İsrail'in, uluslararası sularda gözaltına aldığı çoğu Türk 520'den fazla yardım gönüllüsü Türkiye'ye döndü. Ağır yaralanan ve yoğun bakımda tedavileri devam ettiği için İsrail'de kalan iki kişiye ise Türk doktorlar nezaret ediyor. İsrail'in alıkoyduğu aktivistlerin iadesi tamamlanırken Ankara, gemilere yapılan kanlı baskını soruşturacak uluslararası bağımsız bir komisyon kurulması için diplomatik girişimlerini sürdürüyor. ABD temaslarını tamamlayarak yurda dönen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün ilk işinin komisyonun bir an önce kurulması için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ile görüşmek olacağını açıkladı. Tel Aviv yönetiminin yapacağı bir tetkikin kesinlikle kabul edilmeyeceğini vurgulayan Davutoğlu, komisyonun raporuna göre, başta tazminat talebi olmak üzere, olayın sorumlularının yargılanması için harekete geçileceğini söyledi.

Türkiye'nin bu olayın peşini bırakmayacağına dikkat çeken Dışişleri Bakanı, Ankara'nın kararlılığını şu sözlerle ifade etti: "Sözlü özür beyanları bizi tatmin etmez. Tazminat dahil bütün uluslararası hukukun gerekleri takip edilmeli. Gazze'deki blokaj kaldırılmalı. Bu hedefler gerçekleşene kadar politikalarımızı sürdüreceğiz."

İHH BAŞKANININ AÇIKLAMALARI

İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı İHH Başkanı Bülent Yıldırım, "Müslümanlar Yahudilere işkence etse, ben bu filoyu yine çıkarırım. Biz zulme karşıyız" dedi.

İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki kalabalık gazeteci ordusuna, Türkiye'ye döndükten sonra ilk açıklamalarını yapan Yıldırım, uluslararası sularda yaşanan kanlı İsrail baskını hakkında değerlendirmelerde bulundu. Sabah namazı sırasında baskına uğradıklarını belirten Yıldırım, "Baktık ki aynı Yecüc Mecüc gibi, havadan, denizden, botlardan, her türlü araç kullanılarak bize saldırılıyor. Sandık ki bize gösteri yapıyorlar. Hani onların karasularında olsak, Filistin sularında olsak, deriz ki bize saldırabilirler. Birden bire indirme yaptılar. Arkadaşlarımız, sadece sivil direniş gösterdi. Bütün basın oradaydı. Dedik ki kol kola girelim, içeri almayalım. Ama işin süreci değişti" diye konuştu.

Sorgulandığı sırada, İsrail askerlerine "Siz krizi yanlış yürütüyorsunuz" dediğini aktaran Yıldırım, "Sen orada bize demir ve baltalarla saldırmadın mı?' diye sordular. Ben meşru müdafaa yaptığımı söyledim. Helikoptere, botlara karşı bir müdafaaydı bu. En yetişmiş komandolara karşı yaptık. Güya 35. dakikada gerçek mermi kullanma izni almışlar. Gaz bombası attılar, parçalar dağıldı. Arkadaşlar yaralandı. İlk kullandığı mermilerden iki tanesi plastik mermi. Bir tanesi ince çiviye benzer mermiler. Cevdet kardeşimiz, şehit olmuştur. Basın mensubudur. İsrailliler yukarda ateş ederken sadece fotoğraf çekiyordu. Tam bir metreden beynini parçaladılar" şeklinde konuştu.

Yıldırım, kısa sürede geminin her tarafından şehit haberleri geldiğini vurgulayarak, "Bir baktık bunlar sahici mermi. Plastik mermi de yakından atıyor. İlk etapta arkadaşlarımız, askerlerden 10 tanesini etkisiz hale getirdi. Evet silahlarını aldık, kullansak yine haklıydık, hukukta sana saldıranın silahını alsan suçsuzsun. Şehit olacağız ama silah almayacağız dedik. Bu sayede İsrail'i zor durumda bırakacağız dedik. Silahları denize attık. Görüntüleri dünya verdi. Dünyada İsrail ordusunun güçlü bir imajı vardı. Üç beş gönüllü sizi püskürtebiliyor dedirttik" ifadelerini kullandı.

Beyaz bayrak olsun diye gömleğini çıkardığını hatırlatan Yıldırım, "Ama kurşunların gelişi akla ziyan. Beyaz bayrağa rağmen insanları öldürdüler. Tuvalette iki ceset vardı, kime ait bilmiyoruz. 9 şehit cesedi verdiler. Ama bizdeki liste daha kabarık. 38 yaralı verdik, 21 yaralı var denildi. İnşallah onların dediği doğrudur. Şehit sayısının artmasını istemeyiz. Bütün dünyaya canlı yaptık. Hukuğun dışına çıkmadık. Bizi takip eden savaş gemileri vardı, yardım etmeleri gerekiyordu, etmediler. Teslim olan arkadaşlarımızı öldürdüler, bazılarını öldürüp denize attıklar. Doktor arkadaşımızı kurşunladılar. Kadınlar olmasa teslim olmazdık. İki çok ağır yaralımızı bırakmak zorunda kaldık" dedi.

İsrailli askerler tarafından tutulduktan sonra işkence gördüklerini aktaran Bülent Yıldırım, başlarına gelenleri şöyle anlattı: "İnsanlar, kadınlar, çocuklar tuvalete gidemedi. Ellerinde silah hep hakaret ettiler. Bizi geminin ikinci katına aldılar, yerler ıslak, ellerimizi bağladılar. Diz çöktük, 5 saate yakın işkence yaptılar. Maksatlı olarak üstümüzde helikopteri döndürdüler. Helikopter denizden aldığı suyu üstümüze attı. Hava soğuktu, buz işkencesi gördük. İsteseler bütün yaralıları birkaç helikopterle taşıyabilirlerdi, yapmadılar. Arkadaşımızın bacağını uyuşturmadan tedavi ettiler"

Saldırının Türkiye ve dünyada büyük yankı uyandırması üzerine, İsraillilerin tutumlarında değişiklik gördüklerine işaret eden Yıldırım, "Güya gönlümüzü almaya başladılar. Özellikle medyaya çok teşekkür ediyoruz. Eğer Yahudiler, Gazze'de olsa ve Müslümanlar Yahudilere işkence etse, ben bu filoyu yine çıkarırdım. Allah razı olsun Başbakan, Cumhurbaşkanı, Bakan Davutoğlu beni aradı. Erbakan hocam beni aradı. Diğer siyasi partilere çok teşekkür ediyorum. THY'ye teşekkür ediyorum" diye konuştu.

Bütün dünyaya seslendiğinin altını çizen Yıldırım, "Bu ambargo kalkacak. Biz şehit verdik diye korkmuyoruz. Bu ambargo kalkana kadar devam edeceğiz. İnsanlığın kazandığını hep beraber göreceğiz. Ya bu ambargoyu siz kaldırırsınız, ya da insani yardım vakıfları olarak daha büyük filolarla Mısır'dan ve denizden aynı anda harekete geçeriz. Ondan sonra olacakları devlet liderleri düşünsün. Biz bedel ödeyeceğiz, siz de ödeyeceksiniz. Bütün dünyadaki vicdan sahipleri birleşmiştir. Hiç bir şeyden korkmuyoruz" şeklinde konuştu.

(CİHAN)