Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Osman Can, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nın bugünkü yapısının dünya tarihinin gördüğü en kötü yapı olduğunu ileri sürerek, “Demokratikleşme ve özgürleşme, sadece totaliter düşüncelerin, sadece otoriter yapılanmaların, anti-demokratik yapılanmaların çatısını çökertir, başka bir şeyin değil. Bunu HSYK Başkanvekili’nin de diğer aktörlerin de Türk milletinin de çok iyi bilmesi gerekiyor” dedi.

Can, Dernek merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Demokrat Yargı Derneği olarak hazırladıkları Anayasa değişikliği önerisini açıkladı ve değerlendirmelerde bulundu.

Yürürlükteki Anayasa’nın demokratik sürecin ürünü olmadığını öne süren Can, “1982 Anayasası’nın bütünüyle değiştirilmesi, ulusumuzun kendi özgür Anayasası’nın yine kendi özgür iradesiyle yapması için ciddi ve kaçınılmaz ir ihtiyacın varlığı açıktır. Ancak bu sürecin aynı zamanda kısmi Anayasa değişiklikleriyle sağlanacak siyasal normalleşmenin ardından başarı şanssını yakalayabileceğini de kabul etmek gerekir” dedi.
Can, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması bakımından yüksek mahkemelerin, HSYK'nın ve Adalet Bakanlığı’nın kürsü yargıçları ve savcıları üzerindeki yönlendirici ve takdir hakkının ortadan kaldırıcı nitelikteki yetkilerinin sona erdirilmesinin gerektiğini öne sürdü.

-ROPORTÖR ÜYEYE KARŞIYIZ-

Hazırladıkları öneride, yargı teşkilatının oluşum ve işleyişinde çoğulculuk ve katılımcılık ilkelerinin esas alınması gerektiğini vurgulayan Can, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısının değiştirilmesinin işe yaramayacağını da öne sürdü. HSYK, Yargı Yüksek Kurulu adıyla toplam 23 üyeli olacak şekilde düzenlendiğini belirten Can, Adalet Bakanı’nın Kurul başkanı olarak kalmasını, ancak Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın kurulda bulunmaması gerektiğini önerdiklerini söyledi. Can, Cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından Kurul’a üye seçilmesine de imkan tanınması gerektiğini kaydetti.

Anayasa Mahkemesi’nin ise 17 üyeden oluşması ve 2 daire şeklinde çalışmasını önerdiklerini anlatan Can, Anayasa Mahkemesi’ne veya HSYK’ya Anayasa Mahkemesi raportörlerinden üye seçilmesine karşı olduklarını ifade etti.

“Yüce Divan kararları ile siyasi parti davalarında yaptırım kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusunun” yapılması gerektiğini savunan Can, Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan iptal davası açma hakkının Cumhurbaşkanı yanında Meclis’te grubu bulunan partilere de verilmesi gerektiğini ifade etti. Can, bireysel başvurularının da yapılması gerektiğine işaret etti.

Can, hazırladıkları taslağın, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin kaldırılması, askeri yargının sadece disiplin mahkemelerinden ibaret olması, siyasi partilerin mali denetiminin Sayıştay’a geçmesi, memurlar ve kamu görevlilerin yargılanmasında izin sisteminin kaldırılması gibi düzenlemeler içerdiğini anlattı.
Siyasi partilerin kapatılması konusunda evrensel standartların uygulanması gerektiğini vurgulan Can, bir siyasi partinin kapatılması önerisinin TBMM’den geleceğini, ancak kapatma kararının Anayasa Mahkemesi tarafından verilmesi gerektiğini kaydetti.

Can, önerilerinde açılan davayı da Anayasa Mahkemesi’nin “duruşmalı” olarak görüşmesini istediklerini söyledi.

Duruşmalarda, “hakimlerin muhakemede özgürlükler lehine yorum esastır” ilkesinin getirilmesinin önemine dikkat çeken Can, “Davaların adalet, hakkaniyet, ıslah ve tekrar topluma kazandırma ilkeleri temelinde süratle sonuçlandırılmasının” da yargının görevi olduğunu belirtti.

-“HSYK, TARİHİN GÖRDÜĞÜ EN KÖTÜ YAPI”-

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Can, bir soru üzerine hazırladıkları teklifi TBMM’deki tüm partilerin grup başkanvekillerine bugün ulaştıracaklarını, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlığa da göndereceklerini anlattı. HSYK’nın bugünkü yapısının dünya tarihinin gördüğü en kötü yapı olduğunu ileri süren Can, şunları kaydetti:
“Demokratik standartlar açısından bakıldığında ortaya çıkan en kötü uygulamadır. HSYK’nın bugünkü yapısı hakim ve savcıların özlük hakları konusunda herhangi bir güvence sunmamaktadır. Bunun tam tersine bir tehdit kaynağıdır. Tamamen yargıçlardan oluşturursanız mutlak bir bağımsızlıktır bu, bu çok daha tehlikeli ve yıkıcı bir siyaset demektir. Çünkü iki insanın bulunduğu yerde siyaset var demektir. Şu an Yargıtay içerisinde siyaset vardır, çok daha tehlikeli bir siyaset vardır. Danıştay içerisinde bir siyaset vardır. HSYK’nın koridorlarına gidip bakmanızda yarar var. Hakim ve savcıların o HSYK’nın koridorlarını nasıl hangi vaziyette doldurduklarına da bakmak gerekiyor. Ama şu anki HSYK yapısı ne yönde değiştirilirse değiştirilsin bundan daha kötü olamaz. Demokrasi ve özgürlük açısından bir tepkiyi, bir duruşu dile getirdiğiniz her an karşınızda bir HSYK, bir Danıştay, bir Yargıtay vardır. Demokrat Yargı üyeleri olarak biz bunu gittikçe artan oranda hissetmeye başladık. Gittikçe artan oranda, yakında kamuoyuyla paylaşmak zorunda kalacağız, ciddi tehditlerle karşı karşıyayız. Bu tehditler HSYK üzerinden bize yöneltilmiş olan tehditler. Yakında sizinle paylaşacağız. Ama siz HSYK’nın ideolojisine uygun davrandığınız zaman siz çok iyi korunursunuz.”

-“DEMOKRATİKLEŞMENİN ANTİ-DEMOKRATİK YAPILANMALARIN ÇATISINI ÇÖKERTİR”-

HSYK Başkanvekili Kadir Özbek ile yüksek yargı organlarının açıklamalarının anımsatılması üzerine Can, yapılan açıklamaları şaşkınlıkla karşıladığını belirterek, “İtiraf etmek gerekirse bu açıklamaların bu kadar rahat şekilde, endişe duymaksızın nasıl yapıldığını biz anlayamadık, hayretler içinde kaldık. Konuştukları ifadeleri anlayıp anlamadıkları konusunda ciddi bir kuşku içerisindeyiz” dedi.

“Demokratikleşmenin bir şeyin çatısını çökertiyorsa orada bir sorun vardır” diyen Can, “Demokratikleşme ve özgürleşme, sadece totaliter düşüncelerin, sadece otoriter yapılanmaların, anti-demokratik yapılanmaların çatısını çökertir, başka bir şeyin değil. Bunu HSYK Başkanvekilinin de diğer aktörlerin de Türk milletinin de çok iyi bilmesi gerekiyor” dedi. Osman Can, şu anda Türkiye’de “anti demokratik, darbenin ürettiği bir yapının savunmasının yapıldığını” ileri sürerek, şöyle konuştu:

"Buna hiç kimsenin hakkı yok. Erkler ayrılığı ilkesinin bu şekilde anlaşıldığına hayretler içerisinde bakıyoruz. Erkler ayrılığının bir zorunlu sonucu olan devlet iktidarını kullananların demokratik meşruiyete kavuşturulması erkler ayrılığı ilkesine aykırılık olarak anlaşılıyor. batıda hukuk devletinin temel taşları Türkiye'de hukuk devletini zedeleyici olarak algılanıyor.

Sadece bir şeyin başkanı olmuş olmak sizin her konuştuğunuzun doğru, her konuştuğunuzun hukuk ve her konuştuğunuzun da Anayasa hukuku teorisi olmasını gerektirmiyor. O, onun garantisi değildir. Ama Türkiye’de maalesef yargı sistemi böyle çalışıyor. Türk yargı sistemi, demokrasi duyarlılığına sahip, bilgi yoğunluğu yaşamış olan insanların yukarılara çıkmasına engel bir sistemdir.” (ANKA)