TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Denizli Barosu tarafından bastırılan 'Denizli Barosu Tarihi 1927-2017' isimli kitabın tanıtımı için kente geldi. Kitap tanıtımı öncesi gazetecilerle bir araya gelen Feyzioğlu, soruları yanıtladı. Türkiye'de 15 bin hakimin bulunduğunu belirten Metin Feyzioğlu, bunun 10 bininin 5 yıl kıdemin altında olduğunu söyledi. Bu rakamın vahim bir sayı olduğuna dikkati çeken Feyzioğlu, "15 Temmuz öncesinden daha mı kötü durumdayız, hayır. 15 Temmuz öncesinde de çok sayıda kabul edilemez sayıda Gülen cemaatine biat etmiş, boyun eğmiş ve onun emrine girmiş hakimimiz maalesef vardı. Bu nasıl olur? Devleti teslim ederseniz, olur. Bu hakimlerin tasfiye yönetimine ilişkin bizim tabii ki tereddütümüz var. Ciddi bir soruşturma sürecinden sonra tasfiye edilmiş olmalarını ve bu kişilerin yargıya başvurabilmelerini, adalete erişim haklarının olmasını tercih ederdik ki; daha güvenilir olsun. Ama çok büyük bir sayının 'Gülenci sıfatıyla', bağlılığıyla yargının içerisine girdiği malum. Biz bu mahkemeleri gördük. Biz, bu mahkemelerle karşı karşıya kaldık. Duvara çarptık bu mahkemelerde. Yani Ergenekon, Oda TV, Casusluk, Balyoz kumpasını ve daha nice her ilde bunların yansımalarını gördük. Çeşitli illerde kendilerinden olmayan iş insanlarının batırmak için polis ve savcıyla, hakimle nasıl işbirliği yapıp, nasıl raporlar tutulduğunu, baskınlara gidildiğini, insanların sahte delillerle ellerinden mal, mülk ve hayatlarının nasıl alındığını gördük" dedi.

"Hakimlik sınavlarında yaklaşık 1 yıldır yazılı sınavda baraj yok"

15 Temmuz'dan hemen sonra 4 bine yakın hakimin tasfiye edildiğini belirten Feyzioğlu, "Kalanların içindeki 1500 tecrübeli hakim de pekala 1-2 yıllığına erteleyebileceğimiz istinaf projesi dayatıldığı için 20 Temmuz itibariyle istinafa aktarıldı. Bakın büyük bir darbe girişimi yaşadık. Bunun akabinde 4 bin ilk derece hakimi tasfiye ettik. Kalanların da 1500'ünü, ertelemediğimiz için istinafa gönderdik. Ondan sonra da adalet akademisinde daha staj görmekte olan, daha stajınının birinci, ikinci haftasında olan tecrübesiz, fakülteden yeni mezun kardeşleri; iyi niyetli olduklarına şüphem yok ama aldık. 'Hakimsin, savcısın sen' dedik. Bugün Türkiye, ağır ceza mahkemelerine başkanlık yapacak kıdemde hakim bulmakta zorlanıyor. Aşacağız bunu. Dünden daha kötü durumda değiliz. Ama bugün de sıkıntılı bir durumdayız. Hakimlerimizde çok büyük bir tecrübesizlik ve bilgi eksiği var. Fakültelerin durumu da malum. Türkiye'de artık hakimlik sınavlarında yaklaşık 1 yıldır yazılı sınavda baraj yok" diye konuştu.

"Kürsüden siyaset yapan hakim istemiyoruz"

Bilgisiz ve tecrübesiz hakimlerin ortamın baskısının altında kalmasının mümkün olduğunu dile getiren Feyzioğlu, "Yargıtay'ın baskı altında kalmasından çok daha kolay bilgisiz ve tecrübesiz hakimlerin baskı altında kalması. Son anayasa değişikliğinde Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun neredeyse tamamını iktidar partisinin genel başkanının doğrudan ya da dolaylı belirlediği bir sisteme geçtik. Yani 10-15 ya da 1 yıllık hakim biliyor ki kendisini hakimliğe alan ve istediği anda da atacak olan kurulu, iktidar partisinin genel başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatı gibi ayrı ayrı iki şapkayı takan kişi belirlemiş. Türkiye'de sistem, siyasi iktidarın müdahalesine açıktır. Müdahale edilip, edilmediğini bilmem. Sonuç olarak, kürsüden siyaset yapan hakim istemiyoruz. Kürsüdeki hakime müdahale eden siyaset de istemiyoruz. Her ikisi için de anayasayı değiştirmemiz lazım. Bu anayasa maddesiyle, bu iş yürümez. Bu anayasa maddesi yönetenlerin de aleyhinedir" diye konuştdu.

"Tutuklamaların bu kadar kolay olmasından kaygılıyız"

DHKP/C üyeliği suçlamasıyla avukatların tutuklanmasına da değinen Feyzioğulu şunları söyledi:

"Türkiye Barolar Birliği'nin tutuklamalardaki görüşü, istisnai bir tedbir olmasıdır. En son çare olarak başvurulmasıdır. Tutuklamaları Türkiye'de bu kadar kolay gerçekleşmesini kaygıyla izliyoruz. Her zaman da böyle olmuştur. Öte yandan; Türkiye Barolar Birliği'nin bu tutuklamalara ilgi göstermediğine dair bazı kesimlere birtakım söylentiler pompalanıyor. Türkiye Barolar Birliği'nin bahsedilen avukatların tutuklanmasıyla ilgilenmediği yalandır, yakından ilgilenmektedir. Bu yalanı ortaya atanlar kötüdür ve kötü niyetlidir. Amaçları da iyi niyetli, tertemiz insanları ve konu hakkında fazla fikir sahibi olmayan meslektaşlarımızı kandırmaktır. Biz anbean ilgileniyoruz. Bize saldıranların kafalarının arkasındaki sebep, bizim Atatürkçü, Cumhuriyetçi, üniter ve milli devletçi duruşumuzdur. Atatürk'ü, milli devleti, üniter devleti, cumhuriyetin kuruluş felsefelerini içine sindirmemiş ama şimdilik kaydıyla, 'Yararlanalım da biraz daha insanları kandıralım' diyenler, ucuz senaryoların, taktiklerin içindedir. Bizden her zaman rahatsız olmuştur bu kişiler. Ağız dolusu Atatürk dediklerine, yürek dolusu Türk Milleti ve milli devlet dediklerine, üniter devleti yüreklerini siper ederek savunduklarına rastlayamazsınız. Bizim bu duruşumuz her zaman bunları rahatsız etmiştir. Onların rahatsızlıklarını göğsümüzde madalya gibi taşırız. Mutlu olsalardı; 'Nerede yanlış yapıyoruz' diye düşünürdük. Herkes için adil yargılama ve adalet istiyoruz. Tutuklamanın bir istisnai tedbir olarak ve sağlam delillerle uygulanmasını istiyoruz. Bu çerçevede de bu kişilerle ilgili mutlaka incelenmesi gereken delillerin güvenilir, sağlam, tarafsız gözlerle incelemesini arzu ediyoruz. Tutuklanmış olmalarından mutluluk duymam mümkün değil. Şu aşamada herkes için ve elbetteki bu kişiler için de adil yargılanma talebinin ötesinde benden kimse bir başka hareket beklemesin."