Atatürkçü Düşünce Derneği Mersin Şubesi'nin düzenlediği bir etkinliğe katılan Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, burada yaptığı konuşmada ülkedeki gelişmeleri değerlendirdi. Mikrofonla davetlilerin arasında dolaşarak konuşma yapan Feyzioğlu, Türkiye'de yaşananlar nedeniyle insanların sindiğini ifade etti. Karşı tarafa kızarak Cumhuriyet değerlerinin korunamayacağını belirten Feyzioğlu, "Karşı tarafın hedefi nedir, stratejisi nedir, hangi kanattan saldırıyor anlamak zorundasın. Bunu anladıktan sonra kendi stratejini belirle ve golü at. Biraz da neşeli olun. Ah vah ederek, yandık bittik diyerek bir yere varamayız. İlk yapacağımız şey birbirimize pozitif enerji vermek. Türkiye'de siyaset yargı eliyle şekillendiriliyor. Bu geçmişte de oluyordu şimdi acımasızca devam ediyor. Bugün şekillendirme Cumhuriyet, demokrasi ve Lozan Anlaşması ilkelerinden vazgeçilmesi için yapılıyor. Yargının, siyasetin denetiminde olduğu konusunda şüphe kalmadı. Bağımlı hale geldiği sadece bizim tarafımızdan değil, Avrupa tarafından da bir vakıa olarak dile getiriliyor. Öyleyse yargı, siyasi iktidarın yönlendirmesine tabidir" diye konuştu.

DONANMA'DA ORAMİRAL KALMADI

Bölgesel güç olmak isteyen Türkiye'nin donanmasının operasyonlarla adeta tasfiye edildiğini de ileri süren Feyzioğlu şu görüşlere yer verdi:"Bölgesel güç ya da dünya gücü olmak isteyen ülke, dış politikada hakkını savunmak isteyen ülke donanmaya sahip olmalıdır. Güçlü bir donanman yoksa, ordun güçlü değildir. Ankara'da biliyorsunuz deniz yok. Ankara başkent. Dolayısıyla darbe yapmak isteyen Ordu önce Ankara'yı kontrol altına alacak. Darbe yapılacaksa Ankara'da yapılacak. Ankara'da donanma gücü yok, ama Balyoz davasında çökertilen ilk yer Donanma oldu. Son istifayla birlikte oramiral kalmadı. Oramiral adayı da kalmadı. Ben hukukçuyum, bana Balyoz davasını soruyorlar. Balyoz davasını bana sormayın. Balyoz davasını orduya sorun. Emir komuta kademesi etkilendi mi, liyakat sistemi kalktı mı? Bunları soracaksınız. Bağımsız dış politika için güçlü Silahlı Kuvvetler gerekir. Bunun için siyasete karışmamış, milli, disiplinli, moralli ve azimli Silahlı Kuvvetler gerekir. Genelkurmay Başkanı PKK'nın ikinci adamının ifadesiyle hapse atılmış bir Silahlı Kuvvetler değil. Avukatları toplayıp götürüyorlar. Bir meslektaşımız Suriye'deydi, uçağa atladı, geldi, teslim oldu. Kaçma şüphesiyle tutuklandı. O avukat, firkateyndeki görevini tamamladıktan sonra gelip teslim olan subayın tutuklanmasını kınadı mı bilmiyorum. Umurumda da değil. Malzeme vermekten, iklim yaratmaktan vazgeçin. Biz uzatalım elimizi ve kınayalım. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın karşı çıkmaya hazır mıyız? Ankara'daki, İzmir'deki insan hakkı ihlali için ayağa kalkıyorsak Şırnak'taki insan hakkı ihlali için de ayağa kalkmak zorundayız. Çünkü biz iki yüzlü davranamayız. Biz ezber bozmak zorundayız, Türkiye, düşünmenin, konuşmanın, düşünce açıklamanın kahramanlık olduğu bir yere döndü. Böyle bir ülkede demokrasiden söz edilemez."