ntvmsnbc

ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Kent Güvenlik Yönetim Sistemi Açılış Töreninde yaptığı konuşmada, Wikileaks'in yayımladığı gizli ABD belgeleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Erdoğan, şunları söyledi:

''Ben Pazartesi günü Libya'ya hareketim öncesinde gelişmeleri izlediğimizi, Wikileaks'in eteğindeki tüm taşları dökmesini beklediğimizi ifade etmiştim. Ne yazık ki birileri benim kadar sabırlı olamadı. Onlar çok telaşlandı. Açıklanan çok az bilgiyi, bakın belge bile demiyorum, bilgiyi bir fırsat olarak görüp buradan hükümete nasıl saldırırız derdine düşmüş durumdalar.

Her zaman bir şey söylüyorum. Muhalefet bu ülke için, bu millet için çözüm politikaları üretmekten aciz olduğu kadar maalesef siyaset üretmek noktasında bile büyük bir acziyet içinde. Hakkımızda bugüne kadar her türlü ipe sapa gelmez iddiayı gündeme taşıdılar. Her seferinde yüzleri kızardı. Çünkü söyledikleri yalandı, doğru değildi. Sabah iftira attılar, öğlen altında kaldılar. Öğlen itham ettiler, akşam çark ettiler. Akşam söyledikleri yalan, yatsıya kalmadan yüzlerini kızarttı. Şimdi görüyoruz ki kendilerine ait cümle kalmadığı için, başka bir devletin diplomatları arasındaki dedikodu niteliğindeki yazışmalardan medet umar hale geldiler.

‘ABD, DİPLOMATLARINDAN HESAP SORMALI’
Tabii burada hemen peşinen söyleyeyim, bu diplomatların yalan yanlış yorumlarıyla yaptıkları iftiralar birinci derecede Amerika Birleşik Devletleri'ni bağlar. Bunun hesabını ABD'nin sorması lazım o diplomatlarından.''

‘ABDESTİMDEN ŞÜPHEM YOK Kİ...'
Erdoğan, şöyle konuştu: ''Hiçbir diplomat, yalan yanlış kendine ait yorumlarla bir ülkeyi itham altında tutamaz. Nitekim, şu anda tüm dünyadaki yapılan yorumlar dünyada bir çalkantıya sebep olmuştur. Kendi ürettikleri dedikoduları başkalarından duyunca gerçek sandılar. İsrail medyasına Türkiye'nin Başbakanı'ndan şikayet edenler, Brüksel'de Paris'te Türkiye'yi yabancılara şikayet edenler, en çok yabancı diplomatların hezeyanlarına sarılmış durumdalar. Neymiş, Başbakan'ın falanca ülkede şu kadar hesabı varmış, neymiş Başbakan Antalya'daki raylı sistem ihalesine müdahale etmiş. Bu hezeyanlara sarılacak kadar mı acizsiniz? Bu iftiralardan, bu iddialardan, medet umacak kadar mı çaresizsiniz? Allah aşkına bu kadar fırsatçılık olur mu? Kendi ürettikleri dedikoduları başkalarından duyunca gerçek sandılar. Benim abdestimden şüphem yok, dolayısıyla namazımdan da şüphem olmaz.

‘MANŞET ATAN, SİYASET MALZEMESİ YAPAN DA ALÇAKTIR'
Düne kadar Türkiye'yi sırça köşklerinden izliyorlardı, bugün artık kendi ülkelerini yabancı diplomatların dedikodularından izlemeye başladılar. Düne kadar Türkiye'yi sadece magazin basınından takip ediyorlardı, bugün artık magazin diplomasisinden izlemeye başladılar. Düne kadar kendi hezeyanlarıyla siyaset üretiyorlardı, bugün onu da yapamaz hale geldiler. Düne kadar kendi hezeyanlarıyla siyaset üretiyorlardı, bugün onu da yapamaz hale geldiler. İftira ve iddia ithal etmeye başladılar. Yeter ki hükümete yönelik bir saldırı olsun, yeter ki Başbakan'a yönelik bir saldırı olsun. Nereden geldiğine bakmadan, aslını astarını araştırmadan, arkasındaki niyet, hedef, gaye hakkında en küçük bir endişe taşımadan buna sarılmak en hafif tabiriyle fırsatçılıktır. Açık açık söylüyorum, bana, şahsıma, aileme, dünürüme, arkadaşlarıma yönelik -ki benim dünürüm yazmak çizmekten başka hiçbir şey bilmez, hayatı yazmakla çizmekle geçmiştir- adamı müteahhit yaptılar. Hayatında böyle bir şey olmamış. Açık söylüyorum, Bu tür iftiraları atıp bunları ispatlayamayanlar ne kadar alçaksa, bu iftiraları manşetleriyle, söylemleriyle yayanlar, bu iftiraları siyaset malzemesi yapanlar da aynı derecede müfteridir, alçaktır.''

‘İSVİÇRE’DE BİR KURUŞUM YOK’
Hukukta bir kural olduğunu, iddia sahibinin iddiasını ispatla mükellef olduğunu ifade eden Erdoğan, ''İspat görevi benim değil, ispat görevi bu iddiayı ortaya koyanlarındır. Anamuhalefet lideri gitsin bu iddiayı ortaya atanlara sorsun. Böyle bir şey söylüyorsunuz ama... ABD bu işleri iyi bilir, bunun diplomatları da bu işi iyi biliyor... 'Nerede bunun delili yahu, delili bir gösterin de bu bizim işimize yarasın' diye Türkiye'de bunu öğrenmeleri gerekir'' diye konuştu.

'İSPAT EDERSENİZ GİDERİM'
Erdoğan, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: ''Ama böyle bir şey bulamayıp, sadece atılan iftira üzerinden kalkıp da benden bunun ispatını istemek kadar cehalet olur mu, zavallılık olur mu? Ben neyi ispat edeceğim. Olmayan şey ispat edilir mi? Benim İsviçre bankalarında bir Allah kuruşu param yok ki bunu ispat edeyim. Şimdi ben anamuhalefetin liderine ve diğerlerine diyorum ki 'böyle bir şeyi ispat ettiğiniz anda ben bu makamda durmam, milletvekilliğinde durmam ama siz o makamlarda duracak mısınız?' Ben bunu söylüyorum, bu kadar açık konuşuyorum. Biz yola çıkarken, üç şeyle mücadele edeceğimizi söyledik; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar... Bunları çökerttiğimiz için benim halkım bizi buralarda tutuyor.

KILIÇDAROĞLU’NA: BÜYÜK SEVİYESİZLİK
Sen Başbakan'ı seversin veya sevmezsin, sen Başbakan'dan haz edersin ya da etmezsin ama ülkene saygın varsa, milletine saygın varsa, kendine saygın varsa bu ülkenin Başbakanına, yabancıların hatta ne idüğü belirsiz olanların attığı iftiralara sahip çıkamazsın, bu kadar açık konuşuyorum. Hukukun en temel iddiasını inkar edemezsin. Müfteri, iddiasını ispatla mükelleftir. Kim iddiada bulunuyorsa ispat yükümlülüğü ona aittir. Masum olan masumiyetini ispata çalışmaz. Anamuhalefet lideri çıkmış bunu söylüyor 'Başbakan iddiaları ispatlasın'. Bunu bilmemek ne kadar büyük bir cehaletse, bunu siyaset malzemesi yapmak o kadar büyük seviyesizliktir. Siyaset, seviye ister, nezaket ister. Siyasetçi hakşinas olmalıdır, gerçeği çarpıtmak, yalan ve iftiradan medet ummak bir siyaset tarzı olamaz, siyaseti yalan ve iftira üzerine kuranlar hiçbir zaman amaçlarına ulaşamazlar.

Maalesef son dönem gördüğümüz tablo, Türk siyaseti açısından hiç hoş değildir. Küfürü konuşmak, hakaret etmek, iftira etmek siyaset dili haline getirilemez. Ülkesinin Başbakanına ağzına alınmayacak hareketler edenler nasıl bir seviye kaybı içindelerse yabancıların yalanlarını gerçek kabul edip, bunların ardına sığınarak hükümeti topa tutanlar da ciddi bir seviye kaybı içindedirler.''

MEDYAYA SERT ÇIKTI
Medyaya da seslenen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Aynı şekilde bunları sürmanşet veya manşet yaparak, bunlara sarılarak hükümete saldıranlar da aynı seviyesizliğin içindedirler. Bir defa onurlu bir medya veya onurlu bir medya mensubu kalkar bunu sorar, kime bu iftira yapılıyorsa ona sorar. Eğer Başbakan ile ilgiliyse sorar 'Sayın Başbakan var mı böyle bir şey? Varsa üzerine gideceğiz'. Ama Başbakan bakın size ne diyor 'Hayır, benim böyle bir şeyle ilgim, alakam yok' diyorsa o zaman da bunu yazmaman gerekiyor ama sen hiç sormadan, etmeden, araştırmadan kalkıp iftira at, tutmasa da iz bırakır mantığıyla hareket edersen işte bu seviyesizliktir, bu ahlaksızlıktır. Biz seviyesizliği kendileri için seviye haline getirmeye çalışanların söylemlerini muhatap almak istemiyoruz. Çirkin bir üslupla siyaset yapanları ne biz muhatap alır onların seviyesine ineriz ne de aziz milletimiz bunların söylemlerine prim verir. Siz hem Türkiye'nin öneminin, saygınlığının artmasından dem vuracaksınız, hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanını kalkacak bu tür şeylere 'ispat et' diye onunla muhatap tutacaksınız. Biz bununla kalmayacağız. Bir defa bu diplomatlar hakkında ulusal, uluslararası bütün yargı içerisinde, arkadaşlarım çalışmalarını yapıyor. Orada da bu süreci devam ettireceğiz. Bundan sonrasını onlar düşünsün.

ABD yönetimiyle de bunları konuştuk. Zaten kendileri özür beyanında bulundular ama biz bunu yeterli bulmuyoruz. Bu diplomatlarla ilgili gerekli olan bütün girişimleri yapmak durumundadırlar. ABD gibi devletin istihbarat teşkilatı bakın ne hale gelmiştir, diplomasisi ne hale gelmiştir. Bu, ABD'nin sorunudur, bizim sorunumuz değil. Çok açık net söylüyorum biz rahatız, bizim hiçbir sıkıntımız yok, sıkıntısı olanlar düşünsün. Yapmadığımız şeylerle bize iftira atanlar bu iftiraların altında şimdi ezilecekler, bitecekler, yok olacaklar.

‘KİMSE HAKARET EDEMEZ’
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Kosova'da, Lübnan'da, Libya'da büyük bir ilgi görüyor diye mutsuz olanlar var, kıskançlık içine girenler var. Bakın ben buradan açık açık söylüyorum. Bu belgelerde olduğu iddia edilen muhalefet partisine yönelik sıfatlar en az bana atılan iftiralar kadar beni rahatsız etmiştir. Hiçbir yabancı bana, ülkeme, milletime olduğu kadar benim ülkemin muhalefet partilerine, benim ülkemin siyasetçisine hakaret edemez. Çirkin sıfatlar kullanamaz.

Biz aynı seviyeli aynı onurlu aynı basiretli duruşu muhalefetten de beklerken maalesef onlar iftiralara borazanlık etmeyi tercih ediyorlar. Milletim bu basiretsizliği elbette değerlendirecek ve gerekeni de günü gelince yapacaktır.”

ŞİMDİ ERGENEKON’DAN İÇERİDE’
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Böyle ciddiyetsizlik olmaz. dedikodu yapmak, asparagas haberler yapmak, fitne çıkarmaya çalışmak diplomatik değildir. Bir dönemin büyükelçisinin veya iki büyükelçinin kişisel kinlerinden kaynaklanan yalan ve iftiralarını gerçek gibi kabul etmek, bunun üzerinden hükümeti suçlamak büyük bir yanlıştır. ABD Dışişleri'nin bile ciddiye almadığı dedikodu bilgilerini, çirkin iftiraları siyaset malzemesi haline getirenler ömür boyu yaşayacakları bir utancı üstlenmiş olurlar.

Aziz milletimizden beklentimiz şudur; hadise henüz çok sıcaktır. Neyin hedeflendiğini, gayenin, amacın, niyetin ne olduğunu sağduyu içinde bekleyerek görelim. Sabırsızlık içinde, puslu havadan yarar umarak fırsatçılık tavrıyla yapılan her değerlendirme erkendir, yanlıştır, yapanları gelecekte utanç içinde bırakır. Bugün bu iddialara sarılarak manşet üretenler, manşet atanlar, siyaset üretenler, söylem üretenler yarın mahcup olurlar. Şu anda, belediye başkanlığım döneminde (Erdoğan'ın 1 milyar doları var) diyen, Ergenekon davasında zanlı olarak içeride. 1 Milyar dolar... Yahu bizim o zaman 4,5 yıllık belediyemiz döneminin bütçelerinin toplamı o kadar tutmadı. 1 milyar dolar benim param varmış... Buna o zaman önemli bir işadamı da sahip çıktı, sonra özür diledi.

Ve şimdi Ergenekon sanığı olarak bu efendi içeride. Aynı şekilde, aynı yolla devam eden bir medya hala var, köşe yazarları hala var. Çünkü bunların dünyasına işlemiş bu. Ruh dünyası bunlarla zenginlik kazandı. Bakın bu iddiaları siyasetin malzemesi yapanlar yarın birileri tarafından kullanıldıklarını görür ve utanırlar. Biz sabırla sağduyu ve kararlılık içerisinde gelişmeleri izleyeceğiz. Bizim hakkımızda iftiralarla dolu birçok kitaplar yazılıyor. İftiralarla dolu tamamıyla. Çünkü başbakana iftira atmak prim yapıyor birileri için. Kitap yazarken de prim yapıyor, gazete haberi yaparken de prim yapıyor. Ben bununla nasıl olsa reyting sağlıyorum, tirajı artırıyorum, onun için 'at' diyor.

Türkiye, muhalefetin muhayyilesine sığmayacak kadar büyük bir ülkedir. Onlar istese de istemese de Türkiye itibarlı bir ülkedir, güçlü bir ülkedir. Biz gerektiği zamanda, gerektiği zeminde gerekeni söyler, gerekeni yaparız. Bunu da bize hiç kimsenin hatırlatmasına ihtiyaç duymayız.''