ile yaş tartışması ortaya çıkmış.

NORMALDE TBMM KARAR VERİR

 

Erdal Eren, Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu’nun idamlarına karşı çıkmışsınız.

 

Kararlar yasalara uygun, Askeri Yargıtay’da onaylanmış, infaz edilecek, ancak darbe ile anayasa iptal edilmiş. Yani anayasa yok. İnfaza kim karar verecek? Normal dönemlerde TBMM verir. Konseye, “Sen kim oluyorsun? Ölüm cezasının yerine getirilmesine konsey nasıl karar verir? Yasa lazım” dedim.

 

ORTADA YASA YOKTU

 

Bu durumda Eren, Adalı ve Pehlivanoğlu’nun idamı hukuksuz.

 

İnfazı düzenleyen bir yasa yok. Mahkememizce verilen ölüm cezalarının infaz edilmemesini yazılı şekilde istediğimden ve bu çocukların idam edilmelerinde bizzat hazır bulunmayı reddettiğimden, emre itaatsizlik suçlamasıyla  Askeri Mahkeme’de yargılandım. Askeri Yargıtay’ın verdiği kararla beraat ettim.

 

12 Eylül’de infaz edilen 50 idam kararı var, bunların hepsi için geçerli mi bu hukuksuzluk?

 

Benim bu itirazlarımdan sonra konsey bir kanun çıkardı ve idamların onaylanmasını kurucu meclise verdi. Bazı idamları kurucu meclis onayladı. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde verilen idam kararlarının tarihini, nerede ve ne zaman, kim tarafından onaylandığını ben takip edemedim.Hele 9 Kasım 1980’de ilişiğim kesildikten sonraki oluşumları izleyemedim.

 

EVREN’DEN DAVACIYIM

 

12 Eylül darbesini yapanların yargılanması gündemde.

 

Tüm darbecilerden, yani darbe yaptığı normal hukuk uygulamaları ile saptanmış kişilerden ve de özellikle 12 Eylül 1980 darbesini yapan Kenan Evren ve dört komutandan hayatta olanlardan davacıyım. Haklarında dava açıldığında müdahil olacağım. 12 Eylül’ün tüm anormal insanlık dışı uygulamalarını sadece bu isimlere yükleyemeyiz. Her uygulamanın değişik aşamalarındaki kraldan fazla kralcıları da vardır. Yani, aşama aşama alt kademeleri kadar, keyfi işlemyapanlar hesap vermeli. Zaman aşımı da dikkate alınarak. İnsanlık suçu sayılan eylemlerde zaman aşımı yoktur.

 

Öz’ün katili, ağa babalarını açıklayacak diye kurtarıldı

 

Doğan Öz Suikastı Davası’na da siz baktınız.

 

Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, kurulan pusuyla evinin önünde görevine gitmek üzere arabasına bindiği sırada atılan kurşunlarla öldürülmüştü. Bu dava mahkememizde görülmüş, silahı kullandığı iddia edilen kişinin suçu sabit görülerek ölümcezası verilmişti. İki kez Askeri Yargıtay’a giden karar sonuçta onaylanmıştı. İnfaz aşamasında hükümlünün kendisini sevk ve idare edenleri açıklayacağı büyük korku ve telaş içine girenlerin girişim ve yasadışı çabalarıyla genel kuruldan bir oy farkı ile suçsuzluğuna karar verilerek terörün başı ağa babalarının saptanması çalışması engellenmiştir. Ne zaman, nerede, ne tür beyan ve hangi çalışmaları yaptıkları bizce bilinen bu istikbal hırsızlarını 12 Eylül’den hesap sorulursa, ki inanmıyorum, ismen açıklayacağız.

 

Adnan Menderes’i darbecileri kurtarmak için ipe götürdüler

 

27 Mayıs sürecinde nelere tanıklık ettiniz?

 

27 Mayıs ve takip eden günlerde, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı adli müşaviri olarak bize de bazı görevler veriliyordu. Yassıada’ya gönderilmeden önce yakalananlar Davutpaşa Kışlası’na getiriliyordu. Onların kimlik tespitlerini ve ilk sorgularını yaptım. Bu esnada Bakan Emin Kalafat’ın ağlaması, Bakan Samet Ağaoğlu’nun çok çok kederli hali, İstanbul Valisi Ethem Yetkiner’in kendisini getirenlere kafa tutması, Komiser Zeki Şahin ve Polis Memuru Bumin Yamanoğlu Harbiye Binası’nda gözetime yollanırken oradakilerce dövülmesi gibi olaylara tanık oldum.

 

SÜİT DAİRESİNDE ARAMA

 

Başbakan Menderes ile karşılaştınız mı?

 

Adnan Menderes’in Taksim-Gümüşsuyu’ndaki Park Otel’de sürekli kaldığı süit dairesinin aramasını, 28 Mayıs günü yanımda 2 subayla birlikte ben yapmıştım. Divan Oteli’ndeki aramada da Tahkikat Komisyonu üyelerinin kaldıkları odalarında çeşitli belgeler, kararlar mektuplar ve silahlar bulundu, kayda alındı.

 

SONUÇ DEĞİŞMEYECEKTİ

 

İdamların durdurulması mümkün müydü?

 

Hayır, sonuç yine aynı yere gelecekti. Milli Birlik Komitesi’nin bazı üyeleri sürekli İstanbul’da komutanlıkla görüşmeye geliyorlardı. Kararın üç kişi ile sınırlandırılmasının bile çok güçlükle sağlandığını sanıyorum. Özellikle Menderes’in cezasının ömür boyu hapse çevrilmesinin darbeyi yapanlara ileride büyük sıkıntılar doğuracağı görüşü ağırlık basıyordu ve maalesef infazlar önlenemedi.

 

Üçlü kararnameyle resen emekli edildim

 

Darbe yapmış konseye kafa tutarak görevinize devam edebildiniz mi?

 

Genelkurmay Mahkemesi’nde görev yaptığım 1973-1977 arası 4 yıl sicil pekiyi, 2. Ordu Komutanlığı’nda 2 yıl sicil pekiyi, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nda 1979 yılı sicil pekiyi iken, Erbakan’ın tutuklanma isteminin reddi, konseyin iptal ettiği anayasa yerine başka bir anayasa düzenleme yapmamış olması ve dolayısıyla yargı yetkisinin kullanılamayacağına ilişkin itirazım gibi nedenler üst üste eklendi.

 

Yasada istifa ve emekliliği talep hakkı askıya alındığı ve yine yasada hakimler hakkında sıkıyönetim komutanlarının resen emekli yetkisini kullanamayacakları hükmü mevcutken fikri yetersizlikten üçlü kararname ile emekli edilen tek kişi benim.

 

Yassıada hakim ve savcılarına Savarona ile Boğaz turu rüşveti

 

Siz, 27 Mayıs öncesinde yaşanan 6-7 Eylül İstanbul Olayları davasına bakan sıkı yönetim mahkemesinin hakimisiniz, bu olaylarla darbeye zeminmi hazırlandı?

 

6-7 Eylül 1955 olayları bana göre önceden planlı, programlı değildir. Beyoğlu ve Sirkeci bölgelerinde başlayan gayrimüslim yurttaşlarımızın ev ve işyerlerine saldırı, kısa zamanda tüm İstanbul’da yaygınlaştı. Asker, çevre garnizonlardan geldi, ancak deneyimi olmadığı için olayları önleme işlevini yerine getiremedi. 12 bin kişi yakalandı. Selimiye Kışlası’na dolduruldu. 15 yaşından küçük 188 çocuk vardı. Onlar öncelikle tahliye edildi. Bu çocukların serbest bırakılması kararını Komutan Danyal Yurdatapan’a götürdüm, “Aknoz Paşa’nın emri var, imzalamam” dedi. Ben ısrar edince, “rütbe ve makamımla oynama” diye yanıt verdi. Direnmem üzerine imzaladı. Yasaları uygulamakta çok zorluklarla karşılaşıyorduk. O tarihteki askeri yargılama usul yasaları, soruşturma aşamasında kararların komutanca onaylanmasını öngörüyordu.

 

27Mayıs 1960’a gelindiğinde Sıkıyönetim Adli Müşaviri’siniz. Sıkı yönetim Komutanlığı ile Yassıada ilişkilerini yürüttünüz. Neler yaşadınız?

 

27Mayıs 1960 harekâtı generaller dışındaki ast rütbeli subaylar tarafından, bu tarihten altı ay öncesinden planlanmaya başlanmış, toplumun gözü önünde “geliyorum” denilerek uygulanmıştır. 1. Ordu Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Cemal Tural ile bazı Milli Birlik Komitesi üyelerinin tartışmalarına tanık oluyordum. Darbeyi yapanların İstanbul Grubu 1. Ordu Komutanlığı’nda ilk toplantılarını yaptıkları sırada Ordu Komutanı Orgeneral Fahri Özdilek’in durumu gündeme geldi. Paşa, Harbiye bahçesindeki lojmanında göz hapsinde tutuluyordu.

 

İçlerinde albaydan yukarı rütbede subay olmadığından Paşa’nın kendilerine katılıp katılmayacağı konuşuldu. Öneri komutana götürüldü. O da işin sonlandırıldığını gördüğü için, vahimhatalara düşebileceği endişesi ve “yararlı olurum” düşüncesiyle bu öneriyi kabul etti. Beni çok sever, “çocuk” derdi. Bu evrede “Çocuk ne diyorsun” diye sorma nezaketini göstermişti. O olmasaydı başka nelerle karşılaşılırdı Allah bilir.

 

BU DURUMU HEP ELEŞTİRDİM

 

Yassıada’da neler yaşandı?

 

Her hafta görevle gittiğim Yassıada’da savcı ve hakimlerle yemekte beraber oluyor, çalışmalar konusunda komutanlığa sunulacak raporu hazırlıyordum. Savcı ve hakimlere normal statüleri dışında sağlanan bazı maddi olanaklar da vardı. Atatürk’ün yatı Savanora ile en az 3 kez aileleriyle birlikte Boğaz veMarmara gezintilerine gitmelerini o zaman da, şimdi de eleştiriyorum.



Hürriyet