Candaş Tolga Işık'ın yazısından o bölüm şöyle:

17-25 Aralık 2013’ün öncesine kadar İstanbul emniyetinin FETÖ’nün kontrolünde olduğu dönemde İstanbul Emniyeti Narkotik Şube Müdürlüğü Tarkan’ı tam 15 ay boyunca dinlemiş. Sadece dinlemekle de kalmayıp Tarkan’ın bulunduğu ortamların görüntülü takibi için izin almış.

Konuştuğum üst düzey emniyet yetkilileri şöyle anlattı hadiseyi:

“Narkotik şube bir şüpheliyi uyuşturucuyu kimden-kimlerden hangi yollarla edindiğini ya da kime-kimlere sattığını öğrenmek için dinler.

Kişi uyuşturucu kullanıcısıysa bu suçun boyutlarını tespit için dinler. Her halükarda dinleme-takip 2 ay bilemedin 3 ay sürer. Bir insanı narkotik bir suç şüphesiyle 15 ay dinliyorsanız, dinlemeyle birlikte şüphelinin bulunduğu ortamları kameralarla izleyebilmek için de yargıdan yetki alıyorsanız bunun altında iyi niyet yoktur. Başka bir maksat vardır. Nedir o maksat? Adamın bütün özel hayatını deşifre edip, şantaj yapmak ya da bu bilgileri farklı amaçlar doğrultusunda kullanmak...”


Tarkan FETÖ’nün ne ilk ne de son kurbanıydı...

Ancak bu hikaye bir zamanlar devletin gözü dönmüş bir örgüt tarafından nasıl işgal edildiğini ve bu işgalin sıradan bir vatandaştan ülkenin en ünlü sanatçısına kadar herkesi nasıl mağdur ettiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.