Bahçelievler’de telle boğularak ve kurşunlanarak katledilen 7 TİP’li gencin katili Bünyamin Adanalı ile Ünal Osmanağaoğlu’nun salıverilme kararının bozulması istemi bugün Yargıtay’a taşınacak. Avukat Erşen Sansal’ın bugün vereceği dilekçede, katillerin tahliyesine dayanak yapılan düzenlemenin “kişiye özel af” niteliğinde olduğuna işaret edilirken, “Bir infaz uyarlaması görüntüsünün arkasında, gerçek yüzü ile bir ‘af’ niteliği taşımaktadır. Bu dolaylı af uygulaması, kanuna karşı hile, giderek hukuka karşı hile uygulamasına dönüşmektedir” denildi.



Geçen hafta salıverilen katiller Ünal Osmanağaoğlu ile Bünyamin Adanalı’nın katlettiği, TİP üyesi öğrenciler Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten, Faruk Ersan ve Salih Gevence’nin aileleri adına avukat Erşen Sansal, salıverilme kararının bozulması istemiyle Yargıtay’a başvuracak. Cumhuriyet’in ulaştığı temyiz dilekçesinde, Adanalı ile Ünal Osmanağaoğlu’nun salınması için değişik yasalardaki lehte hükümlerin uygulanması eleştirilerek “Yasalar kendi içlerinde bütünlük taşırlar. Değişik kanunlardan yapılacak bir ‘lehteki düzenlemeler derlemesi’ kanunun sistematik bütünlüğünü bozar. Böylesi bir uygulama, yeni bir yasa yapmak demektir. Bu nedenle karma uygulama yapılamaz” denildi. Karma uygulamanın hukukta söz konusu olamayacağını Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kendi kararında da anlattığı anımsatılan dilekçede, “(Farklı yasalardan) bu tür seçmeci bir uygulamayı benimsememektedir. Eğer kanun koyucu, karma bir uygulama yapılmasını irade etmiş olsa idi, 4771 Sayılı Kanun’a, daha önce çıkarılmış olan kanunların, örneğin 3713 Sayılı Kanun’un uygulanmasına cevaz veren bir düzenleme içerebilirdi” denildi.



Düzenleme kişiye özel af



Yedi genci katletmekten hükümlü Osmanağaoğlu ile Adanalı’nın salıverilmesinin anayasaya aykırı olduğu vurgulanan dilekçede, gerekçeler şöyle açıklandı:



“Yasa maddesi (özel af düzenlemesi) bu hükümlülerin salıverilmelerine elverişli bir düzenleme değil. Bu kişilerin cezalarının sona erdirilmesinin amaçlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre, bu düzenlemenin, soyut, objektif ve gayri şahsi bir düzenleme değil, aksine, kişiye özel nitelik taşıyan sübjektif bir düzenleme olduğu görülmektedir. Böylece, ceza adaletinin, nesnellikten uzak bir şekilde uygulanması, insan haklarına saygılı bir hukuk devleti ilkesini ihlal etmekte, adalete güven duygusunu zedelemektedir. Madde sübjektif bir düzenleme yapmakta, bu niteliği itibarıyla, bir infaz uyarlaması görüntüsünün arkasında, gerçek yüzü ile bir ‘af’ niteliği taşımaktadır. Bu dolaylı af uygulaması, kanuna karşı hile, giderek hukuka karşı hile uygulamasına dönüşmektedir. Bunun toplumun huzuru ile, adalet anlayışı ile ve insan haklarına saygılı olma ilkesi ile bağdaşmadığı da açıktır. Madde, ‘12 Eylül 1980 tarihinden önce işlenmiş suçlardan dolayı’ ibaresini taşımaktadır. Neden böyle bir tarih belirtilmiş olduğu düşündürücü olmakla birlikte, bir tarih zikrolunup, bu tarihin öncesi ve sonrası ayrımının yapılması, keza ceza adaleti ile bağdaşmamakta, ancak getirdiği ayrımcı düzenleme eşitlik ilkesine aykırı bulunmaktadır. İçtima hükümleri uygulandıktan sonra, ortaya çıkan sonuç ceza göz önünde bulundurularak lehe olan kanunun belirlenmesini ifade etmek suretiyle, bir bakıma yargının yapacağı uygulamayı kendisi yapmaktadır. Yasa metinlerinin kuru deyişlerine canlılık kazandıran, onları ete, kemiğe kavuşturan yargının uygulamasıdır; yargının takdirini ve işlevini ortadan kaldıran bir düzenleme, mahkemelerin bağımsızlığına müdahaledir.”



Avukat Erşen Sansal’ın bugün Yargıtay’a vereceği dilekçede, kişiye özel af niteliğindeki düzenlemenin anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal için Anayasa Mahkemesi’ne taşınması da istendi.



Cumhuriyet