47 yıllık avukat olduğunu ve bu tür bir tutuklama ile daha önce karşılaşmadığını kaydeden Kazan, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin arama ve tutuklama kararlarının ''kanun yararına bozma'' yoluna götürülmesini önerdi.

İşte Kazan'ın sözleri:

"Sorun Savcının durumu ile ilgili değil, sorun demokrasi ve hukuk devleti sorunu. Üstlendiğim bu işi tartışmayı, anlatmayı görev saydım. Aksi halde yürüttüğüm bir dava hakkında konuşmayı doğru bulmuyorum. Bu olay Ankara'da değil, Türkiye'de bir depremdir. Türkiyede bir ilk yaşanıyor. Serinkanlı bir şekilde bunları anlamak gerekir.

1. VİDEO İÇİN TIKLAYIN

2. VİDEO İÇİN TIKLAYIN

3. VİDEO İÇİN TIKLAYIN

Ben 47 yıllık avukatım. 12 Mart, 12 Eylül askeri yönetim zulümlerinde, askeri yönetimin öfke duyduğu insanları savundum, oradan biliyorum; bu işler ne kadar zor olduğunu. O dönemlerde bile adliyenin arandığı, bir başsavcının tutuklandığı örnekle karşılaşmadım. Bir tek 12 Eylül'de ilk gün baroya mühür vuruldu, sonra bu büyük ayıp fark edildi mühür kaldırıldı.

Adalet Bakanlığı'nın açıklaması üzerine sayın Bakan'a bir mektup yazdım.

Kişisel suç deniyor. Örneğin 13. soru: Gülen grubunun bir suç örgütü olduğu, bunun için delil yaratılacağı, illegal amaçlar için kararlar alındığı tespit edildi. Bu emri siz mi verdiniz?

18. soru: Gülen grubuna soruşturma yürütme gayretinizin sebebi planın hukuki altyapısını oluşturmak mı?

Şu anda Erzincan'da bir soruşturma yürütülüyor. Bu soruşturma yürütülürken bir başka savcının o soruşturmayı soruşturmaya kalkması ve bu tür soruları sormaya kalkması, kişisel suç tanımına hiç uymuyor. "

"YARGIÇIN VERDİĞİ HER KARAR YASAL DEĞİLDİR"

Cihaner'in tutukluluğuna yapılan itirazın reddedilmesinin sorulması üzerine Kazan, yasal yolun izleneceğini söyledi. Kazan, "Yargıç tutuklama kararı veriyorsa, arama kararı, dinleme kararı veriyorsa bu kararlar yargıç tarafından verildi diye yasal olduğu anlamını taşımaz." dedi.

Avukat Turgut Kazan, Cihaner'in yürüttüğü soruşturma nedeniyle Bakan Cemil Çiçek'ten telefon aldığını öne sürdü. Çiçek'in bununla ilgili sorulara yanıt veremediğini kaydeden Kazan, "Telefon edildiği açık, soruşturmanın sürdüğü de açık. 'Sen bu soruşturmayı bize rağmen sürdürmeye kararlı mısın?' denildi ve bu aşamaya gelindi. örgütün silahlı örgüt olduğu yolunda imzasız iki yere ihbar mektubu gitti. Erzurum'un yetkili olduğu izlenimini yaratmak için... Silahlı olduğu için baskılar üst üste geldi ve daha Erzurum'a dosya gönderilmeden şüpheliler şakır şakır oynuyordu, 'Erzurum'a gidiyoruz' diye. Öbür taraftan da Bakanlığa inanılmaz imzasız mektuplarla İlhan Cihaner'in 'kirli ilişkiler içinde olduğuna dair' şikayetler yapıldı. Kimliksiz, imzasızsa ihbar mektubu işleme konulmaz. Adalet Bakanlığı bunu işleme aldı. O suçlamaları incelemeye kalktı. Yandaş basına servis yapıldı bu iddialar..."

ADALET BAKANI'NA MEKTUP

Kazan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e yazdığı mektupta, müvekkili Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner ile ilgili uygulamanın, Türkiye'de bir ilk olduğunu ve yasanın açıkça ihlal edildiğini belirtti.

Avukat Kazan, mektubunda 47 yıldır avukatlık yaptığını, 12 Mart, 12 Eylül dönemlerini yaşadığını, askeri yönetimlerin öfke duyduğu sanıkları savunmaya çalıştığını anlatırken, şu görüşlere yer verdi:

''TBMM Başkanı avukat Mehmet Ali Şahin büro komşumdu. İsterseniz sorun, hepsini çok iyi bilir. Birlikte, tariflere sığmaz korkular yaşadık. Her iki askeri yönetim de hukuk düşmanıydı. Adeta, hukuk devletine savaş açmışlardı. Ama, bilmelisiniz ki adliyenin arandığı ve Cumhuriyet Başsavcısının gözaltına alındığı (ve tutuklandığı) bir uygulamayı (bugüne kadar) yaşamamıştık. Şimdi, sivil rejim, demokratik açılım türküleriyle, böylesine inanılmaz ve akıl almaz örneği de yaşamış olduk. Bu durumdan, kendi halinde bir hukukçu sıfatıyla, büyük bir mahcubiyet duyduğumu itiraf ediyorum. Bir umut, belki işe yarar düşüncesiyle, sorunun aydınlatılması ve ihlali yapanlar hakkında soruşturma açılması için size başvurmayı görev sayıyorum.''

İlhan Cihaner'in 2002 yılından beri birinci sınıfa ayrıldığını anımsatan Kazan, müvekkilinin 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 89. maddesine göre ''görevden dolayı veya görevi sırasında'' işlediği iddia edilen suçlar nedeniyle yargılanacağı yerin Yargıtayın ilgili dairesi olduğunu kaydetti.

Turgut Kazan mektubunda, ''Özel yetkili savcılıkla/mahkemelerin görevlerini belirleyen CMK'nın 250. maddesinin 3. fıkrası da 'Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler(in) saklı' olduğunu, yani birinci sınıf yargıç ve savcıların asla özel yetkili mahkemelerde yargılanamayacağını amirdir'' görüşüne yer verdi.

-''YASAYI DOLANMAK''-

''Yasal düzenleme böylesine açıkken 'yüklenen suç kişisel suçtur, soruşturma dönemi ayrıdır, kovuşturma dönemi ayrıdır' gibi gerekçelere sığınmanın yasayı dolanmak'' olduğunu kaydeden Kazan, mektubunda şu ifadeleri kullandı:

''Müvekkilime yüklenen suç, 2802 sayılı yasanın 89. maddesinde tanımlandığı gibi 'görevden dolayı veya görevi sırasında' işlenmiş suçtur. Nitekim, adliyede saatlerce arama yapılıp soruşturma evraklarına el konulmuş olması, suçun görevden kaynaklandığını gösterir. Kovuşturmayı, yani son soruşturmayı yapacak Yargıtay 11. Ceza Dairesi dışında hiçbir yargı yeri arama/yakalama/gözaltı veya tutuklama kararı veremez. Verirse, verebilirse 90. maddenin anlamı kalmaz. Birinci sınıf bir yargıcı veya başsavcıyı, siyasal iktidar dilediği gibi ezer, cezalandırır.

Üstelik, yürütülen soruşturmanın, İsmailağa soruşturmasıyla ilgili olduğu apaçık anlaşılıyor. Ancak, bu eylem ve arama kararında sayılan diğer 'evrakta sahtecilik, iftira, tehdit' suçlamaları için müvekkilim hakkında zaten dava açılmıştır. Açılan dava Yargıtay 11. Ceza Dairesi önündedir. İddianamesi de son soruşturma kararı da Bakanlığın bilgisi içindedir. Yakında duruşması başlayacak. 'Bir eylem, bir yargı yerinde, bir kez yargılanır' kuralı, hukukun temel kuralıdır. Vasıf değişikliği yapılarak, aynı eylem için başka soruşturma, başka dava açılamaz. Bu nedenle de başvurulan uygulama hukuka aykırıdır.''

 -KAZAN'IN BAKAN ERGİN'E ÖNERİLERİ-

Turgut Kazan, ayrıca CMK'nın ''ifade/sorgu'' başlıklı 145. ''zorla getirme'' başlıklı 146. ve ''yakalama/gözaltı'' başlıklı 90. maddeleri hiçe sayılarak, bir başsavcının göz altına alınmasının ve tutuklanmasının hukuk devleti için bir büyük tehlike olduğunu ve asla kabul edilemeyeceğini kaydetti.

''Bir başsavcının böyle gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının yargı uygulamasında unutulmaz ve akıl almaz bir örnek olarak kalacağını'' belirten Kazan, şu öneride bulundu:

''Bütün bu nedenlerle yalnız İlhan Cihaner müdafii olarak değil, evrensel hukuk kurallarının Türkiye'de de yerleşip uygulanmasını görev sayan iddiasız bir hukukçu olarak makamınıza başvuruyorum. Hukuk devleti çok büyük bir yara almıştır. Bu yaranın sarılabilmesi, verilen zararın birazcık olsun onarılabilmesi için öncelikle Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2802 Sayılı yasanın 89, 90 ve CMK'nın 250/3 maddelerine açıkça aykırı olan 15.02.2010 günlü arama ve tutuklama kararlarını, CMK'nın 309. maddesi uyarınca 'kanun yararına bozma' yoluna götürmenizi öneriyor ve bekliyorum. Böylece, yapılan uygulama ve bugünkü Bakanlık açıklaması doğru mu, yanlış mı ortaya çıksın. Sorunu çözmenin başka yolu yoktur. Aksi halde, bu yasa dışı ve dehşet verici uygulama korunmuş olur. Tekrarı için zemin hazırlanmış olur.

İkinci olarak, söz konusu arama/gözaltı kararının başında dile getirilen, 2010/140 sayılı kararın ne olduğu, o kararda hangi maddi yanlışlığın, niçin ve neden yapıldığı konusunda bir soruşturma açılması gerektiğini düşünüyorum. Ve asıl önemlisi 2802 sayılı yasayla CMK'nın 250/3 maddesini açıkça çiğneyenler için özellikle de sorgusunu yaptığı şüphelilere parmağını sallayarak, 'O savcıyı da buraya çekeceğim, çektireceğim' diye tehditler savuran, üstelik kıdemi de çok düşük olmasına rağmen, müvekkilimle ilgili soruşturmayı üstlenip yürüten Osman Şanal için 2802 sayılı yasanın 82. maddesi uyarınca 'soruşturma' izni vermenizi diliyor, durumu takdirlerinize sunuyorum.''

Avukat Turgut Kazan, mektubun birer örneğini de bilgi için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Kadir Özbek, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Danıştay Başkanı Mustafa Birden ile Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Emine Ülker Tarhan'a da gönderdi.

www.haberturk.com