Antalya Kültür Merkezi'nde (AKM) gerçekleştirilen konferansa Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ve eşi Gülseli Akaydın da katıldı. Konferans salonuna girerken katılımcılarla görüşen Avukat Feyzioğlu, daha sonra kendisi için ayrılan protokol koltuğuna oturmayarak, vatandaşların arasına katıldı. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın açılış konuşmasının ardından konferansa başlayan Ankara Baro Başkanı Avukat Metin Feyzioğlu, bağımsız ve etkili bir dış politika için özgür düşünen bireylere ihtiyaç olduğunu ifade etti. Feyzioğlu, "Özgür düşünen bireyler ülkeyi sanat teknoloji bilim alanında ileriye götürüler, özgür düşünen bireyler ve özgür basın toplumu tehlikeler konusunda önceden bilgilendirir ve uyarır ve yönlendirir" dedi.

"İSTEDİĞİNİZ KADAR 'ONE MUNİTE' DEYİN"

Özgür ve etkili bağımsız bir dış politika için olmazsa olmazlardan birisinin de ekonomik güç olduğunu belirten Feyzioğlu, "Ekonomik güç olması için dışa çevrilemeyecek şekilde borçlu olmamanız gerekiyor. Enerji kaynaklarınızın çeşitli olması gerekir. Bu borçlandığımız yani sürekli alacağı artan uluslar arası güçler borçlu olan ülke üzerinde politik güç sahibi olur. Demek ki çevrilemeyecek bir borç yükü altına girmiş bir ülkenin alacaklı olan ülkelere karşı bağımsız bir dış politikası olamaz. Büyükşehirlerimizin tamamı Rus doğal gazı ile ısınıyor. İstediğiniz kadar Rusya'ya dönün 'One Minute' deyin. Doğalgazın musluğu kimdeyse sanayinin, şehirlerin şalteri ondadır" diye konuştu.

"MUSTAFA KEMAL NE MİLİTARİSTTİR, NE DE DİKTATÖR"

AKM'deki konferansında kendisi için hazırlanan masaya oturmayarak, dinleyicilerin arasında dolaşarak konuşan Feyzioğlu, silahlı kuvvetlerin önemine de değindi. Feyzioğlu, siyasete karışan ve siyasete karışmayı sürekli kendinde hak gören bir silahlı kuvvetlerin güçlü olmadığını belirterek, "Bu toplumu da içten içe güçsüzleştirir. Çünkü toplum son tahlilde silahlı kuvvetle güvenip kendi yapmakla yükümlü olduğu işleri havale eder" dedi. Mustafa Kemal Atatürk'ün bazı cahiller tarafından militarist bir diktatör olarak takdim edilmekte olduğunu ifade eden Feyzioğlu şunları kaydetti:

"Oysa Mustafa Kemal ne militaristtir, ne de diktatör. Atatürk'ün yola çıkarken ilk devrimi üniformasını çıkarıp milletin bir ferdi olarak milli mücadeleye başlamış olmasıdır. Önce millet meclisi oluşmuş, düzenli ordu sonra gelmiştir.

Kara cahiller Mustafa Kemal Atatürk'ü dönemindeki Hitler'le, Stalin'le Mussolini ile mukayese ederler. Oysa Hitler Avrupa'nın en ileri ve en sanayileşmiş toplumlarından birine en ileri demokratik hakları kullanarak seçimle gelmiştir ve seçimle geldiği Almanya'yı tarihin gördüğü en karanlık diktatörlüğe çevirdi. Mussolini Avrupa'nın sanatta, kültürde en ileri bir demokrasisini yine demokratik haklarla almış ve bir dikta rejimi kurmuş. Her ikisi de memleketlerine yollar yapmışlardır, tam istihdam sağlamışlardır. Ama faşist oldukları için, insan haklarını yok saydıkları için tarih onları inşa ettikleri binalarla, yaptıkları yollarla değil faşist oldukları ile lanetlemektedir. Atatürk Avrupa'nın en geri kalmış, okuma, yazma oranı yüzde bir bile olmayan toplumunu almış, bütün üniversite mezunları Çanakkale Savaşı'nda şehit olmuş bir toplumu almış, sanayileşmeyi geçin topraklarının dörtte üçünü işleme imkanından yoksun bir toplumu almış önce cumhuriyeti kurmuş, böylece demokrasiye bütün olanakları yaratmış."

"ASKERİ DARBE DEMOKRASİYE ZARAR VERİR"

İstisnasız bütün askeri darbelerin Türkiye demokrasisine büyük zarar verdiğini söyleyen Feyzioğlu, "Bugün ne çekiyorsak askeri darbelerin bizlerin üzerinden silindir gibi geçmiş olması sebebi iledir. Ancak 2005 yılında kanunları özel olarak yazılan 2007'de de startı verilen soruşturmalar dizisi artık tüm dünyanın kabul ettiği üzere başlangıçta iddia edildiğinin aksine darbeye karşı bir hukuki mücadele süreci olmamıştır" dedi. 18 bin sayfalık bir iddianameler ve 120 milyon sayfalık dokümanlar dizisi ile suçluyu suçsuzdan, sapı samandan ayrıma ihtimalinin olmadığı belirten Avukat Feyzioğlu Türkiye'de donanmada terfi ettirilecek subayın kalmadığını ifade etti. Feyzioğlu konuşmalarını şöyle sürdürdü:

"En son Başbakan da büyük bir üzüntü ile 'amiral yapacak albayım kalmadı' diyerek üzüntülerini ve mağduriyetlerini ifade ettiler. Buraya gelmeden önce Ankara yakınında iki göle gittim. Ankara'da Eymir ve Mogan gölüne gittim. Her iki gölün de çevresinde dolandım aradığımı bulamadım. Ankara'nın göllerinde donanma yok. Yani Türk donanması Ankara'nın göllerinde konuşlanmamış. Ankara eğer merkezi hükümetse donanmanın askeri darbe yapacak bir gücü yok. Ama şu soruyu ister istemez sordum. İyi de askeri darbeye karşı soruşturma harekatı donanmayla başlamıştı. Yani Türk donanması komuta edecek subay kalmamacasına omurgasından ortaya kırılmıştı. Nasıl iş bu? Ankara'da bir tek kuvvetin askeri gücü yoktur, o da donanma. Ama o askeri kuvvetlerinden bir tanesi yani donanma Ege'nin ve Kıbrıs'ın Türkiye açısında hayati önemi dikkate alındığında vazgeçilmezdir. Yani donanma olmazsa Kıbrıs Yunanistan'a ve İsrail'e karşı memleketimizin menfaatlerini koruyamaz. Suriye'de uçağımız düşürürler bırakın düşürmeyi,cezalandırmayı, kimin düşürdüğünü dahi donanmanız yoksa ispat edemezsiniz."

Cumhuriyet ve Demokrasi konulu konferans, soru cevap şeklinde devam etti