"DEVLETİN ÇATISI ÇÖKER"

HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, “Kuvvetler ayrılığı ilkesi biliyorsunuz Anayasamızın başlangıç hükmünde yer alan ana unsurlardan olup, ‘devletin hukuk sisteminin orta direğini teşkil eden’ ilkedir. Eğer böyle geçerse orta direğin yıkılması anlamına gelir. Kuvvetlerden birinin ki bu kuvvet sessiz, sedasız kendisini sessiz olma konumunda görmeye çalışan ancak diğer kuvvetleri de denetleme görevi kendisine verilmiş olan yargı aleyhine işliyorsa devletin temelinin, devletin çatısının çökmesi demektir” dedi.
Özbek, Anayasa değişikliği paketiyle ilgili olarak kurulun seçilmiş üyeleriyle birlikte yaptığı açıklamanın ardından, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Özbek, Adalet Bakanı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın dünkü toplantıyı terk etmesinin “hakim ve savcıları yeni HSYK seçsin tavrı mıdır?” şeklindeki soruya, “Önümüzdeki süreç zaman alan bir süreç. Kurulun yapması gereken asli görevlerinden olan birtakım atama ve yetki düzenlemeleri olacaktır ancak yapılan uygulamanın başka türlü yorumlanması bizim açımızdan söz konusu olmadı” diye yanıtladı.

Özbek, “Dünkü olay ise benzer yaşadığımız olayın tekrarı gibiydi. Müsteşar arkadaşımız tarafından gerçekleştirildi. Şimdi müsteşar kurulun doğal üyesidir. Diğer üyeler gibi görev yapan, kurulda Anayasa’dan kaynaklanan kendisine özgü, hakları olan ve onun karşılığında da hükümlülükleri bulunan bir arkadaşımızdır. Kimsenin kurul toplantısını, yapılamaz hale getirmek gibi bir erteleme hakkı söz konusu olamaz. Her türlü öneri her türlü değerlendirme yapılır. Tartışılır, görüşülür. Gelen önergeler, kararnamenin, yani atama kararnamesinin biran önce getirilmesi ve Ocak ayı içinde bizim gündeme geçirdiğimiz kararlarla ilgili olarak, görüşmelerin yapılması yönündeydi. Yani ne içeriğine ne de görüşülmesine geçtik biz bunların. Başlangıçta oldu her şey.”

Özbek, “Metnin onaylanması halinde Yargıtay Başkan Hasan Gerçek’in dediği gibi taslak Anayasa Mahkemesi’nden döner mi?” şeklindeki soru üzerine bunun toplantıları ile ilgili bie konu olmadığın ifade etti. Özbek, “Bizim toplantımızın esası HSYK’nın taslak içersindeki konumu ve bununla ilgili değerlendirmeleridir. Sayın Yargıtay Başkanımızın bu konudaki söyleminin altının boş olduğu hiçbir zaman söylenemez. Kendisi ile birlikte çalışan çok değerli bir hukukçu kadrosu vardır. Muhakkak bu bir değerlendirme sonucudur. Bizim burada öyle bir değerlendirme yapmamız mümkün olmamaktadır” dedi.

-UZLAŞABİLMEK İÇİN SİZİN MUHATAP ALINMANIZ GEREKİR-

Özbek, “Uzlaşma olabilecek mi” şeklindeki soru üzerine, taslak metninin kendilerine yasal yoldan ulaşmadığını dile getirerek, şöyle konuştu:
“Şimdi taslak bizim hiçbir zaman yasal yoldan ulaşmadı. Biz sadece internet sayfasından görebildik. Hatta sekreter arkadaşımız basında çıkan haberlerden fazla almışlardı. Hala onun üzerinden çalışıyoruz. Şimdi uzlaşabilmek için sizin muhatap alınmanız gerekir. Taslağın gönderilmediği bir yerde uzlaşma gibi bir şeye sizin hakkınızın olup olmadığı karşı taraf açısından tartışılır.”

-YARGI BAĞIMSIZLIĞI ADINA YAPILACAK NE VARSA SAĞLAMAK AMACIMIZIDIR-

Kadir Özbek, “Değişikliğe karşı durmanız, hükümet tarafından statükonuzu koruma amaçlı bir direnç olarak yorumlandığı”nın hatırlatılması üzerine ise şöyle konuştu:
“Bizi en fazla inciten eleştirilerden birisi şu. Aslında eleştirisi kelimesi tam buraya uyar mı bilmiyorum. Çünkü biz savunmadayız. Biz diyorlar, sadece biz diyorlar ve statükolarını korumak istiyorlar. Arkadaşlar, buradaki arkadaşların ben dahil tümü, ülkenin en ücra yerlerinde genç yaşında mesleğe başlayarak, tozlu dosyaların arasından, gaz lambalarını altından buralara geldik. Değişik yerlerde kendimizi kanıtlayarak ve aranılan çizgiyi muhafaza ederek geldik. Statükonun korunması meselesi... Bizi Bakanlar Kurulu atamadı buraya... Bu noktada atananlar ve seçilenler deniliyor. Kesinlikle hakim ve savcı atanan kişi değildir arkadaş. Sınava girerek her kararda seçilerek buraya gelir. Bizim yukarıda çalışmalarımızı yaparken, nereleri göz ettiğimizi hangi ölçüleri esas alamaya çalıştığımızı, sübjektif değerlendirmelerden çıkmamak için kendimizi nasıl sıktığımızı bilseniz.”

-"YIL SONU GÖREVİM BİTİYOR"-

Özbek, kurulun bazı üyelerinin görev süresinin üç ay sonra dolacağının belirterek şöyle konuştu:
"Benim görevim yıl sonuna doğru sona erecek. Biz burayı bırakıp gideceğiz, emekliliğime üç yıl kaldı. Ben bunun dışında ne bekleyebilirim arkadaşlar? Bu noktaya gelebildiğim, bu noktada yer aldığım süreye kadar olan mesleki geçmişime karşı borçluyum. Bundan sonra da benden sonra gelecek genç arkadaşlarıma karşı borçluyum. Bundan daha önemlisi Türk milletine karşı borçluyum. Aynı duyguları arkadaşlarım için de söyleyebilirim. Bizim yerimizi muhafaza etmek gibi bir amacımız endişemiz söz konusu olamaz. Bu bize yapılan en büyük haksızlıktır. Şu noktaya gelene kadar belki 6-7 kez seçime girdik biliyor musunuz? Bundan sonradak bizden sonraki gelecek arkadaşlarımızı düşünmek yargı bağımsızlığı adına yapılacak ne varsa sağlamak amacımızıdır. Başka bir beklentimiz yoktur.”
Taslağa ilişkin endişelerini Kurul toplantılarında Adalet Bakanı’na veya müsteşarına aktarıp aktarmadıklarının sorulması üzerine Özbek, uzun süreden beri Adalet Bakanı ile Kurul toplantısında bir arada olmadıklarını söyledi. Kadir Özbek, “Sanıyorum yoğun toplantıları nedeniyle Kurul toplantılarına katılamıyor. Özellikle taslakla ilgili bir diyalog imkanımız da olmadı. Müsteşar Bey ile toplantılarda bulunuyoruz. Düne kadar herhangi bir sorunumuz yoktu” şeklinde konuştu.

-BU SÖZLERİM BİRTAKIM HÜKÜMLERLE DE DOĞRULANMIŞ OLUYOR-

Özbek, ‘yargı savunmada’ şeklindeki sözlerinin anımsatılması üzerine şu yanıtı verdi:
“11 Kasım'dı sanırım size ifade etmiştim, tüm kamuoyunu yakından ilgilendiren dinleme ve izleme olayları vardı. İstanbul Başsavcımızın ve Yargıtayın, daha sonra da Danıştayın telefonlarının dinlenilmesi iddiaları söz konusuydu. Yargı üzerine özellikle telefon dinlemeleri, izlemeleriyle ilgili çıkarılan yönetmeliğin 98. maddesiyle ilgili olarak da bir baskı ve ağırlık olduğunu, bütün arkadaşlarımızla bize gelen izlenimlerden ve ifadelerden bildiğimiz gibi, şimdi size açıklayamayacağım, disiplin dosyalarının içinde kalması gereken bazı bilgiler ve izlenimlerden edinerek söylemiştim. Bir başsavcının kendisiyle birlikte çalışan ve kendi yaptıkları işler itibarıyla gözetiminde bulunan savcılar tarafından 10-11 yıl önceki -ki açıklamaları bu şekildeydi- bir olay sebebiyle dinleme kararı isteyip böyle bir kararın alınmış olması yargının çok büyük tehlikelerle ve birtakım oldu bittilerle karşı karşıya geldiği izlenimini vermişti. Bu sözlerimizin yanlış olmadığı son günlerde bas bas bağırılan, açık açık tartışılan yeni taslağın birtakım hükümleriyle de doğrulanmış oluyor.”

-"ORTA DİREK ÇÖKER"-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, taslakla ilgili yüksek yargı organlarıyla görüşme yapmayacaklarını söylediğinin hatırlatılması üzerine Özbek, tüm söylemlerinde mümkün olduğu kadar siyasi nitelik taşımayacak ifadeleri kullanmaya çalıştıklarını kaydetti.
Zaman zaman bilinçli olarak siyaset zeminine çekilip yargının siyasallaştığı ve bu şekilde de eleştirilmesi gerektiği noktalarına getirilmek istendiğini hissettiklerini kaydeden Özbek, “Bunu şimdi sizden duydum. Zaman zaman ‘yargı hedeftir, yargı savunmadadır’ derken demek ki kutupların tam keskin şekilde oluştuğu, birbirleriyle görüşmeyecek, görüşemeyecek kadar birbirlerinden ayrılmış olduğu ifade edilmiş. Ben dinlemediğim için başka bir şey söylemeyeceğim” dedi.
Kadir Özbek, gazetecilerin “Taslak bu şekilde geçerse Türkiye’yi neler bekliyor?” sorusuna ise şu karşılığı verdi:
"Arkadaşlar, bu taslakta en önemli konu, eğer böyle geçerse, kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenecektir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi biliyorsunuz Anayasamızın başlangıç hükmünde yer alan ana unsurlardan olup, yine Anayasamızın egemenliğin devletin organları eliyle kullanılmasını düzenleyen 6. maddesinde, 7-8 ve yargıyla ilgili 9. maddesinde yer alan ‘devletin hukuk sisteminin orta direğini teşkil eden’ ilkedir. Eğer böyle geçerse orta direğin yıkılması anlamına gelir. Kuvvetlerden birinin ki bu kuvvet sessiz, sedasız kendisini sessiz olma konumunda görmeye çalışan ancak diğer kuvvetleri de denetleme görevi kendisine verilmiş olan yargı aleyhine işliyorsa devletin temelinin, devletin çatısının çökmesi demektir.”(

İDAREYE BAĞIMLI BİR KURUL YARATILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR

HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, taslak metinde yargının idari ve mali yönden bağımsızlığının dikkate alınmadığını savunarak, “Tam tersine idareye bağımlı bir Kurul yaratılmaya çalışılmıştır. Yasaların duygulara değil, ülkemizin somut gerçeklerine, kendimize özgü yapımıza uygun olarak hazırlanması gerekir. Yargı erki devletin, anayasanın ve insan onurunun koruyucusudur. Bir ülkede adalet olmazsa orada özgürlük yok demektir” dedi.

Özbek, “Taslak metindeki düzenlemenin, yargı reformuyla ilgisi olmadığı gibi kuvvetler ayrılığı ilkesine de aykırıdır. Yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını ve güvencelerini temelinden tahrip etmeye yöneliktir” diye konuştu.

Özbek, yargı reformu adı altında yapılan stratejinin de yargı reformu olmadığını, tam aksine yargıyı ele geçirme stratejisi ve taktiği olduğu her türlü kuşkudan uzak şekilde gayet net ve açıkça anlaşıldığını öne sürdü.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, taslak metinde yargının idari ve mali yönden bağımsızlığının dikkate alınmadığını savunarak, “Tam tersine idareye bağımlı bir Kurul yaratılmaya çalışılmıştır. Yasaların duygulara değil, ülkemizin somut gerçeklerine, kendimize özgü yapımıza uygun olarak hazırlanması gerekir. Yargı erki devletin, Anayasanın ve insan onurunun koruyucusudur. Bir ülkede adalet olmazsa orada özgürlük yok demektir” dedi.
Özbek, Anayasa değişikliği paketiyle ilgili olarak kurulun seçilmiş üyeleriyle birlikte açıklama yaptı.
Özbek, Kurulun mevcut yapısı içerisinde HSYK başkanvekilinin asıl ve yedek üyelerin tamamının katıldığı toplantıda seçildiğini ancak taslak metinde bu konunun Adalet Bakanı’nın kişisel tercihine bırakıldığını, Adalet Bakanı’nın uygun göreceği yetkilerinin başkanvekiline devredileceğinin yer aldığını dile getirdi. Özbek, böylelikle üyelerin seçim hakkında müdahale edildiğini de ileri sürerek, “Taslak metinde Kurula Yargıtay ve Danıştaydan seçilecek üyeler için Yargıtay ve Danıştay genel kurullarından tek oy verilebileceği ilkesi getirilerek, bu durumun da Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçime katılımı ve tercih iradesini sınırlandırılmıştır” dedi.
Yapılan düzenlemenin yargıyı ele geçirmeye yönelik çabaların ürünü olduğunu dile getiren Özbek, “Bu durum, Anayasa ilkeleriyle usul ve yasaya aykırıdır. Yargıtay’dan 3 asıl, 2 yedek üye, Danıştaydan 1 asıl, 1 yedek üye seçilecekse oy kullanan her üyenin seçilecek kişi kadar oy kullanması gerekli, buradaki amaç genel kurul iradesinin sayısal çoğunluğa yansımasını engellemektir. Taslak metinde Kurul müfettişlerinden bahsedildiği halde, Adalet müfettişlerinin varlığının korunması da göz önünde alındığında yapacakları denetimin içeriğinin belli olmaması da dikkate değer bulunmuştur” dedi.
Özbek, yargı reformu adı altında yapılan stratejinin yargı reformu olmadığı, tam aksine yargıyı ele geçirme stratejisi ve taktiği olduğu her türlü kuşkudan uzak şekilde gayet net ve açıkça anlaşıldığını da kaydetti.

-YÜKSEK YARGI İLE YEREL MAHKEMELER ARASINDAKİ BÜTÜNLÜK ENGELLENİYOR-

Yüksek yargıdan seçilecek üye sayısı ile yerel mahkemelerden seçilecek üye sayısı arasındaki orantısızlık olduğunu ifade eden Özbek, bu durumun yüksek yargı ile yerel mahkemeler arasındaki bağın, birlik ve beraberliğin, yargısal bütünlüğün engellenmesine neden olduğunu vurguladı.
Özbek, “Taslak metnin 20. maddesinin (e) bendinde bu Kanun uyarınca seçilen üyelerin göreve başlamasının ardından yapılacak ilk Kurul toplantısında HSYK’nın Danıştay’dan gelen asıl ve yedek üyelerinden ad çekmek suretiyle belirlenen 1 asıl ve 1 yedek üyenin görevinin sona ereceğinin belirtilmesine karşı, Yargıtay’dan gelen 3 yedek üyeden kalan 1 yedek üye için ne yapılacağına ilişkin düzenleme yer almamıştır. Bu da yapılan çalışmaların aceleciliğini ve ciddiyetini göstermektedir” dedi.

-“İDAREYE BAĞIMLI BİR KURUL YARATILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR”-

HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, Anayasa’nın 140/6. maddesindeki “hakimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlı” olduğuna ilişkin hükmün taslak metinde de korunmasının önemli bir eksiklik olduğunu belirterek, “Taslak metindeki düzenlemenin, yargı reformuyla ilgisi olmadığı gibi kuvvetler ayrılığı ilkesine de aykırıdır. Yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını ve güvencelerini temelinden tahrip etmeye yöneliktir” diye konuştu.
Yargı bağımsızlığının “yargı bağımsızdır, hakimler sadece vicdanlarına ve kanuna göre karar verir” gibi ifadelerin yasalarda yer almasıyla olamayacağını savunan Özbek, asıl bağımsızlığın yargının idari ve mali açıdan bağımsız olmasıyla gerçekleşebileceğini söyledi.
Özbek, taslak metinde yargının idari ve mali yönden bağımsızlığının dikkate alınmadığını öne sürerek, şöyle konuştu:
“Tam tersine idareye bağımlı bir Kurul yaratılmaya çalışılmıştır. Yasaların duygulara değil, ülkemizin somut gerçeklerine, kendimize özgü yapımıza uygun olarak hazırlanması gerekir. Hukuk insanın insanla, insanın toplumla olan ilişkilerinin kaynağı ve ulusun yaşayan hak anlayışıdır. Yargı erki devletin, anayasanın ve insan onurunun koruyucusudur. Bir ülkede adalet olmazsa orada özgürlük yok demektir. Hukukun her zaman ve herkese lazım olacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Yeni Kurul, yargıda reform gerektiren asıl sorunlarla birlikte ele alınmalı, yüksek yargıdan seçilecek üye sayısı artırılmalıdır. Yargıtay, Danıştay ve yerel mahkemelerden kalan diğer kurumlardan üye seçiminden kaçınılmalıdır. Adalet Bakanı ve müsteşarı kuruldan çıkarılmalıdır, siyasallaşma engellenmeli, kurulu disipline ilişkin bütün kararlarına karşı yargı yolu açılmalıdır. Kurul’un idari ve mali yönden bağımsızlığı mutlak şekilde sağlanmalıdır”

"KURUL MEVCUT YAPISIYLA BAĞIMSIZ DEĞİL"


Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, kurulun mevcut yapısıyla bağımsız olmadığını vurgulayarak, “Asıl yapılması gereken yargı reformu, yargıya gelen iş sayısını kaynakta kurutmak, yaratıcı ve yenilikçi çareler üreterek iş yoğunluğunu en aza indirgemek ve adaleti en üstün derecede tecelli ettirerek hak sahiplerine haklarını en kısa sürede ve en az masrafla teslim edebilmektir. Geciken adaletin adalet olmadığı gerçeği ortadan kaldırılmalıdır” dedi.

HSYK’nın görevlerinin tamamı yargıyla ilgili olduğunun altını çizen Özbek, Adalet Bakanı ve Müsteşarının Kuruldaki varlığını yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını zedeleyen en önemli unsur olduğunu söyledi. Özbek, "Bu durumun yeni düzenlemeyle korunması ve buna ek olarak Cumhurbaşkanına hakim ve savcı olmayan 4 üye seçme hakkı tanınması mevcut durumdan çok daha geriye gitmek anlamını taşımaktadır” dedi.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, kurulun mevcut yapısıyla bağımsız olmadığını vurgulayarak, “Asıl yapılması gereken yargı reformu, yargıya gelen iş sayısını kaynakta kurutmak, yaratıcı ve yenilikçi çareler üreterek iş yoğunluğunu en aza indirgemek ve adaleti en üstün derecede tecelli ettirerek hak sahiplerine haklarını en kısa sürede ve en az masrafla teslim edebilmektir. Geciken adaletin adalet olmadığı gerçeği ortadan kaldırılmalıdır” dedi.
Özbek, Anayasa değişikliği paketiyle ilgili olarak kurulun seçilmiş üyeleriyle birlikte açıklama yaptı.
Anayasa’ya göre, Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu hatırlatan Özbek, Anayasa’nın 2. maddesindeki bu hükmün değiştirilemeyeceği gibi değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceğini vurguladı.
Anayasa’nın başlangıç kısmındaki kuvvetler ayrılığının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediğini, belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni işbirliği olduğunu vurgulayan Özbek, üstünlüğün Anayasa ve kanunlarda bulunduğuna değindi.
HSYK, Anayasa’nın yargı bölümünde yüksek mahkemelerden hemen sonra mahkemelerin bağımsızlığı hakimlik teminatı esaslarına göre kurulacağı ve görev yapacağının hüküm altına alındığını anımsatan Özbek, "HSYK’nın yapısının Anayasa’da yer aldığı yargı bölümüne uygun olarak kuvvetler ayrılığı ilkesinin de göz edilmesi ile düzenlenmesi gerekmektedir" dedi. Aksine yaklaşımların hukukun genel ilkelerine, Anayasa’nın temel felsefesine, Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerini belirleyen 2. maddesine aykırılık oluşturacağını savunan HSYK Başkanvekili Özbek, “Anayasa’nın egemenlik hakkının kullanılmasını düzenleyen 6 ve 9. maddeleriyle de açık bir çelişki yaratmaktadır” dedi.

-İŞ YÜKÜ GÜNDEME GELMELİ-

Anayasa’nın bazı maddelerinde değişiklik yapmak amacıyla hazırlanan taslak metinde HSYK’ya yönelik yapılan düzenlemede öne çıkan hususlara da değinen Özbek, şöyle konuştu:
“Yargı bağımsızlığının sağlanması ve güçlendirilmesi yargının en önemli sorunlarından olup yargı reformu öncelikle bu sorunu ve bununla birlikte yargıdaki iş yüküyle ilgili konuları çözümlemek durumundadır. Bugün yerel ve yüksek mahkemelerimizde sayısı milyonlarla ifade edilen dava dosyası bulunmaktadır. Mahkemelerimiz, Yargıtayımız ve Danıştayımız aşırı iş yüküyle boğulmuştur. Asıl yapılması gereken yargı reformu, yargıya gelen iş sayısını kaynakta kurutmak, yaratıcı ve yenilikçi çareler üreterek iş yoğunluğunu en aza indirgemek ve adaleti en üstün derecede tecelli ettirerek hak sahiplerine haklarını en kısa sürede ve en az masrafla teslim edebilmektir. Geciken adaletin adalet olmadığı gerçeği ortadan kaldırılmalıdır.”

-“MEVCUT KURUL BAĞIMSIZ DEĞİLDİR”-

Vatandaşların, yetkili ve görevli idari ve siyasi alandaki sorumlulardan yıllardan beri “bıkmadan, sabırla, inançla ve ümitle gerçek bir yargı reformu yapılmasını” beklemekte olduğunu dile getiren Özbek, “Türk milleti adına yargılama yapan ve karar veren mahkemelerimiz de bu beklenti içindedir. Ülkemizin yargı alanındaki öncelikli somut gerçeği bu olduğu halde taslak metinde bu konunun tamamen göz ardı edilmesi, gerçek bir yargı reformundan ne kadar uzak olunduğunu göstermektedir” dedi.
Bugünkü yapısıyla HSYK’nın başkanlığını Adalet Bakanının yapmakta olduğunu ve müsteşarının kurula katılmadığı takdirde toplantı yapılamamakta olduğunu anımsatan Özbek, “Bakanlığa bağlı adalet müfettişlerinin yaptığı soruşturmalar sonucunda hazırladıkları rapor çerçevesinde karar vermekte, idari ve mali özerkliği, binası ve sekreteryası bulunmamaktadır.
Teftiş Kurulu, Adalet Bakanı’na bağlıdır. Kurul gündemi Adalet Bakanı’nca hazırlanmaktadır. Kurul üyelerinin gündem sırasında sadece acele ve günlü işleri gündeme alınıp görüşülmesi yönünde önerge vermeleri imkanı bulunmaktadır. HSYK Kanunu’nun 10. maddesi gereğince Kurul, üye tam sayısıyla toplanabilmekte, salt çoğunlukla karar alabilmektedir. Bu haliyle mevcut kurumsal anlamada bağımsız değildir” dedi.

-SONRA AYNI SORUNLAR ARTARAK DEVAM EDİYOR-

2007 yılında Yargıtay ve Danıştay üye seçimleri sırasında HSYK’nın toplantısının müsteşarın katılmaması nedeniyle engellendiğini hatırlatan Özbek, şöyle konuştu:
“Kurulun seçimle gelen hakim üyelerinde tutanak düzenlenmiş, gereğinin yapılması için gerekli mercilere yazı yazılmıştır. Bundan sonra aynı sorunlar artarak devam etmiş ve kurulun sağlıklı çalışması imkanları ortadan kaldırılmış, tayin kararnameleri yasal süresi içerisinde çıkarılamamıştır.Son yapılan Yargıtay üye seçimleri nedeniyle, boşlana yerlere atama yapılması ile ilgili kararname, yazı yazılmasına rağmen kurulumuza getirilmemiştir. Yüksek kurula intikal eden bir çok sorunla ilgili olarak, yapılan yazışmalara yanıt verilmekten kaçınılmıştır. Kurulda ciddi sorun yaratan konulardan biri de hakim ve savcılarla ilgili verilen dinleme kararlarıyla ilgili uygulamalardır. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin 9. maddesine kanunda olmayan bir hüküm eklenmesi suretiyle hakim ve savcılarımız iletişiminin tespiti, kayda alınması dinleme imkanları sağlanmış usul ve yasaya aykırı olarak yapılan bu işlemlerin önlenmesi için ilgili kararların kanun yararına bozulması için Yargıtay’a başvurulması önerildiği ve kurulda bu yönde karar alındığı halde Adalet Bakanlığınca gereği yapılmamıştır.”
Yüksek Kurulun yargıdan seçimle gelen üyelerinin yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı önündeki engelleri kaldırarak, hakim ve savcıların güvencelerinin sağlanması yönündeki hassasiyetleri ve çabaları yargı dışındaki çevrelerin gizli ya da açık tepkilerine yol açmış” olduğunu ileri süren Özbek, Bunun devamında da Yargı Reformu Stratejisi adı altında bugünkü taslak metindeki düzenlemelerin yapılması çalışması ortaya çıkmıştır. HSYK’nın görevlerinin tamamı yargıyla ilgilidir. Adalet Bakanı ve Müsteşarının Kuruldaki varlığı yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını zedeleyen en önemli unsurdur. Bu durumun yeni düzenlemeyle korunması ve buna ek olarak cumhurbaşkanına hakim ve savcı olmayan 4 üye seçme hakkı tanınması mevcut durumdan çok daha geriye gitmek anlamını taşımaktadır” dedi.

"KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİ ZEDELENECEKTİR"


HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, HSYK’nın yapısı ve çalışma esaslarının Anayasa’nın yargı bölümüne uygun olarak ve kuvvetler ayrılığı ilkesi gözetilmek suretiyle düzenlenmesi gerektiğin ifade ederek, “Aksine yaklaşımlar, hukukun genel ilkelerine, Anayasa’nın temel felsefesine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerini belirleyen 2. maddesine aykırılık oluşturacağı gibi Anayasa’nın egemenlik hakkının kullanılmasını düzenleyen 6 ve 9. maddeleriyle de açık bir çelişki yaratmaktadır” dedi. Özbek, paketin bu şeklide geçmesi halinde kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedeleneceğinin altını çizdi. Yüksek yargının yapısında yapılması öngörülün değişikliklerle, yargının ele geçirilmeye çalışıldığını ileri süren Özbek, taslağın kendilerine olması gereken yoldan ulaşmadığını, kendilerinin internetten aldıklarını söyledi. Özbek, paketin aceleye getirildiğini kaydederek, ciddiyeti konusunda şüpheleri olduğunu belirtti.
Yargı reformuyla öncelikle yargı bağımsızlığı ve yargının iş yükü sorununun çözülmesi gerektiğini belirten Özbek, “Yerel mahkemelerde milyonlarca dosya var. Yargıya gelen iş yoğunluğu kaynakta kurutulmalı. Halk, gerçek bir yargı reformu bekliyor” dedi.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın dün kurul toplantısını terk ettiğini anımsatan Özbek, “Müsteşar kurulda görev yapan, kurulda Anayasa’dan kaynaklanan kendilerinde bir takım hakkı olan bir arkadaşımızdır. Kimsenin kurul toplantısını yapılamama haline getirme söz konusu olamaz. Her türlü öneri değerlendirme yapılır. Tartışılır görüşülür, kendisi beklediği gibi bir şey olursa karşı oy yazar” eleştirisinde bulundu.
HSYK’nın görevlerinin tamamının yargıyla ilgili olduğunu da dile getiren Özbek, Adalet Bakanı ve müsteşarın kurumdaki varlığı, yargının bağımsızlığını engelleyen en büyük unsur olduğunu savundu.(ANKA)


  ANAYASA ÇALIŞMALARI İLE İLGİLİ FARKLI GÖRÜŞLER İÇİN TIKLAYINIZ.