İSTANBUL - Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, JİTEM’i kendisinin kurduğunu ve kendisinin dondurduğunu söyledi. HABERTÜRK’e konuşan Doğan, Ergenekon ile ilgisinin olmadığını belirterek “Benim ilgim alakam JİTEM’ledir” diye konuştu.

İstanbul Sultanbeyli’de bir sitede iki koruması ve bakıcısı ile solunum cihazına bağlı olarak yaşamını sürdüren emekli Albay Arif Doğan, avukatı olan yeğenini pazartesi günü mahkemeye gönderip bir an önce ifadesinin alınmasını isteyeceğini söyledi.

Habertürk’e konuşan Doğan diyabet, panik atak ve kalp hastası olduğunu belirtti ve, “Hâkimlere yalvarıyorum, ölmeden benim ifademi alın, kayda geçin. Anlatacaklarım hem Ergenekon davasına, hem PKK ile mücadeleye ışık tutacaktır” dedi.

JİTEM’i tek başına, kimseden talimat almadan kurduğunu ve 1990 yılında tayini çıkınca kimseye sormadan dondurduğunu belirten Doğan, Eşref Bitlis’in ölümüyle ilgili ifadelerin yer aldığı ses kaydının kendisine ait olduğunu, ancak farklı konuşmalarındanmontajlandığını öne sürdü. Doğan, “Bitlis 1993’te öldürüldü. Ben 1990’da JİTEM’den ayrıldım. JİTEMo yılda öldü, bitti, 1993’te yeniden mi dirildi?” diye konuştu.

Veli Küçük’le ilişkisini, “Ben Yalova’da alay komutanıyken kendisi Edirne’deydi. Zaman zaman görüşmelerimiz olmuştur. Ama onunla ortak hiçbir yanımız, bağlantımız olmamıştır” sözleriyle anlatan Doğan, “1990’da tayinim çıktı. Veli Küçük’ün de tayini çıkmıştı.

Güneydoğu’daydım. Veli Küçük denilen ka..t bana geldi. Ben ona JİTEM’i değil, Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’nı teslim ettim” diye konuştu. JİTEM’in başına geçmesinin ardından Veli Küçük’le ilişkisini dondurduğunu ve 1990 yılından bu yana uzaktan yakından ilişkisinin olmadığını aktaran Doğan, “Ergenekon olayıyla bile bir arada olmadım” dedi.

‘VELİ KÜÇÜK ADIMI KULLANDI’
Veli Küçük’ün emekli olduktan sonra tasvip etmediği olaylara girdiğini belirten Albay Doğan şöyle konuştu: “Bir ara bir firmada genel müdürdü. Bazı işler çevirip para aldığını biliyordum. Bazı yerlerde benim adımı kullanmıştı. Bunun hesabını sormaya gittim... Hatta o görüşmede Seda Sayan ile bir kabadayının kardeşi de vardı. Beni Seda Sayan ile tanıştırmıştı. Sabah gelmeden önce aramızda tartışırken bir adamını telefonla aradı. Benim söylediğim olayı anlattı. Telefondaki ses, ‘Paşam, o işten senin hesabına 150 bin dolar yatırdık. Devamı gelecek merak etme’ diyordu. Diyafon açık olunca her şeyi anladımve o an onunla ilişiğimi kestim. Demek ki, duyduklarım doğruydu. Veli Küçük benimkomutanımdı. Emirleri başımın üstüneydi. Ama o saatten sonra neyin başı üstünde olur, varın siz anlayın.”

‘ÇATLI İLE GÖRÜŞÜRKEN YANIMDA BAKAN KIZI VARDI’
Susurluk kazasında ölen Hüseyin Kocadağ ve Mehmet Özbay’ın (Abdullah Çatlı) çok değer verdiği dostları olduğunu belirten Doğan, “Yalova Jandarma Alay Komutanı iken bana gelmişlerdi. Termal Otel’de konuk ettim. Uzun uzun görüşmeler olmuştu.

O kazadan sonra gazeteci Tuncay Özkan bana gelip kaza öncesi yani oteldeki görüşmelerle ilgili bilgiler almıştı. Kendisine Termal Otel’deki görüşmede bir bakanın kızının olduğunu da söylemiştim. ‘Yüreğiniz yetiyorsa yazın. Yarın tüm gazeteleri aldırıp bakacağım’ dedim. Ama kimsenin yazmaya yüreği yetmedi. Evet o görüşmelerde bir bakanın kızı da vardı” diye konuştu.

‘KELLE BAŞI 3 BİN LİRA ALINIRDI’
JİTEM’in yapısını güvendiği Kürtlerin oluşturduğunu belirten Doğan, şöyle konuştu: “Bana çok önemli ve gizli bilgiler getirirlerdi. Akıl almaz istihbarat bilgileriyle donatılıyordum. PKK’nın yapacağı eylemleri önceden biliyordum. JİTEM aktifken, PKK ile mücadelemizi sürdürürken bölgenin sorumluluğunu Dicle’ye kadar aşiretlere vermiştim.

Herkesin bölgesi ve sorumluları vardı. 10 bin elemanım vardı. Hepsinin ortak düşmanı PKK idi. Terörist öldürmek onlara çıkar sağlıyordu. Kelle başına 3 bin lira prim alıyorlardı. Ben onlardan daha az alıyordum. JİTEM oluşumunun içinde 620 kadın vardı. Operasyonlara onlar da gidiyordu.

JİTEM aldığı istihbarat bilgilerine göre hareket ederdi, sınır ötesi operasyonlarda bulunurduk. Kilometrelerce uzakta sınırı geçip Kanas silahlarımızla kampları delik deşik edip dönerdik.”

‘ERGENEKON’LA ALAKAM YOK’
Yapmadığım, bilmediğim olayın sorumluluğunu almam, konuşmam da” diyen emekli Albay Doğan, Ergenekon’la ilgili, “Ergenekon ile ilgili gözaltına alındım ve sorgulandım. Bana kiraladığım depoda çıkan 280 tane bombayı ne yapacaksın diye sordular. Dedim ki onlara pimlerini çekip bir yerinizde patlatacağım. Ya, benim bombalarla işim olmaz. Daha sonra bomba çıkmadığı söylendi.

Zaten o düzmece bir olaydı. Ergenekon nedir biliyor musunuz? Her tarladan bir tezek, her şehirden bir p......gin bir araya gelip kurduğu bir şeydir. Benim ilgim alakam JİTEM iledir, Ergenekon ile değil” diye konuştu.

‘KIZIM BENİ EVİNE ALMADI’
Emekli Albay Arif Doğan, hakkında yapılan asılsız ve kurgu haberlere karşı mücadele başlattığını söyledi. Kendisiyle ilgili çok ciddi güvenlik sorunu olduğunu belirten ve tutuklanması nedeniyle sağlığının bozulduğunu, ailesinin de kendisini terk ettiğini anlatan Doğan, “Serbest bırakılınca kızım beni evine almadı” diye gözyaşı döktü. Doğan, emekli maaşının yetersiz kaldığı için arkadaşlarının kendisine telefon kontörü gönderdiğini söyledi.

‘PKK’NIN İÇİNDE ADAMIMIZ VARDI’
*JİTEM’i kurduğum için hiç pişman olmadım. İyi ki kurmuşum. Öldürdüğüm PKK’lı sayısını hatırlamam bile söz konusu değil.

* PKK’nın içinde bile adamlarımız vardı, bilgiler anında geliyordu... Operasyon dönüşü mermi hesabı yapardık. Yine Kürtlerden bir grup, leş hesabı yapardı, primler ona göre dağıtılırdı.

* İzin derdimiz ve sınır derdimiz yoktu. Her yol Ankara misali.

* Ben şimdiye kadar üç kez öldüm. Birincisi tutuklanıp demir parmaklıklar ardına atıldığımda. 25 yıldır dağlarda terör ile terörist ile mücadelede bulundum. Sağlığım terör yüzünden bozuldu. Bunu hak etmemiştim. Ne zaman ki Meclis’e PKK’lı Leyla Zana, Sırrı Sakık, Ahmet Türk, Orhan Doğan gibi adamlar sokuldu, ikinci kez öldüm. En kötüsü ve vahimi ise PKK’lıların davul zurna ve halaylar ile karşılanması. İşte bu beni bitirmiştir.

* TV kanallarında, gazetelerde PKK ile ahkam kesenler masal anlatıyor. Erdal Sarızeybek, Bülent Orakoğlu, Mahir Kaynak, Osman Pamukoğlu, Hanefi Avcı, bunların anlattıkları masal, hikâye. Onların eline kâğıt parçası tutuşturup konuşturuyorlar. Benim kadar mücadeleci olamamışlardır. Onlar PKK’nın ‘P’sini, JİTEM’in ‘J’sini bile bilmezler.