Brüksel temaslarının ardından basın toplantısı düzenleyen Ergin, AB'ye sert eleştirilerde bulundu. Müzakere fasıllarıyla ilgili tarama sürecinin 2006 yılında tamamlanmasına rağmen bakanlığını ilgilendiren yargı ve temel haklar dahil bazı fasıllarda aradan 6 yıl geçmesine karşın tarama sonu raporlarını alamadıklarını, dolayısıyla resmi açılış kriterlerini öğrenemediklerini belirten Ergin, bu nedenle AB'nin yargıyla ilgili konularda Türkiye'yi eleştirmesinin, "Hukuki ve etik altyapısının bulunmadığını" AB yetkililerine de söylediğini aktardı. Ergin, AB'nin tavrını, "ödev vermeden 'bunları neden yapmadın' diyen öğretmene ve reçete yazmadan 'bu ilaçları neden kullanmadın' diyen doktora" benzetti. Buna rağmen Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği önem nedeniyle halkın yararına olduğunu düşündüğü reformları hazırlamayı sürdüreceğini vurgulayan Ergin, "gerekirse Kopenhag siyasi kriterleri, Ankara kriterleri ve Maastricht ekonomi kriterleri, İstanbul kriterleri yapılarak" yola devam edileceğini yineledi. Bakan Ergin, yargı ve temel haklar faslında gayriresmi açılış kriterlerini karşılamaya çok yakın olduklarını ve önlerine siyasi bir engel çıkarılmaması halinde kısa sürede de kapatabileceklerini ifade etti. Ergin, AB'nin de önem verdiği 4'üncü yargı paketinin en geç ocak ayı ortalarında Bakanlar Kurulu'ndan çıkmış olacağını bildirdi. Sadullah Ergin, 4'üncü yargı paketine ilaveten Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı, uzun yargılama sürelerinden kaynaklanan davalara iç hukuk yolunun açılması ve insan hakları eylem planı sayesinde Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde aleyhinde en çok başvuru yapılan ikinci ülke ve en çok mahkum olan ülke görüntüsünün orta vadede değişeceğini söyledi. 

"RAPOR SİRK AYNASINA BENZİYOR"

Avrupa Parlamentosu'ndaki temaslarında Türkiye'deki tutuklu gazeteciler konusunun da gündeme geldiğini belirten Ergin, Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) tarafından açıklanan, "Türkiye'nin Basın Özgürlüğü Krizi, Gazetecilerin Hapsedildiği ve Muhalefetin Suç Sayıldığı Günler" başlıklı raporu, "zayıfı şişman, uzunu kısa gösteren sirk aynasına" benzetti. Ergin, raporda eleştirilen Türk yargısının, iddia makamı, savunma ve tanıkları dinlerken, bilirkişi görüşü alırken ve kararlar temyiz edilebilirken, CPJ'nin sadece sanık avukatlarının ifadelerine dayanarak gerçekleri çarpıtan bir rapor hazırladığını belirtti. Bakan Ergin, "Bir tek tutuklu gazeteci bile fazladır. Türkiye kendi standartlarını iyileştirme noktasında ciddi bir çalışma içindedir. Biz bir yandan bu çalışmaları yaparken, diğer yandan Türkiye'nin iyi niyetli gayretlerini zehirlemeye, sabote etmeye dönük bu tip çalışmaları, sirk aynası tutma faaliyetlerini (AB'deki) muhataplarımla paylaştık" dedi. 
Ergin'in, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'de Tutuklu Gazetecilerin Durumunu İzleme Grubu üyeleriyle da paylaştığı Adalet Bakanlığı'nın CPJ raporuna ilişkin değerlendirmesinde, söz konusu raporda gazetecilik yaptıkları için cezaevinde olduğu savunulan toplam 76 isimden 15'inin mahkum olduğu ve diğerleri hakkındaki kovuşturma sürecinin devam ettiği belirtiliyor. Adalet Bakanlığı'nın değerlendirmesinde, mahkum olan isimlerin hangi suçlardan ceza aldıkları ayrıntılarıyla verilirken bombalamadan patlayıcı madde 
yerleştirmeye, polis memurunu öldürmeye, terör örgütü üyeliğine, silahlı banka soygununa ve resmi belgede sahteciliğe kadar adi ve örgütlü suçlar dikkati çekiyor. 

DİĞER PARTİLER KATILMAZSA..

Sadullah Ergin, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili bir soru üzerine, şöyle konuştu: "AK Parti'nin başkanlık sistemine dönük taleplerinin yeni anayasa çalışmalarını tıkadığı fikrine katılmıyorum. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu oybirliğiyle karar alabilmektedir. AK Parti kendi görüşünü bu heyete sunar ancak burada kabul görmesi halinde bu önerinin hayata geçme imkanı olur. Diğer partiler buna katılmadığı sürece bu AK Parti'nin teklifi olarak o masada duracaktır. Ama hayata geçmesi için en az 2 partinin bu konuda uzlaşması gerekiyor. Bundan dolayı bu komisyonun çalışmalarının kilitleneceği öngörüsünü doğru bulmuyorum." Ergin, "Türkiye'nin olağan dönemde sivil iradenin yapacağı bir anayasaya ihtiyacı var. Türkiye bundan daha iyisini hak ediyor" ifadesini kullandı. 

YARGIÇ SIFATIYLA GÖREV YAPIYOR

Bakan Ergin, ombudsmanlıkla ile ilgili eleştirilerin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi: "Yeni seçilen kamu başdenetçisiyle (Mehmet Nihat Ömeroğu) ilgili olarak, Yargıtay'da genel kurulda görülen bir davada 23-24 hakimden birisi olarak katılmış ve orada kullandığı oy çerçevesinde birtakım değerlendirmeler yapılıyor. Ben bu değerlendirmelerin içerisine girmek istemiyorum. Neticede yargıç sıfatıyla orada bir çalışma yapıyor ve kendisi 5'inci dairede çalışmasına rağmen o dava farklı bir daireden gelmiş. Dolayısıyla kendi dairesinin ihtisas alanında olmayan bir dosya. Netice itibarıyla verilen karar tartışılabilir. Ama sadece buna bakarak Sayın Ömeroğlu'nun Türkiye için iyi bir ombudsman olmayacağı şeklindeki değerlendirmelerin ben biraz maksadı aşan değerlendirme olacağını düşünüyorum." Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Belçika'da Türkleri ilgilendiren bazı yargı kararlarıyla ilgili görüşünün sorulması üzerine, şunları kaydetti: "Avrupa'dan Türkiye'yi ziyarete gelen bazı heyetler Suriye sınırındaki kampları da gördü. O kamplarda zor durumdaki insanlara sunulan hizmetleri 
gördüklerinde gerçekten çok etkilendiler. Bunların bir kısmı Brüksel'den geldi. Onlara şunu ifade ettim; masa başında, kağıt üzerinde demokrat olmak, insan haklarına saygı duymak ve bunları savunmak çok zor bir şey değil. Ama Türkiye'de 130 bin sığınmacı var, Türkiye bunları 1 yılı aşkın süredir her türlü imkanlarını seferber ederek kucak açmış. Onların çocuklarının eğitiminden tutun sağlık ve barınma imkanlarına kadar elinde ne varsa bölüşmüş, maddi ve manevi yükünü paylaşmış ve paylaşmaya devam ediyor. Ama bu 1.5 sene içinde sadece 'aferin, sağolun, varolun'dan başka birşey yapmayan insan hakları savunucuları, demokrasi havarileri, 'vakit laf söyleme vakti değil eylem vakti, neredesiniz' diye sormuşuzdur onlara. Bu ziyaretimde de benzer şeyleri ifade ettim."