Sarıkaya'nın yazısı şöyle;

15 Temmuz darbe girişiminin ikinci yılında tehlikenin geçtiğini söylemek olası mı?

Güvenirliğinden şüphe etmediğim güvenlik birimlerine göre henüz geçmedi…

Nedenini kanıt için gösterdikleri de 701 sayılı KHK ile ihraç edilenlerin sayısının 18 bine ulaşmış olması.

Kurunun yanında yaşın da yandığı, suçun bireysellik ilkesinin ihlal edildiği, meseleyi özümseme yerine edinime odaklanıldığı gibi birçok yanlış uygulamadan söz edilebilir.

Kurulan komisyonun kendinden bekleneni yerine getirmediği de savlanabilir.

Ancak bunlar güvenlik bürokrasisine göre tehlikenin tamamen geçtiğini göstermiyor.

Bu nedenle OHAL kalktıktan sonra bir boşluk oluşmaması için Fransa’nın da yaptığına benzer bir kanun teklifi hazırlandı.

Toplam 24 ana, 4 geçici maddeden oluşan, Terörle Mücadele, Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere bazı kanunlarda düzenleme yapan teklifi AK Parti yasal muhalefet ile beraber çıkarmak istiyor.

Bu amaçla teklifi yarın (pazartesi) muhalefet ile paylaşıp desteğini isteyecek.

Aslında teklifin yasalaşabilmesi için komisyonların yeni yapılanması da bunu zorunlu kılıyor; AK Parti ile muhalefet eşit sayıda kalıyor.

Milletvekillerinden birinin eksik kalması dahi önemli...

AK Parti yöneticileri de ilk kanun teklifinde uzlaşıyı hakim kılıp, kültürü kalıcı hale getirmek için bu yola gitmiş.

SINIRSIZ UYGULAMA

Yasa teklifinin içeriği Fransa’nın OHAL sonrası uygulamasını andırmakla birlikte birebir benzediğini söylemek olası değil.

Örneğin Fransa, OHAL yerine geçmek için getirdiği kanun için 2020 yılına kadar süre sınırı koydu; sonrasında kalkacağı hükmünü getirdi.

AK Partili vekillerin hazırladığı teklifte ise süre kısıtı getirilmedi, kalıcı olması kararlaştırıldı.

Teklifin hazırlayıcılarından biri, “Fransa’daki kadar ağır hüküm içermeyecek” deyip ekledi:

“Aslında mevcut yasalarla yol alabilirdik; yasalarımız geniş imkan tanıyor. Ancak güvenlik bürokrasisi kendini güvenceye alacak açık tanım istediği için düzenlemeyi yapacağız.”

GÖZALTI SÜRESİ

Buna göre gözaltı süresi yeniden düzenleniyor.

OHAL döneminde 30 gün ile başlayan, sonrasında 7+7 güne inen gözaltı süresi daha da aşağı çekiliyor.

AİHM’nin de öngördüğü gibi 4 güne indiriliyor; ancak 4’ücü günün sonunda hakim karşısına çıkarılmak kaydıyla 4 gün daha arttırma hakkı veriyor.

KAYYUMA SINIRSIZ GÖREV

Mevcut kanun, OHAL dışındaki dönemlerde kayyumlara en fazla 3 yıl görev hakkı veriyordu.

Teklif ile sınır kalkıyor ve dava bitinceye kadar şirket veya kuruluşlara atanmış kayyumlara görev yapma olanağı getiriliyor.

VALİLERE, “10 GÜN YASAK” YETKİSİ

Düzenleme ile valilere önemli yetki tanınıyor.

Valiler, teklif ile sivil toplum örgütlerinin üyeleri, kişiler ve sportif kuruluşlar da dahil 10 gün süreyle vilayete girmelerine engel koyabilecek.

Aynı şekilde 10 gün süresince her türlü eylem, gösteri veya etkinliği de yasaklayabilecek.

Terörle Mücadele Kanunu’nun verdiği yetkiyi de kullanarak terörle iltisaklı olduğu kanaati güçlü olan kişiler hakkında tedbir uygulayabilecek; ancak bunun için hakim kararı da aranacak.

TSK’YA DÖNME YASAĞI

En önemli maddelerinden biri de terör örgütü ile bağı tespit edilmekle birlikte yargılaması sonucu suç isnat edilemeyip beraat eden Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli ile ilgili.

Teklifin hazırlanışında sivil kesim, göreve iade sonrası bir süreliğine “TSK’da denemede” tutulması, sonrasında yöneticisine başka bir kuruma yollama hakkı verilmesini önermiş.

Ancak Genelkurmay, “kısa süreliğine de olsa göreve iadesini” istemeyince, yöneticisine başka bir kuruma anında yollama yetkisi tanınmış.

Buna göre kişi beraat etmiş olsa da en üst yönetici talep etmedikçe TSK’ya dönemeyecek, özlük hakları korunarak bir başka kurumda istihdam edilecek.

DARBENİN İKİNCİ YILINDAKİ TABLO

Buna neden de FETÖ’nün diğer kurumların aksine, TSK, emniyet ve mülkiyede “mahrem” olarak örgütlenmesi…

Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı’nın hazırladığı, adına “Fetömetre” denilen bir matris ile TSK’da birçok kişi açığa çıkarıldı.

Ancak henüz tam temizlendiğine de inanılmıyor.

ALT RÜTBENİN %98,7’Sİ

TSK’nın yakalananlara ilişkin verileri de bunu doğruluyor.

Askeri okullara giriş sınavının ÖSYM’ye devri ile 2012 sonrasında 4 yıl boyunca kazanan öğrencilerin %98,7’sinin FETÖ ile bağlantısı belirlenmiş.

Burada da ilginç bir yönteme başvurulmuş ve askeri okul sınavında TC kimlik numarası yerine aday numarası aranmış.

Aday numarasının 2’inci ve 5’inci numarası toplamı 9 ve üstü olan öğrencilerin hepsi sınavı kazanmış; geri kalanlar elenmiş.

Matematik sınavında ise hemen hepsi 1-2 yanlış yapmış.

Veriler, kurmay seviyesindeki askerlerin %80’inin, amiral düzeyinde olanların da %50’sinin FETÖ ile ilişkisini kanıtlıyor.

Örneğin bu kişilerin hiçbiri evlilik öncesi aile arasında kız isteme, söz kesme, nişan veya flört dönemine ilişkin tek fotoğraf sunamamış.

17- 25 Aralık sonrası FETÖ okullarından çocuklarını anında almış, Bank Asya’dan parasını çekmiş; ama ilişkisini koparmamış.

Binbaşı rütbesine kadar her 2 asker bir “ağabeye”, bağlanırken yarbay ve üst rütbedekiler için de birer ağabey atanmış.

İtirafçı olanlar isim vermek için “ağabey” dediklerini arayıp izin almaya çalışmış.

Bir süre önce 701 sayılı KHK ile ihraç edilen 6 bin asker de bu yöntemle belirlenmiş.

Öğrencilik yıllarında kimin kiminde aynı evi paylaştığına, yaz aylarında hangi kampa gittiğine, hangi öğretmenlerinden sürekli en yüksek notu aldıklarına kadar birçok kritere bakılmış.

İstanbul’daki 478 ankesörlü telefondan 297’sinin irtibat için kullanıldığı, örgüt yöneticisinin bu kişilerin telefon numarasını, bu ankesörlü telefondan çaldırıp kapatarak buluşma mesajı verdiği tespit edilmiş; bazıları toplantı halinde yakalanmış.

Twitter üzerinden açılan bir hesabı hepsinin takip ettiği ve “A pastanesine gittim, her şey lezizdi, yarın akşam yine gideceğim” mesajı ile o pastanede buluşma ayarlandığı da görülmüş.

Bilgisayar oyun programları üzerinden yazışmalara da rastlanmış.

Durumun vahameti de bu sayede yakalananlardan bazılarının en güvenilen isimler olduğu görülünce anlaşılmış.

Başlayan ayıklama süreci tamamlanmaz ise öngörülen, 10 yıl içinde general amiral kadrolarının neredeyse tamamının FETÖ ile bağlantılı kişilerden oluşacağı…

Kaygıları da eğer bugün tüm acılarıyla anacağımız 15 Temmuz’un ikinci tekrarı olursa çok daha kanlı geçeceği…

Dünyada da yeteri sayıda örneği mevcut…