Cezaevi yangınını yazılı açıklamayla değerlendiren TBB, ulusal yasal düzenlemeler ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümlerine göre, her tutuklu ve hükümlünün başta yaşam hakkı ile can güvenliği olmak üzere insan olmaktan kaynaklanan kişi dokunulmazlığı ve temel hakları bulunduğunu belirtti. Yaşam hakkını korumanın, tutuklu ve hükümlülerin ruh ve beden sağlığını esas alacak fiziki ve sağlık koşullarını sağlamanın devletin asli görevleri arasında bulunduğu belirtilen açıklamada, "Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi ve Tutukevi'nde çıkan yangın ve bu yangın sonucu kimi tutuklu ve hükümlülerin yaşamlarını yitirmiş olması devletin bu görevini hakkıyla yerine getiremediğini göstermektedir" denildi.
 
"CEZA HÜKMÜNÜ YERİNE GETİRMEK EZİYET DEĞİLDİR"
 
Ceza hükmünün yerine getirilmesinden "eziyetin" amaçlanmadığına, amacın suçluyu ıslah ve topluma yeniden kazandırmak olduğuna vurgu yapılan açıklamada, "İnsanlık dışı koşullarda infaz edilen ceza kararı, ıslah amacına hizmet etmez. Kesin hükme kadar suçsuz kabul edilen sanık veya şüphelinin kaçma ya da delilleri karartma olasılığı olmaksızın tutuklanması ise açık bir insan hakları ihlalidir" değerlendirmesi yapıldı. 

İnfaza dönüştüğü algısı yaratan yersiz tutuklamalarla adli kontrol tedbirlerinin yeterince uygulanmıyor olmasının, ceza ve tutukevlerinin fiziki koşullarını daha da ağırlaştırıldığına işaret edilen açıklamada, hükümlü ve tutukluların insani olmayan koşullarda yaşamaya mahkum edildiği kaydedildi. Ceza ve tutukevlerinin fiziki koşullarının çok ivedi olarak insanileştirilmesi, bunun için de devletin bu konudaki görev ve yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğinin altı çizilen açıklamada, devletin, ceza ve tutukevleri konusunda görev ve yükümlülüklerini yerine getirmeye ve yine Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi ve Tutukevi'nde çıkan yangından sorumlu olanlar hakkında gerekli yasal işlemleri yapması istendi.



Anka