Yönetimin ideolojik saplantıları olduğunu savunan üyeler, baronun ikinci kez Danıştay'a başvurmasını ise 'hukuk katliamı' olarak değerlendiriyor. Baronun katsayı ve Ergenekon davasına gösterdiği ilgiyi kendi meslek mensuplarından esirgediğine dikkat çekiyorlar. Avukatlara göre, İdari Yargılama Kanunu'nun 2. maddesine dayanarak kişisel hakların ihlal edilmesi halinde iptal davası açılabilir.

Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır, Baro'nun açtığı davanın hukuka uygun olmadığını söyleyerek, "Baro insan haklarına aykırı nedeniyle başvurduklarını söylüyor ama açtıkları dava ile yüz binlerce insanın eğitim hakkının yok sayıldığını da biliyor. YÖK'ün, ortadaki mağduriyeti gidermek, daha iyi koşullar oluşturmak için yaptığı düzenleme hukuka aykırı diye iptal ediliyor." diyor. Baronun meslek örgütü alanında bu kadar çaba sarf etmediğini belirten Çalışır, baronun dava açma yetkisi olmadığına da dikkat çekiyor: "Baronun iptal açma gibi bir yetkisi yok. Çünkü baronun subjektif taraf ehliyeti yok. İdari Yargılama Kanunu 2. maddesinde iptal davası açabilmeniz için kişisel hakkınızın ihlal edilmesi ve menfaat koşulu aranması gerekiyor. Ama baronun böyle bir hakkı ihlal edilmemiştir." Çalışır, kararın içeriğini ise şöyle değerlendiriyor: "Danıştay, idarenin faaliyetlerine sadece hukukilik açısından bakabilir. Yani yapılanın, yasal düzenlemelere uygun olup olmadığı hususunda bakabilirler. Burada Danıştay, yerindelik denetimi yaptı. Ama buna yetkisi yok. Danıştay, daha önceki kararlarında 'YÖK yetkilidir' diyor. Arkasından ekliyor: 'Ama çizdiğim çerçevede yetkilidir.' Bu yanlış."

İstanbul Barosu eski başkan adayı Şadi Çarsancaklı, mevcut yönetimin baroyu bir kavganın tarafı haline getirdiğine işaret ediyor. Baro mensuplarını buna karşı çıkmaya çağıran Çarsancaklı, "İktidar kavgasında mevzi tutabilmek için binlerce genci mazlum konuma sokacak bir tasarrufun ayıplı olduğu, bu ayıbın baro eliyle gerçekleştiği ortada. Hepsinden daha vahimi, bu iktidar kavgası hukukun bizatihi kendisini ortadan kaldırmakta. Bu hukuk ihlalini yapanlar unutmasınlar, tahrip ettikleri hukuk uygulaması gün gelecek onlara da lazım olacak." diye konuşuyor.

Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı Avukat Necati Ceylan da baronun, temel hak ve özgürlüklere güvence sağlayacak bir kurum olması gerekirken aksi bir tutum takındığını ifade ediyor: "Hukuksuzluğu savunanlar hukukçuların kendisi. Bu ülkenin onlarca sorunu var. Baronun bu konular üzerine tek bir beyanatının olmaması manidar. Ancak Ergenekon davası ile katsayı konusunda tavır koymasını biliyor." Türkiye'de yargı vesayeti olduğunu dile getiren avukat Ceylan, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Onu kırmak lazım. Baro, Danıştay'a eşitlik için başvurduğunu söylüyor ama Danıştay aynı konuda kendisine başvuran Diyarbakır Barosu'na sen taraf olamazsın deyip, talebini geri çeviriyor."

Avukat Hakları Merkezi kurucusu avukat Mehmet Uçum, baro yönetiminin kendi ideolojik görüşü ve siyasi eğilimini 24 bin üyeli bir kurumun ismini kullanarak dile getirmesi hem hukuk hem de etik açısından doğru bulmadığını vurguluyor. Uçum, yönetimi şöyle eleştiriyor: "Barolar davalara müdahil olmak için elbette girişimde bulunabilirler. Burada önemli olan, anayasal bir yetkinin hangi alanda nasıl kullanıldığıdır. Ergenekon davası sanıkları için çırpınacaksınız ama yaşlarının kat be kat üstünde ceza alan çocuklar için sesiniz çıkmayacak, işte asıl yanlış burada. Hukuk ihlallerinde seçicilik olmaz."

Hukukçular Derneği Başkanı avukat Kamil Uğur Yaralı ise baronun kaybettiği itibara dikkat çekiyor: "Mensuplarının ciddi sorunları varken iki katsayı davası açarak özgürlük ve hukuk karşıtı tavırlarında ısrarcı olduklarını göstermiş oldular." Katsayı adaletsizliğinin YÖK Kanunu'nun 45. maddesine aykırı olduğunu belirten Yaralı, şunları kaydediyor: "Baro yönetiminin 28 Şubat'ın hukuk mirasına sahip çıkarak darbeci baro sıfatını benimsediğini söyleyebiliriz. Baronun mensuplarını, darbeci sıfatını baroyla özdeşleştiren bu yönetimin görevden alınması için her türlü hukuki girişimde bulunmaya çağırıyoruz."

  • İstanbul Barosu eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun yol göstermesine uyarak 'katsayı adaletsizliğinin' iptali için iki kez Danıştay'a başvurdu.
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde görülen Leyla Şahin davasına müdahil olarak katıldı ve başörtüsü yasağının devam etmesini istedi.
  • Ergenekon soruşturmasına ilişkin girişimleri tespit edilen YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na destek verdi.
  • Ocak 2009'da Sabih Kanadoğlu'nun evinin Ergenekon soruşturması kapsamında aranmasına tepki gösterdi.
  • 19 Ocak 2009'da yaptığı basın açıklamasında Hurşit Tolon'un GATA'ya sevk edilmesi çağrısında bulundu.
  • Şubat 2009'da, Ergenekon davası sanıkları emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve emekli Albay Arif Doğan'ın 'sağlık' gerekçesiyle tahliye edilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu.
  • Stajyer avukatların Staj Eğitim Merkezi'ne başörtüsü ile girmesini yasakladı.
  • 'Gözaltı, tutuklama, gizli tanık, teknik takip, iletişimin dinlenmesi ve tespiti' başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu uygulamalarına ilişkin bir dizi panel düzenledi. Panellere Ergenekon sanığı Kemal Alemdaroğlu'nun avukatı Metin Çetinba ş'ın da arasında bulunduğu birçok sanık avukatı konuşmacı olarak çağrıldı.
  • Başkan Muammer Aydın ve yönetim kurulu üyeleri 20 Temmuz'da Silivri'de görülen ikinci Ergenekon davasının duruşmasına katıldı. Aydın, başta Hurşit Tolon olmak üzere birçok sanıkla samimi bir şekilde sohbet etti.
ZAMAN