2002-2003 yılları arasında dönemin Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan tarafından hazırlanan darbe planında, 'ilk tutuklanacak gazeteciler' grubundaki 36 gazeteciden biri olan Radikal yazarı Cengiz Çandar, "Bu çalışmayı yapan kurum ve kişiler, Türkiye'deki demokrasi açısından bir yüz karasıdır. Bu lekenin silinmesi gerekiyor." sözleriyle hükümete çağrıda bulunuyor. "Bu protokolün ortadan kalkması, yasal ve anayasal bir değişiklik gerektirmiyor. İçişleri Bakanı'nın bir genelgeyle bunu kaldırması gerekiyor. Bunun bugüne kadar kaldırılmaması bir kabahatti." şeklinde konuşan Çandar şu soruyu soruyor: "28 Şubat sürecine ait bir düzenlemeyle nasıl hükümet edersiniz?"

'EMASYA Planı'nı en iyi bilen gazeteci' olarak anılan Ali Bayramoğlu ise gelinen noktada, "Yıllardır EMASYA'yı anlatabilmek için göbeğimi çatlatıyorum. 'Asker sever basın' bunu çok hafifsedi ve ciddiye alan arkadaşlarımız da çok bilgileri olmadığı için çok üstüne gitmediler." biçiminde yakınıyor. EMASYA'nın anlamını Bayramoğlu'nun şu sözleri net olarak aktarıyor: "EMASYA demek, askerin her ilde, o ilin bütün yapısıyla ilgili yaptığı istihbarat çalışmaları, fişlemeler ve bunların depolanması demek. Yani EMASYA demek, fiili askeri darbe demek. O planların uygulanması demek, darbenin olması demek." Balyoz Planı'nda bir darbe tatbikatı yapıldığını savunan Yeni Şafak yazarı, "EMASYA bugüne yönelik de büyük bir tehlikedir. Orada 200 binin kişinin isimleri, gazetecilerin, el konulacak yerlerin isimleri, yapılacak işlerin isimleri var. Ortada darbe ve EMASYA arasındaki bağlantıları fiilen gösteren bir durum var. EMASYA planları ve etrafındaki her garnizonda kurulmuş olan Asayiş Güvenlik Merkezleri, son derece çarpıcı ve önemlidir. Bunun derhal kaldırılması gerekir." diye ekliyor.

Savunma alanında önemli yazılar kaleme alan Taraf yazarı Lale Kemal ise EMASYA'nın kaldırılamamasını, 'hükümetin askeri tahrik etmekten çekinmesi'ne bağlıyor. "Hükümetin kafasında Demokles'in kılıcı gibi duran bir kapatma davası var." diyen Kemal, askeri asli görevine çekecek reformların 2005'ten bu yana durmasını da buna örnek gösteriyor. Geçtiğimiz yıl ortaya çıkan Kafes Planı'nı hatırlatarak "Türkiye uçurumun eşiğinde." yorumunu yapan Lale Kemal, hükümeti cesur olmaya çağırıyor.

KUTU KUTU KUTU

Cengiz Çandar: Hükümetin önemsemediği şey, boynunda kement oldu

Planın tümü açısından bakılırsa, Bu yüz karasına iştirak edenler, kendilerine yasal bir dayanak bulmak için EMASYA'ya gönderme yapıyor. EMASYA'nın böyle utanç verici bir plana yer verip vermediği tartışılır. Ama tartışılmayacak olan, EMASYA'nın 28 Şubat askeri müdahalesinin ürünü olmasıdır. EMASYA'yla birlikte, TSK İç Hizmet Talimatnamesi'nin 35. maddesinin kaldırılması gerekiyor. Üçüncüsü de, 'MGK Siyaset Belgesi' diye hiçbir yasal dayanağı olmayan gizli bir belgeyle, TBMM'nin yasama ve yetkilerinin üstüne çıkan bir metinle ülke yönetilemez. TSK bu tip belgeler sayesinde, kendisinde her türlü demokrasi dışı rejime müdahale hakkını görüyor. Bütün bunların kaldırılması ve yeni bir yasal çerçevenin içine sokulması gerekiyor ki aksi halde bunun sonu gelmez. Hükümetin önemsemediği her şey kendi boynuna takılan bir kement haline geliyor. Öncelikle Türkiye'yi askeri vesayetten çıkartacak yasal değişiklikleri yapmaları gerekiyor. Yeni bir anayasa şart. Onun için önümüzdeki seçim anayasa seçimi olacak. Ama yeni bir anayasaya kadar, 'Bir şey yapılamaz' diye bir şey yok. EMASYA'yı kaldırmak, yapılacaklardan biridir.

Ali Bayramoğlu: İki haftalık çalışmayla bu mesele sona erer

EMASYA'nın iki gerekçesi var. Birincisi, Güneydoğu'da o dönem OHAL'in sona ermesi ve onu ikame etmek için bu protokolü çıkardılar. İç Güvenlik Harekat Bölgelerinde, Güneydoğu ve Doğu'da komuta en yüksek askeri komutana geçiyor, bütün güvenlik güçlerinin komutası yani polis ve jandarma dahil. Bu da Güneydoğu açısından birlik yapılanmalarını, iç güvenlik taburlarını, alaylarını... Asker-sivil ilişkilerinin özünü oluşturan bir iç güvenlik doktrini var, burada. Bunun değişmesi için, bunun ikame edilmesi gerekir. Siviller oturup askerlerle birlikte, MSB bunun yerine başka bir planlama koyacak. İkinci gerekçe şuydu. 28 Şubat, 1997.. Dindarlar, tehlike. Onlara karşı tedbir almak için EMASYA'yı ona göre şekillendirdiler. Sadece İç Güvenlik Harekat bölgelerini değil, Türkiye'nin bütün illerinde muhtemel toplumsal olaylarla ilgili ön değerlendirme yetkisi verdiler, asli EMASYA birliklerine ve yeni kurulan asayiş birliklerine. Bu, 'İstihbarat yapabilirsin, ya da yapılmış istihbaratı depolayabilirsin' demekti. Toplumsal tehlikeyi, mülki amir devrede olmadan, askerin takip etmesi kadar tehlikeli bir şey yoktur. Buna imkan verildi. Bu yön derhal kaldırılmalıdır. Birinci kısmı da kaldırılmalıdır. O da iki haftalık çalışmayla ikame edilebilir. (Fatih Vural-İstanbul)

Lale Kemal: Sokaklardaki çatışmalarda bile EMASYA'nın yetkisi var

Ergenekon soruşturmasının başlaması bir dönem noktasıydı. Yasal olmayan, anayasal suç teşkil eden eylemlerin önünün kesilmesi açısından çok önemliydi. Fakat yasal düzenlemeler yapılmadıkça, darbe planları ortaya çıktıkça, bu planları yapanların ne kadar büyük bir tehdit ve tehlike olduğunu gördük. Türkiye uçurumun eşiğinde. 2009'da Kafes Planı çıktı karşımıza. Koç Müzesi'nde çocukların bombalanması, gayrimüslimlere yönelik akıl almaz planlar olduğunu gördük. Bunların amacı, kaos yaratıp hükümeti istifaya zorlamak ve darbe yapmak. EMASYA Protokolü çerçevesinde son birkaç aydır sokak olayları yaşanıyor. Ötekileştirmeler sokakta kendini gösteriyor. EMASYA, kolluk kuvvetlerinin, polisin bertaraf etmede başarılı ya da yeterli olmadığı noktada, askere sokak olaylarına müdahale yetkisi veriyor. Sıkıyönetim halinin 'de facto'; yani fiili olarak devam ettiği görülüyor. Güneydoğuda güvenli bölgelerin ilan edilmesi, aslında fiili sıkı yönetim halidir. Hükümet bir şeyden çekinmeden, halktan da güç alarak, Türkiye'deki anayasal düzeni değiştirmeye yönelik hareketleri, yasal çerçeve içinde değerlendirmeye almak için çaba harcamak zorunda. Ama bunu yapabilmek cesaret istiyor. Hükümet de bu cesareti göstermeli.  ZAMAN