İzmir’de yaşayan işkadını S.Z., 18 Şubat 2016’da evinin posta kutusuna postacının 1 gün önce yapıştırdığı “Tebligatınız var, muhtardan alın” yazısını gördü. S.Z., gönderen mercinin yazılmadığı yazıda bahsedilen tebligatın ne olduğunu öğrenmek için ertesi gün muhtarlığa gitti. Ancak kapı kapalıydı. İhtiyar heyeti azası Erkan E.’ye ulaşan S.Z., “Muhtar kanser tedavisi görüyor, hastanede. Bizde de muhtarlığın anahtarı yok” yanıtı aldı. Tüm çabalarına rağmen tebligata ulaşamayan S.Z. tebligata ancak muhtarın hayatını kaybetmesinden 2 gün, postacının evine gidişinden 10 gün sonra 27 Şubat’ta ulaşabildi. Anlaşmazlık yaşadığı bir şirketin hakkında icra takibi başlattığını öğrendiği gün ise itiraz süresi dolmuştu.

MAHKEME HAKLI BULDU

Gazete Habertürk'ten Neşet Dişkaya'nın haberine göre mahkemeye itirazda bulunan S.Z. tebligatın usulsüz yapıldığını, posta kutusuna yapıştırılan yazıda tebligatı gönderen mercinin yazılmadığını ve tebligata ulaşamadığını belirtti. Mahkeme de usulsüz tebligat yapıldığını, yasal sürecin tebligatın S.Z.’ye ulaştığı 27 Şubat günü başlaması gerektiğini kaydedip icranın durdurulmasına kararı verdi. Ancak Bölge İdare Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. İstinaf mahkemesi kararında şu ifadelere yer verdi: “Tebligat Kanunu’na göre tebliğ tarihi, ihbarnamenin kapıya yapıştırdığı tarihtir. Muhatabın ihbarnameden haberdar olduğu tarihte tebliğ yapılmış sayılacaktır.” Mahkeme kararda ayrıca, tebliğ evrakının muhtar veya azadan geç alınmış olmasının tebliğ tarihinin o gün olarak kabulünü gerektirmediğini belirtti. S.Z.’nin avukatı Tolga Yurdakul, postacıların gönderici mercii bölümünü doldurmaması nedeniyle, bu nedenle birçok kişinin benzer mağduriyetler yaşadığını söyledi.